EĞİTİM

Uzmanlar değerlendirdi… Devlet okulu mu özel okul mu?

Türkiye’de veliler artık çocuklarının daha iyi koşullarda eğitim görmesi için özel okullara yöneliyor. Eğitim sendikaları, öğretmen kalitesinin devlet okullarında daha yüksek olduğunu ancak fiziki koşullar, sosyal alan eksiklikleri ve statü arayışının bu tercihi etkilediğini belirtiyor. Uzmanlar, özel teşvikler yerine devlet okullarına yatırım yapılması gerektiğini vurguluyor.

Abone Ol

Hale YILDIRIM / GÜNDEME BAKIŞ – Türkiye’de artık birçok aile, çocuklarının eğitimi için kredi çekmeyi bile göze alıyor. Devlet okullarında “kalite düşüyor” algısı yayılırken, özel okullar hem umut hem de ekonomik yük haline geldi. Eğitim sendikaları, bu yönelişin eğitimin niteliğinden çok sistemin yarattığı bir algıdan kaynaklandığı görüşünde birleşiyor.

ŞEN: “DEVLET OKULLARINDA ÖĞRETMEN KALİTESİ YÜKSEK”

Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen, devlet okullarındaki öğretmenlerin özveriyle çalıştığını vurgulayarak, asıl sorunun fiziki koşullar ve yatırımlardaki eşitsizlik olduğunu belirterek, “Devlet okullarında öğretmenlerin eğitim kalitesinde bir sıkıntı yok. Ekonomik zorluklara, mobbinge rağmen görevlerini fedakârca sürdürüyorlar. Ancak okullar arasındaki uçurum büyüdü. Büyükşehirlerde sahil bölgelerindeki okullar ‘iyi okul’ sayılırken, dezavantajlı mahallelerde seviye düşüyor. MEB bu konuda yeterli yatırım yapmıyor” dedi.

“ÖZEL OKULLAR SOSYAL DONATIYLA ÖNE ÇIKIYOR”

Şen, eskiden devlet okullarında bulunan kütüphane, laboratuvar ve spor salonu gibi alanların bugün çoğu okulda bulunmadığını, temizlik malzemesi eksikliği bile yaşandığını söyleyerek, “Özel okullarda bu imkânların tamamı var. Veliler de fiziki şartlar, personel yetersizliği ve güvenlik gibi nedenlerle özel okulları tercih ediyor. Devlet okullarında bırakın güvenliği temizlik personelinin sıkıntısı yaşanıyor, diğerinde kapıda özel güvenlik bekliyor, bu da veliye daha güvenli geliyor. 2002’de özel okulların oranı yüzde 2 idi, bugün yüzde 22’ye çıktı. Devlet-özel arasındaki fark açılıyor, MEB’in özel sektöre teşvik yerine devlet okullarına yatırım yapması gerekiyor” uyarısında bulundu”

KAYA: “TERCİHLERİ STATÜ BELİRLİYOR”

Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Ali Kaya ise devlet okullarında belirli bir standart bulunduğunu, öğretmen kalitesinin özel okullardan daha yüksek olduğunu ifade ederek, “Biz tüm devlet okullarında fırsat eşitliği istiyoruz. Sınıf kalabalıkları veli tercihini etkiliyor ama devlet okullarındaki öğretmenler çok daha tecrübeli. Asıl fark, sosyal alan eksikliği ve fiziki yapıdan kaynaklanıyor” diye konuştu.

“BELLİ SOSYOEKONOMİK ÇEVREDE OKUMASINI İSTİYOR”

Kaya, bazı velilerin tercihlerini sosyal statüyle ilişkilendirdiğini ifade ederek, “Bazı aileler, çocuklarının belli bir sosyoekonomik çevrede okumasını istiyor, bu da özel okul tercihinde etkili oluyor. Devlet okullarında da özellikle tercih edilenler var, hatta 10 kilometre uzaktan adres değişikliği yaparak bazı devlet okullarına yönelen veliler var. Bu tercihler yalnızca eğitim kalitesiyle değil, statü ve çevre algısıyla da ilgili” dedi.

