Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, Gündeme Bakış Tv’de gündemi değerlendirerek saha çalışmalarına yönelik bilgi verdi. Vatandaşın en önemli gündeminin enflasyon, hayat pahalılığı ve ekonomik güvensizlik ortamı olduğunu kaydeden Yücel, "Mümkün olduğu kadar sahada olmaya çalışıyoruz. İl Başkanlığı olarak haftanın en az 2 günü saha çalışmaları yapıyoruz. Diğer yandan ilçe örgütlerimiz de aynı şekilde sahaya çıkıyorlar. Esnaf geziyorlar, çarşı, pazar geziyorlar. STK'larla, derneklerle bir araya geliyorlar. Hemşerilerimizle bir araya geliyoruz. Onların dertlerini, sıkıntılarını dinliyoruz, ihtiyaçlarını soruyor, öğreniyoruz. Çözüm üretebildiğimiz noktalarda çözüm üretiyoruz, çözüm üretemediğimiz noktalarda iktidara geldiğimizde yapacaklarımızı anlatıyoruz. Tabi en büyük gözlemimiz şu: İnsanlar hayat pahalılığından yılmış durumda, hayata tutunmak için çaba sarf ediyorlar. Gayret ediyorlar. Eskiden gelir seviyesi düşük kesimde hayat pahalılığın izleri daha fazla hissediliyordu ama şu anda orta direk diye bir şey kalmadı. Hatta ülkenin ortalamasının üzerinde olan iş insanı, sanayici yani küçük esnafın daha üzerinde işletme sahiplerinde bile ciddi bir yoksullaşma olduğunu görüyoruz. Çünkü ekonomi öngörülemez seviyede. Hayatın her alanında mutfaktan, emtiaya her şey 3-4 kat pahalandı. Pahalılık devam ederken insanların gelirlerinde aynı oranda artış yok. Özellikle ücretli kesim ciddi baskı altında, esnaf sigorta primi, vergi, stopaj, kira derken çarkı çevirebilse de para kazanamıyor. Çarkı nasıl döndürüyor, ya elindeki birikimini kullanıyor ya da kredi kullanıyor. Birikimi yoksa, kredi de kullanamıyorsa kepenk kapatıyor, iflas ediyor" dedi. 

"ÜLKEYİ LİYAKATLİ ELLER YÖNETMELİ"

Ülkede yaşanan ekonomik sorunların kaynağının AK Parti iktidarı olduğunu öne süren Yücel, "Yaşadığımız ekonomik sorunların sebepleri var. Bunlar dış güçlerin oyunu değil, kendiliğinden olan durumlar değil. Ekonomi liyakatli eller tarafından yönetilirse, ülkemiz adaletli ve liyakatli eller tarafından yönetilirse, ülkede güven ortamı yaratılırsa, adaletin ve hukukun üstünlüğü sağlanırsa bu sorunların büyük kısmı çözülecek. Diğer bir sorun ülkemizde planlama diye bir şey yok, tarımda, ekonomide, ülke yönetiminde planlama yok. Kara düzen, günü kurtaran adımlarla ülke yönetilmeye çalışılıyor. Neticede bu sıkıntılar ve sorunlar meydana geliyor. Seçimlere yaklaşık 8 ay kaldı, biz sahada olmaya devam edeceğiz" diye konuştu. 

"AK PARTİ ÜYE HEDEFİ KOYUYOR, ONLAR DA VATANDAŞIN BİLGİSİ OLMADAN ÜYE YAPIYOR"

