Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Saadet Partisi İzmir İl Başkanı Mustafa Erduran, 14 Mayıs ve 28 Mayıs'ta Türkiye'yi sandık başına götüren Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını değerlendirdi. Seçim öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarında Millet İttifakı'nın seçimi kazandığı yönünde veriler olduğunu kaydeden Erduran, AK Parti'nin algı yarattığını anlatarak, "Seçim sürecine girmeden evvelki anketlere baktığımızda, Millet İttifakı biraz daha önde görünüyordu. Hatta Cumhurbaşkanlığı oylamasında Kemal Kılıçdaroğlu 4 puan öne geçmişti. Ancak algıyı iyi yöneten bir AK Parti var karşımızda, bunu görmezden gelemeyiz. Hem algıyı iyi yönetmesinden kaynaklı, hem de bugüne kadar görmediğimiz iftira, yalan kampanyaları hakim oldu sürece" dedi. 

"MİLLİYETÇİ HASSASİYETLER ÖNE ÇIKTI"

Erduran, Millet İttifakı'nın seçimi kaybetmesinin nedenlerini masaya yatırarak, "Bizim eksik kaldığımız nokta hususunda, mutabakat metnimizi anlattık. Mutabakat metinleri çok kıymetliydi ama AK Parti'nin oluşturduğu algı daha kıymetli geldi. FETÖ, PKK, dış güçler algısı mutabakat metninden çok daha öne çıktı. Toplumun milliyetçi hassasiyetleri ön plana çıktı. Tarladaki üründen çok daha kıymetli hale geldi. Yani AK Parti'nin 3 argümanı çiftçinin tarlasındaki ürününden çok daha kıymetli hale geldi. Dolayısıyla hem algı hem de bazı bölgelerdeki sandık zafiyetleri, seçimi bize kaybettirdi" ifadelerini kullandı. 

Erduran şu açıklamaları yaptık: 

"ALGI ALTINDA EZİLDİK"

"Gelen anketlerde kimi aday koyarsak koyalım kazanıyorduk. Ancak biz bir hata yaptık, bunu görmemiz lazım. AK Parti'nin kullandığı 3 argüman 'FETÖ, PKK ve dış güçler' argümanı bütün söylemlerin önüne geçti. Biz bunu öngöremedik, bu bizim kabahatimiz. Biz dedik ki; FETÖ ise AK Parti kol kola gezdi; PKK ise AK Parti bunlarla masaya oturdu, dış güçlerse zaten sabah akşam görüşüyor. Toplum bunu görür sandık ancak algı öyle oluşturuldu ki biz o algı altında ezildik. O algının gücünü hesap edemedik."

"7 MİLYON OYUN KADERİ AK PARTİLİ MÜŞAHİTLERE BIRAKILDI"

"Algının yanı sıra bir neden daha var; Gürsel Tekin ve Gökhan Günaydın yaptığı açıklamalarda 17 bin sandığın boş olduğunu ifade etti. Yaklaşık 7 milyon seçmen... AK Parti bu 17 bin sandığın boşluğunu fark ettiyse 7 milyon seçmenin oyunun kaderini biz AK Parti'nin eline bıraktık. Kağıda ne yazdılarsa onu kabul etmek zorunda kaldık. Seçimi de 2 milyon civarında bir rakamla kaybettik. Dolayısıyla 7 milyon seçmenin kaderinin AK Partili müşahitlerin eline bırakıldığını düşünürsek, seçimi kaybettik" 

"SAADET PARTİSİ'NİN ADAYI VAR GİBİ ÇALIŞTIK"

