GÜNDEME BAKIŞ- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Habertürk’te Gazeteci Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek programına konuk oldu. Altay’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın düzenlediği bir de sizin düzenlediğiniz İktisat Kongresi var. “Arasındaki fark nedir?” sorusuna Soyer, “İsim benzerliği diyebiliriz. Ama onlarınkine anma diyebiliriz. İnsanlar mazisinden değil, istikbalinden sorumludur. Biz de bu yönde hareket ediyoruz. Biz başka bir içerik inşa ediyoruz. Biz burada kendimize rol atfetmiyoruz. Biz belediyeyiz, sadece organizatörüz” yanıtını verdi.  

BÜYÜKŞEHİR İZBAN’A 550 MİLYON DOLAR HARCADI
“İZBAN Bakanlık yaptı deniliyor, siz bunun için ne diyorsunuz?” sorusuna Soyer, "Düzeltmek lazım bunu. İzban, Devlet Demiryolları ile İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yüzde 50, 50 ortak yapısı. İBB bütün köprülerini her şeyine 550 milyon dolar harcadı. İZBAN maliyetini yüzde 70 İBB karşıladı.  İzban cumhuriyet tarihinden miras kalan trenin hatlarını verdi. Tren araçlarını yüzde 50-50 ortak aldık. İzmir'de merkezi hükümetin 1 metre metro tüneli yoktur. Tamamını İzmir Büyükşehir Belediyesi kendi öz kaynaklarıyla yaptı. Buca metrosu için uluslararası bir kredi temin ettik. 490 milyon Euro kaynak yarattık. 4 yıl ödemesiz. İnşaat bittiğinde kendi kendini ödeyecek. Bu öyle bir hat ki, günde 400 bin kişiyi taşıyacağız. Yılda 45 milyon Euro gelir elde edecek. Bizim metromuz 13-14 sene içinde kendini amorti edecek. 4 sene içinde bitireceğiz. 3 ayrı tünel açma makinası şu anda aşağı iniyor. Biz üretmeye devam edeceğiz” yanıtını verdi.

35 PROJENİN HİÇBİRİ HAYATA GEÇMEDİ

“Altaylı’ın “Binali Bey’in 35 projesi vardı. Hiç biri hayata geçmedi mi?”  sorusuna Soyer “Hayır, yok maalesef” dedi.   

İZMİR BATININ KALBİ

Altaylı “Yurt dışına çıkmanız çok eleştiriliyor” demesi üzerine Soyer şunları söyledi:
“Yurt dışına çıkmakla ilgili şunu söylemek isterim. İzmir 1880-1920 tarihleri arasında yaklaşık 10-11 dilde onlarca gazete çıkıyor, onlarca sinema, tiyatro, balo salonları var. Kafeteryaları Amsterdam'la, Viyana ile karşılaştırılıyor. Bir dergi var, buharlı gemilerin reklamını yapıyor. İzmir yüzlerce yıl boyunca Akdeniz'in en önemli liman kentlerinden biri olmuş. Şimdi giderek içine kapanmış. O bereketli topraklar, o iklim, olağanüstü medeniyet, kültürel yapı olduğu gibi duruyor. İzmir hakikaten tarih boyunca Anadolu'nun lokomotifi olmuş. Hepsinin ilki İzmir'de. İzmir kalp gibi. Doğunun değerlerini almış, batıya pompalamış, batının değerlerini ürünlerini almış doğuya pompalamış. İzmir'i dünyaya entegre etmek lazım. Biz Avrupa Konseyi'nden ödül aldık. Binlerce yönetimler arasından bir şehre bu ödülü veriyor. İzmir dünya belediyeler birliğinin kültür zirvesine ev sahipliği yaptı. Bunlar tesadüfen olmuyor. Kapı tırmalamanız lazım, gidip ziyaret etmeniz, ikna etmeniz lazım. Ancak öyle olursa ticaret, turizm büyüyor. Gidiyoruz 1 gün kalıp, dönüyoruz” 

OYUNCAK TREN ALACAĞIZ

2023 yılı yatırım programı ile birlikte Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Halkapınar-Otogar metrosuna 3 bin TL ödenek ayrılmasını hatırlatılması üzerine Soyer,  Çok şükür 3 bin TL ayırdılar. Onunla oyuncak tren alacağız. Kemalpaşa metro projemiz var. Bununla bağlantılı bir proje. Oradan başlayacak. 4,5 kilometreyi hükümet yapsın diyoruz ama yapmıyorlar. Şaka değil gerçek, 3 bin lira harcadılar” dedi.