Öbek çalışmaları kapsamında taşıma seçmen ve habersiz siyasi parti üyesi yapılan vatandaşlara yönelik tespitleri anlatan Yücel, "Taşıma seçmen özellikle öbek çalışmalarında dikkat ettiğimiz bir konu. Hem vatandaşı bu konuda uyarıyoruz hem de kendimiz, öbek sorumlularımız, ilçe örgütlerimiz taşıma seçmen var mı yok mu, o hanede kayıtlı seçmen gerçekten o hanede yaşıyor mu yaşamıyor mu, bu konuda gerekli kontrolleri yapıyorlar. Bilgisi olmadan, haberi olmadan AK Partiye üye yapılması meselesi zaman zaman karşımıza çıkıyor. Bilgisi olmadan üye yapılan arkadaşlarımıza gerekli hukuki yolu, yöntemi gösteriyoruz. Bu sadece İzmir'de değil Türkiye genelinde karşımıza çıkıyor. Biz vatandaşımıza birisine kimlik fotokopisi, kimlik bilgilerini verip vermediğini soruyoruz. Biz kimlik bilgisi paylaşmayan vatandaşlarımızın bile üye yapıldığını tespit ediyoruz. Vatandaş nasıl haberdar oluyor, bir mesaj geliyor, 'şu dönem üyemizsiniz hoş geldiniz, beş gittiniz' içerikli... Bu arkadaşlar tabi hemen istifalarını yapıp Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde de gerekli şikayetleri gerçekleştiriyorlar. AK Parti bir takım üye hedefleri koyuyor sanırım ilçe ve il örgütlerine, onlar da bu hedefleri tutturabilmek için bu şekilde kimlik bilgilerini elde ettikleri kişileri bilgileri dışında üye yapabiliyorlar. Zaman zaman karşımıza çıkıyor" ifadelerini kullandı. 

"AK PARTİ VE MHP'NİN OYLARININ ARTMASINI BEKLEMEK ÜTOPYA OLUR"

AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli'nin 12, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin 6 milletvekili iddiasının sorulması üzerine konuşan CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, "AK Parti'nin ve MHP'nin hedeflerine ya da il başkanlarının iddialarına bir şey demiyorum.  Farklı rakamlar ortaya iddia koymak için söyleyebilirler ama bir takım gerçekler var. Bir de bu rakamları loto toto oynar gibi ortaya atmak siyasetin gerçekliğiyle pek bağdaşmıyor. Biz Haziran - Temmuz aylarında bir anket yaptırmıştık. Orada hem kendimizi ölçme fırsatımız oldu hem de AK Parti'nin, MHP'nin ve tabi ki diğer partilerin İzmir'deki durumunu görme fırsatımız oldu. Hayaller olur siyasette, iddialar da olur ama siyasetin gerçekliğine baktığımızda bunlar içi dolu, altı dolu söylemler değil. CHP oylarında ciddi bir artış var. Bunu hem kendi yaptırdığımız ankette görüyoruz, hem de genel merkezimizin yaptırdığı ankette görüyoruz. AK Parti ve MHP oylarında ciddi bir düşüş var. Ben yüzde vermeyi çok doğru bulmam. İYİ Parti oylarında da ciddi bir artış var. Bunları paylaşabilirim. Ülkede yaşanan derin ekonomik krize, hayat pahalılığına, işsizliğe baktığımızda siyasi krizlere baktığımızda 20 yıldır ülkeyi yöneten siyasi partinin ve onun küçük ortağının oylarının artmasını beklemek biraz hayal mahsulü daha da ötesi ütopya olur. O yüzden bu iddiaları biz ciddiye almıyoruz" açıklamasında bulundu. 

"CUMHUR İTTİFAKINA OY VERENLER PİŞMAN"

Cumhur İttifakı paydaşı siyasi partilere oy veren vatandaşların pişman olduğunu anlatan Yücel, "Hatta saha çalışmalarında şu çıkıyor karşımıza, hayatında hep Cumhur İttifakına oy vermiş insanlar samimi bir şekilde 'Elim kırılsaydı da vermeseydim' diyor. Bugüne kadar CHP'ye oyu nasip olmamış insanlar bu pişmanlıklarını dile getiriyorlar. İnsanların hayata bakış açıları, yaşam tarzları, hassasiyetleri farklıdır. AK Parti yıllardır insanların inançları üzerinden mezhepleri, etnik kimlikleri, yaşam tarzları üzerinden siyaset yaptı, üretti. Bunlar bizim kırmızı çizgimiz, inanç, etnik köken, mezhep bunların siyaset malzemesi yapılması çok çirkin bir şey. Yine insanların yaşam tarzları kullanılarak insanların ayrıştırılması, kutuplaştırılması, kamplaştırılması çok çirkin bir şey. Biz bu ülkede huzur ve barış içinde yaşayabiliriz. Bizim kırmızı çizgimiz vatanımız, milletimiz, Mustafa Kemal Atatürk, bayrağımız, ve devletimizdir. Bunların dışındakiler bizim zenginliğimizdir. Bunları anlatıyoruz insanlara, bunlara kanmasınlar. Her türlü yolsuzluğu, ahlaksızlığı yapıp da birilerinin kalkıp ezan, vatan, bayrak edebiyatı yapıp toplumun bir kesimine mesaj verip, toplumun bir kesimini aldatıp, konsolide edip, iktidarlarını korumalarına izin vermesinler" dedi. 

