GÜNDEME BAKIŞ- İzmir’de İYİ Parti’nin teşkilatlanmasını son tamamladığı ilçe olan Bayındır’da kongre heyecanı yaşandı. Bayındır Belediye Düğün Salonu’nda gerçekleşen İYİ Parti Bayındır 1. Olağan İlçe Kongresi’nde tek aday olan mevcut İlçe Başkanı Necati Solmaz yeniden başkan oldu.  Divan Başkanlığını İYİ Parti İzmir Teşkilat Başkanı Murat Çakar’ın yaptığı kongre pandemi kuralları çerçevesinde gerçekleşti. Kongreye; İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar, Tire Belediye Başkanı İYİ Partili Salih Atakan Duran, İYİ Partili il yöneticileri, ilçe başkanları ve ilçe yöneticileri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Başkanı Hüseyin Behzat Aydilek ile İYİ Parti üyeleri katıldı.

 ‘MİLLET İTTİFAKI İKTİDARINI BEKLİYORUZ’
İYİ Parti İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar’ın açıklamaların şöyle:
“Bugünü 30 ilçe ve İYİ Parti İzmir İl Teşkilatı olarak kutlu yolculuğumuzun başlangıç günü olarak ilan etmek istiyorum. Bu kutlu yolda, elbette ki sandıklar kurulunca oylar sayılınca sabahın ilk ışıklarıyla Millet İttifakı’nın iktidarının müjdelendiği günü bekliyoruz. Hiçbir gayret ve hiçbir emek mükafatsız kalmayacaktır. İnancımız gereği ve iman edip yola düştüğümüz bu kutlu yolda emeklerimiz, inancımız ve kararlılığımız sonucunda başarmış olacağız.

 ‘2007’YE KADAR AKP’Yİ ELEŞTİRMEDİM AMA…’
2002 yılının 3 Kasım’ında iktidara gelen AKP’nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan henüz daha seçim sathı mahaline girmeden yaptığı ilk toplantıda yüzüğünü çıkarıp ‘Benim tüm sermayem bu’ diyerek yola çıkmıştır. Bu yolculuğun başında da 3 ‘Y’ ile mücadele edeceğini iddia etmiştir. Yani, yolsuzluk-yoksulluk-yasaklar ile mücadele edeceğini iddia ederek milletimizden oy istemiştir. 57’nci Cumhuriyet Hükümeti’nin 2 büyük ekonomik krizi ve aynı şekilde 1999’daki 2 büyük deprem felaketiyle yüzleşmiş ekonomimiz ve siyasal çalkantıyla beraber ülkede sıkıntılı bir süreç başlamıştır. AKP’ye 2007’ Temmuz ayına kadar benim de hiçbir itirazım ya da eleştirim olmamıştır. 22 Temmuz 2007’de yapılan seçimlerle beraber ikinci kez daha güçlenerek milletin desteğini alıp icraatlarına devam eden hükümet, içinden çıktıkları siyasi geleneğin yani Refah Partisi’nin ‘milli görüş’ düşüncesinden ayrıldığını ifade etmiştir. Milletin desteğini almış, henüz ajandasındaki pek de hissettirmemekle beraber hükümet için lazım olan bürokrasiye yol arkadaşlığı yaptıkları FETÖ Terör Örgütü mensuplarını önce emniyete sonra yargıya sonra da devletin tüm kurum ve kuruluşlarında görevlendirdiler. Bu yolculuğun birinci ve en önemlisi de 2010 yılında vesayeti ortadan kaldıracaklarını, refahı sağlayacakları iddia ettikleri bir değişikliği meclise getirerek referanduma gittiler, bu değişiklik kabul edilmiş oldu. İşte tüm mesele bu tarihten sonra anlaşılmaya başlandı. Meğer bu arkadaşların Cumhuriyet’in temel değerleriyle hatta Cumhuriyet’i kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarıyla bir hesabı varmış. Çünkü bu ülkede gerçekten sıkıntı olan belli bir kesimin günlük rahatlıkla takabildiği ancak resmi makamlarda sıkıntı olduğu başörtüsü meselesini inkar etmiyoruz, parlamentodaki oylarla yerini bulmuş olan bir işti. Buraya kimsenin itirazı yok, burada kimsenin bir çekincesi yok ama kurulan vakıflar dernekler marifetiyle kamuoyunun kaynakları buralara aktarılmaya başlandı.

