Halil İbrahim GÜLER/ GÜNDEME BAKIŞ- Türk Parlamenter Birliği İzmir Şubesi tarafından “Türkiye’nin mevcut yerel yönetimler politikaları ve yaşanan sorunlar” adlı konferans düzenledi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in  katıldığı toplantıya “Türkiye’nin mevcut yerel yönetim politikaları ve yaşanan sonralar, 2023 genel seçiminde yere yönetimlerin sorumlulukları, Yerel yönetimlerin parlamenter sistemden beklentileri” başlıkları tartışıldı.

KARADEMİR’DEN BİRLİK MESAJI

Konferansın açılış konuşmasını yapan  Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şubesi Başkanı Erdal Karademir  ilerleyen süreçten ülkenin tüm dinamiklerini ulaşılması gerektiğini söyleyerek, “2019 yerel seçimlerinde elde ettiğimiz başarı geleceğe umutla bakmamız sağladı. Önümüzdeki seçimi, ittifakla başaracağımıza inanıyoruz. Bu, yaşayacağımız en tehlikeli seçim... Karşımızda şu var; iktidarı özlemiş, kazanmaya elverişli, yol alan bir muhalefet var, bir de 20 yıllık iktidarla kökleşmiş devleti ele geçirmiş bir tek adam rejimi var. O vermek istemeyecek biz almak isteyeceğiz. Bu süreç şöyle işlemeli; 2023 seçimlerinde başta 6lı ittifak olmak üzere, İzmir’den örnek vereyim, CHP İl Başkanı, 6’lı masanın il başkanları, bu da yetmez, muhalefet olup dışarıda kalan sol partiler var, HDP var, bunları da içimize alarak yerel yönetimler de işin dinamiği olmak kaydıyla Türkiye’nin sendikaları, sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarıyla birlikte mücadele edersek, kazanırız” diye konuştu.

İMAMOĞLU MESAJI: ÇOK SIKINTILI BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ  
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı dava ile başladı.  Başkan Soyer, “Yerel yönetimlerin karşılaştığı soruları konuşacağız ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu şu an adliyede ve Bilirkişi raporu bunun sadece bir eleştiri olduğunu söylerken, hakaretten yargılanıyor olacak. Bizim buradaki konuşmamız sırasında belki karar verilmiş olacak.  Çok sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Çok kıymetli bir  tarihçi diyor ki; Meşrutiyet, saray meclis ve anayasa üçgeninden oluşur, biz şu an 3’üncü meşrutiyeti yaşıyoruz. Bu seçim, meşrutiyetten cumhuriyete geçişin seçimi olabilir” dedi.

AYLARCA BİR İMZA BEKLEYİP ADIM ATAMAMIZ GİBİ
Geleceğin dünyasının kentler tarafından şekillenen ve tam merkezinde, yerel yönetimlerin olduğu bir dünya olduğunu belirterek sunumuna başlayan Başkan Soyer, “Dünya genelinde kent yönetimleri mali ve idari açıdan güçlendiriliyor. Yerelin değeri yeniden keşfedilirken, kent diplomasisi adı altında yeni bir konu ortaya çıkıyor. Gelişmiş ülkelerde, merkezi yönetimler kent yönetimleri aracılığıyla ülke politikalarını güçlendiriyor. Ülkemizde ise ne yazık ki bu yönde çok ciddi sıkıntılar mevcut. Merkezi bütçe gelirlerinden yerel yönetimlere aktarılan paylar, halen gelişmiş ülkelerin çok çok gerisinde. Bu durum hiç şüphesiz 2017 yılında değişen sistem ile çok daha vahim bir hal aldı. Merkez, gücüne güç kattı. Pandemi ve iklim krizi gibi büyük meseleler yerel yönetimlerin etki alanını her gün daha da genişletirken, Türkiye’de bunun tam tersi gerçekleşiyor.  Bugün bir afet durumunda, mesela depremde kurtarma çalışmalarının başlaması da orman yangınına müdahale edilmesi de tek bir kişiden gelecek talimata bağlı.  Tıpkı İzmir’de yurttaşlarımızın temel ihtiyaçları konusunda yapacağımız yatırımlar için aylarca bir imza bekleyip adım atamamamız gibi…” diye konuştu.