"SİYASETTEKİ FETÖ'CÜLERE HESAP SORMAK BİZE NASİP OLACAK"

Devlet kurumlarındaki FETÖ'cülerin temizlendiğini ancak siyasi cenahtaki FETÖ'cülerin varlığını koruduğunu öne süren Yücel, "Yakın zamanda FETÖ belasını yaşadık. İnsanların inançlarını kullanarak, suistimal ederek devletin bütün kurumlarına sızdılar, ele geçirme noktasına geldiler. Belli kurumları ele geçirdiler de devleti ele geçiremediler. Allah izin vermedi. TSK'nın, EGM'nin gerçekten Atatürkçü, devletçi, devletine, vatanına bağlı kadroları buna izin vermedi. O yüzden inançların siyaset malzemesi yapılması çok tehlikeli. Genel Başkanımızın da dediği gibi camiye siyaset sokulmamalı, adliyeye siyaset sokulmamalı. Hukuk her şeyin üzerinde, hukuk yeri gelir siyasileri de yargılar. Anayasa yargısı siyasileri de yargılar. Adliyeye siyaset girmesi, TSK'ya siyaset girmesi çok çok tehlikeli. FETÖ belasında TSK'da da, adliyede de yaşadık, camide de yaşadık, siyasette de yaşadık. TSK ve adliyedeki FETÖ'cüler bir şekilde ayıklandılar ama siyasi ayak bekliyor. İnşallah iktidar değiştikten sonra o kısmı ayıklamak, hukuki çerçevede hesap sormak da bize, Millet İttifakına nasip olacak" diye konuştu. 

"BİZİM BU İŞİ HALK İÇİN YAPTIĞIMIZ BELLİ"

AK Parti kanadından gelen "Atatürk'ün arkasına saklanıyorlar, Atatürk'ü siyasi malzeme yapıyorlar" eleştirilerini yanıtlayan Yücel, "Atatürk bizim kurucumuz, değişmez önderimiz, partimizin de kurucusu. O yüzden Atatürk'ün siyaset malzemesi yapılması  gibi bir durum söz konusu değil. Biz çalışmalarımızla, ürettiklerimizle siyaset yapıyoruz. Elbette Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet, Cumhuriyet değerleri, laiklik bizim kırmızı çizgimiz ama CHP ürettikleriyle siyaset yapıyor. Bir şeyi çok söylemenin kıymeti yoktur, sen hayatında siyaset yaptığın alanlarda bunu gerçekten yaşatıyor musun, gösteriyor musun ona bakmak lazım. İnsanların da, siyasi partilerin de çalışmalarıyla, ürettikleriyle gündeme gelmesi lazım. CHP'li belediye başkanlarımıza baktığınızda bizim bu işi halk için yaptığımızı, belli bir kesim için yapmadığımızı görürsünüz. Pandemi döneminde CHP'li belediyeler olmasaydı çok daha vahim bir tablo yaşanırdı. AK parti iktidarı 3 tane maskeyi dağıtmayı bile beceremedi. Aşılamayı beceremedi. İnsanlarda bir güvensizlik oluştu. CHP ve belediyeleri ürettikleriyle gündeme geliyor. 'Siz Atatürk'ün çizdiği çizgi ve kurduğu Cumhuriyet'in gereklerine uygun hareket etmiyorsanız, şu eylemlerinizle ters düşüyorsunuz' derlerse onu tartışırız. Bunu somut verilerle konuşmak lazım. 2 gün önce Cumhuriyetimizin 99. kuruluş yıldönümünü kutladık. Orada ben özellikle 'Cumhuriyet demek medeniyet, çağdaşlaşma, hukukun üstünlüğü, kadın erkek eşitliği, fırsat eşitliği' demek. Biz bunları savunuyoruz" dedi. 