200 KİLOMETRE YAĞMUR SUYU PİS SUYU AYRIŞTIRMA KANALINI YAPTIK

Bir vatandaşın Gaziemir’deki köprünün yapılması talebine ise Başkan Soyer, “Taleplerden yana sıkıntımız yok. Şu pandemi, deprem, ekonomik, siyasal krize rağmen biz tarihin en büyük yatırımını başlattık. Narlıdere metroyu başlattık. Çiğli tramvayını bu sene içinde açacağız. Yağmur suyu pis suyu ayrıştırma kanalını yaptık. 200 kilometre şehir içinde bitmiş yollar, kaldırımlar yaptık. Hallaç pamuğu gibi atacağız. Bu toprağın altına gömdüğümüz 7 milyar lira gözükmüyor. Zaman zaman yaşanan koku sorununu tamamen ortadan kaldıracağız. Yağmur suyu, pis su aynı kanaldan akıyor. O suyu arıtmaya taşıyorsunuz, tesisin kapasite 80 iken 120'ye çıkıyor. Arıtamadığı için Körfez kirleniyor, koku çıkıyor. Yağmur suyu ile pis suyu ayrıştırdığınızda bu engellenecek, koku sorunu bitmiş olacak. Bu hikaye şimdi gözükmüyor. Şehri delik deşik ettik, geleceği kurtarmak için. Bütün gücümüzle, olanca kapasitemizle yükleniyoruz. İzmir'de 1 metre metro tüneli yok hükümetin yaptığı. 

HAMZA BEY’E TEŞEKKÜR EDERİM

Soyer, “Hükümetle uyumlu çalıştığımız birçok alan var. Haksızlık edilen bazı noktalar var. Hükümetle her konuda kavga ediyoruz durumu yok. Gayet mantıklı anlayışlı bürokratlarımız var. Hamza Dağ Bey'i zikretmek isterim. Yapılan engellemeleri biliyoruz. Keşke bunlar da olmasa diyoruz. 9 sene önce hükümetin yatırım programına giren metroyu yapmıyorsanız. 4,5 kilometreyi bu hükümet yapsın istiyoruz. Hafif raylı tramvay hatlarımız var. Demirağlarla örmeye devam ediyoruz” dedi.

BAZI VATANDAŞLAR KÜRTÇE BİLİYOR, BAŞKA DİL BİLMİYOR

Kendisine gerekirse Belediyede Kürtçe ders veririz sözlerinin hatırlatılması üzerine Soyer şunları söyledi:
“Biz Akdeniz dilleri merkezi açtık. Akdeniz'de konuşulan tüm dillerin ücretsiz kursunu veriyoruz. Bunu neden yapıyoruz? Arapça, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca var. Dünyayla entegre etmek meselesi diyoruz. Bir de bu memlekette yaşayan ve maalesef başka dil konuşamayan özellikle arka sokaklarda insanlar var. Kürtçe biliyor, başka dil bilmiyor. Bir kentsel eşitlik ve adalet dairesi kurduk. Baro ile anlaşma yaptık. Hukuksal ihtiyaç duyan vatandaşlarımıza destek veriyoruz. Oraya otobüs koyduk. Mobil avukatlık hizmetleri var. Hukuksal danışmanlığı ayaklarına götürelim insanları d edik. Kimseyi dışarıda bırakmayan herkesi kucaklayarak yürütmemiz gereken hizmet var. Belediye ana boşa demiyorum. Ana hiçbir çocuğunu dışarıda bırakamaz.”

