Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Geçtiğimiz yıllarda Yargıçlar Savcılar Birliği (YARSAV) Başkan Yardımcılığı görevinde de bulunan, eski Hakim Murat Aydın, Sinan Ateş cinayeti ve cinayetin ardından yürütülen süreçle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

"TOPLUM ÜSTÜNÜN ÖRTÜLDÜĞÜNE İNANIYOR"

Yaşanan sürecin toplumda "Bir kişinin öldürülmesinin üstü örtülüyor" inancını yarattığını anlatan aynı zamanda İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Başkanvekili olan Murat Aydın, "Ankara'nın ortasında bir genç, bir akdemiysen, bir baba, bir insan, bir evlat öldürüldü. Yaşam hakkı en temel hakkımızdır. Bizim bir devlet içinde, toplumda yaşamamızın birinci nedeni devletin bizim yaşamımızı korumasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Anayasa Mahkemesi de defalarca söylemiştir ki devletin yaşam hakkını koruma yükümlülüğü; sadece devletin bireyleri öldürmemesini değil, bireylerin başkalarınca öldürülmemesini, eğer öldürülürse o öldürenlerin etkin şekilde soruşturulup, cezalandırılmasını da kapsar. Devletin bir numaralı görevidir bu; insanların yaşamını korumak. Koruyamadığı noktada da o yaşamı insanın elinden alanı bulup cezalandırmak. İki; toplumdaki inançsızlık en büyük kaygım ve korkumdur. Toplum, bir kişinin öldürülmesinin üstünün örtülebileceğine ve örtülmekte olduğuna inanıyor şu an. Doğru ya da değil, bu inanç, bir toplumu ayakta tutan, bir arada tutan birlikte yaşama arzusunu yok eder. En büyük risk. Bölünmek böyle bir şeydir işte, duygusal bölünmek..." ifadelerini kullandı.

"YARGI VE POLİS GAYRET GÖSTERİYOR"

Murat Aydın, yargı ve emniyet tarafından cinayete ilişkin sürecin doğru yönetilmesi için mücadele verildiğini belirterek, "Bu çok açıkça bir siyasi cinayettir. İnsanlar, 'Siz bir insanın öldürülmesini, bir siyasi cinayete kurban gitmesini etkin şekilde soruşturmuyorsunuz' diyorlar. Ben size eski bir yargı mensubu olarak şunu söyleyeyim; ben Sinan Ateş cinayetinin etkin bir şekilde soruşturulmaya çaba gösterildiğini biliyorum. Yargının ve polisin bütün baskıya, engelleme, karartma girişimlerine rağmen doğru şekilde süreci yönetmek için gayret gösterdiğini biliyorum. Ve sonunda da her şey açığa çıkacak. Açığa çıkan gerçeklerin altında pek çok kişi kalacak" diye konuştu.

"DEVLET YAŞAMIMI KORUMUYORSA BEN NE YAPAYIM ÖYLE DEVLETİ!"

CHP'li Aydın konuya ilişkin açıklamasını şöyle sürdürdü:
12 Eylül öncesinin en sert dönemlerinde bile Ülkü Ocakları Genel Başkanına kimse dokunamamıştır. Bir Ülkü Ocakları Genel Başkanını Ankara'nın ortasında öldürdüler, o Genel Başkanın, bir dönem Genel Başkanlığı'nı yaptığı Ülkü Ocakları'ndan ve Milliyetçi Hareket Partisi'nden bir taziye mesajı bile duyulmadı. Taziye mesajı... En insani şeyden bahsediyorum. Sayın Bahçeli bu cinayeti soran gazeteciye, 'İşine bak' diyor. Gazetecinin işi ne! Bir insan öldürüldü Ankara'nın ortasında, gazeteci bunu sormak zorundadır. Bir laf var, 'ya devlet başa ya kuzgun leşe...' Eğer devlet onun hesabını sormazsa devlet olarak varlığı sorgulanır. Çünkü devletin bir numaralı görevi insanın yaşamını korumaktır. Benim yaşamımı korumuyorsa devlet, ben ne yapayım öyle devleti"

"VAH Kİ BİZ MUHALİFLERİN HALİNE"

Şu anda "Ben sokak ortasında öldürülmem, devlet beni korur. Eğer biri buna cesaret edip öldürürse devlet onu bulur, hak ettiği cezayı verir' diyebiliyor muyuz, buna inanıyor muyuz şu anda. İnanmıyoruz. Bundan daha korkunç bir travma olamaz bir yurttaş için. Üstelik o öldürülen kişi bugünkü siyasi iktidarın küçük ortağının ideolojik çizgisindeki biri, bir muhalif de değil. Vah ki o zaman biz muhaliflerin haline.