Sabah evden çıktım. Kulaklarımda Divan Gasparyan’ınduduk ezgisi, aklımda bir Ahmet Telli Şiiri düştüm yollara…

“Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür

Bir tufan olurum sustuğun her yerde”

Bir şehir seni çeker ya, orada senin için bekleyen bir yolcu durağı vardır. Gel der sana gidersin. Senin için yapılmıştır sanki.. İlk defa gitsen de hep aynı duygu kalplerdedir. Gidersin, heyecanında seninle gelir. Bu duyguları yanımda taşıyarak çıktım yola. Bu ay neredeyiz dostlar 3.000 yıllık İpek yolunun Anadolu kapısı Kars’tayız. Pek çok medeniyeti doğuran ve yaşatan Anadolu’muz, birçok kültürün kesişim ve etkileşim noktalarını bizlere göstermektedir.

Kars uzun zamandır gelmek istediğim bir şehirdi. Bir adım ötesinde Ermenistan, yanında Gürcistan, aşağısında İran sınırların içinde kalmış bir kapıdır.

Kars tarihine baktığımızda M.Ö 5.000 yıllarına dayanan bir tarihe sahip. Huriler, Urartular, İskitler, Partlar, Sasaniler, Selçuklular, Moğollar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Osmanlılar, Ruslar, Ermenilerin himayelerinde kalmış. Anadolu topraklarının Orta Asya topraklarına açılan kapı olmuş. Bu sebeple sürekli bir savaş ve himaye görmüş. Bir rivayete göre Gürcü dilinde kapı manasına gelen “karis, kari, kalaki” kelimelerinden ismi Kars “kapı şehir “ anlamına gelmektedir. Sınır şehri olması sebebi ile sürekli savaşlar yaşamış. 1.200-1.400 yıllarında Moğollar, 1.600-1.700 yıllarında İran Sasani, 1.800 yıllarında da Rus saldırılarına uğramıştır.

Bunca medeniyetin Kars’a bıraktığı mirasın etkileri şehir sokaklarında hissedilmektedir. Rus, Ermeni ve Osmanlı mimarisinin güzel örneklerini şehirde gözlemleyebiliyorsunuz. Rus himayesindeyken şehir yeniden planlanarak modern bir yapıya kavuşturulmuş. Dönemin önemli şehir planlamacılarından Hollandalı mimarlar şehrin planını yapmışlar. Sokaklarda kaldırımlar oldukça geniş. Yola paralel araç parkları planlanmış. Rus batık mimarisinin etkileri günümüze kadar gelmiş Ermeni taş ustalarının güzellikleri şehirde yaşamakta. Selçuklu ve Osmanlının mimarisini örnekleri harmanlanmış. Şehirde bazı sokaklarda gezildiğinizde bir filimin içinde gibi hissediyorsunuz, bu toprakların müziği kulaklarınızda çınlarken.

Mimariden bahsediyorsak bunun en güzel örnekleri için şehirde gezilmesi gereken örnekler; Kars Kalesi, Taş Köprü, Ebul Hasan-ı Harakani Cami Türbesi, On İki Havari Kilisesi (Kümbet Cami), Namık Kemal Evi, Hamamlar, Kars Müzesi, Cheltikov Otel, Kafkas Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Kars Sanayi ve Ticaret Odası Binası, İsmet Paşa İlköğretim Okulu Binası, Eski Rus Konsolosluğu, Eski Vali Konağı (Güneybatı Kafkas Geçici Hükûmet Konağı),  Gazi Ahmet Muhtar Paşa Konağı, AleksanderNevsky Katedrali’dir.

Yine çevresinde Ani Harabeleri, Katherina Köşkü, Sarıkamış ve Sarıkamış Kayak Merkezi, Çıldır Gölü ve Boğatepe’yi ekleyebiliriz.

Ani Harabeleri

Kars merkez gezimizi tamamladıktan sonra Ani Harabelerine doğru yola çıkıyoruz. Yolda giderken kulaklarımda hep aynı ezgi, yol boyu uçsuz bucaksız yaylaları izliyorum. Sadeliği, sakinliği ile sizi büyülüyor. Yolda giderken vadiler boyunca sıralanan ovaları geçiyoruz. Bu ovalarda binlerce büyükbaş hayvan yaşıyor. Bizler için süt üretiyorlar.

