Hale YILDIRIM / GÜNDEME BAKIŞ - CHP İzmir önceki dönem il başkanı Şenol Aslanoğlu tutuklu yargılandığı kooperatif davasında önce ev hapsiyle tahliye edilmiş, son duruşmada ise ev hapsi ve imza sürecinin kaldırılmasına karar verilmişti. Şu an sadece yurtdışı yasağı bulunan Aslanoğlu’nun tutuklu ve ev hapsinde olduğu 5,5 ay boyunca İzmir’de mahalle delege seçimleri, ilçe kongreleri, il kongresi ve 39. Olağan kurultay gerçekleştirildi. Aslanoğlu partisinin kongre ve kurultay süreçlerini hapis olarak geçirdi, önce genel merkezin adayı olarak açıklanan Aslanoğlu kongreye bir gün kala değiştirildi. Aslanoğlu kurultayda Parti Meclisi’ne aday oldu ancak ev hapsinde olması nedeniyle Ankara mesaisi yapamadı. CHP Lideri Özgür Özel’in anahtar listesinde yer vermediği Aslanoğlu, çarşaf listeyle yapılan PM yarışında 367 oy alarak yedek PM üyesi seçildi. Aslanoğlu bu süreçte Ticaret Odası meclislerine de katılamadı ve ticaret odası meclis üyeliği de düştü.

“HER SÜRECİN ARDINDAN ŞOK OLUYORUM”

Aslanoğlu, sürecin ardından yaşadıklarını, hissettiklerini ve geleceğe dair planlarını GÜNDEME BAKIŞ’a anlattı. 9 Ocak günü Aliağa Şakran Cezaevi mahkeme salonunda görülen duruşmanın ardından ev hapsi kaldırıldıktan sonraki duygularını “Her sürecin sonrası şok oluyorum, dün, bugün…” sözleriyle anlatan Aslanoğlu, “Olaya alışmaya çalışıyorum. Dün akşam arayan arkadaşlar ‘Neredesin’ diye soruyorlar, ‘Evdeyim’ diyorum, ‘Ev hapsinden sonra insan evde mi olur’ diyorlar. Vera çok alıştı, her gün sabah, akşam Vera ile birlikteydik. Şimdi birden onu bırakıp çıkmak istemiyoruz. Yeni sürece adapte olmaya çalışıyoruz. Çok uzun bir süre geçti, bugün ilk kez işyerime geldim. 5,5 aydır işyerime gelmemiştim. Çalışmadık, zor bir dönemdi. Arkadaşlarımız hala hapiste, onlar için yaşanan süreç çok daha farklı. Allah sevdiği kulunun eşeğini önce kaybettirip, ardından buldurup sevindiriyormuş. Biz de seviniyoruz. Sonuçta artık birçok şeyi yapabilir olacağız. O yüzden bazı konularda buruk olsak da sevinçliyiz” dedi.

“SİYASETİN ÇOK DAHA FAZLASIYLA SINANDIK”

Süreçte yaşadığı bedellere ilişkin soruları yanıtlayan Aslanoğlu, “Sürecin o kadar çok bedeli oldu ki; siyasi tarafında il başkanlığı, Parti Meclisi süreçleri, kurultaya gidememe, izin alamama, il kongresine gidememe gibi bir sürü süreç yaşandı. Ticaret Odası’nda önce izin vermediler, sonra izin verdiler, 2 saat önce izin vermiş olsalardı gidecektim. 2 saat sonra verdiler artık toplantı bitmişti… Bir yandan da o meclis üyeliği yarışını kazanabilmek için, bir sektörün, bütün iş dünyasının oyunu alarak geliyorsunuz, seçimlerle geliniyor bu görevlere. Bunlar burukluk yaratan işler. Ancak bunlardan çok daha fazlasıyla sınandığımız için; insanın özgürlüğü, ailesi, çocuğundan uzak kalması… Çok kısa sürede birçok şeyi yaşadık, kötü! Birçok arkadaşımız da uzun süredir cezaevinde. Ben aynı cezaevinde Murat Çalık ile birlikteydim. Çalık’ın eşi, çocukları İstanbul’dalar, göremiyor. Ben girdiğimde içerdeydi, ben çıktım hala içerde, sağlık sorunları yaşıyor. Hepimize daha beterlerini göstere göstere, sıtmaya da daha beteri var diyoruz. Azat ediliyoruz, azat edildiğimiz için mutlu oluyoruz” ifadelerini kullandı.