İSMİNİN CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI İÇİN GEÇMEMESİNDEN MUTLUYUM

Altaylı’ın Üç Büyükşehir Belediye Başkanı arasındasınız. Cumhurbaşkanlığı sadece sizin isminiz geçmiyor” yorumuna Soyer gülerek, “Evet farkındayım. Ve bundan da çok mutluyum” çıkışında bulundu.  Soyer, “Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” sorusuna ise, Ben bilmem ben yerel yöneticiyim. Adaylık konuşulmak üzere gidilmeyecek. Yarın genel başkanla konuşulacak. Kendi aramızda bazı sıkıntılar var, bunlar paylaşılmaya gidilecek. Ben bilmem.” dedi.

OPERA BİNASI YETER Kİ DEVAM ETSİN

Soyer Opera binası ile ilgili ise şunları söyledi:
“Opera binası bizden önce başlamış. Çok büyük rakamlara çıkılmış, biz devam ettirdik. Sonra mimarla müteahhit arasında uzlaşmazlık çıktığı bilgisini aldık. Ondan sonrası hukuki sürece dönüştü. Hukuki haklarımıza dayanarak 'devam et' diyoruz. Karşı taraf zamana yaymaya çalışıyor. Yükümlülükleri hatırlatıyoruz. Maliyet yükseldiği için belediyeleri karşılamakta yetersiz. Biz bu hikayeyi sürdürmekten yanayız. Orantılı bir gidişe razıyız. Yeter ki devam etsin istiyoruz. Sonuna kadar zorlayacağız. Biz önce kendi imkanlarımızla başladığımız yolu bitirmek istiyoruz. İzmirli de bu konuda çok hassas. Yarım kalacak diye kaygısı var. Bitirmek için canla başla devam edeceğiz. Aşacağız bunu” dedi.  

TARKAN’A PARA VERMEDİK  

“Biz Tarkan'a hiç para vermedik” diyen Soyer şunları söyledi:
“ Sponsorlar Tarkan'a para verdi. Tarkan da o parayı vakıf ve derneklere girmedi. Tarkan'ın cebine kuruş girmedi, bizim cebimizden de bir şey çıkmadı. Yumurta kırılmadan omlet olmaz. Yolları kırıyoruz. Bu hikaye 1-2 sene sonra bitmiş olacak. Biz Körfez'i yüzülebilir hale getireceğiz. En son Güzelbahçe'de mavi bayraklı plaj açtık. Mavi bayrağı Körfez'in içine getireceğiz, göreceksiniz. Buna Bayraklı dahil. Bunun için önce bu yağmur suyu-pis suyu ayrıştırmamız lazım. Çiğli tesisinin imalatını yapmamız lazım. Çiğli'nin suyu iç körfeze akıyor, onu orta körfeze taşıyoruz. Kısacası bunları yapmak mecburiyetindeyiz. İzmir'in sabrına, tahammülüne ihtiyaç duyuyorum. Bunları yapacağız. Herkesin huzurlu yaşadığı şehri, yollarında çukur çamur olmayan şehri yapıyoruz, yapacağız” 

ÇOK İYİ BİR SONUCU ORTAYA KOYACAĞIZ

Balçova Arsa mağdurlarıyla ilgili ise Başkan Soyer,
“Bakanlıkla beraber çalışıyoruz. Balçova'da sona geldik. Çok iyi bir sonucu ortaya koyacağız. Biz kentsel dönüşümde ilginç uygulama başlattık. Aslında demokrasinin ekolojik ve ekonomik demokrasiyle ilişkilendirilmesinden yola çıkıyoruz. Doğanın haklarını da korumak gereken dönem içindeyiz. Çevre sözcüğünü terk etmeliyiz. Biz doğanın ta kendisiyiz, doğanın haklarını insan üzerinden değil doğanın üzerinden savunmak mecburiyetindeyiz” açıklamasında bulundu.  

KOOPERATİF MODELİ 

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kentsel dönüşümde kooperatif modeli hakkında bilgili veren Başkan Soyer, “Kentsel dönüşümde kooperatifçilik yapıyoruz. Depremde yıkılmış bina. Yüzde 20 emsal artışı vermişiz. Yüzde 20 kurtarmıyor. Kat malikliğinden vazgeçin dedik, arsa hissedarı olun. Kendi arazisinizde arsa hissedarı olun. Bir yapı kooperatif kurdular. Biz de belediyenin şirketini yüzde 1 kârla müteahhitlik hizmeti veriyoruz. Müteahhit kârı kalktıkça çok daha düşük maliyetle kendi evlerine kavuşma imkanına sahip oldtular. 1300 bağımsız birimin inşaatı başladı. Tamamına talibiz. Yüzde 1 kârla vatandaşımıza müteahhitlik hizmeti veriyoruz. Bunu da her yere yayıyoruz. Kentsel dönüşümde yepyeni bir model çıkarttık. Kısacası ekonomik demokrasi diyoruz. Vatandaşı üretim öznesi hale getirerek refahtan pay almasını sağlıyoruz” dedi.  

Başkan Soyer’in İktisat Kongresi hazırlıkları ve Büyükşehir’in sosyal yardım projeleri ile ilgili yaptığı açıklamalar da şu şekilde:  

ORTAK HAYAL KURMAYA BAŞLAYACAĞIZ
17 Şubat - 3 Mart arası, 18 gün, 402 gün karar alınmış. Tekel sistemi, aşar vergisi kaldırılmış, şeker fabrikalarının kuruluşuna karar verilmiş. 100 yıl önce o günün koşullarında İstanbul işgal altında, Cumhuriyet ilan edilmemiş, Lozan Barış Antlaşması imzalanmamış, tam da bu koşullarda yeni kurulacak devletin iktisat politikalarını geliştirmek üzere sivil bir inisiyatif geliştirmek istiyor Mustafa Kemal Atatürk. Yeni kurulacak devletin iktisat politikalarının belirlenmesi için yola çıkıyor. Çiftçi, işçi, sanayici ve tüccarlar. Tamamen sivil. Onlarla müzakere süreç başlıyor. Muazzam özgüven ve umutla bir araya geliyor insanlar. Anadolu'nun batısı tarumar olmuş. Bu koşullar altında yepyeni Türkiye inşa için yola çıkıyorlar. O günün koşullarında Türkiye'nin her yerinden gelen insanlar oturup müzakereye başlıyorlar. Biz de aynı yolu izledik. Ağustos'un başından itibaren sanayici, esnaf, tüccarı birleştirdik. Onlar 3 ayrı toplantı yaptılar. Biz onlara bugünün Türkiye’si değil geleceğini planlamayı çalışın dedik. 100 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman atalarımız bambaşka bir Türkiye'yi hayal etmişler. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Biz ne zaman ortak hayal kurmaya başlayacağız, ortak gelecek kurmaya başlayacağız o zaman aydınlık bir ülkenin inşasına başlamış olacağız.

