Hale Halime YILDIRIM / GÜNDEME BAKIŞ - Türkiye’de önemli bir istihdam alanı haline gelen motokurye sektörü hızla büyümeye devam ediyor. 2024 yılı itibariyle motosiklet sayısı 5,5 milyonu aştı.
Geçmiş yıllarda erkeklerin tercih ettiği meslekler arasında yer alan motokuryelik artık kadınların da mesleği haline geldi. İzmir otokuryeler Federasyonu Başkanı Burhan Akgül, “İzmir’de her 10 motokuryeden 3’ü kadın’ dedi.
MEMURLARIN İKİNCİ İŞİ OLDU
Motokuryelik, esnek çalışma saatleri nedeniyle ek iş kapısı olarak da gürlüyor. Öğretmenler, hemşireler, polisler ve birçok özel sektör çalışanı kendi mesaisini bitirdikten sonra motokurye olarak çalışıyor ve ek gelir elde ediyor.
“İZMİR’DE MOTOKURYE SAYISI 100 BİNİ AŞIYOR”
Birçok motokuryeci çok daha az saatlerde asgari ücretin çok üzerinde para kazandığını ifade ediyor ancak her yıl ölen motokurye sayısı da dikkat çekiyor. Tercih listelerinde hızla yükselen motokuryecilik sektörü, kazancı, çalışma koşulları hakkında bilgi veren 21 yıllık motokuryeci ve İzmir Motokurye Federasyonu Başkanı Burhan Akgül, “İzmir’de kayıtlı olarak 50 binin üzerinde kurye var ama kayıtsız olarak çalışanlarla birlikte 100 bini aşıyor. 50 cc motosikleti olanlar da artık kurye olarak çalışıyor ama bunlar resmi olarak yapmıyor, paket servis işini yapıyor” dedi.
“HEMEN HER GÜN 1 MOTOKURYE HAYATINI KAYBEDİYOR”
Günümüzde resmi olmayan birçok motokuryenin 50 cc motorlarla trafiğe çıktığını dile getiren Akgül, “Daha önceden aldığımız maaşlar bizi tatmin ediyordu ama şu anda bu 50 cc motosikleti kullanan anca asgari ücret kadar kazanabiliyor. 18 yaşından küçük de olabiliyor bunu yapan, bir devlet memuru da olabiliyor. Öğretmeni de yapıyor, başka devlet memuru da ek iş olarak yapıyor. Çünkü motokuryelik ek iş kapsamında ideallik listesine girdi, herhangi bir eğitiminin olmadığını düşünüyorlar ama kaza oranı arttı. Eskiden bu kadar kaza ve ölümlü kaza yaşanmıyordu. Eskiden daha tecrübeli insanlar bu işi yapıyordu. Bugün baktığınızda hemen her gün 1 motokurye hayatını kaybediyor” ifadelerini kullandı.
“50 CC İSTER İSTEMEZ TRAFİĞİ KİLİTLİYOR”
“50 cc’lik motorun ana yola çıkması bence doğru değil” diyen Akgül, “Otobana çıkması doğru değil, çünkü trafiği de yavaşlatıyor. Geniş yollarımız yok, zamanı kısıtlı herkesin. Yakın zamanda 50 cc’lik motorla hayatını bir akrabam da kaybetti. Bu motorlar hız yapamadığı için ister istemez trafiği kilitliyor. Bizimle aynı ücretleri alıyorlar kurye olarak ama ne motor ehliyetleri var, ne eğitimleri var. B sınıfı ehliyetle 50 cc’yi kullanıyor. A1 ve A2 ehliyeti olanlar ise motor eğitimi alıp, sınavdan geçiyorlar. İkisi arasında büyük fark var” diye konuştu.
“KURYENİN YAŞAMI AÇISINDAN DA BÜYÜK SIKINTI”
Motokuryelik mesleğinin tehlike sınıfının resmi olarak arttığına dikkat çeken Akgül, “Bizde artık mesleki yeterlilik belgesi zorunlu hale geldi. Tehlikeli sınıfa geçtik. Çok tehlikeli sınıfa geçildiğinde daha profesyonel olacağız. Bizim yaşama oranımızın yüzde kaçlara yükselmesi gerekiyor, hangi eğitimlerin alınması gerekiyor, denetimler ne kapsamda olacak, iş sağlığı ve güvenliği gibi alanlar olacak. Bunun gibi birçok fayda sağlayacak. Ancak şu anda bakıldığında 50 cc’lik motor aynı hizmeti verdiği için işveren takılmıyor, benim işim görülüyor mantığıyla bakıyor. Bu da motokuryenin yaşamı için büyük sıkıntı aslında” açıklamasında bulundu.
“AYDA ORTALAMA 80 BİN TL KAZANIYORLAR AMA!”