“OKULLAR SADECE BİNA DEĞİL, YAŞAM ALANI OLMALI”

Kaya, okulların yalnızca ders yapılan yerler olmaması gerektiğine de dikkat çekerek, “Okullar sadece binalardan ibaret olmamalı. Sosyal donatı alanları, çevre düzenlemeleri, değerler ve davranış eğitimi de önemli. Çocuklar zaten evde apartman dairesine sıkışıyor; okulda da dört duvar arasına hapsolmasın. Öğrencinin okula koşarak gelmesini sağlayan ortamlar yaratmalıyız” çağrısında bulundu.

DANYELİ: “KAMUSAL EĞİTİM TASFİYE EDİLİYOR”

Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Zeliha Danyeli, Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) son yirmi yılda izlediği politikalar sonucu kamusal eğitimin adım adım tasfiye edildiğini, özel okulların ise sistematik biçimde teşvik edildiğini söyledi. Danyeli, devletin eğitimden çekilmesinin tesadüf değil, siyasi bir tercih olduğunu vurgulayarak, “Son 20 yılda uygulanan eğitim politikalarına baktığımızda kamusal eğitimin bilinçli şekilde zayıflatıldığını görüyoruz. MEB, devletin eğitimdeki rolünü küçülttü; özel okulları teşvik etti. Eğitim artık bir hak olmaktan çıktı, ticaretin konusu haline geldi. Bu sürece paralel olarak da eğitimin dinselleştirilmesi politikaları hız kazandı. İmam Hatip okullarının sayısı hızla artırıldı. Bu da laik ve bilimsel eğitimin alanını daralttı” dedi.

“SINIFLAR ÇOK KALABALIK”

Danyeli, kamusal eğitime ayrılan bütçenin yetersizliğinin hem eğitim kalitesini hem de okulların fiziki koşullarını doğrudan etkilediğini belirterek, “Her yıl yapılan bütçe görüşmelerinde kamusal eğitime yeterli kaynak ayrılmadığına tanık oluyoruz. Devlet okullarına ayrılan ödenek yetersiz olduğu için birçok okulda sınıflar birleştiriliyor, derslik sayısı azaltılıyor. Bu da çok kalabalık sınıflar anlamına geliyor. 35-40 kişilik sınıflarda nitelikli eğitimden söz etmek mümkün değil. Üstelik bu durum sağlık açısından da büyük risk oluşturuyor; özellikle kış aylarında bulaşıcı hastalıklar kolayca yayılabiliyor. Buna ‘kamuda tasarruf’ adı veriliyor ama aslında eğitimin niteliğinden tasarruf yapılıyor” diye konuştu.

“TUVALET KOKUSU SINIFLARA YAYILIYOR”

Okullarda temizlik, güvenlik ve personel eksikliğinin ciddi boyutlara ulaştığını anlatan Danyeli, birçok okulun en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadığını söyleyerek, “Okullarda yeterli sayıda kadrolu temizlik personeli bulunmuyor. Tuvaletlerin ve sınıfların düzenli temizlenememesi hem öğrencilerin sağlığını hem de eğitim ortamını olumsuz etkiliyor. Bazı okullarda gerçekten tuvalet kokusu sınıflara kadar yayılıyor, öğrencinin derse motivasyonunu bozuyor. Ayrıca birçok okulda güvenlik görevlisi yok; bu da hem öğretmenler hem öğrenciler açısından ciddi bir güvenlik açığı yaratıyor. Veliler de doğal olarak bu durumdan kaygı duyuyor” ifadelerini kullandı.

“İHTİYAÇLAR BAĞIŞLARLA KARŞILANIYOR”