"ARKADAŞLAR DÖNÜP AYNAYA BAKACAK"

Açıklamasında kadın cinayetlerine ve İstanbul Sözleşmesi'ne dikkat çeken Yücel, "Birilerinin kendine ayrıcalıklı yaşam kurması, iktidarın nimetlerinden kendilerinin faydalanması, kendi çevrelerinin faydalanması ya da kadının 2. sınıf insan muamelesi görmesinin karşısındayız. Daha yeni Bornova'da yeni bir kadın cinayeti işlendi. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı kadın cinayetlerinin büyük oranda önüne geçilebileceğini düşünüyorum. Şikayette bulunuyor kadınlar, kadın öldürülüyor ve 3 gün sonra tedbir kararı çıkıyor. İstanbul Sözleşmesi Bakanlıklar, emniyet, adliye, yerel yönetimleri yani devletin tüm kurumlarının kadına şiddetle koordineli mücadelesi için vardı. İmzalandı ama Cumhurbaşkanın aklına esti bir gece, birilerine mesaj vermek ya da kendi kitlesini konsolide etmek için İstanbul Sözleşmesinden çıktı. Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik, İstanbul Sözleşmesinde çıkmayı mı gerektiriyor, İstanbul Sözleşmesi gibi medeni devletlerin yürürlüğe koyduğu, asgari düzeyde insan haklarını güvenceye alan sözleşmelerin yürürlüğe girmesini mi gerektiriyor. Atatürkçülüğün siyaset malzemesi yapıldığını söyleyen arkadaşlar dönüp aynaya bakacaklar, özeleştirilerini yapacaklar. Somut şeyler söyleyeceklerse onları da konuşuruz" ifadelerini kullandı. 

"SÜREKLİ'DE ÖYLE BİR MESAJ VARSA GÖSTERMELİ"

AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli'nin Çiğli'de gerçekleştirdiği Atıksu arıtma tesisine yönelik basın açıklamasında çıkan arbedeyi ve Sürekli'nin açıklamalarını değerlendiren Yücel, "Bizim o gün Tire'de bir üye katılım programımız vardı. Programdayken basına haberler düştü. Biz olayın ne olduğunu anlamaya çalışırken Sayın Kerem Ali Sürekli beni aradı ve olayı anlattı. Ben de 'Böyle bir olay yaşandığına üzüldüm, keşke yaşanmasaydı, keşke beni ya da Tunç Bey'i arasaydınız da haberli gitseydiniz. Tesisi gezdirirlerdi. Ben bizim arkadaşlarımızdan da bir bilgi alayım, bir de olayı onlardan dinleyeyim' dedim. Sonra İZSU Genel Müdürü Ali Hıdır Köseoğlu ile görüştüm o da anlattı. Olaya vakıf olmaya başladık. Gerçekten yaşanmaması gereken bir şey. Kerem Ali Bey sizin programınızda benimle ilgili çok güzel şeyler söylemiş sağ olsun ama bir taraftan da Büyükşehir Belediye Başkanımızla ilgili çok ağır şeyler söylemiş. Böyle bir mesaj varsa bunu göstermelerini beklerim. Çünkü öyle bir beyanı var, elimizde mesaj var diye. Öyle bir mesaj olsaydı bence o mesaj şimdiye kadar çarşaf çarşaf yayınlanırdı. Ben kendim de araştırdım, öyle bir mesaja ulaşamadım. Diğer yandan Kerem Ali Sürekli'nin annesine gerçekten küfür edildiyse ben bunu lanetliyorum. Ben görmedim, böyle bir şey varsa onu yapanları ben lanetliyorum, kınıyorum, tasvip etmiyorum" açıklamasında bulundu. 

