Hale YILDIRIM / GÜNDEME BAKIŞ - CHP Parti Sözcüsü, Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, hem parti içi tartışmalar hem de ülke gündemindeki kritik başlıklarla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’la yaşanan TİS süreci üzerinden yürüyen tartışmalarla ilgili konuşan Yücel, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’yla ilgili görevden alma iddialarına da net yanıt verdi. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına sert sözlerle karşı çıkan Yücel, “Bu bir hukuki değil, siyasi operasyondur” dedi. Yücel, kurultay sonrası gündeme getirilen 'şaibe' iddialarına ise hem hukuki hem siyasi pencereden yanıt vererek, “Bu tartışmalar CHP’yi yıpratma planıdır. Kimse buna izin vermez” ifadelerini kullandı.
İşte Yücel’in GÜNDEME BAKIŞ’a özel açıklamaları:
Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’i kaybettik, olayla ilgili soruşturma başlatıldı. 2 kişi önce gözaltına alındı ardından serbest bırakıldı. Tehdit edildiğine yönelik açıklamalar da var, sosyal medyada suikast olabilir iddiaları vardı. Siz konuya ilişkin neler söylersiniz?
Ne söylesek eksik kalacak bir acı yaşıyoruz. Ferdi Başkan sadece iyi bir belediye başkanı değil, iyi bir yol arkadaşı, iyi bir insan, iyi bir dosttu. Manisa için büyük hayalleri, projeleri vardı; daha yapacak işi, söyleyecek çok sözü vardı. Onun o samimiyeti, mütevaziliği, gülüşü insanın içini ısıtırdı. 1 yılı biraz aşkın görev süresinde, siyasi görüşü fark etmeksizin herkesin gönlünü kazandı, gönüllere taht kurdu. Bu kolay bir iş değil. Yeri asla doldurulamayacak bir kişiydi. Onu bu kadar erken kaybetmek hepimizi derinden sarstı. Hepimizin başı sağ olsun. Ailesine, sevdiklerine ve Manisa halkına sabır diliyorum. Ferdi Başkan’ı her zaman sevgiyle, saygıyla ve hizmetleriyle anacağız. Işığı hep yolumuzu aydınlatacak.
Kazanın yaşanmasında bir ihmal olduğu kesin. Ancak bir suikast veya kasıtlı bir müdahale olduğuna dair elimizde şu an somut bir bulgu yok. Savcılığın başlattığı soruşturmayı biz de parti olarak yakından takip ediyor, tüm iddiaları dikkatle inceliyor ve irdeliyoruz.
“ALDIĞIM GÖREV NE OLURSA OLSUN EN İYİ ŞEKİLDE YAPMAYA GAYRET EDERİM”
Parti Sözcülüğünde 1.5 yıl oldu. Artık daha rahat ve kendinden emin bir Deniz Yücel görülüyor. Zor bir görev mi?
Cumhuriyet Halk Partisinde parti sözcülüğü her şeyden önce çok onurlu bir görev. Geçmişte Faik Öztrak, Bülent Tezcan, Selin Sayek Böke, Haluk Koç gibi deneyimli isimlerin yaptığı bir görev. Elbette büyük bir sorumluluk. Gündemi çok iyi takip etmek zorundasınız. Genel Başkanın açıklamalarını, Grup Başkan vekillerinin açıklamalarını, diğer partilerin genel başkanlarının, sözcülerinin açıklamalarını, meclis gündemini... Ülkede gündem o kadar hızlı değişiyor ki saatlik değişiklikler oluyor… Her görevin kendine göre zorlukları vardır. Sözcülükte, parti adına konuştuğunuz için hata yapma lüksünüz yok. Geçmişte İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Grup Sözcülüğü görevini yaptım. Ardından 5 sene İzmir İl Başkanlığı yaptım. Neticede siyasetçi, görevi ne olursa olsun her zaman sorumlulukla konuşmalı. 10 kere düşünüp, bir kez konuşmalı. Benim şöyle bir yapım var. Aldığım görev ne olursa olsun, görevimi hakkıyla, layıkıyla, en iyi şekilde yapmaya gayret ederim. Sözcülük görevimi de bu anlayışla yerine getiriyorum.
“İZMİR’E DAHA FAZLA ZAMAN AYIRACAĞIM”
Ankara siyasetinden dolayı İzmir'e gelemediğinizi görüyoruz. Ancak son günlerde ilçeleri geziyorsunuz. İzmirliler ve tabi ki CHP'liler sizi daha fazla mı görecek artık?
Bildiğiniz gibi TBMM Genel Kurulu Salı, Çarşamba ve Perşembe olmak üzere haftada 3 gün çalışıyor. Diğer yandan olağanüstü bir durum olmazsa, pazartesi günleri de MYK toplantımız oluyor. Dolayısıyla milletvekilliği görevim nedeniyle 3 gün, MYK görevim nedeniyle en az 1 gün Ankara’da bulunmam gerekiyor. Zaman zaman olağanüstü durumlar, il dışı görevlendirmeler çıkabiliyor. Dolayısıyla haftada 4 gün bazen 5-6 gün İzmir’de olamıyorum. Ancak fırsat buldukça hem il başkanlığının çalışmalarına katılmaya hem de İlçe ziyaretleri yapmaya gayret ediyorum. Neticede Meclis görevimiz ve MYK görevimiz dışında bir de kendi ilimizde hem kendi seçim çevremizde seçmene karşı, hem de partimize ve örgütümüze karşı il sorumluluğumuz var. İzmirliler ve CHP'liler sizi daha fazla mı görecek sorusuna gelince, bizi Ankara’da ziyaret etmek isteyen misafirlerimiz de oluyor. Mecliste ve Genel Merkezde birçok vatandaşımızla ve partilimizle bir araya geliyorum. İzmir’den de kopmuş değilim. İzmir benim seçim bölgem, böyle bir şey zaten söz konusu dahi olamaz. Fakat önümüzdeki süreçte ziyaretler noktasında İzmir’e daha fazla zaman ayıracağımı söyleyebilirim.
“BELLİ SENKRON İÇİNDE HAREKET EDERSEK BAŞARILI OLURUZ”
İzmir'de CHP siyasetinde bir boşluk olduğu değerlendirmesi var. Özellikle de vekil düzeyinde. Ne dersiniz?
Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Tabi biraz da bakış açısına bağlı. Ben İl Başkanlığı yaptığım dönemde, milletvekillerimizle belli periyodlarda bir araya gelirdik. Zaman zaman birlikte esnaf çalışması, saha çalışması planlardık. Zaman zaman İl Başkanlığı olarak, bazen Büyükşehir Belediye Başkanımızın da katıldığı gündemli toplantılar yapardık. Bu Aziz Bey zamanında da böyleydi, Tunç Bey zamanında da böyleydi. Belki bu yüzden o dönemde milletvekillerimiz daha görünür oluyordu. Neticede biz birlikte bir şeyler yaparsak başarılı oluruz. Konuşursak, tartışırsak, ortak doğruya ulaşıp ona göre belirli bir senkron içerisinde hareket edersek başarılı oluruz.
“ŞENOL BAŞKANIN GÖREVDEN ALINMASI SÖZ KONUSU DEĞİL”
CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekledi ve sonrasında göreve devam ettiği için eleştiri konusu oldu. "Genel merkez neden görevden almadı" diye... Ancak Özellikle Özgür Özel'le ilişkisinin çok farklı bir noktaya gittiğini de görüyoruz. Bununla ilgili ne dersiniz? İl Başkanlığı olağan kongre süreci öncesi Şenol Bey'in görevden alınacağı iddiası var? Kendisi göreve devam etmeli mi yoksa değişim mi olmalı?
