Ege Üniversitesi’nin “ezber bozan” rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’la güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. İkimiz için zaman dardı ancak yine de her şeyi konuştuk diyebilirim. Karşımda ne yaptığını ve ne istediğini bilen en önemlisi de Ege Üniversitesi’nin önemini kavramış bir hoca vardı. Sabahtan gece yarılarına kadar üniversitenin gelişmesi, çalışanların moral ve motivasyonun artırmak için çalışan bir rektör…Üniversitenin 450 milyon lira olan borcunu 110 milyona düşürmeyi başaran Budak, “Devletimizle, hükümetimizle işbirliği yaparak Tıp Fakültesi Hastanemizin fiziki yapısını değiştireceğiz. Bunun için projemiz var. Biz biraz Ankara’dan kopmuşuz. Burası devlet üniversitesi ve devlet bütçesiyle yönetiliyoruz. Ankara’dan kopuk bir üniversite değiliz. Toplumla aramızdaki duvarları kaldırdık. Biz profesörüz diye sırça köşkte oturmak yok. Biz araziye gidiyoruz. Benim kapım herkese sonuna kadar açık. Mezar taşımızda rektör mü yazacak?” diyor.

Ege Üniversitesi Hastanesi Tıp Fakültesi’nde çok büyük bir yoğunluk var? Bundan hem doktorlar hem de hastalar şikayetçi? Buradaki sorunun giderilmesi noktasında bir çalışmanız var mı?
“Ege Üniversitesi Türkiye ve dünyada bir markadır. Genel olarak Ege Bölgesi’nde kamu ve özel hastanelerinin son durağıdır. Ege Üniversitesi Türkiye’nin en büyük, 2 bin 100 hasta kapasiteli bir hastanesidir. Bunu söylememin nedeni, Türkiye’nin en büyük hastanesi olması, son durak olması, ekonomik anlamda bakıldığında da hastalar bize yönlendiriliyor.
‘Nasıl olsa Ege Üniversitesi anaç bir hastanedir, yapısıyla sahip çıkar, detaylı inceler’ deniliyor. Sadece Ege Bölgesi’nden değil, Kars’tan, Ardahan’dan, Hatay’dan Trakya’dan hastalar geliyor. Akademik yapımızla övünüyoruz. Son iki ayda kadromuz YÖK nezdinde akademik çalışmada birinci sırada. Yine YÖK’ün bizzat kendisinin yaptırdığı sıralamada Türkiye’nin tıp fakülteleri arasında gururu oldu. Bünyemizde 44 ana bilim dalı ve ciddi bir anlamda güvenilir bir marka olması nedeniyle gerek vatandaşların gerekse uluslararası alanda öncüdür. Geçen gün Avustralya kökenli bir İngiliz vatandaş hastanemize gelerek nakil işlemi gerçekleştirdi. Avrupa’dan, Balkanlardan, Ortadoğu’dan Türki ülkelerden geliyorlar. Hastanemize çok büyük bir ilgi var”
TARİHİ BİR REKORDUR!
“Aynı zamanda deprem bölgesinde yer alıyoruz. Hastanemizin fiziki noktada yetersizliklerimiz var. Cumhurbaşkanımıza yaklaşık 400 öğretim görevlisiyle yanına giderek, hastanemiz ve üniversitemiz 64 yıllık olduğunu ve bu değişim dönüşüme ihtiyacımız olduğunu söyledik. Gönül ister ki alt, üst yapısıyla daha fazla hastaya bakabilmektir. Bunu yapabilmek için de biraz daha personelimizi arttırdık. Bizim bin 200 tane sağlık hemşirelerimiz, sağlık teknikeri var. 400 tane katma bütçe, devlet bütçesinden hemşire ve sağlık teknikeri aldık. Bu tarihi bir rekordur. Bunların 200’ü için kadro ilanı yapıldı. Kadroya almaya biz resmi olarak başladık. Bu durum bize 40-50 milyon TL tasarruf sağlıyor. Şuan da en yüksek rakamda aldık. Sağlık teknik personelinin şuana kadar var alınana 3’te birini iki ayda aldık. Bunun için de Başbakanımıza Sağlık ve Maliye Bakanlarına, milletvekillerine teşekkür ediyorum”
MERKEZ AMELİYATHENİMİZ HİZMETE GİRECEK
40-50 milyonluk tasarruf nasıl sağlandı? Biraz açar mısınız?
