Ekonomilerde esnaf ve çalışanlar işleyen çarkın en önemli dişlilerini oluştururlar. Bu çarkların her zaman işlemesi gerekir. Sanayi ve hizmet üretimi ne kadar önemli ise  ürünlerin tüketiciye ulaştırılmasında ve temel hizmetlerin sağlanmasında da esnafın rolü çok büyük. Tabii esnaf ile birlikte ekonomide geniş bir kitleyi oluşturan çalışanlar da çok önemli. Ülke vatandaşlarının çok büyük bir bölümünü oluşturan çalışanların gelirleri ne kadar yüksek ise yurt içinde ekonomi de o denli ayaktadır.  Bu çarkların herhangi birinin bozuk olması ekonomi ile birlikte sosyal ve toplumsal hayatta da kırılmalara yol açar.  Bugün Türkiye’de hem ekonomide yaşanan sorunlar hem de salgın ile mücadele kapsamında alınan tedbirlerden dolayı esnaf ve çalışanlar büyük bir darboğazla karşı karşıya.

Yazarkasa atmıyorlar ama…

2001 yılında Başbakanlık önünde yazar kasasını fırlatan esnaf o günlerdeki ekonomik krizin en önemli göstergesi olmuştu. Bugün belki de salgının da etkisiyle o günlerden çok daha zor günleri yaşıyoruz. İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada esnafın içinde bulunduğu açmazı ortaya koydu. Mutlu, salgın nedeniyle alınan önlemlere saygılı olduklarını belirtti ve “Esnaf akşam evine, ailesine nasıl ekmek götürecek? Kredi borcunu, kirasını, ödemelerini nasıl karşılayacak?” sorularını sorarak esnafın dayanacak gücünün kalmadığını ve bir an önce desteklerin açıklanması gerektiğini vurguladı. 

İzmir’de 600 bin kişi geçim sıkıntısı yaşıyor

Mutlu açıklamasında,  “Salgın tedbirleri nedeniyle İzmir’de 40 bin 203 işyerinin faaliyeti ya durduruldu ya da sınırlandırıldı. Bu durum 150 bin aileyi, 600 bin kişiyi geçim sıkıntısına sokuyor. Bu şartlarda esnafa kira desteği verilmeli, 2020 yılı vergi ve SGK primi muafiyeti tanınmalı, asgari ücret kadar karşılıksız nakdi yardım yapılmalı” diyerek, esnafın taleplerini sıraladı. Avrupa ülkelerine baktığımızda kapanan işletmelere kapandıkları süre kadar yaptıkları ciroların yüzde 70’i sorgusuz sualsiz veriliyor. Bizi kıskandığı ifade edilen Almanya bile ‘önce sağlık’ diyerek başta esnaflar olmak üzere bütün vatandaşlarının bu süreçte her türlü ihtiyacını karşılıyor. Ancak Türkiye’ye geldiğimizde birçok büyük projenin yükümlülükleri büyük oranda artan döviz kurlarına rağmen karşılanmaya devam ederken, önceliği tartışmalı birçok büyük projeye start verilirken, ne yazık ki esnafa ve ihtiyacı olanlara ucuz banka kredileri tavsiye ediliyor.

Kredi değil, nakdi destek

Zaten 2020 yılında beli bükülen salgının ilk aylarında kapatılan işletmeler nedeniyle ne kirasını, ne vergisini ödeyebilen esnafın artık krediye değil, nakdi desteklere ihtiyacı var.  Zekeriya Mutlu’nun da ifade ettiği gibi kira desteğine, bu yıl için vergi ve SGK primlerinin alınmamasına ve asgari ücret kadar karşılıksız nakdi yardım yapılmasına ihtiyaç var. Yoksa çevremizde kapanan işyerlerini bu gidişle daha çok görmeye başlayacağız. İş aramaktan vazgeçmişleri de hesaba kattığımızda 10 milyona yakın işsizin olduğu ülkemizde yeni işsizlerin de bunların üzerine eklenmesi ile sosyal ve toplumsal huzursuzluklarımız daha da artacak. Merkez Bankası’nın bile rezervlerinin eksiye düştüğü, fonların tükendiği, ne kadara satıldığı bile açıklanmayan devlete ait kurumlarının başka ülkelere satılmak zorunda kalındığı bir ortamda bizi yönetenlerin ‘Kaynak yok’ açıklamalarını duyuyoruz. Türkiye büyük bir ülke. Bugüne kadar birçok krizin üstesinden gelmeyi başardı. Bunların da üstesinden gelecektir. Ancak bunun için önce çalışanlarımıza, esnafımıza, işsizimize, dar gelirli vatandaşlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Çünkü zorlukları en çok bu kesim yaşıyor.

Kurumlar bütçelerini üyelerine tahsis etmeli

Üyelerinden her yıl binlerce lira aidat alarak bütçelerini oluşturan TOBB, Esnaf Konfederasyonları, sendikalar gibi büyük kurumlar bu dönemde üyeleri için seferber olacaklar. Nefes kredileri, banka kredilerine aracılık etmek yerine bizzat kaynaklarını nakdi olarak üyelerine sunacaklar. Devlet ise, bu yıl vergi ve SGK ödemelerinden esnafı muaf tutacak. Çalışanların asgari yaşam koşullarını koruması için karşılıksız destekler verecek.  Büyük projelerini erteleyecek, garantili projelerin ödemelerini askıya alacak. Ancak radikal tedbirler alarak bu süreçten toplum olarak daha az yara alarak çıkabiliriz. Aksi takdirde hızla artan Kovid vakaları ile sağlık sistemi çökmüş, evine ekmek götüremeyen insanlar yüzünden her türlü bireysel ve toplumsal şiddetin arttığı bir ülke olacağız. Bizi yönetenler suni gündemler yerine, gerçek sorunlara odaklanarak, çözüm için zaman geçirmeden harekete geçmeli. Bozulan ekonominin çarkları ancak böyle düzelir. Siyasetin amacı insanları mutlu etmektir. Haydi insanları mutlu etmek için harekete geçin.