İl Başkanımız ben görevi bıraktıktan sonra atamayla göreve geldi. Sonra İl kongresinde seçilerek görevine devam etti. Kurultayda o dönemki Genel Başkanımız Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemesinin ya da şimdiki Genel Başkanımız Özgür Özel’i desteklememiş olmasının hiçbir önemi olduğunu düşünmüyorum. Neticede siyaset bir iddia işidir. Birileri bir iddia ortaya koyar, bir göreve talip olur, siz de bir tercihte bulunursunuz. Bunlar demokrasinin gereğidir. Bir İl Başkanının sırf kurultaydaki tercihi nedeniyle görevden alınması ya da göreve devam etmesi gibi bir durum bizim yönetim anlayışımızda yoktur. Şenol Başkan çalışkan, gayretli, her zaman partinin yararını düşünen, temsil kabiliyeti yüksek bir arkadaşımız. Görevden alınması gibi bir durum söz konusu değil. Ancak görev süresi bitince, yani bir dahaki İl kongresinde görevine devam etmeli mi etmemeli mi kısmıyla ilgili benim bir beyanda bulunmam doğru olmaz. Her şeyden önce, kendisinin böyle bir talebi, düşüncesi var mı bilmiyorum. Neticede olağan kongre takvimi açıklanır. Delege seçimleri, İlçe kongreleri yapılır. Kimin İl Başkanı olacağına delege karar verir.
“CEMİL BEY’İ ADAYLAŞTIRAN KURULUN İÇİNDEYİM”
Cemil Tugay’la yıldızınızın bir türlü barışmadığı doğru mu? DİSK ile yaşanan TİS krizinde size ve Murat Bakan’a yönelik “Sürece katkı koymadılar, İl başkanlığında fotoğraf vermek dışında bir şey yapmadılar” dedi. Bu konuda ne diyorsunuz?
Benim Cemil Beyle ya da başka biriyle yıldızımın barışmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Her şeyden önce belli makamları temsil ediyoruz. Belli görevlerimiz var. Hepimiz önce ülkemize, sonra partimize hizmet ediyoruz. Bu görevlere gelip de duygusal davranan, bazı konuları kişiselleştiren yanlış yapar. Kaldı ki ben Cemil Bey’i adaylaştıran kurulun içerisindeyim. Cemil Bey adaylaşırken onunla ilgili önyargıların ortadan kalkması konusunda gayret etmiş, seçimleri en yüksek oyla kazanması için emek vermiş, katkı koymuş biriyim.
Ancak grevle ilgili açıklamasını sorduğunuz için söylüyorum. Öncelikle Büyükşehir Belediyemiz ve sendikanın uzlaştıkları ve grev bayram öncesinde sona erdiği için mutluyuz ve memnunuz.
Hayat pahalılığı AKP Türkiye’sinin bir gerçeği… Ama diğer yandan AKP’nin 31 Mart Yerel seçimlerinden hemen sonra belediye gelirlerini kesmeye yönelik attıkları adımlarda bu ülkenin bir gerçeği. Neticede belediyenin imkanları belli, kaynakları belli, bütçesi belli… Sendikal örgütlenme ve grev hakkı ise Anayasal bir hak... İşçi ve emekçi kardeşlerimizi temsil eden sendika ağır yaşam koşulları karşısında bir talepte bulundular, büyükşehir belediyemiz de imkanları ölçüsünde bu talebi kısmen karşıladı ve bir uzlaşı sağlandı.
“AÇIKLAMALARINI SAĞLIKLI GÖRMÜYORUM”
Ben katkı koydu koymadı meselesine girmek istemem. Ancak ben Cemil başkanın bu açıklamalarını pek sağlıklı görmüyorum. Neticede İzmir’in hakkını, hukukunu korumasını takdir ediyorum ancak birilerini hedef göstererek, birilerinin üzerine basmaya çalışarak yapılan siyasetin kimseye faydası olmaz. Her şeyden önce bu kente faydası olmaz. Neticede hepimiz partimiz için ve ülkemiz için çalışıyoruz.
“VESAYET MAKAMI DEĞİLİZ!”
