Latife Hanım Köşkü Anı Evi Özel Müzesi’nde gerçekleşen söyleşide Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, tiyatro yönetmeni - oyun yazarı Haluk Işık ve Karşıyakalı tarihçi - şair - köşe yazarı Yaşar Aksoy konuşmacı olarak yer aldı. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlere verdiği önem, Cumhuriyet değerleri ve bu değerlerin genç nesile aktarılışı gibi konuların konuşulduğu söyleşi, Karşıyakalılardan yoğun ilgi gördü. 

YAZGININ DEĞİŞTİĞİ TARİH
Açılış konuşmasını yapan Haluk Işık, “Bundan 103 yıl önce 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü bir gemi yola çıktı ve dünyanın, ülkenin ve insanlığın yazgısını değiştirdi. Biz tarihsel bir dönemi yaşayan, paylaşan insanlarız. 9 Eylül’ün 100. yılını yaşıyoruz, önümüzdeki yıl da göz bebeğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutlayacağız. Böylesi bir tarihsel dönemde bizim neredeyse ön sözümüz ve Atatürk’ümüzün kendine doğum günü olarak seçtiği 19 Mayıs’ı, Atatürk’ü anlatmayı, elbette bir görev olarak kabul ediyoruz. Böylesine günler, aynı zaman onlara yakışmayı da, duruşumuzla, insanlığımızla anımsamamız gereken özel günlerdir” ifadelerini kullandı.  

YURTSEVERLİK RUHU
Karşıyaka Belediye Başkanı  Dr. Cemil Tugay, 19 Mayıs’ın gençliğe armağan edilmesinin anlamına dair düşüncelerini şöyle anlattı: “Yarın 19 Mayıs, bizim bayramımız. Bizi en fazla duygulandıran bayramlardan birisi, çünkü Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç noktası olduğuna inandığımız Atatürk’ün Samsun’a ayak basışının 103. yıl dönümünü kutlayacağız. Atatürk bu özel günlere farklı farklı anlamlar yüklemiş, bunlar içerisinde 19 Mayıs’ı gençler için bir bayram olarak ilan etmeyi uygun görmüş. Bu, tabii ki gençlere duyduğu güvenin, Türkiye’nin sağlıklı bir Cumhuriyet ve onurlu bir ülke olarak devamı yolunda bıraktığı mirasın bir ifadesidir. Burada bizi izleyen herkes genç. Gençlik asla yaş almışlıkla değil, içinde taşıdığı ruhla var olan bir şeydir. O anlamda ben aslında Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkan ruhun genç kalması olarak bu günü ifade etmek istediğini düşünüyorum. Çünkü yurtseverlik gerçekten o genç ruha sahip olmaktır. Ülkesi için hiçbir zaman ölmeyecek, mücadeleyi bırakmayacak şekilde genç kalma konusunda kararlı durmaktır. Bu anlamlarla biraz gençlik bayramı olarak ilan ettiğini düşünüyorum, aynı zamanda gençlerin Cumhuriyet’e inanması, Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının yapmış olduğu mücadele sırasındaki duygularını anlaması, ülkemizin bağımsızlığı konusunda kararlı durmaları, bize yönelik her türlü emperyalist amaca karşı birliğimizi, bütünlüğümüzü koruma yolunda kararlı ve dik durması, Türk milletini nereye giderse gitsin dünyanın her yerinde onurla temsil etmesi açısından görevlendirdiğini ve önemli gördüğünü düşünüyorum. Bu bayram gençlere o günleri hatırlatan bir bayramdır.” 