YÜZDE 99 OYBİRLİĞİYLE GEÇTİ  

190 kurumsal temsil bir araya geldi. Aynı masada DİSK Genel Başkanı ile TÜSİAD Başkanı'nı benim iki yanımda oturtarak yaptık biz istişare toplantısını. Artık birbirimizin paçasından çekiştirmekten vazgeçip, elele vermek mecburiyetindeyiz. İnşa edilecek gelecek ortak hayaller kurulursa sürdürülebilir. Öbür türlü çöküyor. Bunu test ediyoruz. Sürdürülebilir gelecek inşa etmenin tek yolu ortak akılla inşa edilen gelecektir. Katılan sivil toplum kuruluşların hangi siyasal düşünceyi taşıdıklarını merak bile etmiyorum. Bugün gençlerin yüzde 86'sının gelecekle ilgili bir hayali yok. İnsanlar geleceğe dair hayal kurmaktan vazgeçmişlerse bu savaş ertesi ikliminden çok daha vahim bir iklimdir. Bizim kongremize katılan tüm paydaşlar 100 önceki atalar gibi büyük bir özgüven ve umutla masaya oturdular. Örneğin çiftçilerde 50'nin üzerinde sivil toplum kuruluşu, kooperatif, birlikler, ziraat odaları var. İşçilerle ilgili 40'ın üzerinde sendika temsilcisi var. Sanayi ve ticarette herkesin temsilcisi vardı. Çok geniş bir birliktelik oluşturuldu. Toplantıların tamamına katıldım. Aldıkları kararların oylamasını yaptık. Cümle cümle oylamasını yapıyoruz. Bir sözcük bazen dakikalarca tartışılıyor. 189 karar, 54 altbaşlık, 51 ilke tespit edildi. Bütün bunları oylamaya sunuyoruz. Yüzde 99'u oybirliğiyle geçti. Birlikte düşünürsek, aramızdaki bağları hatırlarsak sürdürülebilir gelecek inşa edeceğiz. 

MUAZZAM ORTAK AKIL İNŞA EDİYORUZ

4 akademisyen masası var. Bu masada çok farklı disiplinlerden akademisyenler var. Bunlar aşağıdaki dört masadan gelen ilke ve kararları her biri kendi disiplini açısından değerlendiriyor. Revizeler yapıyorlar, kavramsallaştırıyorlar. Şu anda iki tanesi bitti. Önümüzdeki iki hafta içinde tarih ve sonrasında inovasyon buluşması yapacağız. 15-21 Şubat arasında işçilerin masasına iletilecek, bu revizyonlar çerçevesinde aldıkları kararı yeniden gözden geçirecek. Sonra da işçilerin kararlarını çiftçilere ve sanayicilere götüreceğiz. Yüzyıl öncesinde örneğin çiftçilerin aldığı karara sanayiciler çekimser kalmış, işçiler ve tüccarlar desteklemiş. Muazzam bir ortak aklı inşa ediyoruz. 

İKTİSAT POLİTİKALARI BELİRLEMEYE ÇALIŞACAĞIZ  

9 ayrı forum var eşzamanlı yürüyen. Kadın, göç, gençlik forumu var. Bunlar da bambaşka boyutlarıyla bütün süreçleri takip ederek kendi sözlerini söyleyecek. Örneğin 2 Şubat'ta kadın forumu yapıyoruz. Aynı şeyi Mustafa Kemal de yapmış. Çok açık bir şey var. Geleceği kendi haline bırakırsanız o geliyor zaten ama üstünüzden geçiyor. Bugünün siyasal iklimini bir tarafa bıraktık. Bugünün siyasal ikliminde geleceğin iktisat politikalarını belirlemeye çalışıyoruz.

İZMİR OLARAK BU SORUMLULUĞU HİSSETTİK

Sanayiciler şöyle bir karar aldılar. Yanlış hatırlamıyorsam 7 numaralı karardı. Diyor ki, doğaya bıraktığımız kirli karbon ayak izi o kadar büyüdü ki, doğanın yenileme eşiğini aştı. Bu mütekabiliyet dışı koşullar sonuçta gezegenin yok edilmesi tehdidiyle karşı karşıya. Ekoloji ile ekonomi arasında öyle bir bağ kurulmalı ki, bu koşullar ortadan kaldırılsın. Buna dair yasal düzenlemeler yapılsın. Bu ilke karar. Biz hangi siyasal iktidar olursa olsun gelecekte, o siyasal iktidarın ilham alacağı, takip edeceği, örnek alacağı bir çalışmayı ortaya koyuyoruz. Biz bu kararların takipçisi olacağız. Bugünün Türkiye’sinde bunu kimse yapmıyor. Biz İzmir olarak bu sorumluluğu hissettik. 

