Çin'in Hubey eyaletine bağlı 13 milyon nüfuslu Wuhan kentinde ortaya çıktıktan sonra tüm Dünya’ya yayılan korona virüsünden (Covid-19) ölenlerin sayısı hızla artıyor. 

İnsan yaşamından sonra ülkelerin ekonomilerini de felç eden bu virüsü durdurmak şu an için zor gibi gözüküyor. Şimdiye kadar 500 bine yakın insana bulaşan salgın nedeniyle 20 bine yakın kişi de hayatını kaybetti.

Türkiye’de ise durum ilk aşamaları yani yolun başında olduğumuz için kestirilmesi zor. Sağlık Bakanlığı’nın Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirdiği 3 bin 629 vaka içinde ölüm sayısı ise şimdilik 92 kişi.

Uzmanlar uyarıyor: “Evde kalın, hayata devam edin”

Koronavirüsü aslında hepimize birçok şeyi öğretti. Kimimize bulunduğumuz mevkilerin aslında ne kadar önemsiz olduğunu, kimimize ise bankalara sığmayacak paramızın anlamsızlığını. Aslında çok uzun yıllardır toplumların yerini alan bireylerin de unuttuğu önemli bir şeyi daha tescilledik.

İlk defa herkes çok uzun zamandır Dünya’da eşit hale geldi!

Bu süreçte önemli bir olguyla da karşılaştık. Sağlıklı gıda ve tabiat ananın verdiklerini iyi değerlendirmek…Wuhan’da balık pazarında yenen yarasa ve yılanlardan insanlara geçerek mutasyona uğrayan bu virüs tüm Dünya’ya doğanın bir dengesinin olduğunu da öğretti. 

Ülke olarak gelenek ve göreneklerimiz ile inançlarımızın gereği bize uygun olmayan bir kültürün zorunlu kazanımlarıyla mücadele etmeye devam ediyoruz.

Bu süreç ne kadar daha devam eder bilinmez ama tabiat ananın verdiği mesaj çok net. Tabi ki anlayana…

Son yıllarda kısaca “GDO” olarak tanımlanan genetiği değiştirilmiş organizmalar bizim ülkemizin de gündeminde bir hayli yer tuttu.  Özellikle tohumlarla başlayan bu tartışma ithalatın çeşitlenmesiyle daha da arttı. “Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı” diyerek çıktığımız ekonomi, tutumlu olma ve yerli tüketim olguları yerini hazır ürünlere, kolaycılığa bıraktı.

Aksini düşünen, yıllardır mücadele eden, elini taşın altına koyan yok mu? Elbette var.  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Herkes herkes içindir” sözünü şiar edinen kalkınma kooperatiflerimiz var.  Mesela Türkiye’ye örnek, “kalkınma yerelden başlar” diyen İzmir Köy-Koop Başkanı Neptün Soyer var.  Her daim tarım ve tarımsal kalkınmanın önemini anlatan, bu doğrultuda birçok adım atan, köylünün üretimini, kentlinin o üretime ulaşmasını sağlayan Soyer, Koronavirüs salgını nedeniyle tarım destek paketlerinin yetersizliğine vurgu yaptı.

“Tarım bu ülkenin en önemli ekonomik kaynağıdır. Biz yerli ve milli üretime dönmek, yerli üreticimizi korumak zorundayız. Buradan çağrımızdır. Yerli üretim seferberliği başlatılsın” diyen Soyer’in şu sıralar “Korona Öğretilerini” yakından takip ediyorum.

Yerli ve yerel kavramına vurgu yaparken kişinin derdinin devasının da kendisinde olduğunu anlatıyor.  İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in başlattığı CittaSlow kentler ağının sağlıklı gıda ve iyi tarım ayağı olan SlowFood Hareketi’nin Teos Liderliği’ni yürüten Soyer, Karadeniz’in milli yemeği kara lahana çorbası, Adana ve Hatay mutfaklarının leziz yemeklerinden fellah köftesi, anne eriştesi, ev yapımı makarna ve karakılçık buğdayından yapılmış ata ekmeği ile mesaj veriyor.

Bana göre şöyle diyor: “Çaresiz değilsiniz, çare sizsiniz.  Herkes evinin önünü süpürsün. Özünüze dönün. Aradığınız ne varsa özünüzde, sizde, kendinizde. Sizde olan hepimizde”…