Başkan Tugay, “Gençler bir ülkeyi nasıl hak eder?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “Kendi gençliğini eğitimiyle, ona sağladığı iyi bir gelecekle, istihdam olanaklarıyla donatacak şekilde iyi yönetilmiş bir ülke, gençliğini hak eder. Gençlik de kendinden önceki nesillerin sahip olduğu o yurtseverlik duygusunu aynı şekilde koruyarak bence ülkesini hak eder. Gençlerin tarihinden bugününe kadarki dönemle ilgili olarak kendi ülkesinin vermiş olduğu o mücadelenin sahip olduğu kahramanlara inanması, ülkesini sevme duygusunu hissederek bugün de kendisine görevler düştüğünü anlaması gerekiyor. Gençler bu şekilde düşündüğü ve hissettiği zaman ülkesini hak etmiş olur. Bugün bizi en çok yaralayan şey, ülkesine inanmayan, fırsatını bulduğunda Türkiye’yi terk etmeyi düşünen kocaman bir genç kitlenin olmasıdır. Özellikle gençlerimize, aslında dünyada Türkiye’den daha güzel bir ülke olmadığını, buradan daha fazla hiçbir yerde mutlu olamayacaklarını anlatmamız gerekiyor. Ben bana verilen bu görev boyunca bu duygu ile çalıştım, bundan sonraki dönemde de bu duygu ile çalışacağım. Gördüğüm her yerde gençlere bunu söylüyorum. Yurt dışında çalıştım, orada kalmam teklif edildi ama reddettim, geri döndüm. Bir tek gün bile bu ülkeyle ilgili bu duyduğum gururdan vazgeçmedim; ülkemle, milletimle, Atatürk’ümüz ile gurur duydum.”

Karşıyakalı tarihçi, şair ve köşe yazarı Yaşar Aksoy ise konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Kurtuluş Savaşı öyle bir devrimci eylem ki, Mustafa Kemal’in ne zorluklar altında 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktığını anlatan Nutuk’ta kendi ifadeleri var. Vahdettin’in yurt dışına gönderildikten sonra Amerikan Başkanı Wilson’a yazdığı bir mektup var. Bu mektupta diyor ki; “Ülkemden beni kovdular, saltanatın ve hilafetin tek temsilcisi olarak sizin önünüzde eğiliyorum, Amerika benim başımın tacıdır, bu hain ve şer Türkiye’deki devlete el koyan güçler; kavmi, ırkı, dini belli olmayan bir çeteler topluluğudur.” Yani anti-emperyalist Kurtuluş Savaşı, tabii ki emperyalizme karşı savaşırken, hilafet ordularına karşı da savaştı. Bu hilafet ordusuna Anadolu Müslümanları neden katılmadı? Bu çok önemli. Hakiki Müslümanlar İstiklal Ordusu’na katıldılar, hilafet ordusuna katılmadılar. Ali Rıza Bodur’un Kurtuluş Savaşı’nda Uşak Müftüsü olan dedesinin göğüsünde İstiklal Madalyası var. Çünkü Milli Mücadele’ye katılmış, hizmet vermiştir. Onun torunu da CHP’den milletvekili olmuştur. Atilla İlhan’ın bir sözü vardır: “O minareler var ya o minareler, ezanları Anadolu içlerine yayarak İstiklal heyecanını ateşlemiştir.” Hem Mustafa Kemal’in askeri birlikleri hem de ezanların verdiği manevi güç “Allah, Allah” diye saldıran kahraman Büyük Taarruz askerlerine güç ve iman vermiştir, bunu unutmayın. Emperyalizm daima dini kullanarak karşımıza çıkacaktır, bölmeye çalışacaktır. Fırkalara, mezheplere, çeşitli gruplara bölerek, her türlü hainliği de yapacaktır. Ama inanın İstiklal Ordusu’nda hakiki Müslüman, hakiki devrimcinin yanındadır. Cumhuriyet, dine karşı, dindarlara karşı değil, dini istismar eden ağır bir sömürücü zümreye karşı yapılmıştır. Mustafa Kemal, devrimin başında Cumhuriyet’i ilan edip, saltanat ve hilafeti ilga etmekle 1000 yıl öteden Anadolu’yu gören bir kurtarıcı önder olarak ferasetini ve belagatini ispat etmiştir.”