Başlıktaki sorunun cevabını vermemizin püf noktası, nereye bakacağımızı bilmemizden geçiyor. Öncelik şu ki bir sektörü değerlendirirken sanırım en alttan en üste kadar tüm basamakların verilerini ve etkilerini değerlendirmek gerekiyor. Tüm parametreleri bakış açımıza dahil ettikten sonra öngörümüz ortaya çıkar.

Çok geriye gitmek istememekle ile birlikte içten yanmalı motorların revaçta olduğu dönemi  6 ay gibi bir sürede ‘Devrim’ isimli otomobilli yapmış bir ülkeyiz ve treni kaçırmışız. Ya da birileri öyle istemiş. O dönem de o günkü akışa adapte olan Uzakdoğulular, bugün dünyada iki, üç marka ile global pazar payına sahipler.

Ülkemizin, 2019 yılının en önemli gündemi olarak gördüğüm, yerli otomobil markasına bir an önce ürün çeşitliliği getirmesi elzemdir. Keza elektrikli motora sahip araç trenini de kaçırmadan seri üretim safhasına geçmesi gerektiği kanaatindeyim.

Otomotiv sektörünün son dönemini ele alırken 2010 ile 2017 yılı arası satış oranlarını hesaba katmamız gerekiyor. Ortalama satış 770 bin iken OYDER verilerine göre, 2018 yılında, faiz oranı, döviz kuru ile yüklenme ve birçok stratejik saldırılar gerçekleşti. Buna rağmen 2018 yılında 620 bin gibi iyi bir satış sayısı ortaya çıktı. Buradan söylemeliyimki o dönemde devleti yönetenlerin güçleri yettiğince gösterdikleri aksiyonlar, daha kötü olmasını bertaraf etmiştir. Bu arada otomotiv sektöründe çalışan birisi olarak, firmamız kendince milli bir duruş sergileyip elimizdeki yedek akçeyi yatırama dönüştürmüş, karşılığında kazanmak yerine çalıştığımız işletme kan kaybetmiştir.

2019 yılına geldiğimizde ise otomotiv sektörüne açılan kapılarda 3 puanlara yaklaşan faiz oranları kimsenin araç satın almak için bırakın bayilere gitmesini yanından geçmesine fırsat vermemiştir. Devletin KDV ve ÖTV desteklerini 6. aya kadar uzatması, sonrasında 2019 sonuna kadar hurda teşviki vermesi biraz hareketlendirse de satışlar 475 bin civarında kalmıştır.

Halbuki sektör hazırlıklarını yapmış, öncelikle 2020 yılı için 1 milyon satış hedefi kulislerde konuşuluyor, satış sonrası hizmetler tarafında ise plazalar kapasite arttırıcı  fiziki büyütme ve lojistik geliştirme aksiyonlarını yapma eğilimindeydi. Satış sonrası deyinceaklınızda olsun, servis bakım, kaporta ve boya bölümlerindeki hizmetler bütününü kastediyorum.

Ülkemizin büyüklüğünü ve nüfus yoğunluğunu göz önünde bulundurduğumuzda, 1-2 milyon araç satış hedefleri aslına bakarsanız hayal değil. Tabi bu arada 2. el aldı başını gitti. Fiyatlar inanılmaz yükseldi ve işin bu tarafında da ciddi bir rant oluşmadı değil.  Otomotiv sanayi ithalat yaptığı gibi, ciddi de bir ihracat kalemidir. Kesinlikle geliştirilmeli ve kesinlikle tüm bileşenleri ile ülkemiz gerçeklerine bakılarak üretim kanalında yedek parça imalatından, elektronik donanımlara ve lojistik yapısına kadar desteklenmelidir. Yabancı bir marka elektrikli hibrit aracı ülkemizde üretmekte, ihracat yapmakta ve ülkemiz pazarında da büyümektedir, sağ olsun. Tekrar TOGG elini çabuk tutmalı, elektrikli araç, motor üretimi yarışında yarışmacı olmalıdır.

Bu destekler verilirken eğitim tarafını atlamamak gerekir. Göstermelik bir takım firmaların eline bırakılmış meslek lisesi öğrencileri ve mezunları çok az orandasektöre özendirilmektedir. Meb desteği ile meslek liselerinden ya da yüksekokulların otomotiv bölümlerinden mezun olmuş ve mesleğini sürdüren abilerin, ablaların kariyer günleri kapsamında sıkça meslek liselerine davet edilmesi çok güzel bir uygulamadır. Ancak kaç okulun idarecisi bu programları takip ediyor? Benim bildiğim, idealist, ülkesini seven birkaç okul müdürü ve yöneticisi var, onlara buradan teşekkür ediyorum.

