Tüm canlılar gibi insanlar da gereksinimlerini karşılama odaklı tutum ve davranışlar gösterirler. Fiziksel durumumuz gibi duygusal durumumuz da gereksinimlerimizi karşılamaya odaklıdır. Bu gereksinimler öylesine temeldir ve önemlidir ki farkında olsak da olmasak da yaşamımızı belirler.

Şöyle bir metafor ile ilerleyelim:

Su bazlı bir canlı olan insanın yaşamını sürdürmesi için en temel gereksinimi hava ve su’dur. Uzmanlar kilomuza ve hareket etme düzeyimize göre değişmekle birlikte günde 3 litre dolayında su içmemizi öneriyor.

İçiyor muyuz? Çoğunlukla hayır.

Peki vücudumuz kalan su ihtiyacını nasıl karşılıyor? Çoğunlukla karşılayamıyor.

O halde? O halde daha az su ile yaşamaya çalışıyoruz ancak ya hastalanıyoruz ya da daha sağlıksız, daha kalitesiz bir yaşam sürüyoruz.

Peki bu “SU” metaforunu ilişki için düşünelim.

Her bireyin temel duygusal gereksinimleri vardır ve

Güvende hissetme,

Değerli hissetme,

Yeterli hissetme bu gereksinimlerin en temel olanları.

Hem gündelik sosyal yaşamdaki kişilerarası ilişkilerde hem de bizim için özel olan kişilerle duygusal ilişkilerde gereksinimlerimizin karşılanacağını hissedersek ilişkiye başlarız, gereksinimlerimiz karşılandığı ölçüde ilişkimiz sürer, gereksinimlerimizin karşılanma düzeyi bizi tatmin etmezse sorunlar başlar ve bir noktada ilişki biter.

Bir ilişki öncesinde partnerimizin güzel / yakışıklı olmasını, zeki olmasını, zengin olmasını ya da anlayışlı olmasını önemseyebiliriz. Aslında tüm bu öncelikler, gereksinimlerimizin dışavurumudur. Örneğin ilişkide para ön planda ise kendimizi “güvende hissetme arzumuz” öne çıkmış olabileceği gibi para ile ilişkili olan “güçlü olma” arzumuz da öne çıkmış olabilir.

Ya da romantizm / duygusal yakınlık ön planda ise “değerli hissetme” ya da “ait hissetme” gereksinimlerimizde ilgili bir durum sözkonusu olabilir.

Peki doğru ya da sağlıklı olan ne?

Bu tamamıyla partner (sevgili, sözlü, nişanlı, eş) olan iki kişinin karşılıklı olarak beklentilerine ve hem kendi beklentilerinin hem de karşıdaki kişinin beklentilerinin farkında olmasıyla ilgili.

Eğer hem kendi hem partnerinizin gereksinimleri / beklentileri ile ilgili farkındalık düzeyiniz olması gerektiği gibiyse, farkında olduğunuz şeyler sizi rahatsız etmiyorsa, gereksinimlerinz karşılanacak gibiyse ve duygusal açıdan tatmin oluyorsanız ilişkiniz ilerler.

Farkındalık düzeyiniz düşükse ve sonsuza kadar da böyle giderseniz de sorun yok :)

Ancak bir noktada gereksinimlerinizin karşılanmadığını ya da beklentilerinizin boşa çıktığını farkederseniz ilişkiniz fırtınalı bir denizdeki gemi gibi sarsılır ve tahminen batar.

Biz uzmanlara Çift & Evlilik Danışmanlığı için başvuran çiftlerin sıklıkla belirttiği bu durumlar çağımız ilişkilerinin çabuk bitmesinin de bir nedeni.

Evlilik öncesi beklentiler ile evlilik sırasındaki gerçekler arasındaki farkın bir hayli açık olması…

Duygusal gereksinimlerinizin karşılandığı bir yaşam dileğiyle.

Haftaya kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle…