GÜNDEME BAKIŞ - MÜSİAD İzmir Şube Başkanı, Hayırsever İş İnsanı Bilal Saygılı, yarın (Cuma) gerçekleşecek MÜSİAD İzmir Şubesi Genel Kurulu öncesi Gazeteciler Onur Çakır ve Halime Erdoğan’ın sorularını yanıtlayarak  önemli mesajlar verdi. MÜSİAD'ın çalışmalarından, ekonomi ve iş dünyasına, İzmir'in tartışılan konularının başında gelen İktisat Kongresi'nden, İzmir'in Teknoloji Başkenti olması çağrısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

"NİTELİĞE ÖNEM VERDİK"

2019 yılında MÜSİAD İzmir Şube Başkanı seçilen Saygılı, devraldığı günden bu yana, ekip olarak 197 yeni üye kazanımı yaptıklarını kaydederek, "Bu üyelerin yüzde 80’i sanayici. Üye sayımız 303. Genç üyemiz ise 66. İzmir’in şu ana kadar geldiği en yüksek üye sayısı. Biz niteliğe önem verdik. İstihdam yapan, memlekete yatırım yapan, üretim yapan ve ihracat yapan firmaları ticari hayatta başarı sağlamış firmaları davet ediyoruz. Burada önemli bir kriterimiz var. Vatanına milletine ihanet edenlerle yol yürümüyoruz. HDP gibi mesela... Siyasi bir bakış açısı ile değil bu vatanın bileşenleri ile diyalog kurduk. Bu diyalog da yelpazemizi genişletti. Herkesi kucakladık" dedi.

"SADECE BAŞKANLIĞI BIRAKIYORUM"

MÜSİAD İzmir Şube Başkanlığına devam etmesi yönünde birçok üye tarafından talep olmasına rağmen, Genel Kurul'da aday olmayacağını ifade eden Bilal Saygılı, "STK’lardaki çalışma hayatını bazı odalarda görüyoruz. Bir kişi 10 yıl, 20 yıl başkanlık yapıyor. Onunla yaşlanan bir ekip oluyor. Yenilenme ve tazelenme süreci yaşanmıyor. Arkadan yeşermiş insanlar gelmiyor. Ben bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Tabir-i caizse sakal tıraşı olduğumuzda ardından taptaze sakal geliyor. Sakalı boş bıraktığınızda görüntünüzün bozulduğunu görürsünüz. STK’larda bu şekilde zamanı gelince teslim etmeyi, koltuktan güç alan değil koltuğa  güç vermek kavramının odaklandırılması gerektiğini düşünüyorum. Herhangi bir hesabı olmayan insanlar bu şekilde davranır. Başarılı olduğu düşünüldüğü bir zamanda MÜSİAD’ı bırakmıyorum. MÜSİAD'ın 30 yıldır üyesiyim. Sadece başkanlığı bırakıyorum. Ekibimle birlikte bu görevi başka bir ekibe bırakmanın heyecanını yaşıyoruz.  Yeni ekip gelecek, taze kan. Bu bir bayrak yarışı. Sancağı yukarıya taşıyacaklar. Benim MÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu görevim de var Genel merkezde o sürüyor… MÜSİAD'a bağlı bir vakfımız da var UTESAV, orada da yönetim kurulu üyesiyim. Sayın Bakanımız Nureddin Nebati de orada yönetim kurulu üyesi bu görevlerimde aktif çalışıyorum" açıklamasında bulundu.

"MÜSİAD'IN YILMAZ BEKÇİLERİNDEN BİRİYİM"

"MÜSİAD Genel Merkezi'nde başka bir göreve mi talip olacaksınız" sorusunu yanıtlayarak, başka bir göreve talip olmayacağının altını çizen Saygılı, "Biz de her şey tamamen istişare ile gider, kendi aramızda herkesin ortak kanaati olan kişi üzerinde ittifak edilir. Genel Kurul hukuki bir süreçtir, çalışmalar tamamlanır ve kamuoyuna duyurulur. Benim gönlümden geçmesi söz konusu değil. Ben MÜSİAD'ın bir eriyim, bu davanın yılmaz bekçilerinden biriyim. İzmir'de bunu elimden geldiğince gerek ekonomide, gerekse STK çalışmalarında temsil etmeye çalışıyorum. MÜSİAD'ın dışında da herhangi bir yerde görev almak gibi bir düşüncem yok. Sanayiciyim, iş yoğunluğum var ve işimin yüzde 50'sinden fazlası yurtdışı, dış ticaret. Aktif bir şekilde 3 oğlumu iş dünyasında yetiştirme sürecine girmem gerekiyor. Çünkü, 4,5 yıl cami ve külliye inşaatı, 4 yıl da MÜSİAD başkanlığı toplamda 8,5 yıldır işime yüzde 20 - 30 mesai vererek götürdüm. Benim yoğun bir dünyam var, ticaret hayatım da Saygılı Rulman, burada Yönetim Kurulu Başkanıyım. Bu işin önünü açmam gerekiyor" ifadelerini kullandı.

