GÜNDEME BAKIŞ – İzmirli İş insanı, Ege Ulaşım Yönetim Kurulu Başkanı, MHP İzmir eski Milletvekili Murat Koç, başarı hikayesini Gündeme Bakış’la paylaştı. Gümüşhane’de dünyaya geldiği ve 5 kardeşi olduğunu anlatan Koç, babasının İzmir’e gelmesiyle hayatının değiştiğini söyledi.
BABAM İZMİR’E GELDİ VE…
Kendisinin İzmir’e geliş hikayesini anlatan Koç, “Karadeniz Bölgesinde özellikle de Gümüşhane’de kışlar uzun ve sert, yazlar ise kısadır. İnsanlar kendi tarlalarını eker ve hayvancılık yaparak yaşamlarını idame ettirirler. Benim ailem de bu yapının bir parçasıydı. Bu yüzden erkekler kış mevsimlerinde farklı şehirlere çalışmaya giderdi. Babam da İzmir’e gelmiş. İzmir’de hemşerimiz olan Mustafa Gökdemir ile birlikte şantiye sorumlusu olarak çalışmaya başlamış. Bir düzen oturttuktan sonra da bizi getirdi. Buraya geldikten sonra dedem bana çok düşkün olması hasebiyle beni tekrar Gümüşhane’ye götürdü. Ailem İzmir’deyken ben 2 sene Gümüşhane’de kaldım. Okul çağım geldiğinde İzmir’e gelerek 19 Mayıs İlkokulu’nda eğitim hayatıma başladım. Ardından Beştepeler ortaokulu ve Cumhuriyet Ticaret Meslek Lisesi’ni bitirdim. Kadifekale’de oturuyorduk. Okuduğum lise bana çok şey kattı. Bugün 7 – 8 tane üniversitenin içinde barındırdığı muhasebe, ticaret hukuku, satış pazarlama, ekonomi gibi eğitimler aldık.
Aile bütçesine yardımım olsun diye okurken de sürekli çalıştım. Hafta sonları pazarda domates, patates sattım. Hafta içi okuldan arta kalan zamanımda terzi çıraklığı yaptım ve bu meslekte baya yol aldım. Yaşım biraz daha büyüdükten sonra yine öğrenciydim aynı zamanda inşaatlarda çalıştım, sıva yaptım, fayans yaptım. İnşaat sektörünü sevdim ve kendim bu alanda ticaret yapmaya başladım” dedi.
TİCARETE PAZARDA BAŞLADIM
Koç, sözlerine şöyle devam etti:
“Simit sattım, domates sattım, patates sattım zaten ticarete pazarda başlamıştım. Bu size ticareti öğretiyor, alıp satmayı öğretiyor ve ticarete alışıyorsunuz. Bana ders veren bir anımı paylaşmak istiyorum sizinle; 6 sene aynı sırada oturduğum sınıf arkadaşım Hakkı Gürler ile birlikte balık alıp satmaya karar verdik. Babasının el arabası vardı, onu alarak balık haline gittik. Baktık, balıklar ucuz. 2 kasa alıp, satsak çok güzel para kazanacağız ama biz 10 kasa aldık. Aldığımız balıkları araba taşımadı, tekerlekleri patladı. Sonuç olarak da sadece 2 kasasını satabildik ve kalan 8 kasayı da döktük. Bu bize büyük bir ders oldu. Planlama yapmanın önemini öğrendik. Piyasa araştırmasının neden yapılmasını ve kendimizin ne kadar iş hacmi olduğunu öğrenmiş olduk. Ailem orta halli bir aileydi, ben çalışmak zorunda olduğum için değil, çocukluğumdan beri üretmek, faydalı olmak istediğim çalıştım. Üretmek bende çocukluğumdan gelen bir tutkuydu. Aile bütçesine katkı sağlamak, kendi harçlığımı kendim çıkarmak beni mutlu ediyordu. Lise bittikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilgiler Fakültesi’ni kazandım. Hedefim ise hep ve tek siyasal bilgilerdi. Dokuz Eylül’e sadece bir hafta gidebildim. Çünkü terör üst seviyedeydi. Okuldan ayrılarak, askere gittim. Askerdeyken tekrar üniversite sınavlarına girdim ve 445 puan aldım. Puanım çok iyiydi ama 450 puan ile siyasal bilgilere kayıt yapılıyordu. Ben tek 1 soru ile kaybetmiş oldum”
PATRONU ASKERDEYKEN MAAŞINI ÖDEMEYE DEVAM ETTİ!
