Bugün Mirabal Kardeşlerden bahsederek başlamak istiyorum yazıma.

1960 senesinde Dominik Cumhuriyet'inde diktatör olmadığını iddia eden Rafael Trujillo tarafından hedef gösterilmelerinin ardından katledilen kadınlardır Mirabal Kardeşler.

Mevcut yöneticilere “buradayız, varız” demeleri yetmişti hedef gösterilmeleri için. Katledilmelerinin ardından da “trafik kazası” uydurmasıyla cinayetin üstünü örtmeye çalışmıştı mevcut iktidar. Oysa tecavüz edilmiş, darp edilmiş ve vahşice katledilmişlerdi.

Görüyoruz ki geçen onca yılın ardından pek de bir değişiklik olmamış ne yazık ki. Patriyarkanın kadınlara uyguladığı baskı yaşamın her alanında gücünü arttırmaya devam etmiş. Sokaklarda, kampüslerde, iş yerlerinde hatta siyasetin dilinde...

Şiddeti konuşmak için çıktığı kürsüde “kendinize gelin, fiziksel olarak evet güçlü olabilirsiniz ama böyle bir ayıp olabilir mi?” diyerek erkeklere seslendi bir Bakan.

Oysa, toplumun vicdanı erkeklere “durun yapmayın” deme cürretini gösterenlere tahammül edemiyor artık. Şiddet, cezasız bırakan politikalarınız, şiddet dilini kutsayan medyanız, 6284 ve İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açan zihniyetleriniz nedeniyle alevlendi.

Cinayeti, “aşk cinayeti” başlığı atarak servis eden medyanız, katilin mağdurun sevgilisi olduğunun vurgulanması, katilin evli olduğunu vurgulayarak katledilen kadınlar üzerinden “ölümün” tartışmaya açılması medyanın şiddet diliyle yönlendirildiğinin bir göstergesidir. Şiddet ayıp değil, suçtur ve tecavüzcüleri, katilleri medya ve yargı eliyle koruyan ve aklayan sizler de bu suçun ortaklarısınız.

Sevgili kadınlar;

1960 yılında Mirabal Kardeşler'in mücadelesinden korkanlar aynı korkularına devam ediyorlar hala. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelli fiziksel ve psikolojik şiddetle, ekonomik şiddetle, şiddet kültürüyle, eril söylemlerle mücadelemizi sürdüreceğiz. Yaşamlarımıza sahip çıkacağız. Biz birbirimizin yurduyuz. Birlikte yürüyecek, birbirimize omuz olacağız. “Kadınlarımızın yanındayız” diyenlerin de yanında olmayacağız. Mücadelemize omuz verenlerle birlikte dayanışma içinde olacağız. Biz hiç kimsenin kadını, çiçeği, prensesi değiliz. Var oluşumuza aitiz. Olduğumuz gibi de çok güzeliz. Üretimin her alanındayız. Dünüz, bugünüz, yarınız ve buradayız.

Güleda CANKEL, Duygu DELEN, Pınar GÜLTEKİN, Zeynep ŞENPINAR, Şule ÇET, İpek ER ve katledilen tüm kız kardeşlerimizi unutmayacak ve mücadelemizi sürdüreceğiz.

Mirabal Kardeşlerden aldığımız inançla

“ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEĞİZ.”

Sevgiler