RÖPORTAJ: Halime ERDOĞAN- İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Funda Barlık Obuz, Gündeme Bakış’a tüm dünyada paniğe neden olan korona virüsü hakkında korunma yöntemlerini anlattı

Sizi tanımakla başlayalım. Ayrıca İzmir Tabip Odası olarak yaptığınız çalışmaları dinleyebilir miyiz?
Dokuz Eylül Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesiyim. İzmir Tabip Odası’nda 2014 – 2016 yılları arasında Onur Kurulu üyeliği, 2016-2018 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeliğinde bulundum. Nisan 2018’den bu yana İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürmekteyim. Bizler bir yandan hekimlerin özlük haklarını, mesleki etik değerleri korumaya ve geliştirmeyeçalışırken diğer yandan da toplumun sağlık hakkı için mücadeleediyoruz.Türk Tabileri Birliği 6023 sayılı yasa ile kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. Yasada bize verilen görevlerinden biri de halkın sağlık hakkını korumaktır.Sağlık derken şunun altını çizmeliyim, sağlık sadece kişilerin fiziksel sağlığı demek değildir. Sağlık bir bütündür, fiziksel, ruhsal ve sosyal bir iyilik halidir. Toplumdaki pek çok şey sağlığı etkilemektedir. Bizler de toplumun bu konularda bilinçlenmesi, toplumun sağlığını bozan etkenlerin giderilmesi için çalışmalar yürütüyoruz.

İzmir sağlıkta gelişim ve bilinç hususunda nerede?
Son dönemde ‘’sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme’’ sözleriyle çok karşılaşıyoruz. Bunlar aslında daha çok neoliberal bir söylemi barındırıyor. Sadece fiziksel sağlıktan bahsetmiyoruz, ruhsal ve toplumsal sağlıktan da söz etmemiz gerekiyor. Toplum bunun ne kadar farkında? Örneğin çevre faktörleri, yaşadığımız ortam, içtiğimiz su, ürünlerin yetiştiği toprak, soluduğumuz hava bunların hepsi sağlığı etkileyen faktörlerdir. Bizler İzmir Tabip Odası olarak çevre sağlığı ile çok yakından ilgileniyoruz. Bu konuda kurulmuş bir komisyonumuz var. Ege Bölgesi’nde çok aktif çalışmalarda bulunuyor. Aliağa’daki termik santralden, Bergama’daki altın madenine, Kaz Dağları’na varana kadar çalışmalar yapıyoruz.

İzmir’i hava kirliliği açısından değerlendirdiğimizde nasıl? Aliağa’da hava ölçümü yapılıyor mu, ölçüm cihazı olmadığı söyleniyor.
İzmir’in hava kirliliği durumunu orta derecede olarak değerlendirebiliriz. Aliağa’da hava ölçüm cihazı yok, hava kalitesi ölçümü yapılsa da çok uzun süredir yayınlanmıyor. Ne kadar partikül var, ne kadar hava kirliliği var, bu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından açıklanmıyor. Açıklanmaması da önemli bir problem, biz havanın kirli olduğunu biliyoruz ama ölçüm olmadığı için kantitatif bir değer yok elimizde.

Aliağa’da kanser vakalarının daha sık görüldüğüne dair resmi bir veri var mı?
Resmi bir veri yok. Ancak daha sık görüldüğünü söyleyebiliriz. Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir veri alınmıyor, eskiyi ve yeniyi karşılaştıran sağlıklı istatistik yok. Gözlem düzeyinde zaten belli yerler var. Bergama’da altın madeninin olduğu yer, Aliağa’da termik santralin atıklarının olduğu bölgelerin çoğu yerleşim yeri değil, terk edilmiş durumda. Ancak terk edemeyecek kadar yaşlı kişiler orada yaşamaya devam ediyor.

Korona Virüs paniği tüm dünyayı sarmış durumda. Türkiye ne durumda, ne tür önlemler alınıyor?
Şu ana kadar Türkiye’de bildirilmiş korona virüs enfeksiyonu olgusu yok. Fakat tüm komşularımızda Ermenistan, İran, Yunanistan’da çıktığı biliniyor. Özellikle İtalya, Çin’den sonra en çok ölümün görüldüğü ikinci ülke. Yapılan testler sonucunda çıkan bir vaka yok henüz Türkiye’de. Bu da biz sağlık çalışanlarına, hekimlere şaşırtıcı geliyor.

Önlem olarak neler yapılmalı?
Bunlar hem toplumun genelinde hem de bireysel olarak uygulanacak önlemler olarak ayrılıyor. Bireysel bazda alınacak önlemlerden en önemlisi hastalanan kişilerin izolasyonu. Hastalanan kişilerin kesinlikle toplu taşıma araçlarıyla seyahat etmemesi gerekiyor. Toplu taşıma araçlarında yüzey temizliğine önem verilmesini tavsiye ediyoruz. Ellerin yıkanması bireysel korunma için çok önemlidir. Eller 20-30 saniyeden az olmamak kaydıyla yıkanmalı, yıkanamadığında dezenfektan solüsyon veya jeller kullanılabilir. Bu dönemde el sıkışmadan da vazgeçmek iyi olur.Kirli ellerle ağız, burun ve göze temas edilmemelidir. Maskeyi sadece hastalığı olanlar için öneriyoruz. Özel olarak sağlık çalışanları, hastalara bakanlar ve hasta yakınları tarafından takılması gerekiyor. Bir ara toplumda ‘N95 maske tükendi’ deniliyordu. Bu maskeler ancak hastalara özel işlemler sırasında sağlık çalışanları için önerilen maskelerdir. Toplumun geneline önerilmesi gibi bir durum yoktur. Sağlıklı vatandaşların maske kullanmasına gerek yok.