"CUMHURBAŞKANIMIZ BİR SENE KALACAKSIN DESE KALIRIM!”

Saygılı, "Buradan siyaset kapısını kapattığınızı anlayabilir miyiz?" sorusuna ise, "Açmadım ki kapatayım. Bir şeyi açarsanız kapatırsınız. Benim böyle bir talebim bugüne kadar olmadı ama şunu da çok net ifade etmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımıza olan sevgim, saygım bugünlük bir sevgi saygı değil. Yaklaşık 40 yıllık hukukumuz var. Ben bir Türk evladıyım, benim sülalemde şehitler, gaziler çok. Ben birçok şehit vermiş bir ailenin evladıyım, torunuyum. Ecdadım benim için çok önemli. Dolayısıyla benim devletimin başındaki kişi dese ki; 'Somali Büyükelçiliği önündeki güvenlik kulübesinde 1 sene kalacaksın' her şeyi bırakır gider orada 1 sene kalırım. Oradaki büyükelçiliği de gücüm yettiğince korumaya çalışırım. Devlet anlayışımız bu. İşin siyaset ayağına geldiğinizde böyle bir planım, isteğim yok. İşime odaklanmış, üretim yapmayı, üretimi artırmayı düşünen, dış ticareti geliştirmeyi düşünen ve ülkesine ekonomik anlamda katkı sağlamaya çalışan bir bireyim" diye konuştu.

"İZMİR HALKININ YANINDA OLACAĞIM"

Saygılı, her seçim dönemin isminin AK Parti İzmir İl Başkanlığı ve Milletvekilliği için geçmesini de değerlendirerek, "Tabi sevenlerimiz var. Bizi iş hayatında tanıyan, sosyal hayatta, içtimai hayatta tanıyanlar var. Gönüllerinden bizleri geçirenler olabilir ama gönüllerinden geçirmeleri demek, benim buna talip olduğum anlamına gelmez. Beni sevenlere sonsuz teşekkürler ediyorum. Her zaman İzmir halkının gücüm yettiğince, hayırseverlikte, hayırlı işlerde yanında olacağım. Ömrümün sonuna kadar İzmir'e güzel eserler bırakmak planlamalarımın içinde. Ben en kutsal olan bu diye düşünüyorum. Yurt yapılması, yetimlere evler yapılması gibi... Bir sürü yetim çocuğumuz var, anne baba sevgisinden uzak, devlet kucak açmış. Bu çocuklarımız için toplumun faydasına çok güzel projelerim var" dedi.

"İZMİR'İN İHRACATI İTHALTINDAN BÜYÜK"

Saygılı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İzmir'de iş ve sanayi dünyası temsilcileriyle buluşmasında yapılan "Ekonomi kötü, yatırımcı kaçıyor, piyasalara güven yok" eleştirilerini de yanıtladı. İhracat rakamlarına dikkat çeken Saygılı, "Bugün işlerimiz sıkıntılı diyen birçok firmanın ihracatta yüzde 100'leri bulan artışlarla mal sattığını, TL'ye bağlı oldukları dünyaların tamamen dövize endeksli hale gelerek, kendilerini garanti haline aldıklarını ben müşahede etmekteyim, gözlüyorum. İşim gereği sanayinin bütün alanlarını biliyorum. Bağlı bulduğum kuruluşun şube başkanı olarak sanayinin her koluyla ilgilenmeye çalışıyorum. İlaç sanayinden, gıda, tarım, havacılık sektörüne kadar. Bundan 2-3 sene önce 70 - 80 - 90  milyar dolar ciro yaparken ihracatta Türkiye şu anda 250 milyar dolara geldi. Bu nasıl oldu, devlet özelleştirme de yapmıyor artık, bunu özel sektör yapıyor. İhracat yapan bir ülkeyiz artık. Ciddi ihracat yapan bir ülkeyiz. İş yapamıyoruz, para kazanamıyoruz diyenlere şu cevabı vereceğim: İzmir Türkiye'de kendine yetebilen, ihracatı ithalatından daha fazla olan tek il. Nasıl oluyor da hem ithalattan daha fazla iş yapılıyor hem de iş yok deniliyor" diye sordu.

