Hale Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı Uğur Yıldırım, meslek odalarına yapılan "İstemezükçü" çıkışlarını değerlendirdi. Türkiye'de özellikle son yıllarda yoğun olarak yaşanan barınma krizine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
"İSTEMEZÜKÇÜ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
"Siyasi aktörlerin odaları İstemezükçü ilan etmesine alışkınız" diyen Yıldırım, "Günün koşullarında maalesef 20 yıllık sorunlu bir erkle baş etmeye çalışıyor bilim, teknik, toplum ve hayat. Meslek odaları bilimsel teknik bilgi üzerinden yorum yapar. Bu bilgiler siyasilerin talep ettikleriyle uyuşmuyorsa, siyasilerin kendilerini çek etmesi gerekir. Halkın vekili dediğimiz insanlar kamu yararını gözetmek zorundalar. Sermayenin değil kamu yararının, halkın yanında durmalılar. Attıkları adımda sermayenin ya da bilimsel bilgiye karşılarsa, meslek odaları buna hayır der. Biz hangi görevlerle yetkilendirildik diye düşünmeliler. Biz istemezükçü olmaya kamunun hakkını korumak için devam ederiz. Biz bireysel görüşler bildirmiyoruz, meslek odaları akademik bilgi üretir ve akademik bilgi üzerinde görüş bildirir ve bu da çok kıymetli Tüm toplumun meslek odalarını sahiplenmesi gerekir. Buca Cezaevi alanına karşı çıktığımızda da bu söylendi ama yoğun yapılaşmış Buca’da son yeşil ve boş alanların da yapılaşmasına yarınlar için, gelecek için karşı çıkmak zorundayız. Yaşanabilir bir kent için karşı çıkmak zorundayız" dedi.
"DEVLET KONUT POLİTİKALARINI TEKRAR ELE ALMALI"
Barınma problemi hat safhadayken meslek odalarının konuta karşı çıkmasına yönelik eleştirilere de yanıt veren Yıldırım, "Bu arz talep meselesi. Bir metaya talep varsa üretmek istersiniz, konuta talep var, üretiliyor. Ama konuta talep barınma ihtiyacından dolayı değil, satış gücü nedeniyle, değerinin artış gücü sebebiyle konuta talep var. Kesinlikle kiraların düşmesi lazım, insanların, gençlerin barınmayla ilgili sorun yaşamaması lazım. Bu kapsamda atılabilecek adımlar varken atılmıyor, devlet konut politikalarını tekrar ele almalı. Deprem sonrasında yıkılan konutların yüzde 40’ının üzeri üçüncü ve daha üzeri konut sahiplerine ait. Yani bir insan barınamaz ve kiralar altında ezilirken diğerinin yüzlerce konutu varsa, burada devlet politikası olarak çözüm geliştirilmeli" ifadelerini kullandı.
"ÜÇÜNCÜ KONUTA VERGİ YÜKÜ GETİRİLSİN"
Yıldırım, bazı insanların barınmak için kira ödeyemediğini bazı insanlarınsa yüzlerce konut aldığını dile getirerek, "Devletin, konutun serbest piyasada bir meta objesi olarak kullanılmasının önüne geçmesi gerekir. Bu yeşil alanların talanının, tarım arazilerinin talanının da önüne geçecektir. Buca’da insanlar uygun koşullarda barınabilmeli ve yeşil alana da ulaşabilmeli. Bunlar birbirinin karşıtı değiller. Siz ikinci ya da üçüncü konutta vergi yükünü değiştirirseniz, siz sosyal konut üreterek, kira fiyatlarını bir yerde tutarsanız bunların önüne geçebilirsiniz. Siz serbest piyasada sermaye grupları kazansın derseniz tam olarak günümüzde yaşadığımız sorunları yaşarsınız. Kamu tabi ki meseleyi bu bağlamda değerlendiremeyebilir ama insanlar kredi yükleri altında onlarca yılını bankalara bağımlı yaşayarak barınma sorununu karşılamak zorunda değiller. Gelecek kaygısını yaşamak zorunda değiller. Bu devlet politikası olarak çözülmeli, düzenlenmeli, konut üretimindeki baskı azalmalı. Biz o zaman doğamızı da, yeşil alanımızı da koruyabileceğiz. Barınma sorunu da çözülecek" açıklamasında bulundu.
"KEMERALTI'NDA KORUMA AMAÇLI İMAR PLANLARINA UYULMALI"
İzmir'in tarihi değerleri arasında yer alan Kemeraltı Çarşısı'nın korunması ve daha çok kullanılır hale getirilmesi gerektiğini anlatan Yıldırım, "Kemeraltı bizim hem meslek insanı olarak hem de Mimarlar Odası olarak çok değer verdiğimiz ve gündemimizde olan bir alan. Çok özel bir alan, uzun bir tarihe sahip açık hava ticaret merkezi. Günün koşullarında büyük sorunları var ama Kemeraltı’nda her sorunun çözümü şudur bakış açısıyla düşünmemek gerekir. Altyapısı kesinlikle iyileştirilmeli, insanlar hiçbir tabelaya çarpmadan, üzerlerine klima suyu dökülmeden yürüyebilmeli. Koruma Amaçlı İmar Planı var ve bunun getirdiği birtakım kurallar var. Ticarethane sahiplerinin ve belediyenin bu kuralları kati şekilde uygulaması gerekir. Bizim orada yapısal bir mücadeleye girişmeden önce kurallara uygun hale getirmemiz gerekir. Aydınlatması ve altyapısının güçlendirilmesi lazım ki; insanlar güvenlik problemi hissederek günün belli saatlerinde kullanmamayı tercih etmesin. Öte yandan insanlar 1990’larda en iyi ürünü Kemeraltı’nda bulduğu için Kemeraltı’na gidiyordu, bugün de bazı ürünler için özellikle gidiyoruz. Kemeraltı hem ekonomik hem de nitelik olarak ele alınmalı. Pekiştirdiğiniz zaman bunları daha çok kullanılabilir ve Kemeraltı kesinlikle korunmalı" diye konuştu.
"SU İÇİN PROJELER GELİŞTİRMELİYİZ"
İklim krizi ve bunun getirisi olan su kıtlığına da dikkat çeken Yıldırım, "Gündemimizde İzmir’in suyu var. Yüzde 10’lara düşen baraj doluluk oranları var. Artık tropikal iklim sebebiyle yoğun ve az süreli yağışlar alıyoruz. Toprak yeterince suyu ememiyor ve bu suyu da hasat edemiyoruz. Bunun da gündeme alınması gerekir. Tahtalı Havzası içinde yoğun yapılaşma var. Yürütülen tarımsal faaliyetlerde olmaması gereken ilaç kullanımları var. Tahtalı Barajının bir koruma havzası var. Menderes Bölgesini içine alıyor ve havaalanına kadar uzanıyor. O bölgelerdeki kaçak yapılaşma ve Tiny House hobi bahçesi yapılaşmaları ciddi yük getiriyor. Kaçak sondajlar zemin suyu anlamında ciddi sorun getiriyor. Tarımsal faaliyetlerde kullanılan ilaçlar su toplama havzası olduğu için suyun kalitesi ve niteliğini düşürüyor. Bunlara dikkat etmek gerekir. Suyun nasıl hasat edileceği, kentteki yağmur suyu hatlarının nasıl toplanacağı, depolanacağı ve sisteme kazandırılacağına dair projeler geliştirmek gerekir. Bunlara kentli olarak sahip çıkmalı, farkındalık üretmeliyiz" dedi.