Deprem, pandemi, festivaller derken popülaritesi giderek artan Urla betonlaşıyor, tarlalar azalıyor diye korkarken, arada moral yükseltici olaylar da oluyor.

Ailesi bir dönem ilçeye mübadele ile gelenlerden etkilenip tütün üreticiliği de yapsa da nesillerdir enginardan hiç vazgeçmeyen Urlalı Gökçe Erkuşöz ile tanışmak gibi.

Gökçe Erkuşöz, kendisini güçlü yetiştirmeye çalışan babasıyla çocukluğundan beri tarlaya gitse de kendi işini kurmak için endüstri mühendisi oldu. Ancak okurken her fırsatta tarlaya gidiyor, babasına yardım ediyor, okul masrafını çıkarıyordu. Öğrencilik günlerinde İstanbulluların organik gıdaya ulaşmakta zorluk çektiğini fark edince, mühendisliği bir kenara bırakıp, babası gibi enginar üreticisi olmaya karar verdi.

Hem de öyle babasının dönüm dönüm tarlasında işçilerin arasında gezerek enginar yetiştirmekle övünmek değildi hedefi. Bir dönüm dahi tarlaları olmadığı halde bir kısmı amcasından, bir kısmı farklı tarla sahiplerinden kiralanan 40 dönümde, bir ırgat gibi üretimden pazarlamaya kadar çalışmaya başladı. Gecenin üçünde yataktan kalkıp tarlaya gidecek, çapa yapacak, 53 kiloluk zarif bedeninden beklenmeyecek bir gayret ile günde 2-3 bin enginar kesecek, 40-45 kiloluk çuvalları sırtında taşıyarak yüklediği kamyonetle pazarlama aşamasına geçecekti.

Coğrafi işaretli Urla sakız enginarının yok olmasından korkan herkesin yardımcı olmaya çalıştığı, minicik ellerinin tırnakları enginardan kararmış çalışkan kız ile hasattan çaldığımız yarım saatte, tarlanın kıyısında konuştuk.

-Ne eğitimi aldınız?

İstanbul'da Gedik Üniversitesi Endüstri Mühendisliğini bitirdim iki yıl önce. Özel bir okul, ama ben yüzde 75 burslu okudum.

-Anne baba yapıyor muydu enginar üreticiliğini?

Benim dedemler Urla'nın en eski enginarcılarından. Yani bu tarla, çok çok eskiden beri olan, amcamın tarlası. Bir ara tütün de yapmışlar, ama hep enginar varmış yanında. Babam 15 yıldır organik sertifikalı olarak üretiyordu enginarları.

-Mesleğinizi yapmayı düşünmediniz mi hiç?

Ben daha üniversitede okurken enginarcılığı iş haline getireyim dedim. Baktım, insanlar İstanbul’da doğal gıdalara ulaşamıyorlardı. Ürettiklerimizi satayım bari dedim. 2019 yılında internet sitemi açtım. Satışa başladım, ama ben zaten çocukluktan beri hep tarladayım.

-Baba da başka bir yerde mi enginar üretimi yapıyor?

Yok, beraber yapıyoruz. O üretimde yardımcı oluyor. Hasatta, pazarlamasında, müşteri ilişkisinde, sosyal medyada hep benim. Dikiminde, gübresinde, çapalamasında babamla beraberiz. Yalnız çapa zamanında, özellikle ot ayrımında işçi tutuluyor. Onun dışında dikimlerinde falan babamla beraberiz. Hasadı ben hep tek başıma yapıyorum. Bugün çok yoğun değil. Sadece bin tane falan keseceğim. Çok kesmeyeceğim.

-Bin taneye sadece mi diyorsunuz?

Evet, ben mayıs ayına kadar günde 2-3 bin enginarı tek başıma kesiyorum. Mayısta ürün çok artıyor, 10 binin üzerine çıkıyor. O zaman babam ve işçiler de oluyor tabii. Ama toplamda enginarın yüzde 80’ini ben kesiyorum.

-Kaç kilosunuz?

53 falan.

