Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Türkiye'de 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri gündemdeki yerini koruyor. CHP Genel Merkezi'nde seçimlerin ardından yeni gelişmelere yaşanmaya devam ediyor. MYK Üyelerinin istifasının ardından ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun parti üst kurullarıyla görüşmeleri devam ediyor. Kılıçdaroğlu'nun yeni MYK'yı 4 Haziran Pazar günü ya da 5 Haziran Pazartesi günü açıklaması bekleniyor. Öte yandan CHP içinden bazı isimlerin "Kılıçdaroğlu istifa etmeli" söylemleri de, parti kulislerinde konuşulanlar arasında yer alıyor. 

"14 MAYIS BEKLENTİMİZ BÜYÜKTÜ"

İzmir'in tecrübeli siyasetçilerinden Narlıdere Belediye Başkanı Ali Engin, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçim sonuçlarını değerlendirerek, CHP'de başlayan kurultay sürecine yönelik çarpıcı açıklamalarda bulundu. CHP'nin ve Millet İttifakı'nın bu seçimlere uzun zamandır hazırlandığını kaydeden Engin, "Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa 2 turlu bir seçim yaşadık. Aslında 14 Mayıs için beklentimiz yüksekti. Hem tabanımız hem de bize oy verenler gerçekten bir iktidar değişikliği bekliyorlardı. Aynı zamanda ekonomik durumu kötü olanlar, deprem bölgesinde yoksul kalanlar, eğitimli işsiz gençler, esnaflarımız ve her kesiminin sorunlarının çözümüyle ilgili 6 parti ortaya popülizm olmayan, 2 bin 400 maddelik liste topluma sundu. Bu da aslında pek görünür bir şey değildi. Büyük bir umut vardı. Batı dünyası 'Türkiye yeniden demokrasiye dönsün, yeniden Avrupa Birliği ile ilişkiler devam etsin ve sermaye götürelim, vadeli kredi verelim, Türkiye'de yatırım yapalım' dediler. Maalesef bunlar olmadı.

"VATANDAŞ ERDOĞAN'IN DEVAM ETMESİ YÖNÜNDE KARAR VERDİ"

Engin, AK Parti'nin ideolojik ve mezhepsel kutuplaşma siyaseti yaptığını aktardı ve "Şimdi tekrar 2011'e döndük. 2010'a kadar iyiydi AK Parti. 2010'dan sonra dış politikadaki yanlışlar, daha çok ideolojik ve popülizm içeren siyaset unsurları, etnik, mezhepsel kutuplaştırma ve bunlar üzerinden gelecek siyaseti inşa etmeye dönüldü. Özellikle 3 - 4 yıldır... Daha sonra AK Parti'nin içinde HÜDA PAR gibi eklentiler oldu. Eski milliyetçi cephenin bile ötesinde, - 12 Eylül milliyetçi cephesinin bile daha etik bir duruşu vardı demokrasi açısından - ama vatandaş kararını Tayyip Erdoğan'ın devam etmesi yönünde verdi. Biz de buna saygı duyacağız" ifadelerini kullandı. 

"ŞAİBEYE FIRSAT VERMEDİK"

CHP ve ittifak ortaklarının seçim güvenliği noktasında başarılı olduğunu anlatan Engin, "Bir şeye seviniyoruz, biz de parti olarak büyük tedbirler aldık. Islak imzaların yüzde 99'u partinin elinde. Büyük bir şaibeye fırsat vermedik. O açıdan hayırlı olsun diyelim. Seçim güvenliğini sağlamak devletin göreviydi, seçim kurulunun ve bakanlıkların ancak bunu CHP'nin 500 bin gönüllüsü yaptı" açıklamasında bulundu. 

"İFTİRA KAMPANYASI VARDI"

İzmir'de açılan sandık sonuçlarına ilişkin konuşan Engin, "Her zaman daha iyisi vardır. Ben hep 'İzmir'de yüzde 70'i aşarsak Türkiye'de seçimi kazanabiliriz' dedim. İzmir'de de 70'i aşamadık, Türkiye'de de 51'i alamadık. Her zaman daha iyisi vardır ama hem seçmenimiz hem örgütlerimiz olarak yapabileceğimizin azamisini yaptık. Vatandaşın takdiri, konjonktürel gelişmeler de vardı. Bir de kutuplaşma atmosferinin tamamını dağıtamadık. Bir iftira kampanyası vardı" dedi. 