"İttifak ortaklarından CHP'ye oy gelmedi" iddialarını değerlendiren Erduran, "Saadet Partisi olarak İzmir'de 30 ilçemizde 30 ilçe teşkilatımız da sanki her ilçede Saadet Partisi adayı varmış gibi çalıştılar. Biz İzmir'de 10 bin ana nokta eve mektup gönderdik. 'Niçin Millet İttifakı'na oy atılmalı', 'Niçin Kemal Bey'e oy atılmalı' noktasında izah mektupları yazdık. Tek tek bu mektuplar hanelere ulaştırıldı. Adayımız olmadığı halde binlerce pankart yaptırdık, İzmir'in 30 ilçesinde pankartlarla ittifakın arkasında olduğumuzu, oy verilmesi gerektiğini ifade ettik. 30 ilçemizin tamamında binalarımıza Kemal Bey'in fotoğraflarını giydirdik" dedi. 

"BİZİM TABANIMIZIN EN KÖTÜ İHTİMALLE YÜZDE 90'I KEMAL BEY'E OY VERDİ"

Saadet Partisi tabanında CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Adayı olmasına tepki olduğunu ancak bu tepkinin yapılan çalışmalarla giderildiğini dile getiren Erduran, "Elbette bir tepki oluştu, zaten tepki oluşmamış olsaydı biz o mektubu yazmazdık. AK Parti'nin özellikle sosyal medyada oluşturduğu bir algı vardı. İnsan elbette bu algıya kapılabiliyor, biz de bunu alan çalışmalarında gördüğümüz için bu mektubu yazma ihtiyacı hissettik. Teşkilatlarımızın tamamı bu konuda ikna oldu. Seçmenlerimizi de mektup yoluyla ikna etmeye çalıştık, büyük kısmını da ikna ettiğimiz kanaatindeyim. Medya algısı da hakim gelmiş olabilir, belki belli kısmı sandığa gitmemiş olabilir ama bizim teşkilatlarımızın ve üyelerimizin en kötü ihtimalle yüzde 90'ı sandığa gidip CHP ve Kemal Bey'e oy verdi" açıklamasında bulundu. 

"İTTİFAKLAR YEREL YÖNETİMLERDE DE DEVAM EDECEK"

İttifakların 10 ay sonra yapılması öngörülen yerel seçimlerde de devam edeceğini belirten Erduran, "Mevcut sistem, parlamenter sistem olmadığı için sizi bir şekilde ittifaklara itiyor. Bunu ilerleyen süreçte göreceğiz. Yerel yönetimlerde MHP ile AK Parti'nin yeni ortaklarıyla birlikte ittifaklar yaptığını göreceğiz. Yani orada, diğer ortaklarının seçime ayrı gireceğini tahmin etmiyorum. Onlara belki belli bölgelerde, il ve ilçelerde kontenjanlar tanınıp, belediyeler anlamında mutlaka destekler sağlanacaktır. Artık sistem sizin tek başınıza seçime girmenize müsaade etmiyor. Giriyorsunuz ama karşılığını alamıyorsunuz. Dolayısıyla ben yerelde de bu ittifakın devam edeceği kanaatindeyim" diye konuştu.

"YEREL SEÇİMDE 1 İLÇE ÜZERİNDE MUTABAKATA VARACAĞIZ"

CHP İzmir Milletvekili listelerinde Saadet Partili aday yer almamıştı. Ancak yerel seçimlerde Saadet Partili bir belediyenin olacağını aktaran Erduran, "Saadet Partisi'nin mutlaka İzmir'de bir belediyesi olacak. İsmini vermeyeyim. Biz bu ittifaka hakikaten çok ciddi emek sarf eden partilerden bir tanesiyiz. 6'lı masanın kurucularından bir tanesiyiz. Dolayısıyla İzmir'de Saadet Partisi'ni temsil eden bir belediyenin olmasını arzu ediyoruz. Arzu ettiğimiz birkaç ilçemiz var ama 1 tanesi üzerinde mutabakata varacağımız kanaatindeyim" dedi. 

