Türkiye yangınlarla sınanıyor. Ve bu kez mesele yalnızca alevlere teslim olan ormanlar değil; sanayici de yanıyor, sokaktaki vatandaş da…

Türkiye yangınlarla sınanıyor.

Ve bu kez mesele yalnızca alevlere teslim olan ormanlar değil;

sanayici de yanıyor, sokaktaki vatandaş da…

Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Temmuz Ayı Meclis Toplantısı, hem doğanın hem de ekonominin iç içe geçmiş yangınlarını gözler önüne serdi. Dışarısı 40 dereceyi bulan sıcaklıkta kavrulurken, içerideki gündem daha da hararetliydi.

Sanayiciler, kelimenin tam anlamıyla “yanan” gündemleriyle meclis kürsüsüne çıktı.

İlk sırada uzun süredir bir türlü söndürülemeyen orman yangınları vardı.

Ancak hemen ardından gelen konu, en az doğanın kaybı kadar yakıcıydı:

Ekonomideki yangın.

Ormanlar kül, çözüm yetersiz

EBSO Meclis Başkanı İbrahim Gökçüoğlu’nun kürsüde yaptığı konuşma hem çarpıcı hem düşündürücüydü. Türkiye’nin yıllardır tekrarlanan orman yangınlarına rağmen, yangın uçağı sayısını artıramamış olması ve eğitimli yangın ekiplerinin yetiştirileceği merkezlerin kapatılmış olması acı bir gerçeği yeniden gözler önüne serdi.

Gökçüoğlu’nun Fransa’dan izlettirdiği kısa bir yangın söndürme videosu, küçük bir alanda çıkan alevlere nasıl anında ve etkili müdahale edildiğini ortaya koydu. Türkiye’de ise her yıl aynı acılar, aynı ihmallerle yeniden yaşanıyor.

ve artık mesele “doğa sevgisi” sınırını da aşmış durumda.

Bu yangınlar tarımı, üretimi, kırsal yaşamı ve dolayısıyla ekonomiyi de doğrudan etkiliyor.

“Afet Bakanlığı” çağrısı gecikmiş değil

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, bu tablo karşısında oldukça net bir öneri sundu:

Türkiye’nin bir Afet Bakanlığı’na ihtiyacı var.

Deprem, sel, yangın gibi afetlere karşı sadece müdahale eden değil, önleyici stratejiler geliştiren, teknoloji ve insan kaynağını yöneten bir yapının artık kaçınılmaz olduğu ortada.

Çünkü bu ülkede neyin ne zaman olacağı belli değil. Ama her seferinde ne yapılmadığı çok iyi biliniyor.

Ekonomi cephesinde durum daha da vahim

Toplantının ikinci başlığı ise kelimenin tam anlamıyla yangın yeri: ekonomi.

Yorgancılar, sanayicinin yaşadığı darboğazı çarpıcı verilerle ortaya koydu.

EBSO’nun üyeleri arasında yaptığı ankete göre, 2025’in ilk yarısına dair beklentiler oldukça karamsar.

Sanayiciler; işgücü maliyetlerindeki artış, dövizdeki belirsizlik, nakit akışının bozulması ve iç talebin yetersizliği nedeniyle önlerini göremiyor.

Daha da çarpıcı olan ise şu:

Sanayicinin “en önemli stratejisi” küçülmek.

Yani artık ayakta kalmanın yolu, büyümek değil…

Zararı azaltmak.

Bu tabloya EBSO Meclis Üyesi Remzi Peköz’ün kürsüye uzaktan yaptığı çıkış eşlik etti:

“İyi yönetilmemiz lazım başkan. Acil seçim olmalı, iktidar değişmeli.”

Ekonomideki sıkışmışlık sadece tablo değil, tahammül sınırıdır artık.

Not artıyor ama umut azalıyor

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu artırıyor olabilir.

Ama sanayici, işçi, genç, esnaf; sokakta her gün başka bir “gerçek” yaşıyor.

Hammaddeye ulaşamayan sanayici üretim yapamıyor,

aldığı maaşla geçinemeyen genç bir gelecek kuramıyor.

Yanan sadece orman değil, hayaller.

Ve bu yangının doğaya verdiği tahribat 50 yılda onarılır belki,

ama toplumsal umutsuzluğun telafisi çok daha uzun sürebilir.

Söndürülmesi gereken sadece alevler değil

Bu ülke, kriz yönetiminde artık gecikmeye tahammül edemez.

Afet Bakanlığı gibi somut adımlar bir lüks değil, bir zorunluluktur.

Ve bu adımlar sadece “kriz çıktığında” değil, kriz çıkmadan önce atılmalıdır.

Çünkü bugün görmezden gelinen her sorun,

yarının yangınına dönüşüyor.

Ve her yangın bir ülkeyi biraz daha içten içe yakıyor…