Halime ERDOĞAN- GÜNDEME BAKIŞ

Eşiniz Mehmet Ali Çalkaya’nın adaylığı düştükten sonra parti genel merkezi sizi aday gösterdi. Bu arada da yapılan anketlerde siz hep en başlarda çıktınız siz ne yaptınız da Balçovalılar sizi tanıdı ve sevdi?
Eşim 2004 yılında aday gösterildi ve bu ilçede belediye başkanı oldu, 3 dönem belediye başkanlığı yaptı. 4’ünci dönem de yine partisi tarafından aday gösterildi ve biz 4’üncü dönem için de çalışmaya başladık aslında. Seçim bürolarımızı açtık, sokakta aktif çalıştık ama talihsiz bir olay yaşadık. Eşimin belediye başkanlığı düşürüldü maalesef. Bunun neticesinde de genel merkez beni aday gösterdi ama ‘beni aday gösterdi’ derken ben biraz geçmişimden de bahsetmek istiyorum. 15 yıl boyunca ben bir belediye başkanı eşi gibi evinde oturan biri değildim. Sokak örgütlenmelerinin içindeydim, çünkü 2004 yılında Mehmet Ali Çalkaya ilk belediye başkanı olduğunda, bildirgesinin başında ‘Ben bu kentte kadınları örgütleyeceğim’ demişti ve öyle yola çıkmıştı. Biz bu kentte kadınları örgütledik, bu örgütlenmenin içinde ben de çok yoğun bir şekilde yer aldım. İlk etapta semt evlerini açmaya başladık, bu çalışmaya da en dezavantajlı bölgemizden yani Eğitim Mahallesinden başladık. İlk semt evimizi açtığımızda sene 2005 idi. Ardından 7 mahallemizde, 7 semt evimizi açtık. Kadınları sosyal hayatın içine çekebilmek, onlara siyasi kimlik kazandırmak öncelikli amacımızdı. Biz bunu yaparken sadece bizim partimizde ya da düşüncemizde olan kadınları değil, her düşünceden kadını, her türlü düşünceyi orada aktif hale getirmeye çalıştık. Onlara para kazandırdık. El beceri kursları açtık, yaptıkları ürünleri satmalarını teşvik ettik, fuarlara katıldık. Para kazandı kadınlar, ekonomik anlamda da güçlenmeye başladılar, sosyal hayatın içinde yer alamaya başladılar, Balçova’ya, herhangi bir etkinliğe geldiğinizde şunu göreceksiniz, tüm etkinliklerin hemen hemen yüzde 90’ına kadınlar gelir yani kadınların ağırlıklı olduğu bir kenttir burası, kadın dostu bir ilçedir. Diğer yerlere gittiğinizde genelde hep erkekleri ağırlıklı olarak görürsünüz ama bizde tam tersi, hangi etkinliğe giderseniz gidin kadınlar çoğunluktadır burada. Yani biz onları semt evleri sayesinde hem sosyal hayatın içine çektik, ekonomik anlamda güçlendirdik, siyasi anlamda onlara bir kimlik kazandırdık. Ben de onların içinde aktiftim çünkü semt evleri sadece dikiş nakış kurslarının verildiği yerler değildi. Biz mahallenin nabzını tuttuk orada, hastasını takip ettik, yaşlısını takip ettik, cenazeleri takip ettik yani aklınıza gelen her türlü soruna semt evleri vasıtasıyla çözüm aramaya çalıştık. Ben de onların sayesinde, onlar çünkü bana program hazırlıyorlardı, o gün o mahallede kaç bebek doğdu, kaç cenaze var, kaç yaşlı var bana bir program yapıyorlardı. Ben de her gün bir semt evinde onlarla birlikte 5 – 6 tane ev ziyareti yapıyordum yani 15 yıl boyunca ben de kapı kapı gezdim, girmediğim ev kalmadı herhalde. Herkese dokundum, zaten siyasetin ana malzemesi de insandır, insana dokunursanız geri dönüşü güzel oluyor. Biz insana dokunduk, yaşlısına, gencine, herkese dokunmaya çalıştık. Hani derler ya, ‘Ne ekerseniz onu biçersiniz’ biz sevgi ektik, sevgi gördük. Beni de tanıyorlardı, tanınırlık oranım çok yüksekti çünkü ben onlardan biriydim, onların evinde, sofrasındaydım, acı günlerinde, sevinçli günlerinde yanlarındaydım. Bu sebeplerle çok çabuk kabul gördüm, onlar da bana güvendiler, yüzde 68 gibi bir oyla da bana bu görevi verdiler. Ben de bu görevi layıkıyla yapmaya çalışıyorum.

