Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İzmir'den CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na seslenerek, "Cesaretin varsa yüreğin yetiyorsa bugünden tezi yok ya adaylığını açıkla ya da adayını açıkla. Siyaset hem yürek hem samimiyet işidir. Bu soruma cevap vermezsen hem yüreksiz hem samimiyetsizsin demektir. Ürktüğün çekindiğin bir konu varsa çık açıkça söyle. Şayet diyet borcundan dolayı birileri seni tehdit ediyorsa bu ülkenin savcısı, polisi, hakimi var. Onlar gereğini yapacaktır. Şayet meşrebinden birileri sana aba altından sopa gösteriyorsa AK Parti Türkiye'si tüm bu sorunları aşmış bir ülkedir. Bu ülkede kimsenin ötekileştirilmesine izin vermeyiz. Senin de yanında dimdik dururuz. Bay Kemal, hiçbir vatandaşın hayallerine ket vurulmasına izin vermeyiz. Önyargılarla gölgelenmesine rıza göstermeyiz" açıklamasını değerlendirdi. 

"KILIÇDAROĞLU, YÜREKLİCE İKTİDARLA MÜCADELE EDİYOR"
Bakan, "Kemal Kılıçdaroğlu'nun Güneydoğu'da asker ziyaretinde bir fotoğrafı var. Siperin arkasında dimdik duran bir Kemal Kılıçdaroğlu, aynı yerde benzer bir fotoğraf da Sayın Cumhurbaşkanı'nın var. O 2 fotoğrafı toplumun değerlendirmesi lazım. Türkiye'de İŞİD'in terör eylemi planladığı, öldürmeyi planladığı Genel Başkan 1 tane, o da Kemal Kılıçdaroğlu. Adalet Yürüyüşü sırasında saldırı yapacak diye korktu mu, korkmadı. Ankara'dan İstanbul'a yürüdü. PKK'nın terör eylemi düzenlediği ve öldürmeye çalıştığı, hayatına kast ettiği tek bir Genel Başkan var Kemal Kılıçdaroğlu, korktu mu? Korkmadı! Onca tazminat davası açılıyor hakkında korkuyor mu, korkmuyor. Dolayısıyla Sayın Genel Başkanımız gerçekten çok yüreklice iktidarla mücadele ediyor. Herhangi bir şeyden de korkusu yok elbette" dedi. 

"TÜRKİYE'NİN KILIÇDAROĞLU GİBİ BİR LİDERE İHTİYACI VAR"
Bakan, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun öğrencilik hayatı boyunca "En başarılı öğrenci" unvanına sahip olduğunu anlatarak, "Cumhurbaşkanı adaylığına gelince çok net konu; ben Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak Cumhurbaşkanı olması gereken kişinin Kılıçdaroğlu olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü benim gençliğimde, biz üniversite sınavına girdiğimizde siyasal bilgiler fakültesine, hukuk fakültesine girmek için Türkiye'de üniversite sınavına girenler arasında binde 1'lik dilime girmek gerekiyordu. Bunların içinden de kamuya girenler yani mülkiye müfettişi, hesap uzmanı, devlet planlama teşkilatı gibi kurumlara girenler de o binde 1'in binde 1'idir. Türkiye'nin en zeki insanları kamuda çalışırdı geçmişte, liyakate göre seçilirdi, en akıllı çocuklar o sınavlara girerdi, mülakatta AKP vekilinin kartı ya da bir siyasinin kartviziti işe yaramazdı. Türkiye en zeki çocuklarını yurtdışına gönderirdi. Kılıçdaroğlu bunların tamamını kazanmış, Elazığ Ticaret Lisesi'ni birincilikle bitirmiş, tüm yaşamında da hep en başarılı öğrenci olmuş, hesap uzmanı olduktan sonra da devlet Fransa'ya göndermiş eğitim alması için. Oradan da bürokrasinin en tepesine kadar yükselebilmiş, Türkiye'nin en zeki bürokratlarından biriyken siyasete girdi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı oldu. Devlet tecrübesi, politik tecrübesi, siyasi olgunluk hepsi var. Bugün baktığımız noktada 6 siyasi partinin bir araya gelmesindeki rolünü de düşündüğümüzde Türkiye'nin geleceği için farklı siyasi düşüncelerle uzlaşabildiğini, kutuplaşmayı ortadan kaldırabilecek kişi olduğunu, makam, mevki hırsıyla hareket etmediğini görüyoruz. Türkiye'nin böyle bir lidere ihtiyacı var" ifadelerini kullandı. 

"POLİTİK OLARAK DOĞRU ZAMANDA AÇIKLAYACAĞIZ"
Cumhurbaşkanı adayına ittifakın karar vereceğini belirten CHP'li Bakan, "Türkiye'de Cumhuriyet'in 100'üncü yılında Cumhurbaşkanı'nın Kemal Kılıçdaroğlu olması gerektiğini düşünüyorum ben. Ancak biz CHP olarak tek başımıza mı belirleyeceğiz Cumhurbaşkanı adayını, hayır. 6 siyasi parti belirleyecek. Dolayısıyla bunlar, 'Hadi siz adayınızı açıklayın, hadi sen aday ol' falan diyor ya bu iş böyle değil. 6 siyasi parti son noktada bir arada karar verecekler. Onlar da bunu beklemek zorunda. En doğru zaman ne zamansa bizim için politik olarak, o zaman adayımızı açıklarız ve o 6'lı masanın ortak adayı olur. Yani tabiri caizse Cumhurbaşkanının gazıyla, zorlamasıyla CHP ya da demokrasi ittifakı 6 siyasi parti adayını açıklamayacaktır" diye konuştu. 

"ASGARİ ÜCRETLER İNSANLARI KİRA ÖDEYEBİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
Türkiye'nin 4 bir yanında yapılan saha çalışmalarına ilişkin gözlemlerini anlatan Bakan, ülkede derin bir yoksulluğun baş gösterdiğini dile getirerek, "Biz eskiden illeri dolaşmaya giderdik, gittiğimiz illerde esnafı, sanayi odasını, ticaret odasını gezerdik. 10 yıl önce bir esnaf durumundan şikayetçi, diğeri memnun olurdu. Ben bu hafta Elazığ'daydım, hem merkezde hem de ilçelerde çalıştım, 1 esnaf, 1 kişi 'İşim yolunda' demiyor. Bunların hepsi farklı siyasi partilerden, 'Ben MHP'liyim, ben AK Partiliyim, geçmişte AK Parti'ye oy verdim, bir daha asla, elim kırılsın' diyen insanları görüyoruz. İktidarın sokağa çıkacak durumu yok, en son Van'da, Van İl Başkanının görüntüleri medyaya düştü yani insanlar sokakta gezebilecek durumda değil. Gelsinler, Anadolu'nun herhangi bir yerinde AK Partili bir vekil benimle birlikte gezsin, gezemez. Türkiye'de yoksulluk diz boyu, insanlar en temel problemi olan karnını doyurma problemini halledemez noktada. Bırakın barınmayı, karnını doyuramıyor. Şu an asgari ücretle çalışan insanın kirasını ödeyebilmesi mümkün değil. Ciddi bir yoksulluk var, insanların tenceresi kaynamadığında bu durum iktidarın oylarına yanıyor. Tamamen yüzeysel, günübirlik çözümlerle durumu idare etmeye çalışıyorlar ama idare etmeleri mümkün değil" açıklamasında bulundu. 

"AK PARTİ'NİN OYU YÜZDE 27'E DÜŞTÜ"
AK Parti'nin oylarının ciddi oranda eridiğini savunan Bakan, "Son 1 yıldır kamuoyu araştırmalarına baktığımızda istikrarlı bir azalma var, en son Konda'nın yaptığı ankette yüzde 27'lere düştü, daha da düşecek. Bu düşüşte birçok neden var bu nedenlerin en temel 2 tanesi yeni gelen seçmen ve geçmişte AK Parti'ye oy verenler keskin bir dönüş içindeler. Bu ikisini birlikte düşündüğünüzde önümüzdeki seçimlerde iktidar değişikliği gözüküyor" diye konuştu.

