Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in Gaziemir ve Kültür Park’ı sahra hastanesine çevirme projesinin önemine dikkat çeken CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, “Beni İzmir’den birçok vatandaş arıyor. İnsanlar hasta olursam ölürüm diye korkmuyor da ben hastalanırsam, hastaneye işim düşerse, yatak bulamazsam diye endişe ediyorlar, korkuyorlar. Düşünebiliyor musunuz? İzmir’de insanlar hastalanırsak yatak bulamayız diye korku içindeler. Büyükşehir Belediye Başkanımız da ‘Endişelenmeyin, ne yatak sorununuz, ne solunum cihazı sorununuz, ne maske sorununuz olmayacak. Bunun gereğini biz Büyükşehir Belediyesi olarak en üst düzeyde yerine getirmeye çalışıyoruz’ diyor. Avrupa’da, İspanya’da, İtalya’da karşılaştık. Örneklerini gördük. Hastalığın pik yapması durumunda nelere ihtiyacımız olacağını biliyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’de daha geniş bir alanda sahra hastanesi ile bu ihtiyaca cevap verecek bir önlem çalışması yapmak istiyor, bu doğrultuda çaba veriyor. Diğer ülkelerde gördük, yerlerde yatak bekleyen hastalar vardı. İzmir’de böyle bir sorun yaşanmaması için sahra hastaneleri yapılmalıdır. Her bir vatandaşımızın yaşam kalitesini düşünmek zorundayız” dedi.

“SOYER’İ KUTLUYORUM”
İzmir Büyükşehir Belediyesinin korona virüs ile mücadele çok büyük gayret gösterdiğini vurgulayan Kamil Okyay Sındır, “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer kentin yerel yönetimde bir numaralı ismi olarak kent halkına huzuru, refahı, sağlığı ve yaşam kalitesini sağlayabilmek için çok büyük gayret gösteriyor. Sayın Soyer’i bu anlamda kutluyorum. Aynı zamanda ilçe belediye başkanlarını da kutluyorum. CHP’li belediyelerimiz yerel anlamda yapmaları gerekenleri yapıyor. Vatandaşımıza yakın olmak, vatandaşımızın yanında olduğunu ve vatandaşın sahipsiz olmadığını hissettirmek adına her türlü maddi ve manevi desteği veriyorlar” dedi.

“ŞEFFAF BİLGİ SIKINTISI VAR”
Şeffaf bilgi akımında sıkıntı olduğunu vurgulayan CHP’li Sındır, “İzmir’deki hastanelerin doluluk oranları, yoğun bakım ünitelerinin durumu, solunum cihazlarının kaç tane olduğu, kaçının kullanıldığını şeffaf, gerçekçi olarak İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ve Pandemi Kurulunun açıklaması gerekiyor. Maalesef bu konuda bir sıkıntımız var. Bu sıkıntı sadece İzmir’de de değil, Türkiye genelinde var. Bizler milletvekilleri olarak hastane başhekimlerini arıyoruz. Tanıdığımız doktorlardan bilgi almaya çalışıyoruz” dedi.

EGO İLE HAREKET ETMEK İZMİRLİLERE İHANET
Vatandaşın yanı sıra sağlık çalışanlarının da kalacak yer sıkıntısı çektiğini belirten CHP’li Sındır, “Sağlık çalışanlarından talep alıyoruz, ‘Evlerimize gitmek istemiyoruz. Hastalığı ailemize bulaştırmaktan korkuyoruz’ diyorlar. Büyükşehir Belediyemiz bu gayret içerisindeyken Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü “Bizim ihtiyacımız yok” diyor. Burada kurumsal ego ile hareket etmek bu kent insanına ihanet etmektir. Hiçbir kurum ego ile değil, devlet kurumunun gereğince hareket etmelidir. Belediye, rektör, Sayın Vali, Sayın Kaymakam, İl Sağlık Müdürlüğü, Milli Eğitim, Emniyet, il ve ilçe tarım müdürlükleri bu koordinasyonun içinde olmalı” dedi.

BİZİM SANA İHTİYACIMIZ YOK ANLAYIŞI VAR!
Özellikle salgın sürecinde siyasi karalar almanın İzmirliye ihanet olduğunu belirten CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır hastanelerde yoğun bakım ünitelerinin dolu olduğunu ifade etti. Salgının pik yapması durumunda mevcut hastanelerin yetersiz kalacağını vurgulayan Sındır, “Ege Üniversitesi Hastanesinde gastroenteroloji kliniği, nöroloji kliniği tamamen Kovid-19 için ayrılmış durumda. Yoğun bakım ünitesi dolu, zaten yoğun bakımlar korona virüsü çıkmadan önce de doluydu. Yatağa ihtiyaç olduğunda Ege Üniversitesi hastaları başka hastanelere sevk ediyordu. Şu an pandemi sürecindeyiz. Pik noktasına gelmedik. Sıkışık durumdayız. Vaka sayısı hızlı artış gösteriyor. Yığılmayı karşılayabilecek durumda değiliz. Hasta sayısı bunun üstüne çıkarsa başka alanlara ihtiyaç duyacağız. ‘Bizim ihtiyacımız yok. Yerel yönetimler kendi işine baksın yaklaşımı’ Türkiye genelinde başta Sayın Cumhurbaşkanından olmak üzere, Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da dahil olmak üzere böyle bir anlayış mevcut. Merkezi ve yerel yönetimler koordinasyon içerisinde olmalılar. Halkımızın devletten beklediği hizmeti en üstte düzeyde verilmekle yükümlüler. Büyükşehir Belediyemiz bunun çabası içerisinde. Gelin görün ki sanki ‘Biz sana muhtaç değiliz. Sana ihtiyacımız yok’ diyerek meseleyi siyasi bir gözlükle, siyasi bir bakış açısıyla görüp ona yönelik kararlar alıyorlar. Bu işin sonucunda bunun sıkıntısını İzmir halkı çekecektir. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Bey’in bu çabası, bu gayreti, bu sorumluluk bilinci karşısında tüm kamu idaresinin birlikte gereğini yapması lazım. ‘Bizim ihtiyacımız yok’ gibi söylemlerle kesip atmak, siyasi çıkarları düşünerek kararlar almak kabul edilemez. Aynı zamanda da İzmir halkına ihanettir” dedi.

“PLANLAMA YAPILSAYDI DAHA İYİ DURUMDA OLABİLİRDİK”
Sürecin plansız yürütülmesinden dolayı vatandaşın sıkıntı çektiğini vurgulayan Sındır, “Geçen sene Ulusal Pandemi Raporu hazırlandı. Henüz korona virüs salgını yoktu. Böyle bir salgından dünya bihaberdi. Dünya Sağlık Örgütü’nün talebi doğrultusunda Türkiye’de de Ulusal Pandemi raporu hazırlandı. Salgın olması halinde neler yapılması gerektiği sağlıkçılar ve sağlık sistemi tarafından bir rapor üretildi. Eğer o raporun verileri, önerileri, olası salgında ihtiyaç duyulacak gereçler, sağlık ekipmanları yeter miktarda olsaydı, kaynakları da önceden belirlenseydi çok daha iyi durumda olabilirdik. Bu plansızlık, bu kısır akıl ve bilimden uzak, meseleyi siyasi bir boyuta çekerek, siyasi istikbal üzerinden alınan kararlar ve ortaya konulan merkezi yönetim anlayışı sonucunda vatandaş çekiyor. Siyasi istikbal üzerinden devlet yönetilmez. Cumhurbaşkanı siyasi partili kimliğini bir kenara koyarak özellikle de bu salgın sürecinde herkese eşit mesafede olmalıdır. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her gün veri açıklaması yapıyor. Bu açıklamaları yaparken ana muhalefet partisini diline dolaması bile aslında çok ciddi bir sorundur. Herkesi bir araya getiren, bütünleştirici, uzlaştırıcı, akıl ve bilimin önderliğinde yol yürümek gerekir. Bunun aksine yapılan siyasi manevralar Türkiye’ye çok büyük zarar veriyor. Gün birlik beraberlik günüdür. Bu salgından ekonomik, sosyal ve kültürel sorunları en az hasarla aşmamız gereken ve toplumun yaşam kalitesinin, sağlığının düşünülmesi gerekir” dedi.