Biz Belediye Başkanları üzerinde bir vesayet makamı değiliz. Neticede kendi görev alanlarımız var. Basın üzerinden mesaj vermeyi yada cevap vermeyi sevmem ama Cemil beyin telefonları açmama yada telefonlara dönmeme huyu var. Örneğin ben grev devam ederken, daha uzlaşı sağlanmadan önce kendisini aradım ancak telefonuma dönmedi. Bunu daha önce de yaptı ama ben böyle şeyleri kişiselleştirmem. Dediğim gibi belli makamları temsil ediyoruz, belli görevlerimiz ve sorumluluklarımız var. Bu görevlerde duygusal hareket edilmez. Yine, grev devam ederken sendikayla da, SODEMSEN’le de, İl başkanımızla da görüştüm. Ha katkı meselesine gelirsek, katkımız olmuştur, olmamıştır o ayrı bir konu ancak buradan bir pay çıkarmak gibi bir derdim olamaz.
“LAF YETİŞTİRMEYİ BIRAKIP BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAPMALI”
Biz, yani Gamze Taşçıer, Murat Bakan ve ben grevin sona erdirilmesi konusunda destek olmak için Genel Başkanımızın talimatıyla İzmir’e geldik. Hepimizin sorumlu olduğu görev alanları, görev tanımları var. Örneğin Ankara milletvekilimiz Gamze Taşçıer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından sorumlu Genel Başkan yardımcımız. Deniz Yücel de, Murat Bakan da hem İzmir milletvekilleri ve hem de CHP’nin Genel başkan yardımcıları. Ben Parti Sözcüsüyüm, Murat Bakan ise Gölge İçişleri Bakanı. Yani bir görev tanımımız var. Cemil Bey bizleri memuru, bürokratı yada çalışanı zannediyorsa yanılıyor. Gün gelir öyle olmadığını anlar. Bence artık basın üzerinden birilerine mesaj vermeyi, laf yetiştirmeyi bırakıp Belediye Başkanlığı yapması lazım.
“İMAMOĞLU İÇİN HUKUK KİSVESİ ALTINDA HUKUKSUZLUK SÜRECİ BAŞLATILDI”
İstanbul Büyükşehir Belediyesine operasyon ve Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması...Vatandaş bu işe ne diyor?
Özellikle son 1 yılda ülkemiz ekonomik darboğazın içinde… Vatandaşın dayanacak gücü kalmadı… Enflasyon karşısında maaş ve ücretlerdeki zaten yetersiz olan artış, cebe giremeden eridi. İşçi, memur, emekli herkes zor durumda… Ekonomik ve sosyal olarak toplum bir kuşatma altında… Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletin sesine ses olduk ve erken seçim taleplerini gündeme getirdik. Erken seçim talep eden partinin adayını da açıklaması gerektiğini düşündüğümüz için olabilecek en geniş mutabakatla, önseçimle Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğimizi söyledik… Ve üyelerimizi sandığa çağırdık…
Tam da bu noktada iktidar, Cumhurbaşkanı Adayımız Ekrem İmamoğlu ile ilgili hukuk kisvesi altında bir hukuksuzluk süreci başlattı.
18 Mart’ta Ekrem Başkanın diplomasını iptal eden AKP, 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nu önce gözaltına aldı, daha sonra da tutukladı… Bakın Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının üzerinden yaklaşık 3 ay geçti… Ortada somut bir delil yok, iddianame yok… Soyut bir takım iddialar, gizli tanıkların “duydum, öyleymiş” şeklindeki ifadeleri ve iftiralarla yürütülmeye çalışılan bir soruşturma süreci var.
“BOMBOŞ DOSYADAN SUÇ UYDURMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Bomboş bir dosyadan suç uydurmaya çalışıyorlar… Soruşturma hukuki değil siyasi bunu biz de biliyoruz, vatandaş da biliyor… Ekrem başkan biri 2014 Beylikdüzü seçimi, ikisi 2019 İstanbul Büyükşehir seçimi ve sonuncusu 2024 İstanbul Büyükşehir seçimi olmak üzere Tayyip Erdoğan’ı ve AKP’yi tam 4 kez mağlup etmiş bir siyasetçi. Yani bütün bu yaşanan hukuksuz süreçler Tayyip bey Ekrem başkanla adil ve demokratik bir yarışa girmeyi göze alamadığı için yaşanıyor. Kaybedeceğini bildiği bir yarışa girmek istemeyen Erdoğan, tabiri caizse oyun bozanlık yapıyor, rakibini oyun dışı bırakabilmek için diploma iptali gibi, yolsuzluk soruşturması, terör soruşturması ve tutuklama gibi antidemokratik ve hukuksuz yöntemlere tevessül ediyor.