En çok merak edilen “Bir motokurye ayda kaç para kazanıyor” sorusunu yanıtlayan Akgül, “Gerçek bir motokurye ayda ortalama 80 bin lira kazanabiliyor ama eskiden kuryelikte sigorta vardı. Şu anda ise firmalar kuryeye şahıs firması kurduruyor ve tüm sorumluluğu işveren kendi üstünden atıyor. Kaza yaptığınızda ölüm riskiniz yüksek ve işveren bunu size kurdurduğu şahıs firmasıyla üstünden atmış oluyor. Yaralandığınızda, ağır yaralandığınız, kırıklarınız, kanamanız olduğunda işveren size tazminat ödemiyor. Paket başı çalıştırıyorlar ve yaptığınız kazanın tek sorumluluğu sizde. Bu da işverenin işine geliyor. Bir de üstüne kurye işverene fatura kesiyor. Sonuç olarak ölen öldüğüyle kalıyor, yaralanan evinde yatıp ücret alamıyor. Bağkur’da hastalıkta bir ödeme yok biliyorsunuz. Kuryelerimiz de bilinçsiz bir şekilde Bağkur’lu oluyorlar ve primlerini ödemiyorlar. Ödemeyince de hastanelerden yararlanamıyor. Vergilerini, KDV’lerini ödemiyorlar. Kazandıkları 80 bin TL’yi kar sanıyorlar ama 10 kuryeden 9’u devlete borçlu” dedi.
“EMNİYETİN BASKISI DAHA İYİ MOTOR KULLANMAYI SAĞLAMIYOR”
Motorlarda kullanılan kasaya yönelik çıkartılan yönetmeliğin de kuryeleri zora soktuğunu vurgulayan Akgül, “Motorlarımızda kasa var, kasa yaptırdığınızda bunu proje ile desteklemeniz ve belge almanız lazım. 2-3 bin TL tutuyordu. Şu anda ise emniyet kasaları gördüğünde direkt 993 TL ceza yazıyor. 1 hafta içinde kasanızı işletmeniz gerekiyor. Tamam, bunu yapalım dedik ancak İzmir’de bunu yapan, kasayı işletebileceğiniz bir firma yok. Fiyatlara bakıyoruz, 20 - 25 bin TL'lerden bahsediyorlar. Motor fiyatı kadar kasa fiyatı çıkıyorlar. Emniyetin bize yaptığı baskı, bizim daha iyi motor kullanmamızı sağlamıyor. Cebimizden daha fazla para çıkmasını sağlıyor. Bize bu konuda destek olmaları gerekiyor. Kasa cezalarının hukuksuz olduğunu düşünüyorum çünkü İzmir’de kasaları işletebileceğimiz bir firma yok. Bize bir firma gösterilmedi. Yeni kurulan firmalar var, TSE belgesi bekliyorlar. Yediğimiz cezadan sonra biz bu motoru kullanamıyoruz, çünkü gidip yaptırmamız gerekiyor, yaptıracak yer yok, çalıştıramıyoruz. Bizim aleyhimize gelişiyor tüm durumlar” diye konuştu.
“TRAFİKTE BAĞIRANLA EVDE BAĞIRAN AYNI KİŞİ”
Trafikte kuryelere getirilen eleştirilere de yanıt veren Akgül, “Kuryeler her yerden çıkıyor, sollama, sağlama yapıyor’ gibi eleştiriler alıyoruz ama bizim işimizin gereği bu. Biz bu işi arabayla yapmıyoruz, trafiğin en yoğun olduğu yerlerde biz paket atıyoruz. Müşteriye yemeğini yetiştirmeye çalışıyoruz. Ve bize trafikte kızan kişi ile evde yemeği gecikince kızan aynı kişi. Bunlar aynı kişiler, aynı tarzlar. Kapıda ‘Yemeğim neden gelmedi lan’ diyenle, trafikte ‘Dikkat etsene lan’ diyene bakın aynı kişi. Bize hassasiyet gösterilmiyor, sadece öldüğümüzde cesedimizi kaldırıyorlar o da mecburen insan olduğumuz için, yoksa kedi, köpek gibi cesedimizi de orada bırakacaklar. Bizi bu pozisyona getirdiler maalesef” çıkışında bulundu.
“YOLDAKİ ÇUKURA GİRİNCE TAKLA ATIYORUZ”
Motokuryelikte ölüm ve kaza oranını azaltmak için belediyelere asfalt çağrısında bulunan Akgül, “Bunu Sayın Cemil Tugay için söylemiyorum, henüz 1 yıldır görevde, geçmiş için söylüyorum; İzmir’in yolları çok kötü. Bu yolların düzeltilmesi çok büyük mesele bizim için, biz 2 teker üzerindeyiz ve bir çukura girdiğimizde kaza yapma riskimiz yüzde 99. Biz çukura girdiğimizde takla atıyoruz. Mıcırlı yollar oluyor, şirketler çalışıyor, mıcır orada kalıyor. Bunların kontrol edilmesini istiyoruz. Kamil Tunca Caddesi’nde bir arkadaşımızı kaybettik, çukurlar var” dedi.
