Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - CHP Tarımdan Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı, Parti Meclisi Üyesi ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal fındık alım fiyatları, gıda krizi ve tahıl koridoruna yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Sarıbal, fındık üreticisinin kendi üretiminin fiyatını belirleyemediğini, üreticinin çokuluslu birkaç şirketin eline bırakıldığını savunarak, "Fındık özgür değil, fındığın fiyatını iktidar belirleyemiyor. Fındığın fiyatını fındık tekelleri belirliyor. Örneğin dünya kabuklu meyve üreticileri yapısı var. Burası aylar önce 650 bin ton fındık rekoltesi belirledi, daha sonra Türkiye'de, Karadeniz'de içinde Ticaret Odası'nın ve birçok kurumun olduğu komiteler kuruldu. Bunlar Tarım ilçe müdürlükleri aracılığıyla çıktılar, gezdiler, yaklaşık 2 ay tarama yaptılar ve yine 650 bin ton rekolte çıktı. Yani aslında fındığın rekoltesini başkaları belirledi, bizimkiler de onu teyit ettiler. Çünkü fındık rekoltesi ne kadar yüksek görülürse elbette fiyatı da ona göre açıklanır. Düşük rekolte olunca fiyat yükseliyor ama yüksek rekolte olunca fiyat düşüyor. Yakın tarihte Toprak Mahsulleri Ofisi 40 ila 46 lira gibi fiyatlarla piyasa ürün sattı, diğer firmalara verdi. Geçen sene de aynı şeyi yaptılar, piyasayı aşağıda tutarak aslında fiyat altyapısı oluşturdular. Piyasa, TMO'nun piyasayı regülasyonu ile oluştu ama bunların arkasında çokuluslu firmalar var. Bir İtalyan firması var,  bunu herkes biliyor! Buradan bakıldığında çiftçinin kendi ürününün fiyatını belirleyemediği tarihsel bir dönemden geçiyoruz" dedi. 

"YÖNTEM BAŞINDAN BERİ YANLIŞ"

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ'ın, üretici ile görüşerek fiyat belirlemesi yapıldığına yönelik açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını anlatan Sarıbal, "Çiftçiye sorarak fiyat belirlediklerini iddia ediyorlar; hiçbir zaman çiftçinin fiyatı bu olmaz. Geçen yıl mazot 7 liraydı şu anda 26 liraya yükseldi, yaklaşık 4 kat fiyat farkı var. Geçen sene 26-27 liraya fiyat açıkladılar. Sadece mazot üzerinden baksanız dahi çiftçinin zarar ettiğini görürsünüz. En ucuz gübre 3 kat zamlandı. Tarım ilacına baktığınızda 3 kat ile 5 kat arasında arttı. TMO veya diğer kurumlar 25-26-27 liraya aldıkları fındığı 45-46'ya piyasaya sattılar. Alırken ucuz aldılar, satarken pahalı sattılar. Yeni fiyat belirlenirken 'çiftçiye sorduk böyle dedi' diyor. Böyle bir şey olmaz! Çiftçi maliyet hesabı yapamayabilir; Kaldı ki ben hiçbir çiftçinin 45-54 arası bir fiyat söylediğini bilmiyorum. 70 lira civarında bir fiyat bekleniyordu. Bugüne kadar hiçbir zaman 3 doların altına düşmemiş çiftçiden fındık alımı, genelde 4 dolar civarında seyreder. Yurtdışına satışı da 10 dolar ve üzerinde bir rakamla olurdu. Böyle baktığımızda 2,7 dolara denk gelmekte 54 lira. Tarihin en düşük dolar bazında fiyatıdır. Çiftçi gübreyi, mazotu, ilacı dolar üzerinden alıyor, bir tek işçilik olarak TL üzerinden değerlendirilebilir ama bunun dışında temel girdiler ithal. Bunların fiyatlarına baktığınızda kocaman bir farklılık çıkıyor. Biz 3- 4-5 kat istemedik ama en azından bir çiftçi 1 ton fındık sattığında ne kadar mazot alıyorsa, ne kadar gübre, ilaç alıyorsa; bugün de 1 ton fındık sattığında aynısını alabilmeli. Bu fiyatla bu mümkün değil. 54 lira fiyatı bilinçli olarak yabancı tekellerine ve TMO'nun regüle ettiği, sadece ihracat kolaylığı sağladığı bir noktadır.  Başından itibaren yöntem yanlış" ifadelerini kullandı.   

"SONBAHAR VE KIŞ ZOR GEÇECEK"

Tarım ve gıda krizinde son süreci değerlendiren Sarıbal, "Mevsimsel etkilerden dolayı bazı ürünlerde düşme vardır ama ciddi bir buğday, arpa, mısır açığımız devam ediyor. Soyanın hemen hemen hepsini zaten dışarıdan alıyoruz. Son 6 ayda 4 milyon ton buğday aldık, 1.6 milyar dolar ödedik. Son 6 ayda karşımıza çıkan bir veri bu. Buna biz diğer ürünleri de ilave edebiliriz. Ciddi bir dış alımımız var hem de dövizin bu kadar yüksek olduğu dönemde! Yerelde baktığımızda  mevsimsel etkilerden dolayı domates ve sebzede bir miktar düşme var ama şu gerçeği paylaşalım: Sonbahar ve kış çok daha zor geçecek, çünkü buğday, arpa, mısır gibi birçok üründe enflasyonist yükselmiş olan girdiler, ancak tarımsal üretime etkilemiş olacak. Yani bugün alınan buğday, geçen yıl ekildi, o zaman gübre fiyatlarında yükselme vardı ama mazotta yoktu bir şey. Dolayısıyla asıl zorluğu bu kış tekrar göreceğiz" açıklamasında bulundu. 

