GÜNDEME BAKIŞ - CHP Parti Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, TBMM'de bütçe geneli üzerine yaptığı konuşmada, AK Parti'ye yönelik sert eleştirilerde bulunarak, bütçeye ret oyu kullanacağını açıkladı. Sözlerine geçtiğimiz hafta Salı günü genel kurulda görüşmeler sırasında rahatsızlanıp yaşamını yitiren, Saadet Partisi Milletvekili Hasan Bitmez’e Allah’tan rahmet, sevenlerine ve Saadet Partisi Camiasına başsağlığı ve sabır dileyerek başlayan Yücel'in bütçe konuşması şöyle:

"DÜŞMEYEN HÜKÜMETLER HAYALİNİZE 85 MİLYONU FEDA ETTİNİZ"

“Bütçe Hakkı” dünyada, 1215’te Magna Carta’yla, Türkiye Cumhuriyeti’nde ise 1924 Anayasasıyla hayatımıza girmiştir. “Bütçe Hakkını” millet adına kullanma yetkisi yüce Meclisindir. Bu yetki de 2018’e kadar kullanmıştır. Ancak bütün yetkileri tek bir kişiye veren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle Meclis, tek adamın kanunlarını yapar hale geldi. Eski sistemde bütçe kabul edilmediğinde hükümetler düşerdi. Ancak siz “Düşmeyen hükümetler” hayalinize, 85 milyonu feda ettiniz.

"KOLTUKLARINIZA GÜVENDİNİZ"

Bütçenin kabulü demek güvenoyu demekti. Ama siz koltuklarınıza güvendiniz. Ranta inandınız, bütçeyi yandaş için yaptınız! Siz ne zaman ki halkın bütçesini hazırlama yetkisini, Meclis’ten alıp tek adama teslim ettiniz! Bu memleketten, bu milletten işte o gün vazgeçtiniz. “Güçlü Meclis” dediniz Meclis’i güçsüzleştirdiniz, “Güçlü temsil” dediniz temsili yok ettiniz, “Güvenli ve huzurlu Türkiye” dediniz, ülkede huzur bırakmadınız. Aslında bu sistemle siz “Anayasasızlaştırma” sürecini başlattınız... Bugün demokrasi, adalet ve hukukun üstünlüğü açısından kritik bir eşiğe geldiysek bunun sebebi, AKP’nin hem yasama, hem yürütme, hem de yargı olmak istemesindendir.

"BAHÇELİ VE ERDOĞAN ÇIKAR ORTAKLIĞINDA BİRLEŞTİ"

Hukukun tüm evrensel ilkelerini ayaklar altına aldınız. Baskı, tehdit ve sindirme girişimleriyle yargı bağımsızlığını bitirdiniz. Siyasallaşan yargıyla ülkeyi büyük bir krizin ortasına attınız. Yargıtay’a Anayasa Mahkemesi’ni tanımama cüretini siz verdiniz, Anayasa krizi çıkardınız, adına “yargı krizi” dediniz. Takım tutar gibi yüksek mahkeme tutan Cumhur İttifakı ortakları olarak siz, 50+1 tartışmaları ile gündemi meşgul etmekte hiçbir sakınca görmediniz. Bir tarafta Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duymayan Erdoğan, diğer tarafta, bir zamanlar “İyi ki Anayasa Mahkemesi var” diyen, Bugünse “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” diyen Bahçeli... Sınırsız yetki hırsı, sonsuza dek iktidarda kalma hevesi, sizi bu çıkar ortaklığı noktasında birleştirdi.

"ANAYASAL KURUMLARI İŞLEVSİZ KILDINIZ!"