Ani harabelerine geldiğimde başka bir duygu kaplıyor beni. Bence farklı bir etkisi ve enerjisi var. Yüzyıllardır birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. İpekyolu üzerinde olması önemli bir ticari alan olmuş. Kars’a 48 km mesafede Ermenistan sınırı, Arpaçay nehrinin kıyısında. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine girmiş. Ani’yi çevreleyen surların iç kısmında, tarihi şehrin geniş bir alana yayılmış Bagratuni Ermenilerinden Bizanslılara, Selçuklulardan Gürcülere ve Osmanlılara kadar birçok kalıntıyı görmek mümkün. Yüzyıllardır sayısız büyük deprem ve savaşa maruz kalan şehir kendini yeniden yapılandırmış. Günümüzde kazılar devam etmekle birlikte ayakta kalan yapıların güçlendirilme çalışmaları yapılıyor.

Dini açıdan da öneme sahip kent manevi açıdan önemli eserlere sahip. Destanlarda “Binbir Kiliseler Kenti” olarak geçmekte. En büyük katedrali Meryem Ana’ya adanmış. İncilin dört bölümü yazarı Matta, Luka, Markos ve Yuhanna’ya adanmış kiliseler var. Ani sadece Hıristiyan dini için değil diğer dinler içinde öneme sahip. Anadolu’nun ilk Zerdüşt tapınağı, Türklerin Anadolu’da yaptığı ilk camide Anide yer almakta. Tüm ören yerini yürüyerek geziyorsunuz. Bahar aylarında tüm doğanın renkleri, gökyüzünün enfes görüntüsü ve yalnızlığı ile beni çok etkiledi Ani.

Çıldır Gölü

Sizde benim gibi bir su tutkunuysanız, gittiğiniz yerlerde su görmek istiyorsanız Doğu Anadolu’nun en büyük tatlı su gölü ve ikinci büyük gölü Çıldır’dan çok hoşlanacaksınız. Göl kış aylarını buzla kaplı geçirmekte. Dört mevsim balıkçılık yapılmakta ve bölgede önemli kültürel ve ekonomik değer yaratmakta. Yaz aylarında bölge de plaj ihtiyacını da karşıladığı söylenmekte. Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi su kaynakları ile ilgili efsaneler Cıldır gölü içinde geçerli. Çıldır gölü efsanesi bölge insanları tarafından anlatılmakta. Kars’a geldiyseniz Çıldır’ı görmeden dönmeyin. Kıyısında oturun güzel bir balık ziyafeti kendinize ısmarlayabilirsiniz. İki duble sohbet edeceğiniz bir dost sohbeti ile keyiflendirin.

Göçle gelen Lezzetler…

Alp coğrafyasına benzerliğinden etkilenen İsviçreliler tarafından Kars civarında açılan mandıraların ilki 1880 yılında Boğatepe de açılmış. Ve ülkemizde bir marka haline gelen bir peynir serüveni başlamış. Süt işlemeyi bilen Kafkas, İsviçre, Alman halkları ve bölge insanının birikimi ile Kars Anadolu’nun peynir rotası olmuş. Göçlerde gelen halklar getirdikleri tüm kültür ile bölgeyi geliştirmiş. Boğatepe yaklaşık 2.200 metre yükseklikte. Kars peynirlerinin en önemli üretim merkezlerinden. Yerel halkın en önemli ekonomisi hayvancılık. Zavot ırkı inekleri besliyorlar. Zavot Rusçadan gelmekte ve fabrika ineği anlamına geliyor. Kars peynirlerinin güzelliği bu ineklerden elde esilen sütten gelmekte. Günlük 10 lt üstünde süt elde edilmekte. Bölgede karın kalkması ile bölgedeki ovaların endemik ot çeşitlilikleri ineklerin süt kalitesine olumlu etki ettiği anlatılmaktadır.

Bölgenin üç temel peynir çeşidi var. Gravyer, kaşar ve çeçil peynirleri.  Çeçil Kafkasya’daki halkların ortak üretim kültüründe var. Kars kaşarı üretilen tüm çeşitlerden farklıdır. Farkı yaratan içinde kullanılan süt ve proseslerin farklılıklarından gelmekte. Karsta ağırlıklı inek sütünden yapılmaktadır. Bölgedeki meralardaki taze ot çeşitlilikleri sütü farklılaştırmaktadır. Kars gravyeri, Türkiye’deki markalaşmış önemli değerlerinden. Gravyer aslen İsviçre kökenli bir peynir ve adını İsviçre’nin Gruyere bölgesinden almaktadır. İnek sütünden yapılmaktadır. Şuan sadece Kars’ta sınırlı şekilde üretilebiliyor. Gravyerin Anadolu topraklarına geliş öyküsü 1.Dünya savaşı ile başlıyor. Savaşta Karsı işgal eden Ruslar ile kültürel etkileşim sonucu Gravyer yapılışı ülkemizde öğrenilir.