TEMEL SORUN…

“Burada kişi veya kişilerden bağımsız olarak temel sorun, sistemin bizatihi kendisi. Çünkü bu sistem, demokrasinin değişen ve gelişen ruhuna aykırı” sözleriyle açıklamalarını sürdüren Başkan Soyer, şunları söyledi: “Bana göre bugün ülkemizdeki yoksulluğun, adaletsizliğin, eşitsizliğin ve sosyal bunalımların özünde, her gün derinleşen demokrasi krizi yatıyor. Oysa demokrasi farklılıklara saygıyı esas alan, sosyal adaleti, toplumsal barışı ve bir arada yaşamı mümkün kılan sistemdir. Fakat dünya öyle bir noktaya geldi ki, demokrasi başka bir perspektif daha kazanmak zorunda. Bu da ancak içine doğayı alan bir ufuk geliştirmekle mümkün. Pandemi, iklim krizi, savaşlar ve yaşadığımız felaketler gösterdi ki, demokrasinin var olması için vatandaşlara oy vermekten çok daha fazla sorumluluk düşüyor. Aktif yurttaşlık, özellikle yerelde, demokrasinin temel öznesi. Çünkü herkesin ve her şeyin birbirine bu kadar yakın olduğu yerelde, bireyin sadece kendinden mesul olması yeterli değil. Buradan, bireylerin kendisi kadar birbirini ve doğayı da temsil ettiği bir yerel yönetimler demokrasisi doğuyor.”

DEMOKRASİ YERELDEN İNŞA EDECEĞİZ

İzmir’de aktif yurttaşlığı çoğaltmak için sosyal demokrasiyi ekolojik demokrasi ve ekonomik demokrasiyle buluşturduklarını dile getiren Başkan Soyer, “Doğanın sağlığının bozulduğu bir yerde, tek tek insanların sağlığını korumak da mümkün olmuyor. Düşünün bir kere. Vücut sıcaklığımız bir derece bile arttığında, kendimizi hasta ve yorgun hissediyoruz. Aynı şey dünyamız için de geçerli. Dünyanın sıcaklığı bir dereceden çok yükseldiği için artık hasta bir gezegende yaşıyoruz. Bu nedenle ekolojik demokrasi, yani demokrasinin ufkunun doğa haklarını da kapsayacak şekilde genişlemesi geleceğimiz için kaçınılmaz. Gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmak içinse ekonomik demokrasiyi destekliyoruz. Tarım, ulaşım, inşaat ve geri dönüşüm sektörlerinde kooperatifçiliği yaygınlaştırıyoruz. Vatandaşlarımızın örgütlemesini destekleyerek üretimin öznesi haline getiriyor ve aynı zamanda yöneten olmasını sağlıyoruz. Biliyoruz ki, bir toplum en zayıf halkası kadar güçlüdür. Böylelikle İzmir’de sosyal, ekonomik ve ekolojik demokrasiden oluşan yeni bir demokrasi anlayışı ortaya koyuyoruz ve bunu yerelden inşa ediyoruz. Bu çabamızın çok önemli bir parçası da daima geçmişimizle ve değişimle uyum içinde olmak. Nesiller arası bilgi ve kültür aktarımını desteklemek” açıklamalarında bulundu.

DÜNYAYA ÖRNEK OLACAK BİR ÇOK ÇALIŞMA YAPIYORUZ

Artık sadece yol, altyapı, temizlik gibi temel belediyecilik hizmetlerinin günümüz dünyasında kentliler için yeterli olmadığını kaydeden Soyer, “Bunu en somut biçimde pandemi, deprem ve iklim krizinin etkileriyle ortaya çıkan sel, orman yangınları gibi krizlerde tecrübe ettik. Toplum, kendine en yakın olan yönetimden, duvarları, bariyerleri olmayan ve dokunabildiği belediyelerden, sorunlarına derman olmasını bekledi. Nitekim maske dağıtımının bile merkezi düzeyde yapılamadığı pandemi sürecinde, belediyeler büyük bir yükü omuzladı ve pandemiyle mücadelede çok başarılı bir rol üstlendi. Örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi maskematik üretti ve İzmirlilere ücretsiz dağıttı. Evden çıkamayan büyüklerimizin tüm ihtiyaçlarını giderdik. Karantina döneminde kirasını ödeyemeyen esnaflarımız, işsiz kalan, yoksulluğu artan hemşerilerimiz veya hasadını yapamayan, ürününü satamayan üreticilerimizle çok büyük bir dayanışma örgütledik. Sadece pandemide değil; depremde de, sel ve orman yangınlarında da… Dolayısıyla yerel yönetimler artık geçmişin belediyecilik anlayışından çok daha büyük bir sorumluluk üstleniyor. Biz İzmir’de tarım, turizm, kentsel dönüşüm, yoksullukla mücadele, afet yönetimi, doğayla uyumlu yaşam ve yerel demokrasi gibi pek çok alanda… Özünü İzmir’in yerel değerlerinden, doğa ve kültür mirasından alan, ama aynı zamanda ülkemize ve dünyaya örnek olabilecek çok sayıda çalışma yürütüyoruz” diye konuştu.