"EKONOMİNİN DÜZELMESİ İÇİN DEMOKRASİ GELMELİ"
Bakan, "CHP iktidar olduğu takdirde ekonomi sorununu nasıl çözmeyi planlıyorsunuz" sorusunu da yanıtlayarak, "Türkiye'de ekonominin düzelmesi için demokrasinin gelmesi lazım. Bu çok soyut bir şey gibi düşünülüyor ama aslında soyut değil, demokrasinin gelmesi derken şunu kast ediyoruz; Türkiye'nin her şeyi var, ekonomisinin iyiye gidebilmesi için her türlü koşulu var. Dünyada para var, dünyanın büyük fonları paraları akıtacağı yer arıyorlar, Türkiye'de güneş, deniz, insan gücü var. Türkiye'nin coğrafi konumu çok avantajlı, özellikle pandemi döneminde lokasyonumuz yani coğrafi konumumuzun önemi iyice ortaya çıktı. Çünkü navlun fiyatları inanılmaz arttı. Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasında 40 fitlik bir konteynerin nakliyesi 2 bin 500 dolardı, 12 bin dolarlara çıktı. Türkiye'nin ana ihracatını yaptığı bölgenin Avrupa Birliği olduğu düşünüldüğünde Türkiye için çok büyük avantaj. Hemen burnunun dibinde... Avrupa Birliği de artık Çin'e bağlı kalmak istemiyor. Bunu bir avantaj olarak Türkiye kullanabilir ancak Türkiye'ye yabancı yatırımcı gelmiyor. Türkiye'yi riskli ülke olarak görüyor. Merkez Bankası'nın bağımsız olmadığı, hukukun üstün, yargının bağımsız olmadığı bir yerde dünyadaki hiçbir yatırımcıyı siz ülkenize gelmeye ikna edemezsiniz. Devleti tek kişi yönetiyor, devlet tek kişinin aklıyla yönetiliyor, otoriter devlet görüntüsü var. Bu değiştiğinde yani Türkiye'ye demokrasi geldiğinde, iktidar değişikliği olduğunda, Merkez Bankası bağımsız olduğunda, yargı bağımsız, hukuk üstün olduğunda Türkiye'de hesap verilebilir, şeffaf bir devlet yönetimi olduğunda, rüşvet, yolsuzluk bittiğinde Türkiye ekonomisi şaha kalkar.  Türkiye'nin o potansiyeli var" dedi. 

"DIŞ POLİTİKADA DA KIBLE BELLİ DEĞİL"
CHP'li Murat Bakan açıklamasını şöyle sürdürdü:
Sadece bir iktidar değişikliği bile Türkiye'de borsayı yükseltir, insanların ülkeye olan güvenini artırır ve dış piyasaların da Türkiye'ye olan güvenini artırır. Türkiye'nin dış politikada da kıblesi belli değil. Bazen Emevî Camisinde namaz kılacağız derken yayılmacı bir ülke izlenimi veriyorsunuz, Suriye, Mısır'la aranız kötü, Birleşik Arap Emirliklerini FETÖ'cülere destek veren, darbeye destek veren ülke olarak nitelendiriyorsunuz, sonra iletişim kuruyorsunuz, İsrail'le iletişim kurmaya çalışıyorsunuz, dönüyorsunuz Suudi Arabistan'la yeniden iletişim kurmaya çalışıyorsunuz. Ülkenin onurunu ayaklar altına alıyorsunuz. Kimsenin buna hakkı yok. Türkiye büyük, güçlü ve onurlu bir ülkedir. Biz emperyalizmle 7 düvelde savaşarak bu ülkeyi kurduk. Bu iktidarın o anlamda da karnesi zayıf. Ne zaman ki bir iktidar değişikliği olur, Türkiye'de ekonomi belki 'Şak' diye değişmez ama çok hızlı bir iyileşme sürecine girer.