“NASIL BİR HUSUMETİNİZ VAR Kİ, KAYA’NIN LEHİNE OLUR DİYE BİLDİĞİNİ SÖYLEMİYOR”

“Ne hissediyorsunuz” sorusunu yanıtlayan Aslanoğlu, “Dava çıkışında çok öfkeliydim, ev hapsi kaldırılmış ama 5,5 ayımız gitti, 1 yılın yarısı gitti. Neye sevinelim istiyorsunuz! Ben Kentsel Dönüşüm Daire Başkanı Arzu Hanım’ın ifadesini, ifade verişini dinklerken, şunu net olarak gördüm; bildiği bir şeyi söylemekten imtina ediyor. Çünkü bu Heval Savaş Kaya’nın ve Tunç Soyer’in lehine olabilir diye bildiğini söylemekten imtina ediyor. Süreçlerin ne olduğunu baştan sona bildiği, onlar haricinde hiçbir şeyin yürüyemeyeceği süreçler için ‘Bu süreçlerden haberim yok’ diyor. Şehir dışından gelmiş hakim bile, ‘Ya kardeş bu şehir yıkılmış, dünya yıkılmış, sen bu işin başındaki insansın, senin nasıl haberin olmaz’ diyor. Yer teslimi yapıldığını İZBETON ona yazıyla bildirmiş, ‘ben tam öyle anlamıştım, ben finansman zannetmiştim’ diyor. Yer tesliminin ne olduğunu, hayatı boyunca inşaat mühendisliği yapan birinin, TOKİ’de çalışmış birinin bilmeme ihtimali yok. Böyle olunca husumetlerini düşünüyorum. Beni tanımaz etmez, benimle bir husumeti olduğunu düşünmüyorum; o yüzden belediye içi birine husumet beslemişsin, beslediğin husumet nedeniyle ben neden 5,5 ay burada kaldım. Bu nasıl husumettir ki, işyerinde nasıl bir tartışma, nasıl bir nefret ilişkiniz var ki, ‘Bu insanlar hapiste yatsın’ diyorsunuz! Bu insanların ailesi, çocuğu, işi var. Yazık, günah değil mi!” siteminde bulundu.


“YAŞAM VE ÖZGÜRLÜĞÜN ÖTESİ YOK”

Yaşanan sürecin öğrettiklerini ve pişmanlıklarını anlatan Aslanoğlu, “Bazı noktalarında hapishane sürecinin her anında herkes çok destek olsa da, bir yerinde ailenlesin. Gerisi farklı… Onu daha çok kavradım, bundan sonraki yaşamımda da bunun merkezini doğru belirlemek gerektiğini düşünüyorum. İşin içindeyken, debdebede çok fark etmiyorsun ama 3 yıl işi, aileyi inanılmaz boşlamışız. Kendi işimizi boşlamışız. Şirketler bir şekilde yürüdüğü için çok fark etmemişiz o zamanlarda ama finansal kayıplarımızın çok farkında değilmişiz o keşmekeşin içinde. Bekleyen, çok fazla yapılması gereken iş varmış. Onları daha fazla görme şansı elde ediyorsun. Yaşam ve özgürlüğün ötesinde daha da bir şey yok. Belli bir yaştasın” dedi.