Seçim ve zafer, ilk koltuğa oturduğunuzda neler hissettiniz?
Aslında bir taraftan sevinç, bir taraftan hüzün vardı. Şahsen ikisini bir arada yaşadım, sevinç ve hüzün aynı anda yaşadığım bir duyguydu. Sonuçta eşim aday gösterilmişti ama öyle bir talihsiz yaşadık, onun yerine ben oldum. Burada devir teslim yaparken hem sevinç hem hüzün vardı yani hem mutlu oldum hem üzüldüm. Tabi ki bir ilçede belediye başkanı olmak özellikle de Balçova gibi bir ilçede olmak herhalde onurların en güzeli…

Peki, eşiniz ne hissetti?
O, görevin sadece koltuklarda olmadığını hep söyler, eğer bu ülkeye hizmet etmek istiyorsanız illa bir mevki sahibi olmak zorunda değilsiniz. Tabi ki gönlünde yatıyordu, bir dönem daha yapmak istiyordu ama ilk böyle bir olumsuzlukla karşılaştığımızda ‘Benden sonra kim gelirse gelsin, ben onun arkasında çakı gibi duracağım ve onun için çalışacağım. İlla o koltukta oturmam gerekmiyor’ dedi. Yani bu ülkeye hizmet etmek için illa ki bir koltuğa sahip olmamız gerekmiyor. Dışarıdan da çok güzel destek verebilirsiniz. Sizin yaşam tarzınız bile yaptığınız siyaseti gösteriyor. Yaşam tarzınız da aslında bir siyasettir, duruştur. Eşim de ‘buraya kadarmış’ dedi ama ‘benim mücadelem bitti’ demedi.

10 ay geçti, durum nasıl? İnsanlar sizi Mehmet Ali Çalkaya’nın eşi olarak mı tanıyor yoksa Başkan Fatma Çalkaya olarak mı?
Telaffuz konusunda zorlananlar var çünkü uzun bir süre ‘Fatma abla, kızım, Fatma Hanım’ diyen vardı. Ben o konulara hiç takılmıyorum, diyorum ki, ‘içinizden ne geliyorsa onu söyleyin’ Öyle de yapıyorlar. Tabi ki zaman geçtikçe değişiyor söylemler ama uzun süre onlarla birlikte olunca, insanlar birbirinin içini, yüreğini biliyor, o yüzden hitap şekillerine çok takılmıyorum.

Artık roller değişti, evde yemekleri, ütüyü kim yapıyor?
Bizde biraz tersine dünya oldu, gerçi eşim ve ben yani biz ikimiz de otelciyiz. İkimiz birlikte Kuşadası’nda otelde çalıştık, turizmciyiz. Bunun mutlaka etkisi var ki eşim yemek yapmayı da, yemek yemeyi de çok sever. Belediye başkanlığı döneminde de yemek yapmayı çok severdi. Herkesin bir dinlenme şekli, hobisi vardır, o da yemek yaparak dinleniyordu. Eve çok yorgun gelse bile yemek yapmak onu dinlendiriyordu. Hatta öğle yemeklerini sefer tasıyla buraya getirip, bu masalarda getirdiği yemekleri çok kişiye ikram ettiği olmuştur. Şimdi de yemekleri yapıyor, ben ona 10 aydır hiç yemek yapmadım, hayat müşterek destek oluyor tabi ki… Yemek konusunda büyük bir desteğim var, eve gittiğimde sıcak bir yemek oluyor ama dediğim gibi öncesinde de yemek yapıyordu.