"HAYAL KIRIKLIĞINI GİDERMENİN YOLU İSTİFA DEĞİL"

"CHP Genel Merkezinde bir kriz mi var yoksa süreç olağan mı" sorusunu yanıtlayan Engin şu açıklamalarda bulundu: 

"Sürecin olağan olması zaten düşünülemez. Tabanımız, partimiz uzun yıllardır iktidar olamamıştı, iktidara çok yakındık. Bir hayal kırıklığı var ama bunu gidermenin yolu; hiçbir hazırlık yapmadan Genel Başkanın bırakıp gitmesi, partiyi yeni bir kaosa sürüklemek değil ki... Çözüm o değil. Çözüm ne: 100 yıllık bir parti, bence Türkiye'nin en demokratik partisiyiz. Kılıçdaroğlu, parti yetkili kurullarını topluyor, MYK, PM üyelerini, il başkanlarını, belki belediye başkanlarını da toplayacak. 'Ne yapalım' noktasında konuşuyor. 'Efendim hemen istifa etsin' neden etsin ki! Genel Başkanın sorumlulukları devam ediyor. Kurultay seçti, kurultay ancak görevden alabilir."

"GENEL BAŞKAN TOPLUMUN BİRÇOK KESİMİNDEN TAKDİR ALDI"

"Ayrıca Genel Başkanın buradaki kusurunu masaya yatırmamız lazım. Genel Başkan, bence toplumun birçok kesiminden takdir aldı. Türkiye'yi barıştırdı, helalleştirdi, çok önemli ezberleri bozdu. Parti içindeki yapısal sorunların çok büyük kısmını yok etti. Bu açılardan 'bizzat bütün sorumluluğu Kılıçdaroğlu'na yıkalım, o hemen istifa etsin, mucizevi bir değişimle her şey yoluna girsin'. Böyle olmayacağına göre bugün yapılan doğru. İstişareler yapılacak, gerekirse ilçe, il kongreleri, kurultay yapılacak. Çünkü partinin en üst karar organı kurultaydır. Kurultay da kararını verecek, kurultayda yeni bir genel başkan mı çıkacak, yoksa Kemal Kılıçdaroğlu devam etsin mi denilecek. Şimdi bu süreçteyiz, öngörülebilir bir şey, kaçırılan bir şey yok."

"BİLİNMEZ BİR EL Mİ KURTARACAK CHP'Yİ"

"Genel Başkan her zaman partiyi, Türkiye'yi yöneteceği gibi açık, saydam, şeffaf ve demokratik yönetti. İlçeleri görevden almadı, sahte üyelik, hizipleşme gibi şeylere tevessül etmedi 12 yıldır. O yüzden bundan sonra da etmeyecek. İlçelerden başlatıyoruz yarışları, demokrasiyi, delege seçimleri, ilçe, il, kurultay delegelerini seçeceğiz. Kurultay üyeleri buna karar verecek. Demokrasi budur. Aksi takdirde nereden umut bekleyeceğiz, bilinmez bir el mi kurtaracak CHP'yi ya da Türkiye'yi. Mücadele edilecek ama demokrasi içinde..."

"TABANIMIZ 'YARIN İSTİFA ET' DEMİYOR"

"Tabanımız da, parti tüm kurullarıyla, seçmeniyle, yazarlarıyla, entelektüel kapasitesiyle süreci değerlendirsin istiyor. Tabanımız Kılıçdaroğlu'nun hemen, yarın istifa etmesini istemiyor. Birkaç tane başka sebeplerle yapılmış çıkışlar dışında, Genel Başkana, 'Partiyi yüz üstü bırak, git' diyene rastlamadım ben."

"KILIÇDAROĞLU'NUN BÜTÜN SORUMLULUĞU ÜSTELENECEK BİR DURUMU YOK"

"Genel Başkanımızın bütün sorumluluğu üstlenecek bir durumu yok. Bir eksik varsa, hepimiz üstleneceğiz. Geçtiğimiz günlerde milletvekillerimiz Ednan Arslan ve Rıfat Nalbantoğlu, 'Kılıçdaroğlu kaybetmedi, biz daha az çalıştığımız için kaybedildi' dedi. Bu doğru. Kılıçdaroğlu daha ne yapabilirdi. Şu an eleştirenler, daha önce 'Şunu da yapmalısın' diyebilirlerdi. 'Aday olmasaydın' gibi söylemler doğru değil. En büyük partinin lideri aday olmalıydı. Kılıçdaroğlu gibi devlet deneyimi olan, herkesi bir araya getiren, kutuplaşmayı azaltan bir lider bu dönemin adayıydı. 'Sen neden aday oldun, sen aday oldun diye kaybettin' eleştirilerini ben çok haksız buluyorum."