“TEK HAYALİMİZ EVE SAĞLAM DÖNEBİLMEK”
Akgül açıklamasında, “Bizim sabah evden çıkarken en büyük hayalimiz akşam eve sapasağlam dönebilmek. Benim çok iyi motor kullanan arkadaşlarım da vefat etti, kendi yakın arkadaşlarımdan 8 kişiyi gömdüm. Kaç cenazeye gittim sayısını bilmiyorum” uyarısında bulundu.
“BİZİMLE ÇALIŞAN İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ DE VAR, ŞİRKET YÖNETİCİSİ DE VAR”
Motokuryeciliğin ek iş olarak yapılmasına yönelik de açıklama yapan Akgül, “Şu anki ekonomik zorluğu biliyorsunuz, enflasyonu biliyorsunuz. Bugün aldığımız ürünü yarın aynı fiyata alamıyoruz. Memurlarımız devletin verdiği parayı da yetiremeyecek haldeler. Bizimle çalışan devlet memuru arkadaşlarımız var. Onlara sigorta hiç yapılamıyor. Bizimle İngilizce öğretmeni de çalıştı, büyük firmaların bölge müdürleri de çalıştı. Birlikte paket attık. Bunları yaşadık, hala yaşıyoruz. Ama şunu söylemek istiyorum, öyle sanıldığı gibi büyük paralar kazanılmıyor. Devlet memurunun akşam 5’ten sonra yapacağı kuryelikten eline kalan kazanç 20 bin lira ama tabi bu da büyük kazanç, çünkü şu anda kötü bir evin kirası 20 bin lira. Onlar da mecbur kalıyor” dedi.
“YUNUS POLİSLER GİBİ EĞİTİM ALMAK İSTİYORUZ”
Akgül konuşmasını şöyle sonlandırdı:
Şu anda az tehlikeli sınıftan normal tehlikeli sınıfa geçiyoruz ama yine yükü bize bindiriyorlar. Mesleki yeterlilik belgesi diyorlar, biz denetimlerimizin daha sık olmasını istiyoruz, eğitim olsun istiyoruz. Mesela yunus polisler ne kadar az kaza yapıyor, çünkü eğitimleri çok iyi. Biz devletten yunus polisler gibi eğitim almak isteriz. Zor kurye olunsun ama sağlıklı olunsun. Eğitimle kurye olunsun, ölüm oranları düşsün. Biz devletten bunu isterken devlet bize vergi ve ceza yükü bindiriyor. İyi şeyler olmuyor.
“EŞİM HAMİLEYKEN BAŞLADIM”
3 yıldır motokuryelik yapan, isminin açıklanmasını istemeyen bir lise öğretmeni ise neden ek iş olarak kuryeliğini tercih ettiğini GÜNDEME BAKIŞ’a anlattı. 3 yıl önce eşinin hamilelik sürecinde bu işe başladığını aktaran öğretmen, “Maaşımla eşimin bazı ihtiyaçlarını karşılayamadım, bazı sağlık sıkıntıları yaşadı. Arkadaşımın 1 tanesi bana bu işi yapabileceğimi söyledi. Profesyonel motosiklet kullanıcısı tabi ki değildim ama kullanabiliyordum. Ben de birkaç küçük kazaya karıştım ilk başladığımda ama devam ettim” dedi.
“BU İŞİ BULDUĞUM İÇİN ŞÜKREDİYORUM”
“Genelde geceleri paket atıyorum” diyen öğretmen, “Tabi ki aileme ayıracağımı zamanı çalışarak geçiriyorum. Yıpratıcı oluyor ama daha çok para kazanmam gerekiyor. Ailemden destek görmüyorum, evim kira, eşim çalışmıyor. Benim aldığım öğretmen maaşı yetmiyor. Şükür ki paket servis işini buldum” ifadelerini kullandı.
“ÖĞRENCİMLE KARŞILAŞMAK EN BÜYÜK KORKUM”
“Peki paketi götürdüğünüz kişinin öğrenciniz olmasından korkmuyor musunuz” sorusuna yanıt veren öğretmen, “Benim en büyük korkum bu. Genellikle kaskı çıkarmıyorum kafamdan. Bir öğrencimin kapıyı açtığında elimde paketle beni görmesinden çok utanıyorum” şeklinde konuştu.
İZGÜ’NÜN ‘YUMURTADAN ÇIKAN ÖĞRETMEN’ KİTABI GERÇEK OLDU
Muzaffer İzgü’nün ‘Yumurtadan çıkan öğretmen’ kitabında, öğretmenini pazarda yumurta satarken gören küçük öğrencisinin yaşadığı duygu durum ve kahvaltıda önüne her yumurta geldiğinde yumurtanın içinden öğretmeninin çıktığını hayal ettiği, bir daha yumurta yiyemediği anlatılmakta.