"TOPLUMUN KABUL ETTİĞİ İSİMLERİ ADAY YAPIYORUZ"

Saadet Partisi'nin belediye başkan adaylarını belirlerken, toplumun isteklerini göz önünde bulundurduğunu ifade eden Erduran, "Yerel yönetim oylarıyla, milletvekili seçimleri oyları değişkenlik gösteriyor. Yerel yönetimlerde kişiler ön plana çıktığı için, yerel yönetim seçimlerinde oylarımızın ciddi şekilde artacağı kanaatindeyim. Çünkü adaylarımız daha çok toplumun istediği, arzu ettiği kişiler. Biz adaylarımızı belirlerken, etiketi var, parası var gözüyle bakmıyoruz. Toplumun kabul ettiği, şahsını, karakterini, fikirlerini beğendiği isimleri aday göstermeye öncelik veriyoruz. Dolayısıyla yerel yönetimlerde Saadet Partisi oyunun çok daha fazla yükseleceği kanaatindeyiz" açıklamasında bulundu. 

"TEŞKİLATIMIZIN GÜCÜNÜ ÖLÇECEĞİZ"

Erduran, yerel seçimlere dek sürecek çalışmaları şöyle anlattı: 

30 ilçemizi tekrar gözden geçireceğiz. Tabir-i Caizse biz bir savaştan çıktık. Her türlü hakaretin, iftiranın yapıldığı bir ortam, adeta bir savaş ortamı gibiydi. Her ne kadar Cumhur İttifakı 'Artık üslubu yumuşatalım' dese de, yarın yerel yönetimler karşımıza geldiği zaman yine Rabia işaretleriyle 'seçimi kim kazansın, Müslümanlar kazansın' gibi söylemlerle karşımıza gelecekler. İstanbul'da bu söylemi kullanmışlardı. Dolayısıyla önce teşkilatlarımızı gözden geçireceğiz. İlçe teşkilatlarımızın gücünü ölçeceğiz, sonra da teşkilatlarımızda hangi isimler adaylık yapabilir diye soracağız. İsmi belirlenen arkadaşlarımızla, kendi ilçelerinde çalışmalar yapacağız.

"KASIM AYINDA KONGREYE GİDECEĞİZ"

Bizim il teşkilatımızı Kasım ayı itibariyle bir kongre bekliyor diye düşünüyorum. Çünkü 3 yılımızı doldurmuş olacağız. İl teşkilatının akabinde de Genel Merkezimizin süreci de 2024 yılı itibariyle başlayacak diye biliyorum. İller tamamlanınca Genel Merkez kongreye gidecektir. 

"TEŞKİLAT 'DEVAM' DERSE TEŞKİLATIMI YOLDA BIRAKMAM"

Biz de kimse 'Ben adayım' demez. Eğer ilçe ve il teşkilatları il başkanından memnunsa, Genel Merkez de il başkanından memnunsa, 'Yola birlikte yürüyelim' derler. Böyle bir karar çıkarsa, teşkilat 'Birlikte yürüyelim' derse, biz de teşkilatımızı yarı yolda bırakmayız.

"MUHAFAZAKARLIĞI NEYE GÖRE TARTACAĞIZ"

Toplumu muhafazakâr olanlar - olmayanlar anlayışından koparmak lazım. Neyin muhafazasını yapıyoruz önce buna bakmak lazım. Neyi korumaya çalışıyoruz. Korunamayan ne var da neyi koruyacağız. Eğer manevi değerler diyorsak, maalesef bu toplum manevi değerlerinden kopartıldı. Sadece Ayasofya Camisi açmakla siz manevi değerleri korumuş olmuyorsunuz. İmam Hatip okullarının sayısını artırmakla manevi değerleri ihya etmiş olmuyorsunuz. Topluma baktığınızda eğer bu toplum adalete, ahlaka önem veriyorsa demek ki ihya oluyor. Ancak bir adam 5 vakit namaz kılıyor, hacca da gitmiş, görüntü itibariyle mütedeyyin görünüyor da yalan konuşuyorsa, muhafazakarlığı neye göre konuşacağız, neye göre tartacağız. Karşınızda da öyle bir kitle var ki; belki 5 vakit namaz kılmıyor, belki İslami kriterlere görüntü itibariyle çok uymuyor ama dürüst ve ahlaklı. Peki neyi muhafaza edeceğiz. Toplumun ahlakını, kültürünü mü muhafaza edeceğiz yoksa bir şekil çizip 'Şunlar dindar, bunlar dindar değil' mi diyeceğiz. Bunun bir mezurası var mı!

