Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Troleybüs atölyesine girerek lastik işçisi iken sendikal alanda büyük mücadeleler verdiğini ve Yüksel Çakmur ile karşı karşıya geldiğini anlatan Beko, “1975-76 yıllarında İzmir Halkapınar’da basma pamuk tekstil fabrikası vardı, burada 3 bine yakın işçi çalışıyordu.  Ben bu fabrikaya girdiğim dönemlerde Türk-İş’e bağlı tekstil sendikası vardı, arkadaşlarımızla da DİSK’e bağlı tekstil sendikasını örgütlemiştik. 76 yıllarında DİSK’e bağlı tekstil fabrikasının işyeri temsilcisi oldum. O dönemde DİSK, Devlet Güvenlik Mahkemelerine (DGM) karşı büyük bir grev kararı almıştı, biz de 3 bin işçi ile birlikte greve çıktık. Bu mahkemeleri siz kitaptan okumuşsunuzdur ama ben bunları yaşadım. Karataş’ta şu an polis evi olan yerde geçici olarak kurulmuş DGM’lerde arkadaşlarım ve ben yargılandık akabinde iş hayatım bitti, yani beni işten attılar. Aynı dönemde Karşıyaka’da Cumhuriyet Halk Partisi Lokal Başkanlığı görevim vardı, o dönemlerde lokaller vardı, gençlik yıllarımda CHP Gençlik Kollarında görev aldım ve lokal başkanıydım. İhsan Alyanak lokali ziyarete geldi, bana ‘sen ne iş yapıyorsun?’ diye sordu, ben de yeni işten atılmıştım, beni ESHOT’a aldılar. 29 Mart 1977 yılında ESHOT troleybüs atölyesinde çalıştım. İşçilik hayatım burada devam etti, 12 Eylül faşist cunta yönetime el koyduğu dönemde mecburen Türk-İş’e bağlı belediye sendikasında görev yaptım. İşyeri baş temsilcisi seçildim ve 7 yıl devam ettim. Ben burada çalışırken Yüksel Çakmur Büyükşehir Belediye Başkanıydı. ESHOT’ta bir özelleştirme, taşeronlaştırma başlatmıştı binlerce işçi buna karşı Konak’ta büyük bir direniş başlattı, ben de direniş komitesinin içindeydim. Yüksel Çakmur özelleştirme ve taşeronlaştırmaya karşı gelen arkadaşlarımızı işten attı, kıdem tazminatlarını bile vermeden. Biz 7 ay Ankara’da işbaşı yapabilmek için mücadele ettik bunu başaramadık ve İzmir’den Ankara’ya bir yürüyüş başlattık. Dönemin Başbakanı Demirel ile 20 dakikalık bir telefon görüşmem oldu o tarihlerde, yürüyüşümüz 28 gün sürdü, 28 gün sonra Ankara’ya ulaştık. Sabahın erken saatlerinde Bakanlar Kurulu toplandı, Konak, Karşıyaka, Bornova ve Buca’da işten atılan arkadaşlarımın hepsi işbaşı yaptı. Ben de Bornova’da işbaşı yaptım. Yani her verilen mücadelenin mutlaka bir karşılığı vardır. DİSK açıldıktan sonra Genel-İş Sendikasında 1995 yılında Bornova’da örgütlenme çalışması başlattık. Ben DİSK’e bağlı Genel-İş’in yönetim kurulu üyesi oldum ardından bölge sekreteri oldum. DİSK’in Ege Bölge Başkanlığını yıllarca yaptım. 2003 yılında ise DİSK’e bağlı en büyük sendikanın 10 yıl boyunca Genel Sekreterliğini ve Genel Başkanlığını yaptım. Ardından Devrimci Sendikalar Konfederasyonu’nun Genel Başkanlığını yaptım. 2018 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili oldum. Ben sendikal mücadele içerisinde özgürlük, eşitlik, demokrasi, barış, kardeşlik için çalıştım. Bu süreçte yanımda olan, destek olan, bu haklı mücadelede omuz omuza verdiğimiz tüm arkadaşlarıma da sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum, sizin aracılığınızla teşekkür ediyorum’’ dedi.