Türkiye’yi, bugün içinde bulunduğu açmaza sürükleyen sürecin mimarları olarak siz, anayasal kurumları işlevsiz kıldınız. Yarattığınız her krizin ardından; bu milletin gözünün için baka baka, daha büyük krizlerin kapısını araladınız. Fethullahçı terör örgütü mensuplarını, Ergenekon ve Balyoz davalarının hâkimi ve savcısı yaptınız. Sonra hiç utanmadan “Ergenekon Davasının savcıyım” dediniz. 2010 referandumu ile HSK’nın yapısını değiştirerek, yargıyı FETÖ’ye teslim ettiniz. Referandumu kazanmanız için “Ölüleri bile mezarından kaldırıp Evet oyu verdirin” diyenleri, devletin her bir hücresine siz yerleştirdiniz siz. Sonra da bu milletin Meclis’ine bombalar yağdırılırken “kandırıldık” diye ağladınız.

"ÖNERGELERİ REDDETTİNİZ"

Sadece 28’inci dönemde, CHP olarak tam 250’nin üzerinde meclis araştırma önergesi verdik. Emeklilerin, üniversite öğrencilerinin, esnaf ve sanatkarların sorunları araştırılsın dedik, reddettiniz. Fahiş kiralar karşısında, ev sahibi ve kiracılar arasında yaşanan sorunlar araştırılsın dedik, reddettiniz. Kadına yönelik şiddetin engellenmesi, deprem sonrasında yaşanan sorunların tespit edilmesi, tarım sektöründe yaşanan sıkıntıların araştırılması için komisyon kurulsun dedik reddettiniz. Kanun tekliflerimizi ise gündeme bile almadınız. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin değil, tüm muhalefet partilerinin verdiği önergeleri, büyük bir pişkinlikle ve yüzsüzlükle siz reddettiniz. Devlet yurtlarında kalan, Elif Coşkun, Ayşegül Tayyar, Samet Taş, Resul Alan ve niceleri… Geçim sıkıntısına dayanamayarak intihar ederken neredeydiniz? Sizin yaptığınız bütçe yüzünüzden, bu ülkede çocuklar yetersiz besleniyor. Sizin yaptığınız bütçe yüzünüzden, gençler, asansör boşluğunda can veriyor.

"SİZ BU ÜLKEDEN VAZGEÇTİNİZ"

Çocuklarımızı, gençlerimizi cemaatlerin, şeyhlerin, tarikatların, hacıların, hocaların kucağına siz ittiniz. Enes Kara’yı hatırdınız mı? 20 yaşında, hayatının baharındaki sevgili Enes, tarikat yurdunda gördüğü baskıya dayanamayıp intihar etti. 21 yıldır aynı şarkı dilinizde, “Berabeeer yürüdük biz bu yollarda” dediniz ama; beraber yürüdükleriniz bu ülkenin halkı değil, gelirden aslan payını alanlardı. Beraber yürüdükleriniz bu ülkenin gençleri, kadınları, çocukları değil hain FETÖ Terör Örgütü mensuplarıydı! Siz kendi siyasi bekanız için terör örgütleriyle kol kola yürürken, gazetecileri, hukukçuları, akademisyenleri, milletvekillerini, TSK’nın onurlu, şerefli vatansever subaylarını özgürlüklerinden yoksun bıraktınız. Siz bu ülkeden vazgeçtiniz. Her vazgeçiş bir başlangıçtır. Sizin başlattığınız bu bozuk düzeni de, Bozuk düzeninize hizmet eden bütçeyi de, reddediyoruz.

"BIRAKIN BU BOŞ LAFLARI"

Amasra'da yerin yüzlerce metre altında göz göre göre hayatını kaybeden 43 madenciyi yer yüzüne sağ salim çıkaramayan, Kastamonu'da, Bartın'da yitip giden onlarca vatandaşımızı sel felaketinden koruyamayan, iskelenin altında kalan Mustafa Amca’yı, 71 yaşında inşaatta çalışmak zorunda bırakan, 6 Şubat'ta, 11 şehir yerle bir olurken 16 milyon insanımıza çare olamayan, milyonlarca depremzedeyi kış günü ısıtamayan, konteynırlarda, çadırlarda, soğuk ve yoksullukla boğuşmak zorunda bırakan bu bütçeyi reddediyoruz. “Güçlü Türkiye”, “Türkiye Yüzyılı” Bilmem ne! Ya bırakın bu boş lafları.