“Biz daha önce bir hemşire çalıştırmak için döner sermayeden parasını veriyorduk. Şimdi ise devletten aldığım için bir hemşirenin emekli olasıya kadarki masrafı bu tasarrufu sağlıyor. Hem maddi anlamda aynı zamanda da yoğun bakım üniteleri yüzde 60 kapasitede çalışırken şimdi ise yüzde 90’a doğru dolmasını sağlıyor. Organ naklinde, poliklinikte, burada bizim günlük yaklaşık 20-30 bin kişilik insan sirkülasyonu oluyor. Bu marka değeri olan Ege Üniversitesi’nin, Tıp Fakültesi’nin ulusal ve uluslararası marka değerine çok büyük bir katkı sağlamakta. Bizim bir atılım yapmamız gerekiyor. Personel arttırmamız lazım ve fiziki koşulları iyileştirmemiz lazım. Bunun için merkez ameliyathanemize geçmişte çok ciddi yatırımlar yapılmış. Hizmete dönüştürmede Sayıştay’ın bu konuda incelemeleri de var. Bir yıl içerisinde yeni bir merkez ameliyathanemizle hizmete vereceğiz”
Size göre yaşanan yoğunluk normal. Çünkü herkes Ege Üniversitesi Hastanesi’ne geliyor. Peki fiziki anlamda bir yenilenme şart değil mi?
“Evet, Türkiye’nin en büyük hastanesiyiz. Bizim 44 tane ana bilim dalı var. Ana bilim dalı başkanlarıyla başhekimlerle, dekanlıklarla haftada en az 5-6 kez bir araya geliyorum. Bazen 15 kere. Biz hocalarımızdan memnunuz, bana yansıyan maddi ve manevi olumsuz bir durum yok. Ben de Ege Üniversitesi, yeni merkez ameliyathanesiyle fiziki koşullarıyla beraber yeni mekanlara kavuşmasını isteriz. Bunu da devletin yardımları olmadan yapamayız. Burası bir devlet, kamu hastanesi ve koşulların iyileştirmesi için Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızın desteğiyle yapma hakkımız var. Projelendirdik, planlarını yaptık ve bunu da Çalışma Bakanlığı’na ilettik. Sadece lafta söylemiyoruz. Bu konuyu da Çalışma ve Kalkınma Bakanlığı müsteşarıyla görüştük. Bu bir süreç, sağlık hizmetlerini aksatmadan dönüşümü yapmamız gerekiyor”
Ege Üniversitesi’nin fizik anlamda dönüşmesi için ne yapılması gerekiyor? Nasıl bir proje var?
“Mevcudun yanına yeni bir hastane projesi olacaktır. Doktorlarımız çok iyi, fiziki sorunlarımız var. Avrupa’dan gelen çok hastamız var. Bu sağlık turizmi için de çok önemli. Sağlık hizmeti, doktordan memnun ama otel hizmeti arıyor. Ameliyat olduktan sonra daha iyi koşullar istiyorlar ve ‘bunun parası neyse ödeyelim’ diyorlar. Yani Almanya’dan gelen onkoloji hastası ‘daha konforlu bir yerde kalayım’ diyor. Biz de bununla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da temaslarda bulundunuz. Oradaki hava nasıl?
“Bakanımızla da görüştük. Bunlar resmiyete döktüğümüz yazılı projelerdir. Bunlar ihtiyaçlar, Sadece Ege Üniversitesi Rektörlüğü olarak, kişisel, keyfe keder istekler değil. Hastane anlamında 40-50 yıllık binalar olduklarını gerekçe olarak gösteriyoruz. Devlet de elinden geldiğince, gücü yettiğince, yapmak istiyor. Edindiğimiz izlenim bu. Şuan da olumlu gidiyor, olmak da zorunda. Fen, Eczacılık, Ziraat, Edebiyat, Tıp, Tekstil ve Kimya Mühendisliği Fakülteleri çok eski binalardı. İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde çok güzel alanımız var. Bir master, peyzaj projesi olarak çok iyi bir planı var fakat bu değişim ve dönüşüme ihtiyacı var.
GÖREVE GELDİĞİMDE 8 MİLYON ALACAK İÇİN KAPIYA DAYANDILAR ENGELLEDİM
Ege Üniversitesi yıllardır mali kriz içerisinde olduğunu biliyoruz. Şuanki durum nedir?