"NE GIDA NE DE TARIM KRİZİ BİTER!"

Sarıbal açıklamasını şöyle sürdürdü:

Gıda krizi ve kıtlık dediğimizde; Türkiye'de 2 tip gıda ve üretim krizi var. Birinci kriz; Türkiye'de AKP döneminde hemen hemen nüfus yüzde 36 oranında artmışken, tarım ürünlerinde bu oranda artış söz konusu değil. Dolayısıyla Türkiye dışa bağımlı birçok üründe. Bu da 'Türkiye gıda ürünlerini Dolar bazında değerlendirmek zorundadır' demektir. Bunu ithalat ürünleri açısından söylüyorum. 27 milyon ton hayvancılık yeminin yarısından fazlası dışarıdan gelmekte, 13-14 milyon ton! Bu dolarla geliyor, doların durumu fiyat olarak gıdanın da durumunu etkileyecektir. Sadece bu da değil; işlenen, paketlenen, gıdaya dönüştürülen tarım ürünlerinde elektrik, işçilik, diğer vergiler, asgari ücret, diğer bütün ambalaj malzemeleri bunlar da çok etkileyecektir fiyatları. Türkiye'de şu anda fiyat ve gıda açısından bir gıda krizi var ama asıl kriz; tüketicinin geliri düşük olduğu için istediği miktarda ürün alamamaktadır. Bu da gıda krizinin görünmeyen öbür parçasıdır. İnsanlar kalıp peyniri 3-4 parçaya böldürerek alıyorlar. 1 kilo peynir, 1 kilo et alabilen çok çok nadir. Beyaz et bile fiyatı çok yükselen ürünler haline dönüştü. Tek nedeni; üretim maliyetleri çok yüksek, TL dolar karşısında değer kaybediyor ve ne yazık ki birçok üründe dövize bağlıyız. Bu yüzden Türkiye'de ne tarım ne de gıda krizi biter. Kişilerin gelirine baktığımızda, çalışan nüfusun yüzde 45'inin asgari ücretle çalıştığına, 20 milyon insanın açlık sınırı altında yaşadığını, 60 milyon insanın yoksulluk sınırı altında olduğunu göz önüne aldığımızda Türkiye'de gıda krizinin hem üretim hem de alım gücü açısından devam ettiğini, büyüdüğünü, hatta kişilerin gelirleri üzerinden bir kıtlığın olduğunu söyleyebilirim. Parası karnını doyurmaya yetmiyor, 1 milyondan fazla insan bu topraklarda her gün aç yatağa giriyor." 

AK PARTİLİ DAĞ'A: "HADİ ORADAN"

AK Partili Dağ'ın "Tahıl koridoru için sadece muhalefetten teşekkür gelmedi" sözlerine de sert yanıt veren CHP'li Orhan Sarıbal, "Teşekkür edecek bir şey yok, çünkü dünyayı bu hale getiren, başka ülkenin tohumuna, gıdasına, tarımsal ürününe muhtaç eden kapitalist liberal düzendir. Bu düzenin de en önemli paydaşı AKP'dir. AKP ve saray iktidarı bizim bu ülkenin zengin topraklarında yoksul, göç eden çiftçiler yarattı. AKP herkesin tüketici olduğu, üretmeyip tüketen çiftçilere dönüştürdüğü için kendi toprakları bomboş yatarken, onlar ithalatı tercih ettikleri için, kendi çiftçisini dünya borsasında rekabet ettirip, göçe zorlayıp, mülksüzleştirdikleri için, nüfus yoğunluğu karşısında üretim eksikliği için bizi dışarı muhtaç etmiştir. Sen dışarıya muhtaç olmayacak, kendi gıda güvencesini sağlamış bir ülkeyi, gıda güvencesiz hale getirmişsen, yabancı büyük 4-5 şirkete muhtaç etmişseniz, bugün de savaş sonrası bir ürün çıkmasını alkışlıyorsanız, bu sizin düzeninizin bozukluğunu ortaya koyar. Hem bozacaksınız, oradan bir parantez açılacak onun için size teşekkür edeceğiz, hadi oradan ya! Niye teşekkür edelim! Bu toplumdan, bu ülkenin çiftçisinden, halkından özür dilemeleri gerekiyor bunların" dedi.  

"HAMZA DAĞ LİBERAL DÜZENİN PARÇASI"

Sarıbal sözlerine şöyle devam etti:

Yarattıkları zulüm, yoksulluk düzeninden dolayı bu halk hala bir şey yapmamışsa, hala yüksek sesle itirazları yoksa baskılardan dolayıdır. Bunun için de teşekkür etmeleri lazım. Sen bozuk düzen yaratacaksın, o bozuk düzenin bedelini halka edeceksin, dünya halklarına ödeteceksin, o düzenin bir parçası olacaksın, Nijerya'da, Sudan'da halkların hayatını sömürge haline getireceksin, topraklarını işgal edeceksin, teknolojiden, sermayeden yoksun hale getireceksin, kendi suyuna, toprağına ekim yapamayacak hale getireceksin, Tunus, Cezayir, Fas'ı yapacaksın emperyalistler olarak, liberal düzen olarak... Ondan sonra Türkiye savaşacak, dünyanın bütün üretim-tahıl dengesini bozacaksın, belirli şirketlere teslim edeceksin, bir savaş, kriz çıktığında da yoksul halk gıdaya ulaşamadığında o savaştan nemalanıp bir başarı öyküsü yaratacaksın öyle mi? İnsan utanır. Hamza Dağ'ın kafası bu kadar basıyor çünkü liberal düzenin bir parçası, çünkü bu dünyada şükredip öbür dünyada cenneti bahşedeceğiz diyorlar. Tapu senedi verecekler”