"NİYET ÇOK İYİ DEĞİL"

Yücel, basın açıklaması yapılacağı yerin ve içeriğin basın mensuplarından bile saklandığını dile getirdi. Yücel, "Çiğli Arıtma Tesisinde yaşanan olaya geri dönersek, siyasiler basın açıklaması yapabilirler ama yanına basın mensuplarını alıp bir kuruma girip de 'Baskın basanındır' misali basın açıklaması yapmaya çalışmak tecrübeli bir siyasetçiye yakışmamıştır. Diğer taraftan Kerem Ali Sürekli de geçmişte Büyükşehir Meclis Üyeliği yapmış bir arkadaş, Özgür Hızal grup başkanvekili o iletişimi kurup oraya gidebilirlerdi. Orası yol mu değil mi bilmem, gidip yerinde incelemedim ama İZSU'nun orada bir güvenlik kapısı var. Kapı yasal değilse gerekli başvuruları yaparlar. Herhalde bunları bilirler, bunları da biz öğretmeyeceğiz onlara. Yani orada görevini yapan işçi, emekçi, güvenlik görevlisi arkadaşları hırpalamaları, bunu mecazi anlamda söylüyorum; rencide etmeleri, tahrik etmeleri hiç yakışmadı. Kaldı ki basın açıklaması yapılacağı zaman bunun yerini, içeriğini duyurursunuz. Asıl bizim elimizde onların mesajı var, basın toplantısının nerede yapılacağını söylemiyorlar, 'il başkanlığının önünden araç kaldırılacak' diyorlar. 'Kendi aracıyla gelecek basın mensupları için konum atılacaktır 'diyorlar. 'Biz İZSU'ya baskın yapacağız' deseler belki farklı olurdu. Burada niyet çok iyi değil" dedi. 

"ARKA KAPI DİPLOMASİSİ" 

Yücel, AK Partili Sürekli'nin "Deniz Yücel ile aramızda kırmızı telefon hattı var" açıklamasının sorulması üzerine ise, "Doğru, kriz durumlarında ya da kriz olabilecek durumlarda Kerem Ali Bey de beni arar, ben de onu ararım. Bu diyaloğumuz var, neticede biz mevkidaşız, düşman değiliz. 2 siyasi partinin İzmir'deki il başkanlarıyız. İnsani ve beşeri ilişkilerimiz, temsil ettiğimiz örgüt, onların tabiriyle teşkilatlarımız var. Onları bizim belli konularda yönlendirmemiz gerekir. Basit bir konu büyüyerek kriz boyutuna gelebilecekken bunu önlemek için. Buna 'Arka kapı diplomasisi' de diyebilirsiniz. Yani Kerem Ali Bey de beni arar, ben de onu ararım" diye konuştu. 

"DEVLET ANADIR, BABADIR AYRIMCILIK YAPAMAZ"

Geçtiğimiz günlerde MHP Lideri Devlet Bahçeli'yi havaalanında karşılaması nedeniyle İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger'e tepki gösteren Yücel, "Sayın Valinin yaptığı bu hareket yakışmadı. Devlet adamlığıyla bağdaşan bir hareket değil. Devlet Bahçeli'nin bir görevi yok şu anda, sıfatı nedir MHP Genel Başkanıdır. Sen MHP Genel Başkanını karşılıyorsan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanını da, İYİ Parti Genel Başkanını da, diğer siyasi parti genel başkanlarını da karşılamak zorundasın. Devlet adamlığı böyle bir şeydir. 'Benim siyasi görüşüm o yönde ben onu karşılarım, onun karşısında ceket iliklerim' böyle bir şey devlet adamlığına yakışmaz. Biz o yüzden tepki gösterdik. Bu işlerin takipçisiyiz, olmaya devam edeceğiz. Birilerine yaranmak için, birilerinden destek almak için, siyasi hedefleri olabilir, geçmişte iktidar partisinden milletvekili aday adayı olmuş, olabilir ama devletin Valisi devleti temsil eder. Devlet anadır, babadır, ayrımcılık yapamaz. Milletvekili, siyasi parti yöneticileri ayrı. Siyasi parti yöneticileri yapar, 'AK Parti ya da MHP İl Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu Meral Akşener'i karşılasın' diyemeyiz. Devlet Bahçeli'yi de, Binali Yıldırım'ı da karşılar onlar siyasi ama Vali siyasi davranamaz. Vali siyasi davranırsa devletin itibarını zedelemiş olur, kimsenin devletin itibarını zedelemeye hakkı yok. İzmir Valisinin de hakkı yok" dedi.