"BU BÜTÇEYİ REDDEDİYORUZ"

Türkiye güçlü ama sizin sayenizde değil, size rağmen güçlü! Mustafa Kemal Atatürk’ün attığı sağlam temeller sayesinde, çağdaş, laik, demokratik Cumhuriyet sayesinde güçlü… Çiftçiye tarlasını sürdürmeyen, mahsulünü elinde bırakan, traktörünü sattıran, dünyada kendi kendine yetebilen 7 tarım ülkesinden biriyken samanı ithal ettiren bu bütçeyi reddediyoruz. Asgari ücretliyi açlıktan, memuru borç batağından, emekliyi sefaletten, doktoru şidetten, kadını ölümden, çocukları cinsel istismardan korumayan bu bütçeyi reddediyoruz. Bu bütçede, vergide adaletin sağlandığı, gelirin hakça paylaşıldığı, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışının zerresi yok.

"ZENGİNİ YORMAYAN FAKİRİ DOYURMAYAN BİR BÜTÇE VADEDİYOR"

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen bu ucube sistem, bu yıl da zengini "Yormayan” fakiri ise “Doyurmayan” bir bütçe vaat ediyor.  Peki, kim zengin bu ülkede? Sayın Cumhurbaşkanı, 2024 maaşını 183 bin olarak belirledi, imzaladı, onayladı. Arkadaşlar bu bütçe Erdoğan’ın kendi kendine maaşını belirleyip onayladığı bir bütçedir, var mı daha ötesi?Böylece Erdoğan’ın yeni maaşı dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 13 kat üzerinde! Gelelim saray masraflarına; saray masrafları geçen yıla göre tam 2 kat arttı, 7 milyara dayandı. Vatandaş enflasyon altında inim inim inlerken nerede adalet!

"ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİ ÜLKEDE CİRİT ATIYORSA KİME SORALIM?"

Adalet demişken, “Hep beni sıkıştırıyorsunuz” diyen Adalet Bakanına soruyorum. Şurada oturması gereken Can Atalay neden cezaevinde? Bakın bugün Anayasa mahkemesi Can Atalayla ilgili bir kez daha ihlal kararı verdi. Yasaları, Anayasayı yargı kararlarını tanımayanlar günü geldiğinde yargı önünde hesap verecekler. Aynı FETÖ’cü yatgı mensuplarının 15 Temmuzdan sonra verdikleri gibi…. Bu ülkede ilk derece mahkemeleri ve Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyorsa, size değil kime soralım? Bu ülkede gazeteciler tehdit ediliyorsa, Organize suç örgütleri ülkede cirit atıyorsa kime soralım?

"SORUMLULUK AĞIR GELİYORSA ADALET BAKANLIĞINI BIRAKIN"

Sayın Bakan, Ali İsmail Korkmaz öldürülürken, eziyet görmediğine hükmediliyorsa, katillerine sadece 7 ay 15 gün hapis cezasına veriliyorsa, bunun hesabını biz kimden soralım? Siz Adalet Bakanısınız, hukukçusunuz! Soru sorulmasından neden rahatsız oluyorsunuz? 19 yaşındaki bir çocuğun sokak ortasında öldürüldüğü bir ülkede siz şikâyet edemezsiniz! Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu bir vatandaşımızı öldürüyor. Ardında gözü yaşlı bir eş ve bakıma muhtaç iki çocuk bırakıyor! Elini kolunu sallayarak Türkiye’den kaçıyor Siz de bunu seyrediyorsunuz. Sonra da Adalet Bakanı sıfatı ile burada oturuyorsunuz.Yazıklar olsun ya! Yazıklar olsun! Eğer sorumluluk ağır geldiyse, verin istifanızı, o görevi hakkıyla, layıkıyla yapacak biri gelsin!

Son söz; saraylar saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter. Bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır, bir de yarınlar için direnenler...