Askere gitmeden önce yabancı bir firmada çalıştığını, patronun askerdeyken maaşını ödemeye devam ettiğini belirten Ege Ulaşım Yönetim Kurulu Başkanı Koç, “Ben askerdeyken de patronum her ay maaşımı yolladı. Dönünce de işimde çalışmaya devam etmemi istiyordu. Askerliğimi bitirdim, geldim. 12 Eylül öncesi krizi var, ülkede iş yok, güç yok. Patronuma ‘bu krizde bana neden para yolladın’ diye sordum. ‘Ben sen iş yapamıyorken sana yük olmak istemiyorum’ dedim ayrıldım. O da ‘o zaman ben seni bir yere göndereyim’ dedi ve beni Taç Sanayi’ye gönderdi. Hemen işbaşı yaptım. Pamuk deposunda, pamuk dağıttım, sevkiyat yaptım. 6 ay sonra şef oldum ve 10’uncu ayda istifa ettim. Kendi rızkımı kendim aramaya karar verdim. Maaşımı 2’ye katlamayı teklif ettiler ve beni pamuk eksperi yapmak istediler ama kararım katiydi. Giderken personel müdürüne sordum, ‘neden benimle bu kadar ilgileniyorlar’ diye, o da bana ‘ilk defa senin döneminde kar yapıyorlar’ dedi. Ayrıldım ve kamyonlarla derelerden kum çekmeye başladım. Günde 18 – 20 saat çalışıyordum. Çok çalıştım az kazandım, arsa alıp satmaya başladım. Ardından da kat karşılığı inşaat yaptım. Ben hep ‘yaptığın işi en iyisini yap’ dedim kendime…Müteahhitlik yaparken bu alanda dernekler kurdum, başkanlık yaptım aynı zamanda siyasi hayatım da aktif olarak devam ediyordu. Milliyetçi Hareket Partisi Bornova İlçe Başkanlığı yaptım, il yöneticiliği yaptım, adaylık teklifleri aldım. Ne çocuklarım benim yüzümü görüyordu ne de ben onları görebiliyordum. Bu arada 2 kargo firmasının kurulmasına katkı sağlamış ve ortaklarından biri olmuştum. Firmalardan biri geldi ve ‘battık, burayı sen devral’ dedi. Çalışan birçok kişi vardı, firma kapanırsa hepsi birden işsiz kalacaktı. Ben de 2003 yılında firmayı devralmaya karar verdim. Bana gelen kişinin hissesini aldım. 50 kişi civarında çalışan vardı. 2 yıl içinde diğerleri de hisselerini devrederek gitmek istedi. En son 2 ortak kaldık. O da kargo işinin haricinde ambar işi de yapıyordu. İşinde battı ve onunda hisselerini aldım. Şirketin tüm borçlarını ödedim ve Ege Ulaşım bugünlere geldi” diye konuştu.
