Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - CHP Genel Başkanı ve 6'lı Masanın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, İYİ Parti'yi temsilen ise Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale İzmir'e geldi. 6'lı masa heyeti, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde düzenlediği İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi'ne katıldı. 

İzmir'de konuşan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "İkinci yüz yılıberaber inşa edeceğiz. İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin ama birinci yüz yılın kongresinde de liderler işlerinin kolay olmadığını biliyordu. Yaşanır, güzel, kalkınan ve büyüyen bir Türkiye hepimizin idealinde olan bir Türkiye. Zor zamanlardan geçtiğimizin farkındayım; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü iki temel ilke ile anarım;  Bir siyasi bağımsızlık, iki ekonomik bağımsızlık; İzmir’de Yüz yıl önce yapılan kongrede Mustafa Kemal; ‘Siyasi ve askeri zaferle ne kadar büyük olursa olsun elde edilen zaferler ekonomi ve iktisat ile taçlandırılmazsa söner gider’ demiştir.  Bugüne kadar çok sıkıntı çektik, yüz yıl içinde çok kriz çıktı ama öyle bir düzen kuralım ki iktidara kim gelirse gelsin bir daha bugünler yaşamamsın” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu; sözlerini şöyle sürdürdü;

“ULUSAL VERGİ KONSEYİ KURACAĞIZ”

Bizim 4 ayağı olan bir organizasyonumuz var; Güçlü bir demokrasi, güçlü bir parlamenter sistem, 6 lideri bir araya getiren prensibin altında demokrasi yatıyor, demokrasi olmayan hiçbir ülke gelişmemiştir. Dünyaya baktığımızda kişi başına düşen gelirde yüksek seviyede olan ülkelerde demokrasi gelişmiştir. Güçler ayrılığını getirmeliyiz, sağlıklı işleyen hiçbir demokrasi de denetlememek yoktur, denetleme vardır. Özgür Medya; özgürlüğün olmadığı yerde demokrasi olmaz ve medyada özgür olmalıdır. Demokrasi olan her yerde güçler denetlenir, denetimsiz bir güç demokrasi de yoktur. Siyaset kurumunun halkına hesap vermesi gerekir, iktidar demokrasiye hesap vermiyorsa orada demokrasi yoktur. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerken dedik ki; Ulusal Vergi Konseyi kuracağız ve 85 milyondan toplanan vergilerin nerede harcandığı resmi gazetede yayınlanacak, herkes bilecek vergisi nereye gidiyor.

“SİYASİ ETİK KANUNU ÇIKARACAĞIZ”

Sağlıklı işleyen demokrasilerden siyaset kurumun temiz olması lazım, bunun için de Siyasi Etik Kanunu çıkaracağız bunun da altına 6 lider imzayı attık. Siyasetçi ile halk arasındaki güvenin sarsılması etik bir yasa olmamasındandır. Elbette siyaset kurumu; halktan topladığı vergiyi, yaptığı borçlanmaları meclise getirir ve dolayısıyla harcanan paranın sağlıklı bir şekilde harcanıp harcanmadığının hesabı da parlamentoya verilmeli. Plan ve Bütçe Komisyonu dışında TBMM’de bir de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız ve bir şey daha yaptık onun başkanı da ana muhalefet partisinden olacak.

“HERKESİN ÜRETTİĞİ BİR TÜRKİYE GÜÇLÜ VE DIŞARIYA EL AVUÇ AÇMAYAN BİR TÜRKİYE’DİR”

Nasıl bir Türkiye hayal ediyoruz; ayakları yere basan, harcanan her kuruşun hesabının verildiği, medyanın özgür olduğu güzel bir Türkiye hayal ediyoruz. Sayıştay var, onun raporları Allah nasip eder görürüsünüz bizim iktidarımızda asla makaslanmayacak, ikinci ayak üreten Türkiye her alanda üreten bir Türkiye; sanayiden tarıma, kültürden her alanda üreten bir Türkiye. Kaynaklarınız var, güzel çalışkan insanlarınız vara ama üretimden koparılıyor. Herkesin ürettiği bir Türkiye güçlü ve dışarıya el avuç açmayan bir Türkiye’dir. 21. Yüz yıldayız ve neyi nasıl üreteceğimizi çok iyi bilmeliyiz; her saniyede birden fazla buluş var, 21. Yüzyılın ekonomisi artık bilgi ekonomisidir, hangi ülke bilgi üretirse o ülke hızla büyür ve kalkınır. Bilgiyi de nerede üreteceğiz üniversitelerde, bizim iktidarımızda üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılacak. Üniversiteler birer bilgi yuvası olacak. Onların ürettiği bilgiler sanayici tarafından elle tutulur ürüne dönüştürülecek.

“KATMA DEĞERİ ARTTIRMALIYIZ”

Benimim IMT’ye gidişim pek çok kesim tarafından eleştirildi ama orada çalışan Türkiye’den giden hocaları kendi ülkemize geri getirmemiz gerekiyor. Yani biz katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Yoksa büyüyüp, kalkınamayız. Biz katma değeri yüksek bir Türkiye inşa etmeliyiz, bugün hepimiz cep telefonu kullanıyoruz ve hiç biri bize ait değil. Ama Millet İttifakında başkalarının pazarı değil, üreten ve onlara satan bir ülke olacağız.