"İZMİR UZAK DOĞU'NUN BOŞLUĞUNU DOLDURUYOR"

Saygılı açıklamasını şöyle sürdürdü:

Esnafın işi değişkenlik arz edebilir ama sanayicinin işi halkın arz ve talebine göre değil, ekonomik hareketliliğe göredir. Çin'in ve Uzak Doğu'nun kendi ülkelerinden kaynaklı ucuz işçilik ve teslim süresi açısından doğru yaparak oluşturdukları bir pazar vardı. Çin, Vietnam, Hong Kong, Hindistan'ın oluşturduğu... Ama pandemi ile birlikte bunlar aksamaya başlayınca Türkiye ve İzmir, Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli duruşundan sonra Türkiye cazibe merkezi haline geldi. Bir konteynerin 12 bin dolar ettiği bir dünyada, bir Alman şirketi Türkiye'den 2 bin yürüyen tırı yükleyerek Hamburg'a ya da Hollanda Rotterdam'a ulaştırabiliyor. Yüzde 10 pahalı olsak bile, her an kalite kontrolünü yapabildikleri bir ülkeyle muhatap oldular. Biz şu anda özellikle İzmir sanayicisi Uzak Doğu'nun bıraktığı boşluğu Avrupa'ya karşı dolduran bir iliz. Herkes rahat olabilir, sanayicinin işi çok güzel gidiyor.

"TÜRK SANAYİCİSİ YURTDIŞINDA AVANTAJLI HALE GELDİ"

Girdi maliyetlerindeki kur artışları, bütçeleri değiştirmiyor. Siz demirin tonunu bin 700 dolara alıyorsanız yine bin 700 dolara alıyorsunuz. Onun Türk Lirası karşısında yüzde 100 değişmesi, bir malın maliyetinin arttığı anlamına gelmiyor. Almanya'da akaryakıtın litresi 1.2 Euro iken şu anda 2.3 Euro oldu ama Türkiye'de o kura göre 3 kat daha fazla olması gerekirken olmadı. Almanya'da hep bizdeki benzin fiyatlarının yüzde 50'si kadardı fiyatlar. Şu anda Euro cinsinde bizim akaryakıt maliyetimiz yarı yarıya düştü. Yani TL olarak artış gözükse de Euro bazında düşüş var. Orada yüzde 100'e varan zam var, bizde Euro kuru kadar bir artışın aşağısında zam var, o da TL bazında. Bunların hepsi TL'nin kur oynaklığındaki değişkenliğini ekonominin temel ayakları gibi gösterme taktikleri. Halbuki herkes, özellikle dış ticaret yapan herkes bilançosunu döviz bazında yapıyor. Türkiye'de üretim yapan Türk sanayicisi yurtdışında avantajlı duruma geldi. Alman firmaları neden Türkiye'ye yatırım yapmak istiyor, çünkü TL olarak maaş ödeyecek, diğer taraftan da ihracatını döviz bazında yapacak. Şu anda bir sürü Alman Şirketi Gebze'ye, Denizli'ye, İzmir'e Çanakkale'ye, Mersin'e ve hatta iç bölgelere girmeye başladılar. Yatırım  yapacak yer arıyorlar.

"GELSİNLER, BANA ANLATSINLAR"

Bana gelsinler o sanayiciler, bizim olduğumuz yerde işlerimiz kötü gidiyor desinler. Cirolar, karlılıklar ve giderlerin karşılaştırılmasını iyi bilen bir matematikçiyim ben. Makine Mühendisiyim ama yüksek matematik eğitimi almış bir insanım. Onu gelsinler bana anlatsınlar.

"PATRONLAR DA ÇALIŞANLARI KADAR MESAİ HARCAMALI"

İş İnsanı Bilal Saygılı, "Milli gelir paylaşımındaki adaletsizlik" çıkışına ise, "Dünyada milli gelir adaletini sağlayan bir ülke var mı? Amerika dahil! Böyle bir ülke olmamıştır. Her ülke toplam geliri nüfusa böler, ortalama bir rakam çıkartır. Türkiye'nin bundan 30 sene önceki haritasına baktığınızda, ben 53 yaşındayım ve iyi hatırlıyorum, 10 - 15 ailenin elindeydi yüzde 40'lık varlık. Bugün milyon doların üstünde olan ailelerin sayısı yüz binleri geçti. Şu an geçmişe göre daha adaletli. Konya'da sadece küçük küçük triko üretimi yapılırdı, küçük tarım makinalarıyla üretim yapılırdı. Şimdi Konya, Almanya'nın arka bahçesi oldu. Dün küçük atölyelerde üretim yapan insanlar bugün koca fabrikaların sahibi. İzmir'in sanayisi güçlü ancak patronların daha çok mesai harcaması, işlerine daha çok özen göstermeleri, çalışanları kadar mesai yapmaları gerekiyor" sözleriyle yanıt verdi.

