Türkiye işsizlik, enflasyon, yüksek faiz, büyümenin refaha yansımaması başta olmak üzere her alanda artan sorunlarla boğuşuyor. Bu sorunların çözümü konusunda ne yazık ki biz vatandaşlar olarak umudumuzu kaybetmiş durumdayız. 2001 krizinden sonra oluşturulan özerk kurullar işlevini yitirirken, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda da çok gerilere düştüğümüz aşikar. TÜİK gibi ekonomimizin geleceğine yön vermek için ihtiyaç duyduğumuz verileri toplayan kurumlara bile ne yazık ki güvenimiz kalmadı. Vatandaş olarak açıklanan enflasyonla, çarşı ve pazardaki fiyatları gördüğümüzde zaten aradaki uçuruma hepimiz şahit oluyoruz. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rektör ataması ile kurallara ve geleneklere aykırı yapılan işlemlerin toplum nezdinde nasıl bir tepki yarattığını yaşayarak gördük. Bunun gibi birçok örneği burada sıralamak mümkün.

Yönetim neden valilere veriliyor?

Son olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın üzerinde çalıştığı ‘4562 sayılı OSB Kanunu’nda yapılması planlanan başlıca değişiklikler’ taslak ve gerekçe çalışması da Türkiye’de üretimin bel kemiğini oluşturan OSB’lerin tepkisine neden oldu. Bakanlık 27 madde, 4 ek madde ile 18 geçici madde üzerinde yapılacak değişiklikler üzerinde çalışırken, OSB yönetimlerini valiliklere verecek madde adeta infial yarattı. OSB’lerin özerkliğini sorgular nitelikte olan bu madde, OSB’lerin bugüne kadarki başarılarını da gölgeleyecek nitelikte. OSB’leri yakından izleyen bir gazeteci olarak İzmir’de uzun yıllardır sanayicilerin yönettiği Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki başarılı projeleri yakından biliyorum. AOSB Yönetimi tarafından kurulan tüm Türkiye’ye örnek meslek lisesi bile, özel ve özerk kuruluşların neler yapabileceğine dair en somut göstergelerden biri. İzmir’de yine birçok OSB yönetiminin de özel sektör dinamizmi ve mantığı ile OSB’lere neler kazandırdıklarını görmüş biri olarak OSB yönetimlerinin neden valilere verilmek istendiğini anlamış değilim. Bu ülkede 1980’li yıllardan sonra özellikle Özal ile birlikte devlete ait işletmelerin nasıl kötü yönetildiği, nasıl zarar ettiği ve özelleştirmenin en geçer akçe olduğu kafalarımıza kazındı. Son 20 yılda ise ülkemizde özelleştirme rekorları kırıldı. Hükümetler bununla övündüler. Artık sıra dağa, taşa, araziye geldi. Son dönemde de memleketin her yerinde araziler, tarlalar her şey satılmaya başlandı.

“OSB’lerin fişi çekilmek isteniyor”

Özelleştirme övgüsü yapılan bir memlekette, kendi yönetimini sağlayacak durumda olan sanayicilerin kurduğu OSB’lerin devlet yöneticileri eliyle yönetilmesi için yasa teklifi hazırlanmasını anlamak mümkün değil. Bu konuda da en büyük tepkiyi Türkiye Organize Sanayi Bölgeleri Derneği (OSBDER) Başkanı Hilmi Uğurtaş, verdi. Aynı zamanda İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Başkanı da olan Uğurtaş, “Bu kadar iyi işleyen ve kamuya yük olmayan OSB’lerin fişi çekilmek isteniyor” diyerek şu yorumu yaptı: “OSB’lerin bulunduğu illerdeki valilerin OSB’lere yetişmesi ne kadar mümkün ve OSB’lerin sorunlarından haberdar olması ne kadar olası. Sanayici kendi kendini disipline etmişken ve bunu 18 senedir sürdürüyorken ve merkezi hükümetin yerel yönetimlere gücü aktarma söylemleri varken, bugün gelinen noktada tekrar merkezileştirmek istenmesini anlamak mümkün değil. Türkiye’de 326 OSB bulunuyor. Genel kurul yapıp da yönetimi sanayiciye geçmiş OSB’ler Türkiye’nin en öne çıkan OSB’leri. Türkiye’nin en büyük OSB’lerinin hemen hemen tamamı genel kurulla yönetiliyor. Bu bölgeler Türkiye’nin iftiharıdır. Genel kurulu yapılmış olan OSB’lerdeki sanayiciler mutlu. Çok fazla olanakları var. Bu yapı neden bozulmak isteniyor?”

OSB’ler daha da güçlendirilmeli

Uğurtaş’ın söylediklerine katılmamak mümkün değil. Bugüne kadar düzgün işleyen ve kamuya hiçbir yükü olmayan OSB’lerin yapısı neden değiştirilmek isteniyor? OSB’ler üzerinden kamuya kaynak mı yaratılmak isteniyor? Kurulmak istenen bu yapının ülke ekonomisine ne gibi fayda ya da zararları oluşacak? Bu kararlar alınmak istenirken bu sorular soruldu mu? Bir vatandaş ve ekonomi gazetecisi olarak bu soruların yanıtlarını merak ediyorum. Ülkenin ihracatını sırtlayan, istihdam sağlayan ve katma değer kazandıran OSB’lerin elini daha da güçlendirecek kararlar alınmalı, düzgün işleyen bir sistemi bozacak uygulamalardan uzak durulmalı. Ülkemizin her alanda üretimden, katma değerli üretimden başka şansı yok. Sanayinin üretim merkezleri olan OSB’lere bu amaçla destek verilmeli, yerli ve milli olmanın da ön koşulu budur.