-Ve 40-45 kiloluk çuvalları tarladan taşıyıp, yukarı kaldırıyor, kamyonete koyuyorsunuz…

Alıştım ama artık. Ben sezona başladığımda, Mart ayında 60 kiloydum. İki haftada 6-7 kilo verdim. Çok yemek de yiyemiyorum çünkü çalışırken. Akşama kadar tarlada oluyorum.

Babama kıyamıyorum. Çok fazla çalışsın istemiyorum. 72 yaşında benim babam. Ama bazen taşımamda falan yardımcı oluyor. Biraz işimde titizimdir. Çalışanlara çok fazla iş bırakmayı da sevmem. Kendim göreceğim ne keseceğimi, içime sinecek. Çünkü hangi müşterinin ne istediğini ben biliyorum. Babam bile bilmiyor. Babamın sadece enginarın suyuyla, gübresiyle, bakımıyla ilgisi var.

-Enginarı nerelere satıyorsunuz?

Instagram'dan çok fazla satışım var. Geçen senelerde bu kadar değildi. Bu sene ekstra talep oldu. İstanbul'daki organik pazarlardaki tüm enginarlar bize ait. Ankara, İzmir, Adana, Bursa'daki organik pazarlara veriyoruz. Organik marketlere de çok veriyoruz. Büyük bir zincir market de aradı bizi ama onlara veremeyeceğiz bu sene muhtemelen. Yetişmiyor.

Özellikle gıdayı e-ticarette sıfırdan pazarlamak, en zor yanı işin bence. Bozulma riski yüksek olduğu için. Çok emek verdim. Gerçekten uykularımdan fedakarlık ettim. Yemedim, içmedim yeri geldiğinde. 6 yılda belli bir noktaya gelebildim.
Geçen sene enginar pazarlarken biraz sorun yaşamıştım.

-Ne oldu?

İş hayatına tam atıldığım ilk senemdi. Okurken biraz daha kolaydı benim için. Hem harçlığımı çıkartıyordum hem okulumu ödüyordum falan. Ama okulum bittikten sonra, şirket açtıktan sonra iş ciddileşti.

Geçen sene pazarlamada çok sorun yaşadım. Yetişemedim, ama bu sene daha planlı gidiyor işlerim. İnşallah bu sene daha güzel olacak.

-Şirkette de yardımcı yok anladığım kadarıyla...

Yok, her şeyde yalnızım.

-Kardeşiniz var mı?

Yok. Ben doğduğumda annem 39 yaşındaymış, babam da 46. O yüzden babam hep, ’Ben bu dünyada her zaman baki değilim. Ben olmasam da her işi halletmeyi öğreneceksin. Enginara baktığında hastalığının ne olduğunu öğreneceksin’ dedi.

Aynı zamanda zeytin üretimi de yapıyoruz biz. Beni, ’Zeytine baktığında ne ihtiyacı olduğunu anlaman gerekiyor. Kime güveneceğini öğrenmen gerekiyor’ diye büyüttü.

O yüzden hiç korkusuzumdur da. Mesela gecenin 3'ünde karanlıkta tarlaya gelip su falan açıyorum. Domuz mu gelecek, yılan mı gelecek diye bir korkum yok. Ama sosyal hayatımda o kadar farklıyım ki insanlar inanmıyor bu işi yaptığıma.

-Neden ziraat veya gıda mühendisliği okumadınız?

Kendi işimi yaparım diyordum, ama bu iş yoktu benim aklımda. O yüzden iş alanı çok diye endüstri mühendisliği okudum. Ziraat mühendisliği okusaydım kesinlikle daha iyi olurdu. Hatta gıda mühendisliği okusaydım çok çok daha da iyi olurdu. Ama bu noktada endüstri mühendisliği okuduğum için pazarlama, e-ticaret, işletme yönetimi, iktisadi alanlar anlamında daha iyi de oldu. Zaten Ziraat Fakültesinde okusaydım da tarlada öğrendiğimi orada öğrenemeyecektim. Babam gerçekten çok eski, çok tecrübeli bir üreticidir. Ondan öğrendiklerim çok kıymetli. Babam benim için çok büyük şans. Ben de bunun kıymetini sağlıklı olduğum sürece vermek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

-Çocukluk hayaliniz neydi?