Toplu taşıma araçlarını kullananların özel olarak alabileceği tedbirler var mı?
Tutulan metal yüzeylerde virüs kalabiliyor. Damlacık yoluyla bulaştığını biliyoruz ve havada bir süre asılı kalabiliyor. Toplu taşımadan sonra mutlaka eller yıkanmalı, gerekirse üst değiştirilmeli. Burada asıl olan önlem ise hastaların toplu taşıma araçlarını kullanmamasıdır. Eğer kullanacaklarsa da mutlaka maske takmaları gerekir.

Evlerimizde önlem olarak ne yapmalıyız?
Bizler mevsimin başında mevsimsel grip vakalarında artış olduğunda da benzer şeyleri söylemiştik. Solunum yolu enfeksiyonlarından korunmanın en iyi yolu iyi beslenmek, bol sıvı tüketmek ve düzenli egzersiz yapmaktır. İyi beslenme belli bir oranda protein almak, tüm besinlerden eşit oranda tüketmektir.Yazılı ve görsel medyada kimi zaman karşılaştığımız, bazı besinleri daha fazla almak iyi beslenmek değildir. Yeterli bir uyku da vücut direncini artırır. Mevsimsel grip için aşı tavsiye ediyorduk ama korona virüs için geliştirilmiş bir aşı şu ana kadar bulunmamaktadır. Bu nedenle kendimizi korumak, bireysel korunma önlemlerini almak en doğrusu olur. Hükümetlerin, sağlık yöneticilerinin yapması gereken ise bu olgular çıktığında toplumdan gizlememek, açık olmaktır. Gerekli önlemleri en kısa sürede almaktır. Burada en önemli olan sağlık çalışanlarının sağlığını korumaktır. Çin’de yeni korona virüsünün ilk bulan hekim yaşamını yitirdi biliyorsunuz. Ardından başka hekimlerin de vefat ettiğini biliyoruz. Böyle durumlarda sağlık çalışanları özel koruma gerektiren bir durumda oluyorlar.

Peki, biz bu dönemlerde koruyucu olarak vitamin kullanmalı mıyız?
Öyle bir şey önerilmiyor. İyi beslenme, iyi uyku, hijyene önem vermek öneriliyor.

İzmir Şehir Hastanesi kısa bir süre sonra hizmete açılacak, İzmir’e ne katacak, sizce gerekli miydi?
İzmir Şehir Hastanesi Bayraklı sırtlarında açılıyor. Bayraklı ve Bornova’nın kesiştiği bir noktada ve şehrin oldukça dışında yer alıyor. Şehre, birçok merkeze bu kadar uzak olması iyi bir şey değil. Oraya hem hastaların hem de çalışanların ulaşımı çok zor olacak. İcap nöbeti tutmak mümkün değil, İzmir’in bir köşesinden oraya hızlıca gelmek de pek mümkün değil. Çok büyük boyutta olması (toplamda 2060 yatak kapasiteli) pek çok hastanenin kapatılacağını ya da birçok hastanenin bazı bölümlerinin kapatılacağı öngörüsünü doğuruyor bizlerde. Bunlar Bozyaka, Tepecik gibi hastaneler olacak büyük ihtimalle. Yine Şehir Hastanelerinde bizim tabip odaları olarak karşı çıktığımız, bunların bir kamu-özel ortaklığı projesi olup yap-kirala-devret modeliyleyapılmasıdır. Şirketlere verilen kamu arazilerinde devletin hastane için ayrıca kira ödemesine karşıyız. Hem bina için hem de hizmet için kira ödenecek. Yaklaşık 25 yıllık bir borçlanma söz konusu olacak. O kadar fazla masrafa gerek yoktu, üstelik bunlar döviz ile ödeniyor. Bir şehir hastanesine ödenecek toplam kira ile belki 20 – 30 hastane yapılabilirdi. İyi çalışan bir hastane için önerilen 600 yatak sayısıdır.

Son olarak söylemek istedikleriniz?
Resmi rakamlara göre günde 51 sağlık çalışanının şiddete uğradığını biliyoruz. Bu nedenle 15 Mart’ta Türkiye’nin her yerinden hekimler, sağlık çalışanları Ankara Tandoğan Meydanı’nda buluşacak. Büyük Beyaz Miting gerçekleştireceğiz. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sağlık çalışanları üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin giderilmesi, sağlıkta şiddetin bir an önce son bulması için taleplerimizi dile getireceğiz. Bu talepler karşılanmadığı durumda da 17 Nisan’da tüm Türkiye’de iş bırakma eylemi gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.