‘FETÖ’YE İLK ÇATIŞMALARI…’
FETÖ Terör Örgütü ile ilk çatışma alanları işin ucu kendilerine dokunduğu gün ortaya çıktı, yani 2012 yılında o dönem MİT’in başındaki Hakan Fidan’ın sorguya alınmak istemesiyle başladı. Arkasından yarın öbür gün ne olduğu belli olacak olan 17-25 vakası yaşandı. Ardından halk oyuyla cumhurbaşkanlığı seçimi yapılsın diye yapılan referandumla cumhurbaşkanı seçildi. Tarihte ilk defa parti genel başkanı, genel başkanlığından ayrılarak cumhurbaşkanlığı yapmıyordu. 2014 yılının 10 Ağustos’unda cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan partisinin genel başkanı ve başbakanı gölgede bırakarak tüm icraatları direktifleri kendisi veren bir cumhurbaşkanı modeliyle bizi karşı karşıya bıraktı. O dönemde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, ‘Burada fiili bir durum var, bunu hukuki bir temel dayandırmanız lazım’ dedi.  Partili cumhurbaşkanlığına yol açılmış oldu. Bu da 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimiydi. İşte o karar alındıktan sonra henüz partisi yok, teşkilatlanmış bir kitlesi yokken Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener tek adamlık rejiminin bu ülkeye uygun bir model olmadığı iddiasıyla 2017 yılında 51 ilde meydan meydan gezerek bu sistemin yanlışlığını anlatarak meydanlarda bu sisteme ‘hayır’ oyu istedi. O referandum gününün ardından da itirazını Yüksek Seçim Kurulu’na yaptı.

‘HİÇBİR İYİ PARTİLİ ALLAH’TAN BAŞKA KİMSEDEN KORKMAZ’
Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere İYİ Parti’nin en ücra noktasındaki üyeden başkanlık divanına kadar hiçbir İYİ Partili Allah’tan başka kimseden korkmuyor, korkmayacaktır! Öngörüsüyle milletimizi uyarmaya çalışan Sayın Genel Başkanımız, bugün dördüncü yılına doğru giden partimizi 25 Ekim 2017’de kurmuş oldu. 2018’de cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçilmesiyle Türkiye’de bir evrilme başladı, bu evrilme yönetimden kaynaklı bir evrilmeydi. Bu evrilme daha sonra çeşitli hastalıklara yol açabilecek, toplumsal sıkıntılara yol açabilecek zeminlere de hazırdı. Bugün sayısı 600’e çıkarılmış parlamentoda Cumhur İttifakı’nın partileri de dahil olmak üzere Cumurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dışında kimsenin söz hakkı yok! Çünkü bir ülkeyi bir hükümet yönetiyorsa o ülkenin bütçesiyle ilgili müzakereler olurdu. Yine oldu ama şunu unutmayın; yapılan oylamada bütçeye yeterli sayıda ret oyu çıksaydı bile cumhurbaşkanının aldığı kararla bütçe tek bir imzayla geçecekti. Yani bu ülkenin kaynakları nereye nasıl harcanıyor bilmiyoruz. ‘Tek sermayem bu yüzük’ diyen Sayın Erdoğan bugün saraylara sığmıyor. 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizde en uzun süre iktidarda kalmış bir parti bugün hem ekonomik hem sosyal hem dış politika anlamında sınıfta kalmaya başladığı andan itibaren geriye dönüp gaz kuyruğu, yağ kuyruğu görüntüleri göstermeye başladılar. Hiçbir siyaset, gerilim ve kutuplaşma üzerinden ilelebet kazanç sağlayamaz.

AKP’nin ve AKP Genel Başkanını uygulaması gerilim politikasıdır. Daha bugün grup toplantısında ülkenin en çok oy alan siyasi partisinin genel başkanına ağır hakaretlerde bulunuyor. Sokakta kavga etseniz söylenmeyecek sözleri söyledi. Ne karaktersizliği ne alçaklığı kaldı. Böyle bir zihniyet olabilir mi! Grup konuşmasının sonunda da vatanın ve milletin bütünlüğüne ihtiyacımız olduğundan bahsediyor. Madem ihtiyacımız var, bu ülkenin insanlarından 15 milyona yakın oy almış bir siyasi partinin genel başkanına bunları söylemeye hakkınız yok. Bir yerde yanlış yapıyorsunuz. Ama halk bugün gerçek gündemi yaşıyor; ekonomik krizi en kılcalına kadar yaşıyor. Halk sağlık derdine düşmüş AKP Genel Başkanı oy derdine düşmüş! O gün o sandık kurulduğundan sizin unuttuğunuz yok saydığınız Türk Milleti sizi aya göndermeyecek sizi evinize gönderecek Sayın Recep Tayyip Erdoğan!”