Bir akşam arkadaşlarımla bulunduğumuz coğrafyadan sıkıldığımızı fark ettik ve farklı bir coğrafyaya ziyaret etme isteğimizi birbirimize anlattık. Nereye gitsek diye düşünürken Atahan bir Murathan Mungan dizesi mırıldandı;

“bir zamanlar okumuş olduğunuz kitapları özlersiniz

sıcak odaları, beyaz temiz yastıkları

ahşap panjurları

yaz bitti”

Evet, bulmuştuk nereye gideceğimizi. Murathan Mungan’ın doğduğu toprakları Mardin’i ziyaret edecektik. Hemen biletleri aldık ve ertesi gece Mardin’deydik.

Türkiye’nin Güneydoğusu, ev sahipliği yaptığı medeniyetler, farklı kültürler ve inanışlar anlamında her zaman keşfetmeye değer bir cevher. Bu cevherin kaynaklarından birisi de Mezopotamya. Dicle ve Fırat nehirlerinin bereketiyle yeşeren, çoğalan kültürlerin izlerini bugün de sürmeniz mümkün. Mardin de çok kültürlüdür. Tarihi, kültürü, mimarisiyle büyülü bir coğrafyaya adım attığınızı ilk andan itibaren hissettiren bir şehir Mardin. Mezopotamya’nın en önemli merkezlerinden. Biz Mardin’e indiğimizde geceydi ve kendimizi Cercis Konağın’da keyifli bir sofrada, Mardin lezzetlerini tadarken bulduk. Bize servis yapan garson arkadaşımız Mezopotamya denizine hoş geldiniz dedi. Konağın camından dışarı baktığımda uçsuz bir karanlığın içinde bir deniz olduğunu düşledim.

Sabah kalktığımda şehir bir kez daha muazzam bir güzellikle karşımızdaydı. Kentin bugününde bile tüm tarihi dokuyu hissedebilmek Mardin’i farklı ve benzersiz kılan yanlardan biridir. Şehrin mimarisinin güneşten ilham alan rengi,bir merdivenin üzerine kurulmuş gibi kat kat görünen, biri birinin manzarasına engel olmayan taş evleri,Süryani kültürü, sokak aralarında gizli birer geçitmişçesine insanda hayranlık uyandıran abbaralarıyla(Abbara, Mardin'in sokaklarında yer alan kemerli geçitlere denir. Mardin'in belirgin dokunsal simgesidir) Mardin’e bir şehirden çok bir dünya demek gerekli.

Mardin kültürel, tarihi zenginlikler anlamında cevherlerle dolu bir şehir. Coğrafi olarak bir tepenin eğimlerini saran kentin gece ışıkları ile kaplı görüntüsüne atfen “gündüzü seyranlık gece gerdanlık” deniyor.

Gerçekten Mardin’in gecesi ve gündüzlerinde keşfetmek için birçok güzellikler mevcut. Kırklar Kilisesi,Midyat,Hasankeyf, Deyrulzafran, Mor Gabriel Manastırı Mardin denilince ilk akla gelenlerdir. 30 km mesafede bulunan Oğuz Köyü içinde bulunan Dara Antik kentinin harabeleri görkemini korumaktadır. M.S 6. Yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğunun garnizon şehri olan Dara’nın kurucusu Pers İmparatoru Darius olduğu ve ismini buradan aldığı tahmin edilmekte.

Görenleri hayrete ve hayranlığa sevk eden oldukça geniş bir alana kurulmuş şehir, yukarı Mezopotamya’nın en önemli merkezlerindendir.Mezopotamya’nın Efes’i diye de anılan Dara Antik Kenti, göz alabildiğine sarı-kızıl taşlarıyla geçmişte bir yaşamın, ihtişamın seslerini duyma arzusunu uyandırıyor.

Bunca farklı kültürü, inanışı, medeniyeti bir arada yaşatmış bu şehir, tüm bu özelliğini hoşgörü temeline inşa etmesinden buluyor. Biz bu farklılıkları çok sevdik. Anlatmakla bitmeyen bir doku var şehirde. Farklı bir seyahat rotası arıyorsanız Mardin çok iyi bir alternatif rota.

Neler yedik…

Öncelikle seyahatimizde çok şanslı olduğumuzu söylemeliyim. Sosyal medyadan severek takip ettiğim Mardinli bir arkeolog ve gazeteci olan Burak Erdem ile şehri gezme ve lezzetlerini tanıma imkânım oldu. Burak Erdem tam bir Mardin gönüllüsü. Şimdilerde Üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yapmakta. Yolu düşen sosyal medyadan kendisine ulaşsın.

Mardin Cercis Konağı

1888 yılında inşa edilen konak şimdilerde Mardin’in en önemli yerel lezzet lokasyonlarından. 2001 Yılından bugüne Ebru Baybara Demir tarafından işletilmekte. Mardin’in ilk ve tek şef restorantı olan Cercis Murat Konağı Mardin halkı ve yöreyi ziyaret eden yerli yabancı birçok turistin uğrak noktası durumundadır. Geleneksel tarım yöntemleriyle yetiştirilmiş ürünlerin geleneksel reçeteler ile bölgeye özgü sunum ritüelleri ile fark yaratan bir işletme.