Danyeli, bütçe yetersizliğinden doğan boşlukların “bağış” adı altında velilerden istenen katkılarla doldurulmaya çalışıldığını, bunun da ücretsiz eğitimin özüne aykırı olduğunu dile getirerek, “Kamusal eğitimde yeterli kaynak ayrılmadığı için bazı ihtiyaçlar velilerden toplanan bağışlarla karşılanıyor. Bu da ücretsiz, eşit ve kamusal eğitim anlayışından ciddi bir sapma. Artık devlet okullarında dahi eğitim tam anlamıyla ücretsiz değil” dedi. ve eğitimdeki bir diğer önemli sorunun da öğretmen istihdamı olduğunu belirten Danyeli, atama bekleyen öğretmen sayısının çok yüksek, ücretli öğretmen sayısının ise endişe verici düzeyde olduğunu ifade etti. Danyeli, “Bugün Türkiye’de 90 binin üzerinde ücretli öğretmen görev yapıyor. Bu öğretmenler asgari ücret civarında maaşlarla, güvencesiz koşullarda çalışıyor. Bu tablo, kamusal eğitimin değerinin nasıl gerilediğini açıkça gösteriyor. Kalıcı istihdam yerine geçici ve güvencesiz çalışma biçimleri yaygınlaşıyor” çıkışında bulundu.

“DEVLET OKULLARININ FİZİKİ ALTYAPISI GÜÇLENDİRİLMELİ”

Son olarak, devletin kamusal eğitimden elini çekmek yerine okulların fiziki altyapısını güçlendirmesi gerektiğini vurgulayan Danyeli, eğitimin yeniden kamu yararı temelinde yapılandırılmasını isteyerek, “Devlet okullarının fiziki altyapısı acilen güçlendirilmeli. Özel okul açmayı, özel hastane açmayı teşvik eden politikalar terk edilmeli. Çocukların üstün yararını gözeten, laik, bilimsel ve nitelikli kamusal eğitim adımları atılmalı. Bizim mücadelemiz bu yönde” dedi.

VARDAL: “VELİ LAİKLİĞİ SATIN ALIYOR”

Eğitimci Necip Vardal, devlet okullarından özel okullara geçişin tek bir nedene indirgenemeyeceğini, ancak bu yönelişin temelinde kamusal eğitimin piyasalaşması ve gericileşmesi olduğunu söyledi. Vardal, “Devlet okulundan özel okula geçişin birçok sebebi var; bunu tek bir gerekçeyle açıklamak mümkün değil. Ancak önemli iki neden öne çıkıyor: Bunlardan biri, kamuda eğitimin piyasalaşması ve gericileşmesi. Bu durum velilerde ciddi bir kaygı yaratıyor. Bazı veliler çocuklarının laik bir eğitim alabilmesi için özel okulları tercih ediyor. Bu anlamda ‘veliler laikliği satın alıyor’ demek yanlış olmaz. Bir diğer grup ise daha güvenli bir eğitim ortamı arayışıyla özel okullara yöneliyor. Elbette bir statü kaygısı taşıyan veliler de var. Temelde iki gerekçe öne çıkıyor: Devlet okullarında eğitimin ideolojik olarak dönüşmesi ve velilerin çocukları için daha nitelikli bir eğitim arayışı” dedi.

“BİR ARAYA GELİNCE KAMU OKULLARI TARTIŞILIR HALE GELİYOR”

Vardal, mevcut eğitim politikalarının kamusal eğitimi zayıflattığını, kaynakların yanlış alanlara yönlendirilmesi nedeniyle devlet okullarının giderek tartışılır hale geldiğini anlatarak, “Siyasi iktidarın eğitimle ilgili çok net bir çizgisi var ve biz bunu eğitimin piyasalaşması olarak tanımlıyoruz. Devlet eğitime yeteri kadar bütçe ayırmıyor, kaynaklarını farklı alanlara yönlendiriyor. Eğitime yatırım yapılmadığında, bunun doğal sonucu olarak eğitim niteliği düşüyor. Bu tablo, velilerin güvenini sarsıyor ve kamu okullarını tartışılır hale getiriyor. Bütün bu etkenler bir araya geldiğinde, özel okullara yöneliş kaçınılmaz hale geliyor” diye konuştu.

EĞİTİMDE KALİTE ALGI MI GERÇEK Mİ?

Sendika temsilcileri, özel okullara yönelişin büyük ölçüde “algı” kaynaklı olduğunu, devlet okullarında öğretmen kalitesinin yüksek olduğunu vurguluyor. Ancak fiziki eşitsizlikler, sosyal alan eksikliği ve statü kaygısı velilerin tercihlerini şekillendiriyor.