“ÇİP ÜRETEN BİR ÜLKE OLACAĞIZ”

21. Yüz yıl çip üretimi dönemi, 21. Yüz yılın Türkiye’sinin temel hedefi bilim ve sanayide çip üreten bir ülke olmaktır. Bunu üreten hocalarımız vara ama biz bunları ülkemizde tutamıyoruz; Üçüncü ayağımız güçlü bir sosyal devlet inşa edeceğiz. Eğer bunu yapmazsanız istediğimiz kadar üretin ama toplumun bir kısmı zengin diğerleri fakirse orada huzur olmaz. Üretilenlerin hakça bölünmesi gerek. Hiç kimsenin kendisini devlet gölgesinde güvende hissetmediği bir Türkiye değil, tam aksine güvende hissettiği bir ülke inşa etmeliyiz. Son 5-6 yılda alt gelir gruplarından bir avuç üst gelir grubuna milyarlarca lira aktarıldı ve tabanda bir yoksullaşma başladı. İnşallah Millet İttifakı iktidarında bunu düzelteceğiz.

“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK OLDUKÇA ÖNEMLİ”

Aile Destekleri Sigortası onu da hayata geçireceğiz, sosyal yardım yaparken kişinin yoksulluğunu asla ama asla ifşa etmeyeceğiz. Dördüncü ayağımız ise sürdürülebilirlik, sosyal devleti getirdiniz, ekonomi iyi ama eğer durursanız, üretmeseniz, hiç birinin yararı olmaz. Biz yapalım onlar bizi izlesinler değişime, dönüşüme, atılıma öncülük yapan bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Sürdürülebilirliğin temel anahtarından bir tanesi de eğitimdir ve eğitim merak duygusunu büyütmelidir, o zaman Türkiye hızla büyümenin ve sürdürülebilirliğin önünü açmıştır. Bizler Eğitim Sisteminde de köklü değişiklikler yapacağız. Bu sürdürülebilirliğin liyakat ile beraber temel anahtarıdır.

SOYER: "İZMİR ÇOK SES VE RENGİ REFAHA DÖNÜŞTÜRMÜŞ"
Millet İttifakı Genel Başkanları buluşmasının açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, "100 yıl ülkelerin tarihinde önemli bir kilometre taşıdır. 100 yıl önce İzmir'de yangının üzerinden 5,5 ay geçmiş, barış görüşmeleri kesilmiş, heyetler Lozan'dan geri dönmüş, ülke yanmış, yıkılmış. 100 yıl sonra yine çok katmanlı krizler haline gelmiş bir ülke, verimliliğin sona ermesi, gençlerin umutsuzluğu, kadınların unutulmuşluğu ve 11 ilde büyük yıkım. 100 yıl önce neden İzmir seçilmiş, liman kenti olarak birlikte yaşam konusunda büyük öneme sahip olması, birçok ilke imza atması, 8500 yıllık geçmişe sahip İzmir, birlikte yaşamın sırrını bulmuş, çok sesli ve çok renkliliği refaha dönüştürmüş. Bu tüzden Atatürk İzmir'i seçmiş" dedi. 

Soyer açıklamasını şöyle sürdürdü: 

"DOĞA DA EKONOMİK DEĞER OLARAK YER ALDI"
Neden bu kongrenin yapımını TBMM'ye vermemiş de Türkiye'nin her yerinden 3 bin delegeyi İzmir'e davet etmiş? 1135 tanesi varabilmiş İzmir'e? Biz de tam buradan yola çıktık. Toplumun kılcallarından beslendik. Çiftçi, işçi, sanayici, esnaf buluşmaları yaptık, 21 toplantı gerçekleştirdik. 192 karar aldık. Bu kararlar doğa, demokrasi, tarih ve inovasyon başlıkları altında toplandı. 200'ün üzerindeki akademisyen alınan kararları kavramsallaştırmaya çalıştı. Yüksek İstişare Kurulunda çalışmalar nihai hale kavuştu. Uzman masası değerlendirmeleri müzakereye açıldı. 100 öncesinden farklı olarak doğa da  ekonomik değer olarak yer aldı. 

"BİR ŞEY DEĞİŞECEK ÇOK ŞEY DEĞİŞECEK"
Mustafa Kemal Atatürk'ün bu kongre için izlediği yoldan ilham aldık. Sadece ortak akılla ilgili kararımız vardı, içerikle ilgili fikrimiz yoktu. Bu süreç ortaya güçlü içerik çıkardı. Hiçbir sorunun tek başına çözülemeyeceğini, uzlaşı ile sürdürülebilir çözümler üretileceğini gördük. Biz yola çıkarken, bugünün sorunlarına çözüm aramak için değil, bugünün siyasal ikliminde yarının sorunlarına çözüm üretmek için bir araya geldik. Farklılıkların zenginlik kabul edildiği bir gelecek ile Türkiye'yi inşa ediyorsunuz 6'lı masa genel başkanları olarak. Tarihi adımlara İzmir'den gönülden katkı yapıyoruz. Artık çok iyi biliyoruz, bir şey değişecek çok şey değişecek.