400 ÇALIŞANIMIZ VE BİRÇOK İLDE ŞUBELERİMİZ VAR
Koç, elleriyle büyüttüğü şirketini şu sözlerle anlattı:
“Kendi bünyemizde 400 çalışanımız var. Ben şirketi aldığımda sadece Ege Bölgesi’nde hizmet veriyordu. Biz İstanbul’un her 2 yakasında aktarma merkezleri olan, Bursa, Ankara, Antalya, Trakya şubelerini açtık. Kendi şubelerimizin haricinde acentelerimiz olmaya başladı. Şu an 40’a yakın acentemiz var. Ege Bölgesi’nin her ilçesinde varız. Marmara Bölgesi’ndeyiz, İç Anadolu’nun belli bir bölgesindeyiz. Eskişehir, Kütahya, Afyon, Konya, Antalya’da varız. Endüstriyel kargo taşımacılığı yapıyoruz. Yani biz koli, makine, palet taşıyoruz. Ekonominin, üretimin içinde ne varsa biz onları taşıyoruz. Bugün müşterimizden alıyoruz, ertesi gün öğlene kadar teslim ediyoruz. O zamanlar bir kargo firmasının televizyonda reklamları dönüyor, ‘gün içinde teslim’ diyorlardı. Ben de bunu nasıl geçerim diye düşündüm. Gün 24 saat, bugün saat 16.00 – 17.00 civarında aldığım malı, ertesi gün öğlen teslim ettiğimde 24 saatin önüne geçiyordum ve böyle bir sistem oturttum. Biz bugün Türkiye’nin her yerine öğlene kadar malzemeyi teslim ediyoruz”
Balık sattığınız günlerden, bugüne baktığınızda neler düşünüyorsunuz? O günlerde bugünleri görebiliyor muydunuz?
HEP EN İYİSİNİ YAPMAK İSTEDİM!
Koç; çocukluğundan itibaren hep millete hizmet etmek istediğini ve yaptığı işin en iyisini yapmaya çalıştığını vurguladı. İş insanı Koç, “Ben ülkeme baktığımda, insanlarımıza baktığımda o kadar çok üzülüyorum ki… Ben Viyana Kapılarına gitmiş bir Türk olarak, dünyaya yön vermiş bir millet olarak, bugün bu kadar bozuk bir yapıya inmiş isem, sebeplerini iyi analiz etmemiz gerekiyor. Düzeltmek için çabalamamız gerekiyor. Bu da ilk önce eğitimden geçiyor. İnsanlarımıza birey olmayı, vatandaş olmayı öğretmemiz gerekmektedir. Bu bireyleri de toplumsallaştırmalıyız. Birbirlerinin hakkına, hukukuna saygı göstererek, toplum sevgisini, vatan hizmetini aşılamamız gerekmektedir. Bu düşünceler benim ortaokul yıllarımda kafamda oluşmaya başladı. Bakın, şehircilik politikasını anlatırken, önce devlet yahut belediyeler imara açılacak yerin, yoluyla, altyapısıyla tamamlanması, ardından imara açılması gerekiyor. Dökülen asfalt, tekrar kırılmamalı, bu milletin parası. Türkiye’de bakanlık ile belediyenin bu doğrultuda çalışması yok, çalışmayı emlakçılar yapıyor. Bunları şundan anlatıyorum, en başta da belirttiğim gibi eğitimli bireyler yetiştirmeliyiz. Eğitimden kastım diplomalı bireyler değil bakın, eğitimli, vatandaş olmayı bilen, dürüst, çalışkan, vergi mükellefliğini olmazsa olmazı kabul eden, kendi geleceğinin vergi ödemekten geçtiğini bilen bireyler yetiştirmemiz gerekiyor” dedi.
Koç, sözlerini şu sözlerle tamamladı:
"Biz Ege Ulaşım’da oğlum Emrullah Arif Koç ve kızlarım Elif ile Esra birlikte çalışıyoruz. Kendileri eğitimlerini tamamladıktan sonra şirkette hep birlikte çalışmaya başladık. Bana güç verdiler, firmayı yeni nesil teknoloji ve bilişimle buluşturdular. Az önce de belirttiğim gibi eğitim, aileden gelen eğitim çok önemli. Bu doğrultuda da benim ve çocuklarım üzerinde sonsuz emeği bulunan eşim Pınar Hanım’a çok teşekkür ediyorum"