Ülkemizde kadın olmak zor, üstüne bir de başkanlık gelince bence daha zor bir durum ortaya çıkıyor, siz ne düşünüyorsunuz Türkiye’de kadın olmak ve kadın başkan olmak konusunda?
Türkiye’de kadın olmak zor, belki dünyada kadın olmak zor ama Türkiye’de kadın olmak daha da zor… Siyasetin içinde kadın olmak biraz daha zor çünkü siyasete baktığımızda biraz daha eril bir iş gibi geliyor ve öyle de… Erkeklerin arasında var olmak zor ama bizim amacımız kadınları siyasetin içinde daha aktif hale getirebilmek, biz bunu Balçova’da başardık. İlk dönem meclisimizde hiç kadın meclis üyemiz yoktu. 2’nci dönem sayımızı artırdık. İlk 2004 yılında hiç kadın meclis üyemiz yokken, semt evlerindeki örgütlenmelerle birlikte sokak sorumlusu kadınlarımız, aktif bize destek veren gönüllü kadınlarımız vardı, o kadınlardan meclise taşıdıklarımız oldu. Birden kadın meclis üyelerimizin sayısı arttı. Bu dönem de yine öyle. Onların içinden çıkıp ilçe yönetiminde görev alan kadınlarımızın sayısı çok arttı. Bunlar hep mahalle örgütlerinden gelen kadınlar. Bir dönem semt evlerinde çalıştılar, sokak, mahalle sorumlusu oldular sonra da yönetime girdiler. Biz onların sayısını artırdık. Mehmet Ali Bey de hep, ‘Ben belediye başkanlığını bıraktığımda mutlaka benim koltuğumda bir kadın oturacak’ diyordu ama tabi ki beni düşünerek söylememişti bunu. Biz elimizden geldiği kadar Balçova’da kadınları örgütleyip, siyasetin içine dahil etmeye çalıştık, İzmir geneline bakacak olursak ilk kadın ilçe başkanı da bizim ilçemizde oldu. Bu dönem 8’e çıktı sayıları ama biz 8 sene önce kadın ilçe başkanı çıkardık burada, yönetimde kadınlarımız vardı. Biz Balçova olarak rol model olduk, umarım bu tüm Türkiye geneline yayılacak ve kadınlar siyasette daha aktif rol alacak. Kadının bulunduğu her yer daha güzelleşiyor, oturma, konuşma şekli her şeyi değiştiriyor.

Balçova aynı zamanda AVM’lerin de yoğun olduğu bir bölge, Üçkuyular’a İstinye Park geliyor, trafik yine sıkışacak, alternatif bir ulaşım çalışması olacak mı? Otopark, yol, kaldırımlardaki sorunlar nasıl çözülecek?
Ulaşım aslında sadece Balçova ya da İzmir’in değil Türkiye’nin genel bir sorunu… Ulaşım raylı sistemlerle rahatlayacak. Şimdi Balçova – Narlıdere Metro yapımı var, sanıyorum 2 yıl içinde bitecek ve bittiğinde Balçova’nın bir nebze trafik sorunu da kalkmış olacak. Yer üstünden ziyade biz yeraltı yani metro ağlarını genişletebilirsek, şimdi Buca metrosu da devreye giriyor. Ata Caddesi’nin girişinde metronun çıktığı yerde, metro bittiğinde Büyükşehir oraya çok büyük bir yeraltı otoparkı yapıyor. Bu da şehir içi trafiği rahatlatacak diye düşünüyorum. Ben seçim döneminde bir söz vermiştim, Ata Caddesinde bir yerimiz var, oraya da katlı otopark yapacağım, bu tür çalışmalar trafikle ilgili sıkıntıları bir nebze olsun rahatlatacak. Dediğim gibi bu aslında Türkiye’nin sorunu, nüfus artıyor, göç artıyor, arabaların sayısı her geçen gün artıyor bunlar büyük bir sorun ama metronun, raylı sistemin bu soruna çözüm getireceğine inanıyorum.