6’LI MASA VURGUSU

2023 seçimlerine de vurgu yapan Başkan Soyer, şöyle konuştu: “Amacımız, açlık, yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik, toplumsal kutuplaşma ve iklim krizine karşı dirençli bir İzmir inşa etmek. Bunun yolunun da çokluk içinde birlik olmaktan, yani dayanışma, paylaşım ve ortak akıldan geçtiğine inanıyorum.  Demokrasiyi egemen kılmak için güçler ayrılığına dayanan ve demokrasinin tüm ilkelerini kapsayan yepyeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız var. Altılı masa tarafından sunulan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tam da bu ihtiyaca yanıt vererek umudumuzu çoğaltıyor. Birbirinden çok farklı siyasi partilerin ülkemizin geleceği adına aynı masa etrafında buluşması işte bu nedenle çok kıymetli. Biz, hiç kuşkusuz bu iradenin yanındayız. Yürekten inanıyorum ki Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girdiğimiz 2023’te yerelden merkeze, yani meydanlarımız ve sokaklarımızdan başlayarak tüm ülkeyi dönüştürecek bir sistemi hep birlikte inşa edeceğiz… Ülkemizin geleceği ve gençliği için, yüz yıl önce olduğu gibi bir kere daha umudu”

Başkan Soyer, konferansa katılanların sorularını da yanıtladı.

ARTIK PARLAMENTO DERKEN BİLE  İNSANIN İÇİNİ ACITIYOR
Zeytin alanlarda maden arama işleminin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı onayı tarafından verilmesinin TBMM’ye kanun teklifi verilmesiyle ilgili sorunun sorulması üzerine Soyer,
“Zeytin ile ilgili kanun teklifi parlamentoya geldi. Artık parlamento derken bile  insanın içini acıtıyor.    Şöyle rakamlara baktım. Toplamda yaklaşık 25 milyon fide dağıtmışız.  Bunu neden yapıyoruz, çünkü gerçekten bu betona, madenlere bırakmamak için. Zenginliğini korumak, gelecek nesillere mücadele etmek lazım. Bu mücadelenin parçası olacağım. Artırarak devam edeceğiz ve izin vermeyeceğiz” diye konuştu.  

O ENERJİ GEZİ’DE ORTAYA ÇIKTI
Parlamenter sisteme dönüş ve tek adam rejiminin nasıl değişeceği yönündeki soruya Soyer, “Bir şey değişecek her şey değişecek. O bir şeyi herkes anladı. Emin olun Türkiye öyle bir noktada ki bir enerji biriktiriyor. Doğada olduğu gibi. Türkiye’de enerji birikti. O Gezi’de ortaya çıktı. Şimdi de birikiyor, o enerji ortaya çıktığında bu kadim kültürün taşıdığı o sosyal gen. Hepsi gün yüzüne çıkacak. Önce o enerjinin ortaya çıkmasını sağlamamız lazım. Bir şey değişirse her şeyin değiştiğini hep beraber göreceğiz” dedi.

SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM

İzmir’de 9 Eylül kutlamalarında gündem olan konuşmasıyla ilgili bir katılımcıdan gelen ‘Sözlerinizin arkasında mısınız?’ sorusuna yanıt veren Soyer, “Tabi ki arkasında duruyoruz. Tesadüfen ağzımızdan çıkan şeyler değil, emek vererek hazırladık. Daha ileriye taşıyacak çalışmayı da yapıyoruz” dedi.

SADECE İZMİR İÇİN YAPMADIM

Başkan Soyer, genel seçimlere ilişkin yerel yönetimlere düşen sorumluluğun ne olduğuna dair soruya, “Bugüne kadar yaptığım hiçbir şeyi sadece İzmir için yapmadım, her ne yapıyorsam bunu Türkiye’nin her yerinde uygulanabilir olmasını arzu ettiğim için yaptım. Eğer yerel yönetici böyle bakarsa o zaman yaptığı işleri de başka yerel bölgelerde de uygulanmasının mümkün olduğunu düşünerek yapar. O zaman, yerelden yayılan ve tüm Türkiye’yi değiştiren sonuçlar ortaya çıkartmak mümkün” yanıtını verdi.

BUCA CEZAEVİ İÇİN  GEREKİRSE ORADA ÖLÜRÜZ!

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan hakaret davası ile ilgili gelen soruya yanıt veren Soyer, ‘’Bazı meseleler var ki bıçak kemiğe dayanıyor. Mücadele anlayışınızı o an bırakıp çitayı başka bir yere taşımanız gerekiyor. Nae Sao Paulo gemisinin Aliağa’ya gelmesi süreciydi. Birisi. O gemiyi İzmir’e sokmayacağız dedik. Getirtmedik geri döndürttük. Buca Cezaevi’nin yıkıldığı yere ticaret verdiler. Kamunun olan bir şeyi özel mülkiyete çevirdiler. Yaptırmıyoruz dedik, gerekiyorsa orada ölürüz. Mahkeme eğer hakaret derse, elimizden ne geliyorsa yapacağız kimsenin kuşkusu olmasın" dedi.