"ALTERNATİF İKTİSAT KONGRESİNİ 'DEVLETE KARŞI ÇIKMA' OLARAK GÖRÜYORUM"

İzmir Valiliği öncülüğünde 17 Şubat'ta kendi binasında yapılacak olan İktisat Kongresi'nin yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından da ikinci bir İktisat Kongresi yapılmasını doğru bulmadığını anlatan Saygılı, "Bir partinin ya da bir STK'nın alternatif program yapması devleti bağlamaz. Aslolan devlettir. Mustafa Kemal Atatürk, 17 Şubat 1923 yılında iktisat kongresi yaparken devlet kurulmuş ama henüz Cumhuriyet ilan edilmemişti. Devletin yaptığı bir projeydi bu. Kurucu olan Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk bir partinin temsilcisi olarak iktisat kongresini düzenlemedi. Bir devletin başkanı olarak bu işi yaptı. Dolayısıyla bunu yapacak, organize edecek, yönetecek tek bir kurum vardır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Hiçbir zaman bu değerlerimiz o partinin, bu partinin elinde olmamalıdır. Ben alternatif bir bakış açısını doğru görmüyorum, devlete karşı çıkma olarak görüyorum. Farklı davranış, itiraz olarak görüyorum. Bu işin asıl sahibi devlettir, hak sahibi devlettir, devletin başındaki zat da Recep Tayyip Erdoğan Beyefendidir. Onun riyasetinde, tensipleriyle bu iş organize edilir. En güzel şekilde hem İzmir'imize hem de ülkemize faydalı iktisadi bir çalışma yapılır" dedi.

"TEKNOLOJİ SERBEST BÖLGESİ'Nİ DESTEKLİYORUM"

İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger'in "İzmir Teknoloji'nin başkenti olsun. Alsancak'ta Teknoloji Serbest Bölgesi kuralım" çağrısını desteklediğini anlatan Saygılı, "Çok yerinde ve doğru bir fikir olarak görüyorum, destekliyorum. MÜSİAD olarak bu fikrin arkasındayız. Sayın Valimiz'e de söyledim, İzmir genç nüfusu yüksek olan bir şehir. Türk gençliği teknolojiye çok önem veriyor. Farkındalık ortaya koyuyor, yaptıkları yazılımlarla... Özellikle oyun yazılımlarıyla marka değeri yüksek firmalar halinde geldi genç müteşebbislerimiz. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu tür çalışmalara önem veriyor, yüksek teknolojiye. Önem verdiği için de Kocaeli'deki Bilişim Vadisi projesinin Urla'ya Yüksek Teknoloji Üniversitesi'nin yanına ikinci ayağını kuruyor. Çok büyük bir yatırım yapılıyor orada, bunun bileşeni olarak da Alsancak'da böyle çalışmanın yapılması, gençlerimizin İzmir'de kalması için önemli bir proje. Çünkü İzmir'de okuyan gençlerin çoğu İzmir dışına çıkıyor, imkan bulamadığı için. Onların burada kalması ve şehirlerine inanmaları için çok iyi bir altyapı projesi olarak görüyorum ve gönülden destekliyorum" açıklamasında bulundu.

"KEYFİNİ VE HUZURUNU YAŞIYORUM"

16. yüzyıl Klasik Osmanlı mimarî sanat anlayışı ve üslûbu esas alınarak tasarlanan, Bornova, Ankara yolu kenarında, Ege Üniversitesi kampüsü yanı başında inşa edilen Bilal Saygılı Camii ve Külliyesi, simgesel mimarîsi ile İzmir’e damgasını vuran eserlerden biri oldu. Saygılı, "Yaptırdığınız Cami ve Külliye İzmir'e değer katan bir eser oldu, önünden geçerken ne hissediyorsunuz" sorusunu da yanıtlayarak, "İnsanın çocukluğundan beri hayal ettiği şeyin yapılmış olması, kendi elleriyle, helal kazancıyla, kimsenin bir kuruşunu koymadan, vergiden bile düşmeden yapıp, topluma fayda sağlayacak proje halinde sunmuş, başarmış olması güzel bir duygu. Ben hiçbir zaman kibre girmedim. Önünden geçerken yaptığımız o güzel çalışmanın, eserin mevcudiyetinin keyfini, huzurunu yaşıyorum. Herkesin bu tür eserlerin yapması, topluma fayda getirecek eserler yapması, okul, yurt, fakirleri yedirecek, giydirecek merkezler, yetim ve öksüzlerin korunması... Çeşme, Osmanlı bunları çok iyi başarmış. Bundan 5 asır önce başarılmış şeyleri biz yeni mi keşfediyoruz. Birçok hayırsever iş insanı var, bunların arasında olmaktan onur duyuyorum. Ömrüm yettiğince bu eserlerimizin İzmir'de artması için ekonomik gücüm neye yetiyorsa yapmaya devam edeceğim" yanıtını verdi.