Siz de geçtiğimiz günlerde yer altına inip çalışmaları izlemiştiniz, çalışmalar ne durumda?
Evet, Tunç Başkanla birlikte girmiştik. Çok hızlı gidiyor çalışmalar son sistemle yapılıyor, kirpi var, ben de onu ilk defa gördüm. Günde 2 metre gibi bir mesafeyi çok hızlı bir şekilde deliyor, çok hızlı yol alıyor. 2 sene içinde bitirmeyi planlıyorlar. 2 istasyon bağlandı Fahrettin Altay, Balpa ile Koçtaş bitti, son sistemi kullanıyorlar. O yüzden çok çabuk biteceğine eminim.

İnciraltı bölgesi dersek, planlanması ve imar durumuyla ilgili sorunlar devam ediyor. Bölgede arsası olanlar çözüm bekliyor, Bakanlık planlama yapacak ama ilçe belediye olarak ne düşünüyorsunuz, İnciraltı hakkında düşünceleriniz neler?
Ben bir müjde daha vereyim, Dokuz Eylül’ün karşı alanı, orası da yaklaşık hemen hemen 30 – 40 yıldır çözülemeyen bir alandı. Oranın çözümü yapıldı, imar planları geçti ve tapularını aldılar. Umarım İnciraltı ve Bahçelerarası için de kısa zamanda bir müjde verebilirim. Biz belediyesi olarak oranın bir an önce çözülmesini istiyoruz, çünkü insanlar 30 – 40 yıldır çok mağdurlar. Artık şehrin göbeğinde denize bu kadar yakın bir yerde, suyun olmadığı bir yerde tarım yapmak mümkün değil. Yani oralar artık tarım yapılacak alanlar değil. Çıkan su bor içeriyor, sulama konusunda çok da yeterli değil, suyun niteliği bakımından. Bir an önce planlamaların yapılarak, insanların mağduriyeti giderilmeli, 40 yıl az bir süre değil. Biz belediyesi olarak çalışmayı başlattık, büyükşehir belediyesi de aynı şekilde bu sorunun çözülmesi gerektiğine inanıyor, birlikte çalışıyoruz. Tabi ki sadece bizim istememiz yetmiyor, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı’nın da onayı gerekiyor. Yani 4 kurumun ortak bir çözüm üretmesi gerekiyor ama biz çözüm için belediyesi olarak ve İzmir Büyükşehir Belediyesi de gereken neyse tüm desteği veriyoruz.

Peki Dokuz Eylül Üniversitesi karşı alanı için müjdeyi vermişken, bölge ne olarak kullanılacak, imar planlaması nasıl oldu?
Orada konut yok, konut alanı değil çünkü orası jeotermal kurma havzası o yüzden konut alanı olarak açılmadı. Turizm, sağlık ve eğitim alanı olarak açıldı. Mithatpaşa’nın ön yüzü ticaret alanı, dükkanlar olacak ama onun arkasında kalan yerler sağlık, eğitim ve turizm alanı olarak planlandı. Körfez Tüp Projesi dersek, Balçova – Çiğli arasında yapılacaktı ama şimdi bir gelişme yok, projeyle ilgili ne düşünüyorsunuz, sizce Körfez Tüp Geçit Projesi yapılmalı mı, odalar da dava açtı. Belediyelerin de itirazı olmuştu. Deniz ulaşımının artırılması, limanların artırılmasıyla bence daha kısa bir sürede çözülebilecek bir sorun, çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum ama deniz seferleri ve limanlarının artırılması belki Narlıdere – Güzelbahçe tarafına seferlerin yapılmasıyla ulaşım çok daha fazla rahatlayabilir diye düşünüyorum.