“EN BÜYÜK İSTEĞİM ADA’YI GÖRMEK”

“Arkadaşlar ‘Sen yine iyi yırttın, İstanbul falan çok daha kötü’ diyorlar ama ömrümün bir yazı gitti” diyen Aslanoğlu, “Ben 50 yaşındayım. Önümde kaç tane yaz vardı sağlıkla yaşayabileceğim, eşimle, çocuğumla denize girebileceğim kaç yazım vardı, onlardan biri gitti. O yüzden de biraz daha yaşama ilişkin, daha iyi, kendimize, sağlımıza odaklı yaşamaya karar verdim. Ada ve Berfin yoklar, bu dönem okulları nedeniyle gelip görüşe de katılamadılar. Özlüyorsun, göremiyorsun. Bugün de ‘her şey bitti’ diyoruz ama yine göremiyorum. ‘En çok istediğin şey ne’ diye sorsanız, yurtdışı çıkış yasağım kaldırılmış olsaydı hemen Ada’nın yanına giderdim. Ada bir üniversite kazandı ve kendi başına gitti. Nasıl bir odada kalıyor, nerede, okul yaşantısı nasıl. Bir evladım var ve ben onu merak ediyorum. Berfin’in okulunu, kaldığı yeri biliyorum, onu da görmek isterim. Dün gittim annemi ziyaret ettim, annem engelli, ev hapsindeydim ve 1 kere gelebildi, 2 ayda 1 defa görebildim. Yaşamla ilgili aldıkları bunlar… Bunları değiştirmek isterim” ifadelerini kullandı.

“NASIL BİR TEKERE ÇOMAK SOKTUK”

Kooperatif modeliyle kentsel dönüşümde, bugün elini taşın altına koyduğu için pişmanlık yaşadığını vurgulayan Aslanoğlu, “Keşke kim yapıyorsa yapsaydı. Benim koşullarım belediyelerle ticari faaliyet yürütebilecek durumdaydı zaten. Ben bir iş adamıydım, hali vakti yerinde bir işadamıydım. Dolayısıyla inşaat yapacaksam yap-sat yapabilirdim. Ben hiçbir belediye ile hiçbir şekilde ticari faaliyet yürütmedim il başkanlığım boyunca. Ben ömrüm boyunca da yürütmedim. Daha önce de benim belediyelerle ticari faaliyetim yoktu. Mahkemede de soruyorlar, kooperatif yöneticisini tanıyor musun diye; sanki suçmuş gibi… ‘Sen mi söyledin’ falan. Biz bütün İzmir’e söyledik. Tunç Soyer de, ben de bu işe el atarsanız, okumuş, yazmış inşalarsınız, bakın bu işleri anlayabilirsiniz, yardımcı olmaya çalışın’ dedik. Temel doğru olduğu sürece tüm toplum destekleyecek diyorduk. Zaten bu bir prototipti ve kendi içinde eksiklerini de barındırabilirdi. İlk denemeydi. Bunu CHP genel başkanı da, genel başkan yardımcıları da, büyükşehir belediye başkanı da, ilçe belediye başkanları da, gazetecisi, aklı başında olan herkes iyi bir şey olarak bakar ama nasıl bir yere çomak soktuk. Nasıl bir tekere çomak soktuk” diye konuştu.


“İL BAŞKANIYKEN SÖYLEYEMEDİM: BUNLAR NASIL BİR ARADALAR!”


“TOKİ’ye rakip bir proje yapmak istediler ellerine yüzlerine bulaştırdılar” çıkışlarına yanıt veren Aslanoğlu, “Katılıyorum. TOKİ’nin dışında başka bir seçeneğin olabileceği iddiasıydı, sol iddiasıydı. Bugün gerçekten ele yüze bulaştırıldı. Bunda herkesin payı var, bunu durdurmaya çalışan siyasetçiler, belediyeciler, bürokratlar, Çevre Şehircilik’ten insanlar… Herkesi kastetmiyorum, kim durdurmaya çalıştıysa diyorum… Bütün AK Partili politikacılar durdurmaya çalıştı demem, kimse içlerinden, kimse çevre şehircilikten durdurmaya çalışanlar… Bir arada durmaya çalışanlar falan. Şunu da görmüyor değilim; CHP il başkanı olduğum için söyleyemediğim ama bugün söyleyebileceğim bir şey de var; ilginç birbirini tanıyan bazı adamlar var; çevre şehircilikte çalışan, belediyede çalışan, Karabağlar’da çalışan, orada burada çalışan insanların sonra yan yana geldiğini de görüyorum. Bu da acaba, o gün de kooperatifler olmasın diye uğraşılırken yine bunlar bir arada mıydılar! Bugün bunlar nasıl bir aradalar sorusunu da yaratıyor” dedi.