Ülkede uzun zamandır zaten zedelenmiş ve yıpranmış olan “hukuk güvenliği” bu yaşanan son süreçle birlikte artık tamamen ortadan kalkmış durumda… Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik soruşturmanın halk üzerinde bir inandırıcılığı yok… Dünün mağdurlarının bugünün zalimi olduğunu bu toplum gayet net bir şekilde görüyor.
“HERKES 2 TANIK BULUP SONUÇ ALMAYA ÇALIŞIR!”
Kurultayla ilgili yürüyen bir hukuki süreç de var, kurultay iptal edilir mi?
Ben bu soruyu 2 farklı pencereden yanıtlamak istiyorum. Öncelikle CHP kurultayına yönelik iddiaların hukuken hiçbir dayanağı yok. Bu davaların açılabilmesi belli sürelere tabi tutulmuş. Bu süreler çoktan geçmiş. Özel hukukta bir kesin deliller vardır, bir de takdiri deliller vardır. Tanık delili takdiri delildir. Özel hukuk için konuşacak olursak, tanık delili somut delillerle desteklenmedikçe, tek başına bir anlam ifade etmez. Yoksa herkes 2 tanık bulur, o iki tanığa “Şunu duydum, bunu gördüm” gibi ifadeler verdirip sonuç almaya çalışır. Hukuk düzeni bu kadar aciz değildir. Tabi burada bu sürecin adil, yasalara ve vicdani kanaatine göre hüküm veren tarafsız ve bağımsız bir yargıç tarafından yürütüldüğünü var sayıyorum. Diğer yandan kurultayın seçim aşamasını İlçe Seçim Kurulu yapar. Seçim Kurulunun sıyanetinde ve sorumluluğunda gerçekleştirilen CHP kurultayında sağlıklı, şeffaf ve hukuka uygun bir oy kullanma, sayım ve döküm işlemi gerçekleştirilmiş ve sonuçlar da yine sağlıklı, şeffaf ve hukuka uygun bir şekilde ilan edilmiştir. Bu sonuca itirazın mercii ve süresi yine yasada bellidir. Bu işlemlerin üzerinden yaklaşık 1,5 sene geçtikten sonra gidip dava açmanın ne hukuki ciddiyeti vardır, ne de hukuki temeli…
İkinci konu bu kurultay tartışması Genel Başkanımız Sn. Özgür Özel’in de birçok kez ifade ettiği gibi sonuç odaklı değil süreç odaklıdır. Yani bu davadan yada davalardan medet umanların asıl bekledikleri fayda, bu işin konuşulması, tartışılması ve bu konunun vatandaşın ve ülkenin gerçek gündemi ve sorunu olan hayat pahalılığının ve hukuksuzlukların önüne geçmesidir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, “Bu iş ne kadar konuşulursa, ne kadar tartışılırsa CHP o kadar yıpranır, zarar görür” bakış açısıdır.
“KİMSE CHP’NİN KENDİ İÇİNDE BİR TARTIŞMAYA DÖNMESİNİ BEKLEMESİN”
Kimse CHP’nin kendi içinde bir tartışmaya dönmesini beklemesin. Tertemiz 2 kurultay yaptık. Kimsenin buna leke sürmesine izin vermeyiz. 19 Mart’tan bu yana Saraçhane’den Gündoğdu’ya, Yozgat’tan Konya’ya tüm meydanları demokrasi alanına dönüştüren bir lider, asırlık çınar CHP’nin kadroları ve demokrasiye inanmış milyonlar buna izin vermez.
İktidar güdümündeki yargıdan medet umanlar, AKP’den “aferin” alma peşinde koşanlara şunu hatırlatmak isterim, rakipler saygıyla anılır, işbirlikçiler ise utançla.