İzmir Ekonomi Üniversitesiyle önceki dönemlerde işbirliği daha iyiydi, şimdi bir durgunluk var, üniversite belediye işbirliği nasıl gidiyor, yapılan yeni tıp fakültesi inşaatı da yarım kaldı, yönetim sizinle diyalog kuruyor mu?
Tıp fakültesiyle ilgili, onların kendi iç meseleleri yani bizimle, belediyeyle alakalı bir mesele değil. Biz ilçemizdeki her kurum ve kuruluşla iyi diyalog içinde çalışmaya çalışıyoruz. Çünkü onlar farklı bir yönde hizmet veriyorlar işte bunun içinde emniyeti olsun, kaymakamlığı, yerel yönetimi olsun ilçemizde bulunan her türlü kurumla iyi diyaloglar içinde olmaya gayret ediyoruz. Sonuçta hepimiz Balçova için hizmet veriyoruz. Kaldı ki üniversitenin bizim ilçe sınırlarımız içinde olması bizim için çok büyük bir avantaj. Biz her konuda da üniversiteye gerekli desteği vermeye çalışıyoruz. Üniversitenin o şehre kattığı çok şey var, sonuçta biz yaşlı bir kentiz, nüfusumuzun yaş ortalamasına baktığınızda bunu görüyorsunuz. Üniversite ise bu şehre dinamizm getiriyor, ilçenin ticari alanda kalkınmasına vesile oluyor. Biz her kuruma destek veriyoruz, camiler bile burada yardım toplamaz, biz destek veririz. Emniyet mesela, biz 270 kamera koyduk bu ilçeye, çünkü bir dönem inanılmaz hırsızlık,  gasp, okul önlerinde önlem alınması gereken olaylar vardı. Biz küçücük bir ilçeyiz, 80 bin nüfusumuz var, bu ilçe 270 kamerayla izleniyor. Belediye olarak biz yaptık ve emniyete teslim ettik. Şimdi parklarda, okulların her tarafında, kalabalık alanlarda kameralarımız var, şu anda Balçova’da 400 küsurlarda kameramız bulunmaktadır. Bunun yanı sıra okul güçlendiren tek belediye biziz, 2005 yılındaki depremden sonra ilk güçlendirmeyi yapan belediyeyiz. Yani biz ayrım yapmıyoruz, o onun, bu bunun görevidir demiyor, herkese destek oluyoruz.

Balçova arsa mağdurları ile ilgili çalışmalar ne durumda, belediye ile Bakanlık mutabık kalmıştı en son?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile belediyesi olarak biz ve Büyükşehir ortaklaşa bir plan yapıyoruz şu anda… Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ben ilk seçildiğimde bir heyet geldi, onlara yerleri gösterdik. Mutabakatı yani ortak aklı oluşturabilirsek bu iş çözülecek. Planları Büyükşehir ile birlikte yapıp ardından Bakanlığa sunacağız. Eğer herhangi bir problem çıkmazsa onu da bu dönem bitirmeye niyetliyiz. Elinde belgesi olan yaklaşık 2 bin mağdur vatandaş var bir de bir o kadar daha belgesi olmayan mağdur vatandaşımız var. Bu sorunda yine 30 – 40 yıllık bir sorun, Balçova’nın zaten en büyük problemi imarla ilgili. Her yerimiz tıkalı yani İnciraltı – Bahçelievler, arsa mağdurları var, Dokuz Eylül’ün karşısı vardı, en büyük sorunumuz o aslında, orayı çözdük bu arsa mağdurlarını da çözebilirsek diye çalışıyoruz. Arkadaşlarım çok yoğun bir çalışma içerisinde, yine üçlü saç ayağı…