"AK PARTİ YOK ERDOĞAN'IN PARTİSİ VAR"

Toplumda öncelikle siyaset dilini oturtmamız lazım. Bu kadar ayrıştırma AK Parti'ye yaramış olabilir ama aslında AK Parti diye bir parti yok, Tayyip Erdoğan'ın partisi var. Arkasında ciddi bir ekip  var, toplum psikolojisini iyi bilen, hangi kelimelerin kime karşı kullanılacağını çok iyi bilen bir ekip var arkasında. Yalan dahi konuşsa kabul görüyor. Ancak Tayyip Erdoğan rahatsız, hasta. Biz 'Ömrü kısa olsun' diyemeyiz. İnsan ömrünü yazan Allah, 80 sene de, 100 sene de yaşatır. Ancak Tayyip Erdoğan çekildiğinde karşımızda AK Parti diye bir parti kalmayacak. Ne kalacak, onun miras olarak bıraktığı kötü dil kalacak. Bizim bu kötü dili ortadan kaldırmamız lazım.

"TOPLUM BİRBİRİYLE KONUŞAMIYOR"

Farklı kanaatlere sahip olabiliriz, farklı düşünceleriniz olabilir ama burada kazanması gereken üsluptur. Bunu bırakabilirseniz Türkiye'nin yarınları daha güzel olur. Maalesef toplum birbiriyle konuşamıyor. Öyle bir kutuplaştırıldılar ki...  Toplumda mantığın öne çıkabileceği bir ortam oluşturması gerekiyor bütün siyasi partilerin. Benim partim kazansız diye değil, ülkem kazansın anlayışıyla bir siyaset dilinin oluşması lazım.

"CHP EKSİK YAPIYORSA ONU DA ELEŞTİREBİLMELİYİZ"

Bu toplumun yarısı 'Sayın Erdoğan her şeye rağmen sen devam et' derken, diğer yarısı 'Yeter artık bıktık, git' dedi. Bunu görmemiz lazım. Bu ilerisi için sıkıntılı bir ayrışım. Her siyasi partinin doğrusu ve yanlışı vardır. Ancak bunlar kutuplaşmadan dolayı konuşulamıyor. Biz AK Parti'yi eleştirebiliyorsak, yerel yönetimlerde CHP bir şeyleri eksik, yanlış yapıyorsa bunu da konuşabilir olmalıyız. Öyle bir süreç yaşıyoruz ki, yanlışa doğru, doğruya yanlış demek zorunda kalınıyor. Bu yapının değişmesi lazım.

"DAHA ÇOK ÇALIŞAN KAZANACAK"

AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı'nın yerel seçimlere yönelik İzmir iddiasını değerlendiren Erduran, "Ben Bilal Bey kardeşimle, geçmişte Milli Gençlik Vakfı'nda birlikte çalıştım. Kendisini çok severim. İddialı, prensipli, çalışkan ve hedefleri olan bir insandır. Başarı için elinden geleni yapar. Biz de başarmak için elimizden geleni yapacağız. Onun da hedefleri var, bizim de hedeflerimiz var. Daha çok başaran kazanacak. Bilal kardeşim dediğim gibi çalışkandır, başarılıdır, ayrı partilerde olmasak da kendisini severim. Kim daha çok çalışırsa o kazanacak" yanıtını verdi.