Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına verdiği değer ve bunu gösteren en önemli adım olan Medeni Kanunu’nun hazırlanışının irdelendiği toplantıya İKKB bünyesinde bulunan kadın örgütleri temsilcileri ile TKB şube temsilcileri ve üyeleri katıldı.
Toplantının açılışında bir konuşma yapan İKKB Yönetim Kurulu Başkanı Huriye Serter, TKB başkan ve temsilcilerinin katılımından dolayı büyük keyif duyduklarını söyledi. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına her zaman büyük değer verdiğini ve bunu sözde bırakmadığını vurgulayan Serter, “Demokrasinin ilk adımı, laik hukukun simgesi Medeni Kanun, tam 95 yıl önce 17 şubat 1926 tarihinde kabul edildi. 95 yıl önce kadınlar bu kanun ile evlenme, boşanma, miras gibi haklarda erkeklerle eşit konuma geldi” dedi. Günümüze bakıldığında 95 yıl içinde kadının elde ettiği birey olma hakkının elinden alınıp, toplumsal, kültürel, siyasal gelişmelerin dışında bırakıldığını söyleyen Serter, “Bir Kadın Bakanlığı vardı, 2011 yılında kapatıldı. ‘Kadının yeri evidir, en önemli kariyeri de anneliktir’ söylemi ile kadını eve hapsetmeye çalışanlara, kadını 95 yıl öncesine geri götürmeye çalışan anlayışa karşı çıkıyoruz. Herkesi kadın erkek eşitliğine bir demokrasi meselesi olarak sahip çıkmaya çağırıyoruz. Kazanımlarımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

“LAİK HUKUK KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GARANTİSİDİR”
Türk Kadınlar Birliği (TKB) Genel Başkanı Sema Kendirci Uğurman ise yaptığı konuşmada laik hukuk vurgusu yaptı. Kadın haklarının temelinin laikliğe dayandığını söyleyen Uğurman, “Laik hukuk olmazsa hiçbir kadın mücadelesini nihayete erdiremeyiz. Bu mücadelemize ilham veren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e teşekkürlerimizi, minnetlerimizi dile getiriyoruz, bu vesile ile tekrar Atamızı anmış oluyoruz” dedi.
1924 yılında kurulan TKB’nin bu konuda aldığı ilhama, laiklik mücadelesine ve en önemlisi cumhuriyetin açtığı eşitlik mücadelesine değinen Uğurman, “O zaman eşit işe eşit ücret sloganı ilk sloganımız olmuştu. Medeni Kanun’un hazırlandığı dönemde TKB bünyesindeki bu kadınlar bir komisyon kurdular ve o güne kadar yürürlükte olan Aile kararnamesinin üstünde Türk Medeni Kanunu’na nasıl katkıda bulunabiliriz diyerek bir rapor hazırlayıp TBMM’ye teslim ettiler. O tarihte Cumhuriyet’in kendilerine verdiği ilhamla bir kadının birey olarak kabulünün ne anlama geleceğini bu raporda açıkladılar, ve Medeni Kanun’a katkı sundular” diye konuştu.
Türk Kadınlar Birliği’nin 1970’li yıllarda Türk Medeni Kanunu’nda çağdaş gelişmelere uygun olarak değiştirilmesi gereken hükümleri gündeme getirdiğini söyleyen Uğurman, “Kadının çalışmasının kocanın iznine bağlı olmasının çağdışı kaldığını belirttik ve bunun kaldırılması mücadelesini verdik. Kadının soyadı olarak kocasının soyadını alması esastı, kızlık soyadlarını da kullanma hakkı mücadelesi verdik. Kendisi için hayati değer taşıyan bu kanunu kadınlar olarak hiçbir zaman elimizden bırakmadık ve canlı kalması için mücadele ettik ve etmeye devam ediyoruz” dedi. 2002 yılında Türk Medeni Kanunu’nda bu değişiklikleri yaptırarak çağdaş hükümlere kavuşabildiklerini söyleyen Uğurman, “Uzun mücadele sonunda bu değişiklikleri Türk kadınlarına kazandırdık. Yarın yeni çağdaş düzene uyum gerektirdiğinde bunun mücadelesini de yine vereceğiz” dedi. 

 “TÜRK KADINI HER HAKKI KENDİSİ HAK ETTİ”
21 Atatürk temalı kitabı ve aynı temada 25 belgeseli bulunan Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel ise yaptığı sunumda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve Türk kadınına yönelik çalışmalarını anlattı. Türk kadının özellikle Kurtuluş Savaşı’nda sırtında çocuğuyla top mermisi taşıdığını söyleyen Gürel, “Kadınlarımız ayaklarında ayakkabı olmadan erkeklerle beraber mühimmat taşımış, atölyelerde mermi yapmış, her anlamda o mücadelenin içinde yer almıştır. Bu anlamda erkeklerle eşitlik haklarını son derece hak etmişlerdir” dedi.
Kurtuluş Savaşı’nda öne çıkan kadın karakterleri tek tek anlatan Gürel, “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Medeni Kanunu’nun ilanından önce 1910’lu yıllarda bu konuda çalışmaları, sözleri tutumları var. Bugünden yarına alınmış bir karar değil, ilmek ilmek işlenmiş bir mücadele ve düşüncenin sonucudur Türk Medeni Kanunu” diye konuştu.