Balçova Belediyesi ilk kız öğrenci yurdunu yapan belediye buna ilaveten öğrencilere burs, laptop dağıtımı… Eğitime bakış açınız nedir?
Değişimi istiyorsanız, bu eğitimle mümkün, maalesef son yıllarda eğitimle o kadar çok oynanıyor ki her sene müfredat, eğitim sistemi değişiyor. Sürekli değişen bir eğitim sistemi var, eğitim sisteminizi güçlendirmezseniz değişimi ve gelişimi sağlayamazsınız. Biz eğitime çok önem veriyoruz. İzmir’de Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi var, biz bir üniversite şehriyiz. Öğrenci kapasitesiyle yurt kapasitesini karşılaştıracak olursanız çok büyük bir açık var. Bu açığı biz burada gördük ve belediye olarak özellikle kızlara da pozitif ayrımcılık yaparak 385 kapasiteli kız öğrenci yurdu yaptık. Otel standartlarında bir yurt, daha sonra belediyenin işletmesine izin verilmedi, biz de Türk Eğitim Vakfı ile birlikte protokol yaparak, işletimini vakfa verdik. Tabi ki biz de hala içindeyiz, Mehmet Ali Bey’in yaptığı en güzel işlerden biri de bu yurdumuz, önünden her geçtiğinde büyük bir gururla bakıyor oraya. Anadolu’dan gelen pek çok kızımız bu yurtta kalarak eğitimine devam edebiliyor. Düşünün Anadolu’dan buraya üniversiteyi kazanıp gelmişsiniz ama yatacak yeriniz yok. Siz birkaç kız öğrencinin elinden tutmuşsanız bu herhalde en büyük mutluluk. Biz geçen sene şöyle bir şey yaşadık, Karadeniz’in bir köyünden bir kız çocuğumuz, ailesinin de ekonomik durumu yeterli değil, yurt çıkmamış. Biri bize ulaştı, ‘bu kızımız için ne yapabiliriz?’ diye, eğer barınacak bir yer bulamazsa okumayacak. Yaz aylarıydı, kurslarımızın olmadığı dönemdi, ailesi ile birlikte 1 ay semt evimizde kaldı. Sonra yaptığımız yurtta bir kişilik yer açıldı ve kızımızı oraya aldık. Akabinde kendisi bir burs kazandı, yurt müdürü aradı ve ‘kızımız gerçekten çok başarılı, biz de ona burs vereceğiz’ dedi. Bunlar, bunları duymak çok güzel, bir kız çocuğunun hayatına dokunabilmek. Bu sadece tek bir örnek… Bunun gibi pek çok örnek var, bu yüzden ne kadar çok yurt yapıp, Anadolu’dan gelen çocukların elinden tutabilirsek o kadar güzel. Şu an Dokuz Eylül Üniversitesi tıp, sağlık ve güzel sanatlar bize bağlı, biz yaklaşık 10 yıldır oralardaki öğrencilerin öğlen yemek bedellerini ödüyoruz, yani durumlarına bakıyoruz ve öğlen yemeği katkısı koyuyoruz. Yine İnciraltı yurttan Dokuz Eylül’e sabah – öğle – akşam servis desteği veriyoruz. Ev tutan öğrencilerimiz artık biliyorlar, üniversiteler arasında her şey çok çabuk yayılıyor. Birkaç sene evvel semt evlerinden destek alan öğrenciler yeni gelenlere söylüyorlar, halı, perde, çatal, tabak neyiniz yoksa, gelen öğrencilerin hemen hemen hepsi semt evlerine geliyorlar biz onlara beyaz eşyadan tutun ihtiyaçlarına göre eşya desteği veriyoruz. Tıp fakültesinde okuyan kız öğrencilerimize ev tuttuk, eşya desteği verdik. Özellikle lise son öğrencilerine, üniversiteye hazırlık konusunda dershane desteği veriyoruz, ilkokul, ortaokul, lise kıyafet ve kırtasiye desteği veriyoruz. Bunların da her geçen gün ekonomik krizden dolayı sayısı artıyor ki burası Balçova…

Son olarak kongreye değinelim. Eşiniz başkan olmamasına rağmen çok iyi bir oyla delege oldu, ilçe başkanı da oldu, eski ilçe başkanı yönetime girdi, en yüksek oyu aldı. Balçova örgütü açısından bu nasıl bir duygu?
Güzel örgütlenmişseniz başarı da devamında geliyor. Biz güzel örgütlendik, herkese dokunduk bunun da neticesi bu oldu. Balçova’da siyaset farklı, biz herkesi kucaklıyoruz. Birleştirmeden yanayız ve güçlü olmak istiyorsanız, örgütlü olmalısınız, biz bunu başardık. Sadece Balçova  da değil tüm İzmir’de bunu başardık, bunun neticesi diye düşünüyorum. Kongre demokrasi şöleni şeklinde geçti. Deniz Başkan iyi bir il başkanıydı, 2’inci kez seçildi, ben çok başarılı olacağına inanıyorum. İzmir’e ve tüm Türkiye’ye de hayırlı olsun. Biz bir an önce seçimleri bitirip, iktidara yürümek istiyoruz, bundan sonraki çalışmalarımız iktidar için olacak.