Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Çeşme Projesi olarak bilinen "İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi Projesi" 12 Şubat 2020 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararıyla ilan edildi. Urla'dan Çeşme'ye uzanan 160 milyon metrekarelik alanı kapsayan bölge tamamen koruma altında olan SİT alanları, orman alanları, zeytinlikler, tarım ve mera alanlarını içeriyor. Ayrıca yarımadanın güney ve kuzeyinde 4 Milyon metrekare deniz alanı ile birlikte 5 adet adayı da kapsıyor. İlan edilen bölge daha önce ilan edilen turizm merkezleri ile birlikte yarımadanın yüzde 75'lik kısmını kapsıyor. Bölgenin tamamı, devletin hüküm ve tasarrufunda kalan yani kamuya ait alanlar. Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası ve birçok STK tarafından dava açıldı .İzmir kamuoyunun "İstemiyoruz" dediği projeye ilişkin bilirkişi raporunda da, projenin şehircilik ve planlama ilkelerine aykırı olduğu, kamu yararı bulunmadığı sonucuna yer verildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ise hayata geçirmek istediği projeye ilişkin çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor. AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli, Bakan Mehmet Nuri Ersoy'un ilgili projeye yönelik çalışmalarını sürdürdüğünü ve Eylül ayı içinde İzmir'e gelerek projeye ilişkin açıklama yapacağını kaydetti. 

"MALIN SAHİBİ PROJEYE KARŞI"
Çeşme Projesine karşı açılan davanın avukatı Ömer Turgut Erlat, sürece ilişkin bilgi verdi. İzmir kamuoyunun projeye karşı olmasına rağmen Bakanlığın projeyi yürütmeye devam etmesini değerlendiren Erlat, "Bir idari işlem var ortada, 'Çeşme yarımadasının şu kadarını turizm bölgesi ilan ettik' diye bir Cumhurbaşkanlığı kararı var. Bu karara karşı açılan davada Danıştay, uyuşmazlığın çözümü konusunda bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi. İnceleme sonucunda da bilirkişiler işlemin hukuka ve kamu yararına aykırı olduğunu tespit ettiler. Ancak her nasılsa Danıştay, kendisinin uyuşmazlığın çözümünde dayanak olarak gördüğü bilirkişilerin raporunu yok varsayarak hiç bir gerekçeye dayanmadan yürütmenin durdurulması istemini reddetti. Neden reddetti bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz, ülkemizde yargı bağımsızlığının olmadığı, idarenin yargıya müdahalesinin çok yaygın bir hal aldığı herkesçe kabul edilmektedir. Bu karara itiraz ettik Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, Danıştay 6. Dairesinin kararını kaldırarak işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar vermesini bekliyoruz. Ülkemizde hala hukuka bağlı yargıçlar olduğunu umuyoruz. Şimdilik ortada yürütülebilir bir idari işlem var. Ama İzmirlilerin, Büyükşehir Belediyesinin, İzmir’in önde gelen sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, Baronun hasılı İzmir Kamuoyunun karşı olduğu bu projeye ilişkin Danıştay'ın bilirkişi raporuna rağmen, Danıştay 6. Daire Başkanvekilinin muhalif görüşüne rağmen hiçbir gerekçeye dayanmadan verdiği kararın meşru olmadığı ortadadır. Çeşme yarımadasının sahibi İzmir kamuoyu bu projeyi desteklemiyor, yarımadanın gerçek sahibinin istemediği projeyi asla hayata geçiremezsiniz. Meşruiyetini yitirmiş işlem için Bakan da gelip konuşacakmış, onu kim dinler… Belki halka rağmen yol almak isteyecekler ama emin olun İzmirlinin istemediği proje hiçbir zaman hayata geçmeyecektir" dedi. 

"ALAÇATI PORT GİBİ OLACAK"
Çeşme Projesi’nin halka rağmen uygulanmasının sonuçlarını değerlendiren Avukat Erlat, Şu anda Alaçatı Körfezinin batı kıyılarını halka kapatan Alaçatı Port projesini örnek göstererek, "Bundan 1-2 ay önce Çeşme Alaçatı'da bir miting yaptı meslek odaları, TMMOB, Tabip Odası, İzmir Barosu ve bazı STK'lar geldi. O mitingde yerelden Çeşmeli yaşlı bir esnaf söz aldı, orada yaşayan bir yurttaş olarak bu olayın yaratacağı muhtemel sonuçları anlattı. Orada Alaçatı Port diye bir bölüm var, orada denize sıfır, ultra lüks villalar yapıldı. O bölge olduğu gibi kapatıldı. Alaçatı Port denilen kesime yani Alaçatı yarımadasının batı kıyılarına o villalarda yaşayanların dışında kimse giremiyor. O kıyılardan faydalanılamaz. Halk faydalanamaz. Orası kapalı. O Çeşmeli esnaf yurttaş da, mitingde çıkarak 'Burası yapılmadan önce bize buraya Alaçatı Port diye bir yer yapacağız, herkese açık olacak, geniş parklar olacak, plajlar olacak, Çeşmeli herkes gelip istifade edecek dediler. Ama şimdi bizler Çeşmeli olarak oraya giremiyoruz' dedi. Şimdi orada Çeşme projesinin küçük bir örneği yaşanıyor" ifadelerini kullandı.

Erlat açıklamasını şöyle sürdürdü:

"YARIMADA BİRKAÇ KİŞİNİN TASARRUFUNA BIRAKILIYOR"
160 milyon metrekare alan, Turizm Merkezleri ile birlikte yarımadanın yüzde 75’i, yarımadanın 47 kilometre uzunluğunda kıyısı, 4 milyon metrekare deniz alanı ve içinde 5 adet ada ihale ile birilerine devredilecek ihaleyi alanlar yarımadada kamuya ait orman alanlarının, meraların, kıyıların, deniz alanlarının irtifak hakkı ile sahibi olacak. Bu alanlar ve kıyılar halka ait olması gerekirken halkımız giremeyecek, alanlar güvenlik çemberi ile sınırlanıp girişi kapalı hale gelecek, bu alanlardan sadece ihaleyi alan irtifak hakkı sahibinin belirlediği bir avuç imtiyazlı kişiler yararlanabilecek.  Tıpkı şimdi küçük bir örneğini Alaçatı Port'da gördüğümüz gibi halka kapalı imtiyazlı azınlığın istifadesine sunulmuş alan yarımadanın yüzde 75'ni kapsayacak. Bilirkişi raporunda da bu durum değerlendirilerek feodal yaşam bölgelerine benzetilmiş. Bu geniş alandan yararlanacak imtiyazlıların istifadesine sunulmak üzere; mega yat limanları, hastaneler, AVM'ler, ticaret merkezleri, helikopter pistleri vb. yapılacak. Bir bakıma burada kendi içine kapalı ne Çeşme'nin ne de İzmir'in esnaf ve tüccarına hiçbir fayda sağlamayacak kendine ait bir ticaret dünyası da oluşacak. Kısacası, İzmirliye ait olup ormanları, sit alanları, deniz alanları ve adaları ile birlikte korunması gereken değer elden çıkarılacak ve İzmirli Çeşme yarımadasını kaybedecek.