Gıda Mühendisi Nurten Sırma, “Türkiye’de gıda fiyatları yükselince taklit ve tağşişte de ciddi bir artış yaşandı. Vatandaş temel tüketim maddelerini almak zorunda ancak yüksek fiyatlar nedeniyle başka arayışlara giriyor. Bu da vatandaşın güvenilir olmayan yollara gitmesine neden oluyor” dedi.

Ekonomideki kötü gidişat Türkiye’de gıda kalitesini de düşürdü. Artan maliyetlere karşı önlem alan birçok gıda üreticisi firma ya ürünlerin gramajını düşürdü ya da kaliteyi düşürdü. Hayat pahalılığı ve ekonomik kriz neticesinde alım gücü düşen vatandaşın ucuz gıda arayışı nedeniyle gıda taklit ve tağşiş de giderek artmaya başladı. Temel tüketim olan gıda ürünlerinde yaşanan kalite düşüşü, taklit ve tağşiş konusu artık halk sağlığını tehdit edecek seviyeye ulaştı. Enflasyonist ortamda artan kalitesiz gıda tehdidine karşı hükümetin aldığı önlemler de yetersiz kalıyor. Konuyla ilgili Millî Gazete’ye değerlendirmelerde bulunan Gıda Mühendisi Nurten Sırma, gıdada sahtekârlığın ahlaki bir sorun olduğunu belirtti.

Ekonominin ürün kalitesini her alanda düşürdüğünü belirten Gıda Mühendisi Nurten Sırma, “Her alanda gördüğümüz kalite düşüşü gıdada daha çok gözlemlenebilir. Çünkü gıda en çok tüketilen ürün ve alışveriş sepetinin hep en üstünde yer alıyor. Maliyetler çok olunca üretici de bir çıkış yolu arıyor. Gıda fiyatlarındaki yükseliş, ham maddedeki yükseliş anlamına geliyor. Bu durum da hem tüketiciyi hem de üreticiyi zorluyor. Kaliteden ödün vermek istemeyen gıda üreticileri gramaj düşürme yoluna gidiyor. Bundan çoğu zaman tüketicinin haberi olmuyor. Bu da aslında gizli zam oluyor” ifadelerini kullandı.

“ÜRETİCİLER ÜRÜNLERİNDE RAF ÖMRÜNÜ UZATARAK KALİTEDEN ÖDÜN VERİYOR”
Nurten Sırma, maliyetler nedeniyle gramaj azaltmanın yanı sıra üreticinin gıdada kaliteden ödün verdiğine de değinerek, “Üreticiler yasaların açıklarını kullanarak ya da farklı yollarla maliyetlerini düşürmeye çalışıyor. Alım gücünün düştüğü bu süreçte raf ömrü ne kadar uzunsa o kadar iyi. Bunun önüne geçmek için üretici daha fazla katkı maddesi kullanmaya başlıyor. Katkı maddeleri de maliyetleri düşüren bir şey. Ancak ne kadar çok katkı maddesi kullanılırsa gıdada o kadar kalite düşer. Yani maliyetlerin yükselmesi ve alım gücünün düşmesi nedeniyle gıda üreticileri artık ürünlerinde raf ömrünü uzatarak kaliteden ödün veriyor” şeklinde konuştu.

“PEYNİRİN FİYATI ARTINCA SAHTELERİ ORTAYA ÇIKTI”
Gıdada taklit ve tağşiş konusuna da vurgu yapan Nurten Sırma, “Ekonomideki gidişat nedeniyle gıdalarda taklit ve tağşiş konusu da son dönemde yeniden gündeme geldi. Gıda sektörü için taklit ve tağşiş uzun süredir bir sorun. Dünya çağında gıda sektörünün büyüklüğü 8 trilyon dolardır ama her yıl gıdada taklit ve tağşiş nedeniyle 100 milyar dolarlık bir kayıp yaşanıyor. Türkiye’de de gıda fiyatları yükselince taklit ve tağşişte de ciddi bir artış yaşandı. Vatandaş temel tüketim maddelerini almak zorunda ancak yüksek fiyatlar nedeniyle başka arayışlara giriyor. Bu da vatandaşın güvenilir olmayan yollara gitmesine neden oluyor. Mesela peynirin fiyatı son dönemde ciddi bir şekilde arttı. Bu da sahte ve zararlı peynirlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu da ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor” açıklamasında bulundu.

“CİDDİ BİR GIDA SAHTEKÂRLIĞI SÖZ KONUSU”
Nurten Sırma, “Vatandaş karanlık, güvenli olmayan sahada alışveriş yapmak zorunda kalıyor. Çünkü o tarafta fiyatlar daha ucuz. Et ve et ürünlerinde özellikle ciddi bir gıda sahtekârlığı söz konusu. Bugün denetlenebilir bir kasaptan en ucuz alışveriş 500-600 TL civarında. Bu da ciddi bir tağşiş konusudur. Sadece et ve süt ürünlerinde değil birçok üründe sahtecilik söz konusu. İçinde limon olmayan limon sosları var. Bal olmayan bal satılıyor raflarda. Yeni bir mevzuatla bunun önüne geçilmeye çalışılıyor ancak vatandaşın ucuz gıda arayışı olduğu bu dönemde denetimler de yetersiz kalır. Gıda da sahtecilik aslında bir ahlaki meseledir. Maalesef bu ahlaksızlık da ülkemizde ekonomik sorunlar nedeniyle giderek arıyor” diyerek ekonomik sorunların gıda kalitesini nasıl düşürdüğünü özetledi.