TUGAY SORUSU DERİN BİR SESSİZLİK YARATTI: “HİÇ ARAMADI!”


İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’a sitemde bulunan Aslanoğlu, “Cemil Bey, ben hapishanedeyken 3,5 ay boyunca Duygu’yu arayıp ‘Geçmiş olsun, bir şeye ihtiyacın var mı’ diye sormamıştı. Ben hapishaneden çıktıktan sonra da ne ziyarete geldi ne de geçmiş olsun telefonu açtı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Vekilimiz, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş, Eskişehir, Mersin, Denizli, Balıkesir yani CHP’li tüm büyükşehir belediye başkanlarımız, il belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz, genel başkan yardımcılarımız hepsi aradılar. Tüm büyükşehir belediye başkanları aradı. Dolayısıyla bunun bir (Uzun bir sessizlik oldu) buna ne desem boş. Bunun dışında ben hiç yalnız bırakılmadım” açıklamasında bulundu.


“YERİNE RAKİP OLACAK DEDİKLERİ ÇAĞDAŞ GECE 3’TE KAPIDAYDI”

Aslanoğlu yalnız olmadığını her alanda hissettiğini vurgulayarak, “30 ilçe başkanım geldi, gitti. ‘Ya yerine il başkanı olmak istiyor’ dedikleri Çağdaş (Kaya) kardeşimizdir, geldi, eve geldi, cezaevinden çıktım gece 3’te kapıda karşıladı, mahkemeye geldi. ‘Aran var mı yok mu’ diye sordukları ilçe başkanlarım davadaydı, cezaevine geldiler. İlçe belediye başkanlarım geldiler. Bunlar hep örgütün üst görünen kısımları, hâlbuki örgütün özellikle sizlerin görmedikleri beni hiç yalnız bırakmadı. Her gün geldiler, gittiler. O ev sabah başladı ziyaretçileri ağırlamaya, gece yarısına kadar sürdü. Ben bütün parti üyelerimizle de daha önce nasılsam evde de öyleydim. ‘Kim gelmek istiyorsa buyursun gelsin, ev sizin eviniz’ dedim. Ben çıkamıyorum. Beni görmek istiyorlar, yazılar, mektuplar… Çıktık şimdi de davetler… İstiyorlar ki onların ilçesine gideyim, ben de çok isterim. Cezaevi kapısında eylem yaptılar, Alsancak’ta eylem yaptılar, her yerde taşıdılar, hakları ödenmez. Bu dönem içinde kalpten kalbe köprü kurmuşuz. Onun dışında siyasetin üst tarafında senin yerine ben geleyim tartışmaları, bunlar olur. Ancak bu kadar çok uzun süre il başkanlığı yapıp, 3 yıllık il başkanlığında milletvekilliği seçimleri, yerel seçimler, meclis üyeliği seçimleri yaşadık ve bu süreçlerde talepleri olmayanlar, işe giremeyenler, bir yardım talebi gerçekleşmeyenler vardır. 3 yıl sonunda o kadar çok kişi size kızar, küser ki… 3 yıl sonunda gördüğüm tabi ki kızdırdıklarım, küstürdüklerim olmuştur ama hem İzmir il kongresinde gördüğüm, hem kurultayda gördüğüm partililerin gönlünde bir yer edinebilmişim. Benim için esas olan şey şuydu; Alsancak’ta oturup herkese selam veriyorum tanınan bir yüz olarak, il başkanlığından ayrıldığım gün de herkesin merhaba demesini isterdim. Geçtiğimiz gün Kemeraltı’ndaydık, gelen, sarılan, başkanım diyenler beni mutlu etti. O yüzden ben hiç yalnız olmadım, örgüt beni hiç yalnız bırakmadı. Bunu sosyal medyadan da görebilirsiniz, her fotoğrafı 20, 30, 50, 100, 300, 500 bin kişi görüyor, beğeniyor, yorum yazıyor. Sağ olsunlar hiç yalnız hissettirmediler” dedi.