“Geçen gün Maliye Bakanlığı’ndaydım. Ekonomik Koordinasyon Kurulu, Maliye ve Sağlık Bakanlığı’nın yapılandırması kapsamında hastane 450 milyon TL olan borcunu şuan da 110 milyona düşürdük. Sağlık personelinden tutun, tıbbi malzeme ve ilaç borçlarımızı iyi çalıştık. Bunu da Maliye Bakanlığımıza böyle ilettik. Türkiye’deki hastanelerde borcunun en fazla yüzde kaçını sığdırdığına baktığımızda (hepsini inceleyemedim, çok iddialı olması ama) birinci sıralarda yer alabiliriz. Buraya 7 ay önce geldiğimizde saat 17.00’a kadar 8 Milyon TL SGK’ya yatırmasanız (ki kasada para yok) kapıyı kapatmak zorundayız. Ben hemen Çalışma Bakanımızı arayıp, ‘yeni geldim, biraz zaman tanıyın’ dedim. Daha sonra herkesle bir araya geldik, nasıl bir yol izleyeceğimiz konusunda konuştuk. Şimdi borcun yüzde 70-80’in ödendiği bir döneme geldik. Mesela dün hastane yönetimi (50-60 kişi)ile bir toplantı yaptık. Ayda bir toplantı yapıyoruz. Sadece devletin sağlık politikası su fiyatlarınızdan kaynaklanan borçlar değil, aynı zamanda kendimiz neler yapabiliriz konusunda konuşuyoruz. Mesela, stok yönetimi, tıbbi malzeme alımı… Sağlık Bakanlığı ile bir protokol imzaladık”
7 ayda borcunu yüzde 70’ini ödendiğini ben ilk kez duydum. Kısacası bu tasarrufla mı sağlandı?
“Devletin gücüyle borçlarımızı ödemek. Başka üniversiteleri de örnek vermek istemiyorum ama biz iyi çalışıyoruz. Çıkan kanun ve tebliğin yönetmeliklerini iyi çalışıyoruz. Hangi tarihler arasında ne kadar borcumuz var ve o yönetmeliğe göre adapte etmeye çalışıyoruz. Biz bunu kadrolarımızla yaptık, çalışmaya devam ediyoruz. Bu bize motivasyon sağladı. Ben neden tıbbi malzemeyi veya ilacı daha ucuza almayayım? Peşin param olursa alırım. Stokumda neler var, hangi ameliyatları yapacağım, hangi malzemeyi kullanacağım, bunların yazılım programıyla yapılması lazım. 44 tane ana bilim dalı var, 30 tane poliklinik var. Bunların birbiriyle irtibatı ve para olarak optimize edilip, bir endüstri mühendisi gözüyle bu işin idareyi kullanacağız. Teknolojiyi kullanacağız.
ULAŞILABİLİR BİR REKTÖRÜM
Mesela Avesis diye bir yazılım programı aldım. Bu da büyük katkı sağlıyor. Hocalarımız akademik performansta birinci ama verileri işlemeyen hocalarımız var. Mesela bir aşı projesi yaptık, biyomedikal projesi yaptık. Robotik cerrahi (Türkiye’de ilkleri yapıyorsun) bu iş böyle oluyor. Ege Üniversitesi Rektörü olarak, bu başarısını onlarla birlikte yaşıyorum ve çok ulaşılabilir bir Rektör’üm. Ben bakanlar ve Başbakan ile görüştüğümde sürekli bu başarıları anlatıyorum. Biz biraz Ankara’dan kopmuşuz. Burası devlet üniversitesi ve devlet bütçesiyle yönetiliyoruz. Ankara’dan kopuk bir üniversite değiliz”
Borç ödeme konusunu çok önemsiyorum. Aylar öncesinde, ‘Üniversiteye devlet el koyacak’ şeklinde konuşmalar oluyordu. 450 milyonluk borcun nedeni neydi?
“Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Bunu şahsi bir başarı olarak göstermem de doğru değil. Türkiye’nin en iyi akademik kadrosunun olduğuna inanıyorum. Burası 2019’da bir araştırma hastanesi olacak. Şuan da önümüzde ODTÜ, Hacettepe varsa (ki öyle olduğunu düşünüyorum) ilk üçte olacak bir üniversiteyiz. Bunu birlik beraberlik ve motivasyonla ortaya koymamız gerekiyor. Her gün 30-40 tane öğretim görevlisiyle sohbet ettim. Türkiye’de bir ilki yaparak bin 50 öğretim görevlisiyle gelecek şurasını yaptım. Oradan gelen talep de bilimsel akademik proje yani şuan yaptığımız projeyi oluşturduk”
Şimdilerde nelerle, hangi projelerle meşgulsünüz?