ASFALTIN, KÖPRÜNÜN, YOLUN HEPSİNİN BİR YERE KADAR ÖNEMİ VAR  

Yüzde 86 gelecekle ilgili hayal kurmaktan vazgeçmişse, biz iyi bir yere gitmiyoruz. Asfaltın, köprünün, yolun hepsinin bir yere kadar önemi var. İnsanlar hayallerini kaybetmişlerse, bizim o hayalleri, o geleceği inşa etmemiz lazım. Toplumların da genetik kodları var. Bunlar bizden sonra da var oluyor aslında. Bu toplum baskılara layık değil. Dünyanın en köklü medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir memleketin evlatlarıyız.

BUGÜNÜN TÜRKİYESİ’NDE BUNU KİMSE YAPMIYOR
Sanayiciler şöyle bir karar aldılar. Yanlış hatırlamıyorsam 7 numaralı karardı. Diyor ki, doğaya bıraktığımız kirli karbon ayak izi o kadar büyüdü ki, doğanın yenileme eşiğini aştı. Bu mütekabiliyet dışı koşullar sonuçta gezegenin yok edilmesi tehdidiyle karşı karşıya. Ekoloji ile ekonomi arasında öyle bir bağ kurulmalı ki, bu koşullar ortadan kaldırılsın. Buna dair yasal düzenlemeler yapılsın. Bu ilke karar. Biz hangi siyasal iktidar olursa olsun gelecekte, o siyasal iktidarın ilham alacağı, takip edeceği, örnek alacağı bir çalışmayı ortaya koyuyoruz. Biz bu kararların takipçisi olacağız. Bugünün Türkiyesinde bunu kimse yapmıyor. Biz İzmir olarak bu sorumluluğu hissettik. 

HEPSİ BİR YERE KADAR ÖNEMLİ  

Yüzde 86 gelecekle ilgili hayal kurmaktan vazgeçmişse, biz iyi bir yere gitmiyoruz. Asfaltın, köprünün, yolun hepsinin bir yere kadar önemi var. İnsanlar hayallerini kaybetmişlerse, bizim o hayalleri, o geleceği inşa etmemiz lazım. Toplumların da genetik kodları var. Bunlar bizden sonra da var oluyor aslında. Bu toplum baskılara layık değil. Dünyanın en köklü medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir memleketin evlatlarıyız. 

6 GÜN SÜRECEK  

Biz herkese davet çıkardık. Kurumsal temsili başarabilmek için ayırt etmeksizin herkesi davet ettik. Herkes katıldı. TOBB, TÜSİAD, DİSK, TÜRK-İŞ en üst düzeyinde katıldı. Bu inanılmaz umut verici bir şey. Bundan daha kıymetli ne olabilir? Biz artık birbirimizin omzuna basmayarak, elele vererek gelecek inşanın mümkün olduğunu görmüş olduk. Şunun farkındayım; ortak akıl inşa edilebiliyor, bunu gördüm. Bu mümkünmüş. Bu inanılmaz büyük bir moral. 15-21 Şubat arasında toplantılar 6 gün sürecek. Birbirlerinin kararları müzakere edecekler, oylanacak. Dünyanın her yerinden çok önemli kişileri davet ettik. Onlar da hem Türkiye'deki bu gelecek tasavvurunun şahitliğini yapacaklar hem de kendi deneyimlerini paylaşacaklar. Bir yandan eşzamanlı forumlar yürüyecek, akşamlar da olağanüstü keyifli etkinlikler koyduk. Bir tanesi Fahir Atakoğlu-Sezen Aksu şarkılarıyla Sertap Erener sahne alacak. Sayın valimize kalkınma ajansı toplantımızda bunu arz etmiştim. Hükümetimiz iktisat toplantısı yaparsa üzerimize düşeni yapmaya hazırız demiştim. 17-18 Şubat'ta sayın Cumhurbaşkanımız da İzmir'e gelecekmiş. Orada iki günlük bir panel yapacaklar. Biz başka bir içerik inşa ediyoruz. 100 yıl önce atalarımızın yaptığını Türkiye'nin geleceği için yapmaya çalışıyoruz. Bütün iktidarlarla paylaşacağız, vakıflarla, sivil toplum kuruluşlarıyla. Bu çok anlamlı belge, kıymetli bir ortak akıl. Hiçbiri tepeden aşağıya indirilmiş kurallar, ilkeler değil. Hepsi aşağıdan yukarıya gelen şeyler. 180 kurum milyonları temsil ediyor. Biz bu kararların takipçisi olacağız. Emek veren, kafa yoran ortak akılla inşa edilmiş dökümanı sonuna kadar savunacağız, takipçisi olacağız. 