Tabi ki burada özel sektöre de görev düşüyor, staj vesilesi ile gelen öğrencilerin atölyelere özendirilmesi için mevcut çalışan ustalardan, yöneticilere kadar tamamına pedogojik eğitimler verilmeli belkide. Bu öğrenciler atölyelere geldiğinde karşılaştıkları tavır ve davranışlar onları özendirmeli, yağdan pastan kirden korkmaları engellenmelidir. Yapacakları mesleğin öncelikle kendilerine sonra ailelerine ve akabinde ülkelerine ciddi bir kazanç kapısı olduğu anlatılmalı, sektörün satış sonrası tarafı da satış kısmı kadar saygın bir hal almalıdır. Tabi ki burada sanayi sitesi kooperatiflerine, odalarına çok iş düşmekte. Mesela bulunduğumuz şehirdeki sanayi sitesi yönetim kurulların site sakinlerini toplayıp, teknolojik gelişmelerden, yenilikten, esnaflık düsturundan tazeleyici ve yenilikçi anlatımlar içerikli toplantılar yapmaları gerekir.

Bu gün satış sonrası tarafında sanayii sitelerindeki tamirhane, atölyelerden tutun, sanayiler dışındaki özel servislere kadar hepsinde personel ihtiyacı var. Ancak ortaokul sonrası gelmeyen çırak ve kaybolan usta çırak ilişkisi üretim ve hizmetler kanalında ciddi bir eksiğe yol açmaktadır. Sanayi sitelerindeki tamirhanelerin ve özel servislerin bir araya gelmeleri zorunludur.  Otomotiv yan sanayi büyüyor ve kalite artıyor. Kalite arttıkça özel tamirhaneler üretilen alternatif parçaları kullanabiliyor.Kendilerini geliştiriyor ve teknolojik donanıma kavuşmanın gerekli olduğunu idrak etme yolunda ilerliyorlar. Müşterilerine fiyat, kaliteli hizmet bakımından faydalı, ülkelerine milli gelire ve cari açığa pozitif yönden faydalı işlere imza atıyorlar. Teşvik edilmeleri hususunda bir çatı altında çalışmalar birkaç özel servis topluluğunca destekleniyor. Keza bu gün onarım süreçlerinde müşterilerinin araçlarının orjinalliğini muhafaza etme bakımından onarılması mümkün parçaları onararak, ülkemize katma değer sağlamaktadırlar. Bu meyanda kalitelerini artırmalılar ki, yetkililer otomotivsektörünün bir ayaktan ya da bir dernekten oluşmadığını hatırlasınlar.

Ülkemizde otomotiv sektöründe diğer sorun ise ötv ve diğer vergiler maalesef. Avrupa ölçeklerinin üstünde, tabi ki bu husus dünden bu güne gelmiş yeni bir sorun değildir. İşte bu sebepten bir an önce kendimiz üretmeliyiz. Keza yüksek teknolojide son dönemde ne kadar iyi işlerin yapıldığı ve dışarı bağımlılığın ortadan büyük oranda kalktığını görmezlikten gelemeyiz. Yerli bir marka değil ortaya çıkacak her yerli firmaya destek verilmesi özellikle elektrikli araçlar hususunda tüm firmaların önünün açılması, yeknesak sağlanmalıdır.

Ciddi bir ithalat girdisi olan petrolden bir an önce kurtulma operasyonları yapılmalıdır. Biliyorum yapılıyor ancak bu halka millete kadar indirgenmeli, örneğin her kimin yetkisinde ise elektrikli araçların şarj istasyonları semtlere mahallere kurulmalı böylece vatandaş özendirilmelidir.

Bu safhadan sonra otonom teknolojisi 20 yıl sonra daha ileri gidecek. Belkide vatandaş, otomobil sahiplenmesi yoluna gitmeyip, kullanımını kısa ya da uzun seyahatleri için kiralama yaparak ihtiyacını neticelendirecektir.

Son bir rica ile makalemi sonlandırmak istiyorum, dışarıdan almayı bırakalım yatırımları beton yığınlarına değil, üretime yapalım. Üretim yapılırsa önce yapan, sonra ailesi, sonra şehri ve son olarak ülkesi müreffeh geleceğe kavuşacaktır. Bu önerme çıkış yollarından biri değil, Cebeli Tarık boğazını geçmenin tek yoludur.

Kalın Sağlıcakla.