DENİZ YÜCEL’İ BAŞARILI BULUYORUM!
Yerel ve genel seçimlere İl Başkanı Deniz Yücel’in büyük katkıları olduğunu belirten Kani Beko, ‘’İlçe kongreleri tamamlandı, ben ilçe kongrelerinden gerçekten çok memnun oldum, şenlik havası içerisinde geçti. Kazanan ve kaybeden arkadaşlarımız sahnede ortak birlik mesajları verdiler. Kongrelerde çok farklı renkler vardı fakat salondan çıkarken herkes tek renkti, Cumhuriyet Halk Partisi’nin rengi hakimdi. Bu da İzmir’e bir güvendir. CHP üyelerimiz, delegelerimiz, ilçe başkanlarımız deneyimini bir kez daha ortaya koydu. Zaten az olan para ve enerjimizi birbirimize karşı değil, mevcut iktidara karşı kullanmalı ve demokrasi gücü oluşturmalıyız. İzmir çok önemli bir ilimiz, aynı zamanda Türkiye’ye yön veren, ışık tutan bir ilimiz. İlçe başkanlarımızın, il delegelerimizin, belediye başkanlarımızın, milletvekillerimizin görüş ve düşünceleri çok önemli, bizi iktidara taşıyabilecek kadrolara ihtiyacımız var. Yerel ve genel seçimlerde mevcut il başkanımız Deniz Yücel’in yapmış olduğu çalışmaları göz ardı etmemek lazım. Genel ve yerel seçimde örgütüyle beraber gücünün yettiği oranda kolektif bir şekilde seçimlere çok büyük katkısı oldu. Katkısı olmamış olsaydı bugün biz hem ilçelerimizi hem de büyükşehri kaybetmiş olurduk. Önümüzde yapılacak olan genel seçimler var, bu seçime girerken bizim halkımızdan almış olduğumuz sinyallere, bilgilere göre CHP son 50 yılda en fazla iktidara yakın olduğu dönemdedir. Vatandaşlar da bizi iktidarda görmek istiyorlar. İl seçimlerinin de dostluk, arkadaşlık atmosferiyle şarkılarla, türkülerle bir kongre olmasını temenni ediyorum, öyle olması lazım’’ dedi.

UFAK TEFEK TRAFİK KAZALARI OLACAK
 “1989’daki yerel seçimlerinin ardından yapılan yanlışlara değinen CHP’li Keno, şunları söyledi:

“1989 yılında büyük yanlışlıklar yaptık ve halkımız bizi sandıkta gömdü. O tarihlerde Sosyal Demokrat Halkçı Parti vardı, yönetici kadroları ve belediye başkanları maalesef zaman zaman yapılan çalışmalarda tarihi hatalar yaptılar. Bugüne geldiğimizde başta Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ve parti kadroları, büyükşehir belediye başkanlarımız ile iktidardayız. İlçe başkanlarımı yakından izliyorum, elbette ufak tefek trafik kazaları oluyor. Biz insanız, ölüler hata yapmaz, çalışanlar hata yapabilir. Mutlaka yapılan hatalar olmuştur ama arkadaşlarımızın çalışmaları halka hizmet konusunda eğitim, sağlık, ulaşım, sosyal aktiviteler şu an çok başarılı olduğumuzu işaret ediyor, yapılan anketlerde de görüyoruz, aldığımız oyun üzerinde oy alacağız. CHP’ye nazar değmesin inşallah’’

BURAK OĞUZ’UN REFERANSININ KİMİN OLDUĞU ÖNEMLİ DEĞİL
FETÖ’den tutuklanan CHP’li Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz’un iş bulabilmek amacıyla bazı derneklere üye olduğunu ifade eden Beko, “Ben kendisinin ilk mahkemede tahliye olacağına inanıyorum’’ dedi. ‘’Kim referans oldu’’ tartışmalarını da yorumlayan Beko, ‘’Türkiye’de milletvekilleri, belediye başkanları için herkes birbirine referans oluyor. Şöyle düşünün İzmir’de bir milletvekili adayı tespit edilecek, mahalle muhtarlarına, ilçe başkanına, il başkanına, mahalle delegelerine, kanaat önderlerine soruyorlar. Genelde belediye başkanlarına ve milletvekillerine eğer ön seçim yapılmıyorsa mutlaka birileri referans oluyor. O yüzden Urla Belediye Başkanına kimin referans olduğu çok önemli değil çünkü mutlaka birileri referans olmak zorunda, siyasi arenada bu tür çalışmalar yapılıyor. Ön seçim yapılmış olsaydı delege arkadaşlarımız tespit edecekti. Urla Belediye Başkanımız cezaevinde, yasal süreç devam ediyor, ben iddianamesini henüz görmedim ama kendisini Urla’da cezaevinde ziyaret ettim. Sadece bir dernekten söz etti, kendisi de mali müşavir olduğundan dolayı, ‘ben o zamanlar işsizdim, kendimi geçindirmek zorundaydım, buralardan iş alabilir miyim, iş bulabilir miyim diye bu derneğe gittim, onlarla birlikte oldum. Yoksa benim FETÖ örgütüyle uzaktan yakından ilgim yok’ dedi bana. Henüz duruşmaya çıkarılmadı, iddianamesi de okunmadı. Bu süreç içerisinde Urla Belediye Başkanımızın FETÖ’cü olacağına ihtimal vermiyorum. Bırakın siz Urla Belediye Başkanı’nı, Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde tüm üyelerimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine sadık olan insanlardır. Dolayısıyla bizim partimizin içerisinde darbeciler, anarşistler, teröristler olmaz, barınamaz. Ben 45 yıllık partiliyim, partinin gelenek ve ilkelerini çok iyi bilirim. Biz başta Mustafa Kemal Atatürk ve partimizin gelenek ve ilkelerine bağlı insanlarız. Ben Sayın Oğuz’un ilk duruşmada tahliye olacağına inanıyorum. Urla ve kayyım atanan tüm belediyelerde halk oy vermiş, sadece belediye başkanına değil bakın meclis üyelerine de oy vermiş. Mahkeme süreci devam ederken olması gereken şey meclis üyelerinden bir arkadaşımızın o belediyeyi yönetmesidir. Aksi halde halkın vermiş olduğu oy gasp edilmiş olur”