Peki, ne denemeliyim diyenler için muftağın en özel yerel lezzetleri arasında Kişk Çorbası, Tarçınlı Mahlepli Patlıcanlı Pilav, Alluciye (ekşili erik yahnisi), Incasiye (pekmezli erik tavası), Kitel Raha (Süryani içli köftesi), Hımmısiye (ekşili nohut yemeği), Kazan Kebabı, Kaburga İçinde Sarmısaklı Yaprak Sarması, Dobo (kuzu but, badem, sarımsak, yenibahar) bulabilirsiniz.

Kebapçı Yusuf Usta

2001 yılından bugüne hizmet veren Kebapçı Yusuf Usta Mardin kebabı için uğramanız gereken önemli adreslerden. Benim size özel tavsiyem Cevizli ve Fıstıklı kebabını denemeniz olacak. Sade ve iyi bir kebap için gidilip yerinde ziyaret edilmesi gereken lokasyonlardan. Öğlen yemek saatlerinde yoğunluğu dikkate alıp zamanlı gitmeniz gerekebilir. Zira oldukça yoğunluk yaşanıyor. Başlangıçta ikram edilen salatalar ve tasta kaşıkla ikram edilen ayran mekânın sunum ritüellerinden.

Mardin Kebabı bir Adana, Urfa kebaplarının aksine şişe yuvarlak şeklinde çekilmekte. Eti diğer kebap türlerinde olduğu gibi zırhta çekiliyor. Mardin’de uğranılması gereken mekânlardan.

Kokoreççi Cebrail Usta

Mardin’de canınız kokoreç çekerse tek adres Cebrail Usta. Kendisi bir seyyar lezzet. Şimdi ben kokoreç sever olarak nereye gitsem aradığım lezzetlerden oluyor. Özellikle kuzu kokorecin ve usul olarak İzmir Usulünün sevdalısıyım.  Mardin ziyaretimizde aklımıza düşünce öğrendik ki tek tezgâh Cebrail ustanın tezgâhı. Usta tezgâhın başında adeta bir bateri ustası gibi satırını çalıştırıyor. Bir resital tadında izledik ve tattık. Aklınızda dursun derim.

Kabadayı Beşir’in Yeri Şahin Tepesi Restoran

Mardin seyahatimizde en ilginç dükkânlardan biriside Kabadayı Beşir’in Yeri oldu. 2002 yılında faaliyete başlanan işletmenin diğer tüm işletmelerden farkı bu mekâna Alkollü giremezsin! Alkol alacaksan mekânda almalısın ve ortamın tüm güzelliğini yaşayasın. Restoran işletmecisi Bekir amca gerçekten eski kabadayılardan. Bu işletmenin kendine özgü kuralları var ve buna uyanlar tüm güzelliklerini yaşayabilirler. Aslında Bekir amca yıllardır elde ettiği tecrübe ile bir disiplin kurmuş mekânda. “Efendiysen işte en güzel kabadayılık, en güzel delikanlılık efendiliktir” diyor Bekir amca. Ciddi seviyede müdavimleri var. Mardin’e gelmişken iki duble sohbet için bence uğramanızda fayda var. Ne yemeliyim diye soracak olursanız, benim size tavsiyem saç tava yemeniz. Hatta bir taneden fazla yiyeceğinize dair şimdiden eminim.    

Mardin Kahvaltısı

Bizim kahvaltı için adresimiz Hasan Ammar çarşısından yaptığımız alışveriş ile çarşı kahvesi oluyor. Mardin’de yerel kahvaltıda ne yenir diye sorsak cevap olarak süt kaymağı ve gül şurubu cevabını alırsınız. Bizde bu lezzeti tatmak ve yereli yaşamak istedik. Hasan Ammar çarşısı aslında bir şarküteri çarşısı diyebiliriz. Süt kaymakları sabah erken saatlerde dükkânlarda satılmakta. Biz alışverişimizi yaptıktan sonra çarşı kahvesinde gazete kâğıtlarının üstünde kahvaltımızı yaptık. Güzel bir yerel deneyimdi. Tavsiye ederim.

Mardin Anadolu coğrafyası için gezilmesi gereken öncelikli lokasyonlardan diyebilirim. Binlerce yıllık mirasın üstüne kurulmuş bu şehrin tüm karakterini yansıtmakta. Çok çeşitli kültürlerin birlikteliği harika bir mozaik oluşturmuş. Genel olarak Mardin mutfağının çeşitliliklerini şehrin tüm sokaklarında hissetmeyi beklerdim. Mardin mutfağını bulabileceğiniz daha fazla işletme olmalı diye düşünüyorum. Cercis Murat Konağı ve benzer restoranlar var ama bence sayısı az. Mardine özgü yerel yemekleri Kibbe( İşkembe Dolması) İrok(Mardin usulü içli köfte)İkbebet(haşlama içli köfte) Dobo, Fikriye,Kiliçe, Sembusek, Alluciye, Accin gibi önemli yerel lezzetleri daha fazla insanla buluşturabilecek işletme sayısındaki artış Mardin’i bir Adana, Gaziantep gibi yemek için seyahat edilen bir şehir haline getirir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi şehir ve turizm açısında oldukça değerli diye düşünüyorum.

Ben Mardin’i çok sevdim. Sizlerin de görmesini isterim.

Afiyetle kalın.