"BEKLENTİLER FARKLI GERÇEKLER FARKLIYIMIŞ"

Sosyal davranışlarda her şey kitabi açıklanmıyor. Kitabi açıklansa, deprem bölgesindeki büyük yıkımın sorumlusunun 20 yıllık mevcut iktidar olması gerekiyordu. Bir de kırsal bölgelerde, hayat pahalılığı, enflasyon, işsizlik gibi etmenler pek anlaşılmadı. Oralarda değerler öne çıktı. Büyükşehirlerde kiracılık oranı yüzde 60 - 70 iken kırsalda bu oran yüzde 10. Herkesin evi var, yüksek kiralar ödemiyorlar. Kolektif harcamalar, apartman aidatları, ulaşım giderleri, okul servisi gibi harcamalar daha az. Dolayısıyla ekonominin kırsalı, Büyükşehirler kadar etkilemediğini seçim sonuçlarında görüyoruz. Sandıklarda da gördük ki, Tayyip Erdoğan kırsalda oyunu artırmış, Büyükşehirler de ise düşüş var. Sonuçları değerlendirirken bilimden kopmamak lazım. Beklentiler farklı ama gerçekler farklıymış. 

"SAĞDUYUYA İHTİYACIMIZ VAR"

Toplumun verdiği bu kararları da partimiz değerlendiriyor. CHP, dinleyerek de bir yol haritası belirleyecek. Nerede eksik yaptık, bunu ayak üstü, 1 günde, kızgınlıkla, kaybetmişlikle açıklayamayız. Sağduyuya ihtiyacımız var. Telaş yok, soğukkanlılık var, dinleme, tespit etme, bilimi ve aklı kullanarak raporu ortaya koyacağız.

"KILIÇDAROĞLU KESİNLİKLE BAŞARILIYDI"

Kemal Kılıçdaroğlu kesinlikle başarılıydı. Bazı insanlar, 'Başarı sonuca bağlı' diyor. Ben bazı arkadaşların aksine şunu savunuyorum; küçük partilere 40 milletvekili vermek büyük bir iş. Yapılanların içinde en doğru iş. Önümüzdeki 5 yılda, belki bizim erişemeyeceğimiz seçmene onlar erişecek. Bu sadece CHP'ye değil, siyasete bir yatırım. Kılıçdaroğlu doktrini dediğimiz, merkezi büyütme, partiyi merkeze taşıma, genişleme, yeni seçmen kazanma stratejisinin bir sonucu. İYİ Parti'ye bir önceki dönem 15 milletvekilini neden verdik! Vermeseydik o alanın tamamını MHP ve AKP dolduracaktı. İYİ Parti olmasaydı biz İzmir'de 41 yerine 48 alacaktık. O kesin. Beyaz yakalı, merkezde yaşayan seçmen bizden İYİ Parti'ye gitti ama sorun o değil. Sorun; merkezi büyütme, demokrasi güçlerine alan açma. Verilen 40 milletvekilinin de temel amacı o. 

"40 MİLLETVEKİLİ VERİLMESİ ÜLKEYE ÇOK YARARLI"

Bize karşı önyargılı seçmen, küçük partilere karşı önyargılı hissetmeyecekti, hissetmediği de belli oluyor zaten. Bundan sonra Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi, AK Parti seçmenine daha iyi hitap edecek. 40 milletvekiliyle, grup kurmuş, söz hakkı var, Anadolu'yu gezecekler. Bu ülkeye çok yararlı. Uzun vadede de demokrasiye ve CHP'ye çok yararlı olacak. CHP'nin bu politikalarıyla ilk defa türban tartışılmadı, şimdi bölücülük, kendilerinin devlete soktuğu ve sonra da kavga ettiği FETÖ ve dış güçler konuşuldu. 

