Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yeni eğitim ve öğretim yılı için radikal bir karara imza atarak, ilkokullarda sınavı kaldırdı. MEB'in kararının ardından eğitimcilerin bir kısmı kararı desteklerken, bir kısmı da okul kaygısının ve ciddiyetinin azalacağını öte yandan da ortaokullardaki sınav kültürüne hazırlıkta eksiklik yaratacağını savundu. 

PSİKOLOJİK OLARAK ÇOCUKLAR NASIL ETKİLENECEK?

"Sınavsız ilkokul" kararının çocuklarda eğitim faaliyeti yanı sıra psikolojik etkisi de merak edilen konuların başında yer aldı. Öğrencinin sınava tabi olmadan geçireceği ilkokul döneminin çocukları nasıl etkileyeceğini, çocuklarda gayret eksikliğine sebep olup olmayacağını Uzman Psikolog Işıl Bektaş'a sorduk. 

OLUMLU VE OLUMSUZ YANLARI

Uzman Psikolog Bektaş, sınavsız ilkokulun olumlu ve olumsuz yanlarını anlatarak, çocukların bu karardan nasıl etkileneceğini şöyle açıkladı: 

Yeni eğitim-öğretim yılında okul öncesi ile ilkokul sınıflarında değerlendirme sınavlarının kaldırılmasıyla artık ilkokullarda yazılı sınav uygulamasına son verildi.  Bu bağlamda öğrencilerin akademik gelişim takibini bundan böyle sınıf öğretmenleri  yapacak. Çocukların notları ise süreç içerisinde takip sonucu değerlendirilecek. Alınan kararı değerlendirecek olursak hem olumlu hem de olumsuz yönler dikkat çekiyor. 

"SINAVLAR OKUL KAYGISINI ARTIRIYOR"

Çocukların 6 yaşında ilkokula başlamasıyla beraber evden uzaklaşma ve okul hayatına alışma, sınıf ortamına adapte olma, kurallara uyma, ders dinleme ve ders çalışma alışkanlığı kazanma gibi stres faktörleri ile baş etmeye çalışacaktır. Sınavlar bu süreçte öğrencilere artı bir yük bindirmiş oluyor. Sınavların okul kaygısını arttırdığı da biliniyor.

"SINAVLAR TEK BAŞVURU KAYNAĞI OLMAMALI"

Türkiye’deki sınav sistemi, öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimini göz ardı ediyor. Okullarda odak noktası çoğunlukla bilişsel ve akademik gelişim üzerindedir. Oysa ilkokul çağındaki bir çocuğun sınav notları ve sıralama yoluyla değerlendirilmesi, onu pekâla olumsuz etkileyecektir. Öğrenmenin gerçekleşmesi için sınavlar hiçbir zaman tek başvuru kaynağı olmamalıdır. Tabiki burada sınıf öğretmenlerin gözlemleri, analizi yeteneği, görüş ve değerlendirmeleri daha çok önem kazanacaktır.

"KADEMELİ SINAV SİSTEMİNE GEÇİŞ PLANLANABİLİR"

Öte yandan sınavların kaldırılması, öğrencilerin dersleri yeteri kadar önemsemeyeceği sorunsalını gündeme getirebilir. İlkokuldan ortaokula geçiş yapıldığında sınav sürecine hazırlıksız yakalanmasına yol açabileceği düşünülebilir. Dolayısıyla ilkokulda da örneğin, kademeli olarak sınav sistemine geçiş yapılması planlanabilir.

"KÖTÜ SONUÇLARA HAZIRLIKLI OLMALIYIZ"

Sınav kültürü ile yaşayan bir ülkede sınavsız okula başlamak pek çok sorunu beraberinde getirebilir. Avrupa’ya özenerek özünde faydalı ve başarılı uygulamaları hazırlıksız bir şekilde ülkemizde denemenin bedelini çoğunlukla uygulananlar çekiyor. Öğrencilere 4 yıl boyunca sınav uygulamayıp sonrasında ortaokuldan itibaren arkalarından yine at koşturulacaksa daha kötü sonuçlara hazırlıklı olmalıyız. Sınav sisteminin değişmesinden ziyade eğitim sistemi de değişmesi gerekir.

"SAYILAR VE NOTLAR NELERİN İYİ YAPILDIĞINI GÖSTERMEZ"

Bunun ne işe yaradığına bakmadan önce, çoğu test ve sınavın doğasında olan probleme değinmek gerekir. Sınavlar geri bildirim veriyormuş gibi bir algı hâkim ancak genellikle bu geribildirim kimsenin bununla ilgili bir şey yapamayacağı zamanda verilir. Sözde amaç öğrencilerin gelişmesi fakat bu, yeni konu ve materyalin devam ettiği dönemde ne kadar mümkün? Sayılar ve notlar, nelerin geliştirilmesi gerektiğini veya nelerin iyi yapıldığını göstermezler. Bu, görünürdeki nesnellik ile ilgilidir.  Böyle bir durumda, öğretmenlerin bir şeyleri düzeltmek için çok fazla zaman harcaması gerekir ki bu da devlet okullarında pek mümkün görünmüyor.

"TÜM YARIŞ ADİLMİŞ GİBİ GÖZÜKÜYOR AMA..."

Sınavda herkes aynı odada oturuyor, aynı süreye sahip ve aynı kağıda yazıyor; oysa sınıfta her şey aynı işlemiyor. Öğrenmek adeta maraton gibidir. Ve sınavlar bu maratonun son 50 metresi gibidir. Bu son 50 metre toplumumuz için inanılmaz önemli. Kimin ilk önce bitiş çizgisine vardığını bilmek istiyoruz. Herkesin performansını ölçmek istiyoruz ancak öncesinde yaşananları gözden kaçırıyoruz. Maratona katılanların bir kısmı aileleri tarafından SUV araçları ile 41. kilometreye kadar götürülüyor. Bazıları tüm yolu çıplak ayakla yürümek zorunda kalıyor veya kardeşlerini sırtlarında taşıyor. Fakat tüm bunlar artık sınavda rol oynamıyor. Herkes aynı yolda koştuğu için birdenbire tüm yarış adilmiş gibi davranılır. Bitiş çizgisine ne kadar çabuk ulaşılması ve maratonun son 50 metrenin ne kadar iyi yönetilmesi, gelecek yaşantının büyük bir bölümünü belirliyor : üniversite, iyi bir iş, güzel bir maaş…

"SINAVLARIN BİREYSEL PERFORMANSI ÖLÇTÜĞÜ DÜŞÜNCESİ YANILSAMADIR"

Başarı fikri toplumdaki eşitsizliği meşrulaştırıyor. Ne de olsa iyi not sadece hakkedenlere verilir. Birine 100, diğerine 30 verilir. Birinin okumasına izin veriliyor, diğerine verilmiyor. Dolayısıyla sınavların bireysel performansı ölçtüğü düşüncesi bir yanılsamadır.

"ÖĞRENMEK SOSYAL BİR EYLEMDİR"

Bireysel performans, başkalarının performanslarına bağlı bir şey değildir. Öğrenmek sosyal bir eylemdir. Yinede öğrencileri sınav sistemi sayesinde soyutlamış oluyoruz.