BEBEKLER YETERSİZ BESLENME İLE DOĞUYOR  

20 bebekten 12'si doğduğu anda yetersiz beslenmeden kuveze giriyor. İzmir'in arka mahallelerinde. Bir şey yapmamız lazım. İzmir 95 adını verdiğimiz çalışmayı başlattık. 95 cm. sağlıklı çocukta 3 yaşa tekabül ediyor. Gebeliğin 4. ayından sonundan itibaren annenin sağlıklı beslenmesi lazım. İyi başlangıç her çocuğun hakkı. Bizim çocukların küveze taşınmasını engellenmemiz lazım. Anneyi sağlıklı beslememiz lazım. Son derece bilimsel çalışma yaptık. Annelere 5. ayın başlangıcından itibaren nohut, mercimek, süt, zeytinyağı, ceviz, kuru kayısı, kuru üzümü protein ve vitamin hesabı yapılarak verildi. 27 kez sosyolog ve psikologlarımız o eve gitmeye devam ediyor. 3 yaşına kadar anneye çocuk nasıl beslenecek, nasıl eğitilecek anlatılacak. Bizim görevimiz doğumdan da önce başlıyormuş. Bunu bu yoksulluğu ve sefaleti gördükten sonra fark ettik. 

HEM EĞİTİM HEM İSTİHDAM  

Masal evi çalışmamız var. Çocuğu alıp kreş hizmeti veriyoruz, annesine meslek eğitimi veriyoruz. Anne çocuğu bırakamadığı için çalışamıyor. Adını sevgili Sunay Akın koymuştu. Masal evinde hem çocuğa kreş hizmeti, anneye meslek eğitimi hatta üretim yaptırıyoruz. Örneğin çamaşır hane kuruyoruz. Bölgedeki restoranların, otellerin çarşaflarını yıkıyorlar. Hem anneye hem çocuğa sahip çıkıyoruz. Şu anda İzmir'de 16 tanesini açtık. Belediyeye ana diyoruz. Devlet baba ise belediye anadır diyoruz. Sorumluluğumuz 6 yaşına gelince bitmiyor. Beslenme çantasına destek vermeye çalışıyoruz. Kuru üzüm, meyve, ceviz, fındık bunları koyuyoruz. Kırtasiyecilerle anlaşıp, ihtiyaç sahibi ailelerin çocukların kırtasiye malzemesi alacakları kart veriyoruz. Üniversite girişlerine sıcak yemek arabası koyduk. Günde 15 bin üniversite öğrencimize sıcak yemek çıkartıyoruz. 

BİZİM BOYNUMUZUN BORCU  

Bütün bunlar bizim boynumuzun borcu. O kadar yoksulluk, ağır bir yoksulluk varken bizim belediye başkanı olarak bunları görmezden gelmemiz mümkün değil. Vazifemiz ve vicdani sorumluluğumuz gereği yapıyoruz. Çok daha fazlasını yapmak mecburiyetindeyiz. Deprem zamanı olağanüstü bir kampanya açtık. 42 milyon liranın üzerinde büyük destek sağlamıştık. Her bir depremzedenin 5 ay kirasını ödeyeceği kampanyaydı bu. Şimdi bereket hareketini başlattık. Bizim yaptığımız yardım kadar vatandaş da yardım ediyor. Vatandaşa 'sen 1 erzak paketi al, 1 tane de belediye verecek' diyoruz. Şu anda o kadar büyük yoksulluk, sefalet var ki, ne yapsak az, yetişemiyoruz.