“GÜÇ’TEN GÜZEL CÜMLELER DUYMAK İSTERDİM”

CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç’ün, kurultayda birçok il başkanının “Şenol Aslanoğlu PM’de olmalı” talebi üzerine “PM vefa yeri değildir” sözlerinin sorulması üzerine konuşan Aslanoğlu şunları kaydetti:


İl başkanının, bazı sözleri kamuoyuna yansıdı. Kendisi de bir açıklama yaptı ama ben şunu beklerdim… İl başkanı adayını değiştireceğimiz gün, gece 1’de ‘il başkanımıza destek olmak için fotoğraf verir misin’ dediler. Tabi ki dedim, gece 1’de geldi Çağatay evimize, fotoğraf verdik. ‘Henüz savcılığın itiraz süreci tamamlanmadı, acaba ben il kongresinde konuşmasam mı, çünkü il başkanıyım, AKP ile ilgili, bugünkü durumla ilgili konuşmasam olmaz. Beni içeri atmak için de uğraşan insanlar var’ demiştim. ‘Tabi iyi olur’ demişlerdi. Akşam ise ‘Örgütte huzursuzluk var, tüm gün örgüt kaynadı, sıkıntılar oldu, yarın sen bir konuşma yapsan iyi olur’ dedi Ensar (Aytekin) Başkan. Evden görüntüyle bağlandım, uzun bir konuşma yaptım ve o konuşmada da il başkanımıza destek olan, başarılı olması için emek göstereceğine söz veren bir konuşmaydı. Ben il başkanımızın da, kendisinden önce 3 yıl il başkanlığı yapmış biri için ve İzmirli biri için, İzmir’den aday olan biri için güzel ve olumlu cümlelerini hem içerde, hem dışarda hem basında görmek isterdim. Yakışanı da şık olanı da budur.

“BİZ ESKİ İL BAŞKANLARIMIZIN ÖNÜNDEN DÜĞME İLİKLERİZ”

Yanlış anlaşılmaya sebep olan ‘vefa yeri değildir’ kısmında, CHP’nin 6 okunu sayarız ve bu partinin en büyük saç ayaklarından biri de vefadır. Bizim çok eski partililerimiz var, biz 3 günlük parti değiliz ki aramızdaki hukuk böyle olsun. Bizim 20 yıllık arkadaşlıklarımız var, 100 yıllık partiyiz, o yüzden vefa CHP’de bir semt adı değildir. O yüzden biz önceki il başkanlarımızın önünde hala düğme ilikleriz. Çünkü partiye çocuklarından zaman ayırdılar, eşleriyle yemek yemek yerine partiye gittiler. Bu Alaattin Yüksel için de, Bedri Serter için de, Tacettin Bayır için de, Deniz Yücel için de geçerli. Kendilerine zaman ayırmak yerine partiye müthiş emek verdiler. O yüzden biz onları görünce düğme iliklemeyi sürdürüyoruz. Eski il başkanı da olmaz, Alaattin Başkan da, Deniz Başkan da hala bu partinin birliği beraberliği için mücadele eden insanlardır.


“CV’SİNİ BENİMKİNİN YANINA KOYACAK”

Onun dışında liyakatten bahsedeceksek; CHP’de siyaset yapıyorsak tabi ki liyakatten bahsedeceğiz. Ama liyakatten konuşacak herkes önce CV’sini benim CV’min yanına koyacak. Eğer yetersiz olduğuma ilişkin bir şey söyleyecekse ‘Benim CV’im budur’ diyecek. Benim çok uzun bir CV’m var, birçok alanda ülkeye, partiye katkı koyabilecek nitelikleri olan, eğitimi olan, birçok alanda fikri, düşüncesi, eylemliliği, örgütlülüğü olan bir insanım. O yüzden tabi ki partiye sadece bir alanda, bir görevde değil; birçok alanda hizmet, katkı koyabileceğimi düşünüyorum. Niteliğe bir atıfsa da alınırım.