“Sanayi ve STK’lara çiftçiye, esnafa, OSB’lere gidiyoruz. Üniversite sanayi işbirliği yapalım. Teknik ve bilimsel ekip var. Temel anlamda araştırma, eğitim ve uygulama yapıyoruz. ‘Biz sizin emrindeyiz’ diyoruz. Üniversiteler topluma yön verecek kuruluşlar. Toplumla aramızdaki duvarları kaldırdık. Öğrenciyle aramızdaki, duvarları kaldırdık. Öğretim üyelerimizle zaten bütünüz. Biz var olan bilgimize ürününe dönüştürecek sanayicilere gidiyoruz. Bir nebze katkımız olursa mutluluk duyarız. Ülkenin zenginleşmesi için Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi eğitim, bilim ve fen. Bunun yeri Üniversite. Biz profesörüz diye sırça köşkte oturmak yok. Biz araziye gidiyoruz. Benim kapım herkese sonuna kadar açık. Mezar taşımızda rektör mü yazacak?”

‘ÖĞRENCİLER İÇİN BURADAYIM’
Genelde Rektör denilince akla ‘ulaşılamaz’, ‘soğuk ve ciddi kişiler’ akla gelir. Siz ise farklısınız. Öğrencilerle bisiklete biniyorsunuz, çimlerde oturuyorsunuz. Evlerine gidiyorsunuz. Sosyal medyadan yapılan çağrılara cevap veriyorsunuz. Toplumun pek de alışık olmadığı bir Rektör profili var karşımızda. Bununla ilgili ne diyeceksiniz?
GÜLÜYOR…Öğrenciler bahar şenliği istedi. ‘tamam’ dedik. Bütçe ciddi bir rakam. Öğrenciler enerjilerini atmak istiyorlar. Öğretim üyelerinde oluşan bir müzik grubu vardı. Onlar sahne aldı. Ben de şarkı söyledim. Bir kuruş para harcamadık. Sponsorlu yaptık. Farklı bir tarzımız var. Ben buna eğitimci olarak bakıyorum. Ben öğrenciyle iç içeyim. Bana sosyal medyadan ulaşabiliyorlar. Ben öğrenciye öğrenci bana ulaşamazsa üniversitenin kapısına kilit vuralım. Benim ülkemin geleceği ise bu gençler onlarla beraber olmam lazım. Ben onlara el uzatacağım sevinci, acıyı paylaşacağım ki ben el uzatmazsam geçmiş dönemlerde farklı terör örgütleri ulaşır. Ben rektör olarak öğrenci için buradayım. Onlarla birlikte olacağım. Düzgün eğitim almalarını barınma sorunlarını ben karşılamakla yükümlü bir idareciyim. Bunun için devletimizle, hükümetimizle birebir çalışmam gerekir. Ben bunu yapıyorum. Şarkıyı sesimizin güzelliği nedeniyle söylemiyorum. Öğrenciyle o heyecanı paylaşıyorum. Bunun toplumsal anlamda psikolojik etkisi önemli”
İLK KEZ REKTÖR GÖREN AKADEMİK PERSONEL VAR!
Her iş yerinde çalışanların moral ve motivasyona ihtiyacı var. Siz de sık sık akademik personelle bir araya geliyorsunuz. Bunun altında yatan nedir?
“25 yıllık idari, akademik personel ben ilk kez rektör hocanın elini sıkıyorum’ diyor. Moral, motivasyon açısından önemli. Biz sosyal varlığız. Bir hocamız dünya çapında akademik ödül almış ya da Türkiye’de ödül almış. Ben şimdi hocamızı tebrik etmeyecek miyim? Başarısını paylaşmam önemli. Ege Üniversitesinin yücelten bir değer. Üniversite sanayi işbirliği yapan hocalardan brifing alacağım. Ben işçilerimizle, güvenlik görevlilerimizle de bir araya geliyorum

Ege Üniversitesi’ne giriş ve çıkışlarda abartılı bir denetim olduğunu söyleniyor, yorumları yapılıyor. Siz ne dersiniz?
“Burası devletin resmi kurumu. Bir eğitim kurumu. Türkiye ve dünyada hiçbir kurumun içerisine o kurumun mensubu olmayan insanların rast gele geçip oradan başka yere gitmesi, dolaşması mümkün değil. Bunu hiçbir yerde yapamazsınız. Ege Üniversitenin bir ruhunun, kimliğinin kampüs olarak da bir güvenliğinin olması gerektiğini düşünüyorum. Ana kampüse otoparklar, bisiklet yolları yaptık. Trafiğe kapacağız şimdi. Tel örgüler yapıldı. Turnike kuruldu. Alışveriş merkezine giden yerde kontrol noktası koyuldu. Öğrencimin güvenliği için bunu yapıyoruz”
Son olarak eklemek istediğiniz…
Şeffaf, katılımcı anlayışla üniversitemizi daha ileri noktaya taşımak için akademik ve idari kadromuzla çalıştığımızı herkesin bilmesini isterim.