Tiyatro yaptım çok uzun süre. Oyuncu olmak istiyordum. Ama annemler hep ’Hobi olarak onu yapabilirsin. Gerçek bir mesleğin olsun. Ne oyuncular vardı sonradan söndü yıldızları. Geçerli bir meslek değil’ dediler. Öyle soğuttular beni. Ama hobi olarak tiyatro yapıyorum hala. Ben 7 yaşından beri yapılabilecek her yerde tiyatro yaptım. Sahne benim en mutlu olduğum yerdir. Bir enginar tarlasıdır, iki sahnedir. Tiyatro hep içimde ukte olarak kalmış bir şeydir. Üniversitede tiyatro oyunlarına çok katıldım, tiyatro kulübündeydim. Dijital platformlarda yer aldık. Urla’da Kültür Sahne’de tiyatro yaptım, ama bu ara çok yoğunum. Yapamıyorum.

-Şimdi tek aşkınız enginar yani...

Benim biraz da şöyle bir avantajım var. İş hayatımdaki insanlar hep babamın arkadaşları olduğu için şanslıyım. Rekabeti geçtim, çevremdeki insanlar daha çok destek olmaya çalışıyorlar. Evet, biraz kıskançlık yapan üreticiler maalesef oluyor. Duyuyorum da. ’O ne anlar’ falan gibi konuşanlar da oluyor. Ama genelde iyi tepkiler alıyorum. ’Gelecekte bunu yapan insan olmayacak. Biz de destek olalım’ diyen çok oluyor.

-’Enginar bitmeyecek’

-Biz de betonlaşma giderek artıyor, enginar bitecek diye korkuyoruz...

Ben hayatta olduğum sürece enginar bitmeyecek. Devlet desteklese de desteklemese de yapacağım ben gücümün yettiği kadar. Tüm çevrem, iş hayatımdaki tanıdıklarım, hepsi bu alanda insanlar. Ben sektörü değiştirmeyi asla düşünmüyorum. Asla.

-Tarlayı satmama sözü veriyorsunuz yani..

Maalesef benim kendi yerim değil. Amcamın. Bir tarlayı da kiralıyoruz, 40 dönüm tarlada enginar yetiştiriyoruz. Ama ben tarla arıyorum sürekli. Kendi yerim olsa ben neler neler yaparım. Tarla fiyatları inanılmaz yükseldi. Kazandığımızla satın almak zor görünüyor.

-Zeytin işi nasıl? Zeytinliğiniz var mı?

Kendi zeytinliğimiz yok, baktığımız zeytinlikler var. Ben zeytinin hasadında, pazarlamasındayım. İlaçlama süreçlerinde, hortum çekerken falan babama yardıma gidiyorum. Zeytinyağının üretimi aşamasındayım daha çok. Zeytinyağının tadına baktığımda hangi zamanda üretilmiş, asit oranı ortalama nedir, soğuk sıkım mı, sıcak sıkım mı anlayabilecek kadar biliyorum ben. Bu sene ufak çaplı ihracata başladım zeytinyağlarımız üzerinden.

Enginarlarımızı da zeytinyağını da yurt dışında pazarlamak istiyorum ama onun için daha çok toyum. Biraz daha büyümem lazım.

Ben biraz ambalajlamaya, etiketlemeye dikkat ediyorum. Önem veriyorum. Hatta kantaron yağı da yapıyorum. Parfüm şişesi gibi. Herkes bana ’Buna niye o kadar para verdin’ dedi. Yurt dışına gönderdik bundan 50 tane. Şu an Instagram'da satıyorum. Fuarlara, festivallere katılıyorum. Oralarda da satıyorum.

-Ne zaman dinleniyorsunuz?

Haziran ayında işlerim bitiyor. Ben 3 ay tatilim. Geziyorum, eğleniyorum. Sonra eylül ayında enginar dikimi oluyor. Ekim ayında zeytin, zeytinyağı başlıyor. Ekim, kasım, aralık, zeytinyağı. Ocakta enginar başlıyor. Yani benim haziran ve eylül arası boş. Ama onun haricinde hep bir döngü var. (OdaTV)