Arama kurtarma ekipleri de günlerdir gece-gündüz demeden tüm titizlikleriyle çalışırken, depremden 91 saat sonra 3.5 yaşındaki Ayda’ya ulaştı. Serum takılan minik Ayda için enkaz altına termal battaniye indirildi.

Alkışlarla enkaz altından çıkarılan Ayda, elden ele ambulansa taşındı. Minik Ayda’nın kurtarılması enkaz altındaki yakınlarından haber bekleyen aileler için de umut oldu.

Çocuk ve Genç Psikiyatristi Prof. Dr. Bengi Semerci, “Çocuğun yaşının küçük olması da travma için risktir. Belirtiler hemen ya da günler sonra ortaya çıkabilir.

Uygun destek alan, psikososyal yardım alan çocuklarda belirtilerin kalıcı olma riski azalır. Çocukların çıkarıldıkları andaki ifadeleri şaşkınlıktır. Bunu sakin diye değerlendirmek yanlış” dedi.

Enkazdan çıkarılan iki çocuğun da yaşadıkları şokun etkisiyle sakin olduklarını dile getiren Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Prof. Dr. Özgür Öner de, şöyle konuştu;

“Hatırlarlar ama hayatları üzerinde ne kadar etkili olacağı bir kaç şeye bağlı. Birincisi çocuklarda kalıcı bir fiziksel zarar olup olmadığı. İkincisi ailelerinden kayıp yaşayıp yaşamadıkları.​​​​​​​

9

Çocuk anne ve babasını kaybetmişse bu durum büyük sıkıntı olur. Belirgin stresle ilgili bir sorun yaşamazlarsa genelde çocuklar iyi toparlar. Dikkat çekmemiz gereken bir noktada kurtarma ekiplerinin çocuklara yaklaşımları. Çok insancıl yaklaşarak çocukları sakinleştirdiler. Bunun da etkisi çok büyük” diye konuştu.​​​​​​​

İki küçük çocuğun da enkaz altında uzun süre kalmalarına rağmen nasıl dayandıkları merak edilen sorulardan biri oldu.​​​​​​​

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Nalan Karabayır şöyle konuştu: “Erişkinler 3 haftadan fazla aç kalabilecekken, çocuklarda bu süre en fazla bir haftadır.​​​​​​​

Susuzluğa dayanma süresi ise 3-4 gündür. Elif ve Ayda’nın güneş ışığının girmediği bir ortamda, hareketsiz kalmaları nedeniyle bu sürenin uzamasını sağlamış olması olasıdır.”

​​​​​​​

Prof. Dr. Bengi Semerci, deprem bölgesinde olan ya da deprem haberlerine çok maruz kalan çocuklarda da sorunlar çıkabileceğine dikkat çekerken bu noktada aileleri şu önerilerde bulundu​​​​​​​

Konuşmaktan önce dinlemek gerekir. O nedenle onlarla zaman geçirin. Çocukların sorularını sormaları için zaman ve ortam yaratın. Çocukları, hazır olana kadar konuşmaya zorlamayın. Ama konuşmak istediklerinde üstün körü geçmeyin. Dikkatiniz verin.​​​​​​​

Çocukların kendilerini ifade etmenin yollarını bulmalarına yardımcı olun. Bazı çocuklar düşünceleri, duyguları ya da korkuları hakkında konuşamayabilir. Resim çizmek oynamak ya da güncel olaylarla doğrudan ya da dolaylı olarak hikaye ya da şiir yazmak konusunda daha rahat olabilirler.​​​​​​​

Kendi endişeleriniz nedeniyle çocuklarla deprem konusunda çok fazla da konuşmayın, devamlı gündemde tutmayın. Günlük aktivitelerini düzenli sürdürmelerini sağlayın. Okul, spor, etkinlik, arkadaşla eğlence gibi.​​​​​​​

Öte yandan Hürriyet gazetesinden Ece Çelik ve Musa Kesler'in haberine göre, uzmanlar enkazdan saatler sonra sağ çıkan çocukların kurtulmasının bir dizi tesadüfün bir araya gelmesinin sonucu olduğunu söylüyor.​​​​​​​

Recep Şalcı (AKUT Başkanı): Enkazda tamamen şans eseri küçük boşluklar oluşur. Ayda ve Elif de bu şekildeki boşluklarda kaldıkları için hayata tutunabildiler. Bu boşluklar koltuk, çekyat gibi unsurlarla oluşan yaşam alanları değil tamamen yıkılma sırasında kendiliğinden oluşan boşluklar.​​​​​​​

Ev eşyalarının bir çekeri yoktur. Hangi yüke ne kadar dayanacakları bilinemez. Eğer bina sağlamsa, yapısal sorun yoksa dolap, gardırop gibi eşyalar devrilirken masa ve koltuk sizi koruyabilir.​​​​​​​

Ama bina çöküyorsa bu malzemeler yaşam üçgeni oluşturmaz. Çünkü sadece tavan değil taban da çöküyor. Bu tür boşluklar bazen oluşur ama tamamen tesadüftür bu.​​​​​​​

Prof. Dr. Osman Bektaş (Deprem Uzmanı): Bilinçli hareket edebilmek elbette önemli ama depremde çöken yapılarda kurtuluşlar tamamen tesadüftür​​​​​​​

Mehmet Güllüoğlu (AFAD Başkanı): Yaşam üçgeni olarak adlandırılan durumda birine ulaşmak daha kolaydır tabi. Ama bizim için önemli olan binaların sağlam olmasıdır.​​​​​​​

Orhan Parlak (Arama Kurtarma Uzmanı): Yaşam üçgeni yıkımda doğal sürecinde oluşur. İnsanın bilinçli olarak yapabileceği bir şey değildir. Yıkım anında genel olarak koltuk, çekyat gibi eşyaların etrafında oluşur. Temel kural olarak da ‘çök-kapan-tutun’ tedbiri tavsiye edilir.​​​​​​​

Semra Akkuş (Çocuk Doktoru): “Çocukların ezilme sendromuna yetişkinlere göre daha dayanıklı oldukları biliniyor. Kas yüzeyleri daha az olduğu için kas yıkımı daha az oluyor ve eğer kafalarından darbe almadılarsa çocuklar daha uzun süreler bu duruma dayanabiliyor.​​​​​​​

Daha enkazdayken damar yolu açılıp serum takılma sebebi de budur. Çocuğun o anda damarları büzüşmüş durumda. Hızla damar açılmaya çalışılıyor, serum veriliyor ve vücut şoktan ve ezilme sendromunda korunmaya çalışılıyor. Ayda’nın 90 saati aşkın enkazda kalması ve bu kadar sağlıklı görünmesi bir hekim olarak beni de şaşırttı.”