"AKP HALKA YALAN SÖYLEDİ"

Hükümete yakın medya 'Almanya da aradı, Fransa da aradı, Biden da aradı' diye neredeyse halay çekiyorlar. CHP'nin dediği de buydu, herkesle iletişim kuracağız, daha ucuz ve şeffaf finans alacağız. Biz söyleyince dış güçler! Şimdi ne diyorlar; 'Aman Mehmet Şimşek gelsin de bizi kurtarsın' neden, faiz sebep enflasyon sonuç mu! Hayır. O politikaları terk edeceklerini söylüyorlar. Peki o zaman biz neden kur korumalı hesaplara bu kadar para verdik, neden enflasyon, işsizlik arttı. Dışarıdan fon, yatırım gelmedi. Rasyonel bir ekonomi olsaydı belki AKP kaybederdi ama herkesle kavga etmezdi, vatandaşı birbirine düşürmezdi. Ekonomi toparlansın diye bu kadar zaman da kaybetmezdi. Biz yanlış olduğunu söyledik, şimdi vazgeçeceğini söylüyor. Çünkü bu sürdürülemez. O da yanlış olduğunu biliyordu ama halka yalan söyledi, 'Dış güçler Ortodoks politikayı istiyor, dış güçler bizi devirmeye çalışıyor, ilişkiyi kesmeliyiz' dedi ama şimdi dışarıdan aramalara çok seviniyorlar. Şimşek Bakan olacak diye çok seviniyorlar, biz de aynısını söylüyorduk zaten. Peki biz bu bedeli neden ödedik. Aynı politikayı sürdürselerdi, tutarlılık görürdüm, zaten tutarlılıkları yok. Esad ile görüşmem diyenler, bir an önce görüşeceğini söylüyor. Bunu 10 yıl önce söyleseydin.

"GÜNÜN SONUNDA KILIÇDAROĞLU'NUN NE SUÇU VAR"

Kılıçdaroğlu, hep doğruları söyledi. Yalanı söyleyen, kutuplaştırma çıkartan bunlar, peki Kılıçdaroğlu'nun günün sonunda ne suçu var. Bütün sorumluluğu Kılıçdaroğlu'na mı yıkacak CHP'liler. Bu da yanlış, buna itiraz ediyorum ben.

"BİR GENEL BAŞKANI TERÖRLE SUÇLADILAR"

Biz Kılıçdaroğlu'nun doğruları söylediğini anlattık ama bir Genel Başkanı terörle suçladılar. Bu çok tehlikeli bir şey. Siz bana terörist damgası vurduktan sonra, belediyede yaptığım işlerin bir anlamı kalıyor mu! Valinizle, devletinizle, medyanızla suçladınız.

"SİYASETÇİ KARAMSARLIK YAPTIĞI NOKTADA BIRAKACAK"

14 Mayıs'ta kazanmak istiyorduk. Hepimiz için hayal kırıklığı oldu ama artık toplumumuza, partililerimize, ülkemize, oy verenlere vermeyenlere bizim, siyasetçilerin gelecek göstermesi lazım. Siyasetçinin görevi bu. Siyasetçi karamsarlık, olumsuzluk yapamaz. Böyle bir görevimiz yok bizim. Yaptığımız noktada bırakacağız, eğer inanmıyorsak bırakacağız. Ben inanıyorum gelecekte her şeyin daha güzel olacağına. Keşke 14 Mayıs'ta her şey güzel olsaydı, olmadı ama gelecekte mutlaka olacak. Matbaa Türkiye'ye 100 yıl geç geldi ama geldi. Matbaayı engelleyemezsiniz.

"KURULTAY DELEGESİ OLURSAM OYUM KILIÇDAROĞLU'NA"

Birçok yalanla, dolanla iktidar kuruldu. Onlar da inanmıyorlardı, vazgeçecekler şimdi söyledikleri yalanlardan, iftiralardan, komplolardan, batı düşmanlığından, yalan yanlış ekonomi politikalarından. Tamamından vazgeçecekler, göreceksiniz. Doğru 1 tane ve biz o doğruya doğru ilerleyeceğiz. Tabi ki CHP'liler olarak Kılıçdaroğlu ile birlikte yürümek istiyoruz ama kurultay karar verirse... Ben kurultay delegesi olursam, Kılıçdaroğlu da aday olursa, ben oyumu Kılıçdaroğlu'na vereceğim. Şimdiden ilan ediyorum. Biz demokratik bir partiyiz, bu süreci yaşayacağız, yaşamalıyız, değerlendirmeliyiz. Ancak birbirimizi üzmeden, kırmadan, parçalanmadan, dağılmadan, hedefi kaçırmadan... Hedef daha iyi bir Türkiye, hepimiz için daha iyi bir gelecek. Ben bunların olabileceğine inanıyorum.