Gravyer üretimi oldukça uzun bir süreçtir. Sabah erken saatlerde sütün sağılması ile başlayan serüven sofralarımıza gelinceye kadar aylarca bizler için bir süreç yaşıyor. Beş ay gibi süreçte pişirme, presleme, salamura, sıcak sauna ve bekleme gibi süreçlerden geçmekte. Son dönemde bölge turizminin gelişmesi Gravyer tüketimini arttırmış durumda. Bölgenin kalkınması için önemli bir ekonomik değer olmuş durumda. Bölgedeki üreticiler kargo yoluyla tüm coğrafyaya ürün gönderimi yapmaktadır.

Kişisel yorumum Gravyer’in daha fazla anlatılması ve tanıtılması gerektiği yönünde. Bölgede anlatılan Rus işgali döneminde üretilen peynirler tüm Rusya’ya ve hatta İsviçre’ye bile gönderilmekte. Şuan dünya ihracatı sınırlı durumda. Gravyer sayesinde tüm dünyaya bu değeri anlatabilir ve dünya peynir rotasında önemli bir merkez haline getirilebilir. Hollanda, İsviçre, İtalya, Fransa gibi bir turizm değeri yaratılabilir.

Boğatepe’ye geldiğinizde Türkiye’nin ilk peynir müzesini de gezebilirsiniz. Eski bir mandıranın içinde kurulmuş müze de peynircilik tarihi, eski kullanılmış malzemeler, dokümanlar ve geçmişi hakkında birçok bilgiyi yerinde gözlemleyebiliyorsunuz.

Neler Yedik…

Kars’a gelmişken neler yenmeli listesi yapalım. Sabah kahvaltısı tatbikî şehirle özdeşleşmiş peynir çeşitleri, bal, kaymak olmalı. Biz kahvaltı için bölgedeki peynir üreticilerinin dükkânlarından aldıklarımızla kendimize nefis bir kahvaltı sofrası hazırladık esnaf işi.

Kars yöresel mutfağının en güzel örneklerini tatma fırsatımız oldu. Kars denildiğinde aklımıza gelenlerin başında Kaz gelmekte. Kendine has birçok lezzete sahip olan Kars, kaz eti ile yapılan yemekleri ile oldukça meşhur. Kış aylarında yenilen kaz etinin lezzeti bir başka oluyor. Kaz etine pilav ve domates gibi eşlikçiler de lezzet katıyor. Tandır, haşlama veya kaz dolması şeklinde servis edilebiliyor. Kasım ayında bölgeye kar düşmesi ile kazların kesim dönem başlıyor. Kazlar tüylerini ütüldükten sonra tuzlanarak kurutuluyor. Kaz yedikten sonra tavuk yemezsiniz gibi iddialı bir şey söyleyebilirim.

Piti kebabı bölgede yapılan özel yemeklerden. Kuzu incik, nohut, ekmek et suyu ile buluşunca karşınıza yöreye özgü Piti Kebabı çıkıyor.

Yörenin diğer lezzeti ise Hingel ya da Hangel de denilen mantı türü. Kafkasya ve Gürcü mutfağında da karşımıza çıkan bu mantı türü hamur işi sevenler için oldukça keyifli. Bazı bölgelerde Hingal diye de anılan bu yemek elde açılan hamurlardan özenle şekillendirilerek üzerine yoğurt ve tereyağı ile pembeleşen soğanların dökülmesiyle servis ediliyor. Denemeden Kars’tan dönmeyin diyeceğim lezzetlerden.

Hörre, Evelik, Isırgan Aşı Çorbası en meşhur çorba çeşitleri arasındadır. Yine Acem pilavı, katmer çeşitlerinden kete, etli bir yemek olan Bozbaş bölge mutfağının önemli yemek çeşitlerinden.

Bölgede bulunan Çıldır Gölüne özgü sarı sazan(ki bölgede sarıbalık deniliyor) tereyağında kızartılarak servi ediliyor.

Kars’a özgü bir tatlı olan Umaç Helvası yoğurulan unun yağda pişirilmesi ve şekerle tatlandırılması ile oluyor.

Kars yemeği, tarihi, gravyeri ve en önemlisi kültürü ile bize her zaman gel diyor. Dört mevsimi ayrı güzellikte olan şehir Kuzey Doğu Anadolu’nun önemli turizm şehri. Doğu ekspresi ile son yıllarda hep gündemde olan Kars’ı kendi gözümüzden, hissettiklerimden anlatmaya çalıştım.

Bazı şehirler vardır anlatılmazdır. Kars’ın bende bıraktığı böyle bir etki kaldı. Her şey yerinde güzelse kendinize bu alternatif rotayı planınıza almanızı tavsiye ederim.

Afiyetle Kalın…