Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği Genel Müdürlüğü, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü görevlerinde de bulunan İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, hem tarımı hem de yerel yönetimleri iyi bildiğini söylüyor. Sosyal medyayı bizzat kendi kullanmasıyla dikkat çeken Köşger, vatandaşlardan gelen talepleri vakit buldukça bizzat kendisinin yanıtladığını ifade ediyor. Vali Köşger, “İzmir’in ulaşım master planının da kentsel dönüşümle paralel bir şekilde yeniden değerlendirilmesi lazım. Denizi, demir yollarını, metroyu, toplu taşımayı, birbiriyle entegre olacak şekilde bütün kenti göz önünde bulundurarak yeniden yapılması lazım. Deprem bir fırsattır. Kentsel dönüşümü düzgün bir şekilde yapalım. Oradaki caddeleri, sokakları, alt yapıyı planlayalım. Öyle yürüyelim. Biraz yavaş yürür ama sağlıklı yürür. Çok fazla popülizm yapmak yerine doğru olanı tercih edelim. Burada herhangi bir kimseyi itham ediyor değiliz. Vakayı tespit ediyoruz. Birileri buradan alınganlık göstermesin. Bunlar şehrin doğruları. Sorumluluk bize yüklendiği için, söz söylemeye yön vermeye etkisi, yetkisi olan bir konumda olduğumuz için bu sözleri söylüyoruz. Kimseyi suçlamıyoruz” diyor. Vali Köşger, İzmir’in devletten alması gereken payı ve desteği aldığını belirtiyor.

İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger

Onur Çakır: Vali olmak sizin için hayal miydi?

Yavuz Selim Köşger: Bizim için tabi ki hayaldi. Mekteb-i Mülkiye (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) 1859’de kurulmuş ve devlete bürokrat yetiştiren bir okul. Mülkiyeye girmek eskiden beri devlette bir kariyer yapmanın ilk adımı olarak değerlendirdi. Mülkiyeyle giren Kaymakam, planlama uzmanı olur…Devlete bürokrat yetiştiren bir okula girdik. Orada bir vizyon çizilir. Mezun olan kendi tercihine, karakterine, düşüncesine, hayal ettiği mesleğe yönelir. Ben uluslararası ilişkiler okudum. Diplomat olmak için okunan bir bölüm idi. Ben İçişlerini tercih ettim. Kaymakam oldum. Devlete en iyi şekilde hizmet etme hedefimiz vardı. Kaymakamlıktan 28 yaşında genel müdür yetkileri ile atandığımız bir ilçenin en üst mülki amiri oluyorsunuz. Küçük ilçeden başlayıp daha sonra bu büyüyor. İşimi her zaman en iyi yapmak hedefim oldu. Kaymakamlığa giren bir gencin ikinci günkü hayali Vali olmaktır. Bunu herkes ister. Vali olmak istiyorduk. 2013'te Sinop Valiliği ile başladık.

Onur Çakır: Siz aynı zamanda Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği Genel Müdürlüğü, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünde Genel Müdür Yardımcılığı ve Genel  Müdürlük yaptınız. Siz aynı zamanda tarımı da yerel yönetimi iyi biliyorsunuz…

Yavuz Selim Köşger: “Doğru. Her iki alanda genel müdürlük yaptı. Tarım Kredi de görevimiz kısa sürdü. Ama tarım ve kredinin öncesi ve sonrasını bilenler şunu söylerler, ‘Tarım kredi kangren olmuş bir kurumdu. Neşter attık. Kısa süre içerisinde alınması gereken çok riskli kararları aldık’ Tarım kredi kooperatifler içerisinde en sağlam finansmana sahip kurum. Bunun o kısa sürede aldığımız radikal kararlarla ilgisi olduğunu değerlendiriyorum. Tarım kredi çiftçiye hizmet eden bir kurum haline getirmek için alınan tedbirler uyguladık. Türk tarımı ile ilgili söylediğim şeyler var. Planlı tarım yapılmasıyla ilgili. Fırsat buldukça bunları aktarıyorum. Tarımı da biliyoruz yerel yönetimleri de biliyoruz. Büyükşehir yasasını hazırlayan teknik ekibin başındaydım. Kanunu hazırlayan teknik ekibin başında ben vardım.

Onur Çakır: Dünyanın sayılı Üniversitelerinden Oxford’da staj yaptınız. Bu kolay olmasa gerek?

Yavuz Selim Köşger: Devletimiz bizi staj yapmak için gönderdi. Yaklaşık bir yıl kaldım. Hem yabancı dil hem de ingiliz idari sistemi üzerine eğitim aldım. Yabancı dil puanım yüksek olduğu için Oxford’a gittim. Orası bana büyük vizyon kattı. Anglosakson yönetim sistemini gördüm. 1992’de İngiltere idim. 2009’da yeniden gittim. Aradaki kalkınmaşlık düzeyindeki makası kapandığını gördüm. Bizim birlik ve beraberliği sağlayıp büyük Türkiye ideali peşinde kenetlenirsek çok kısa sürede önemli mesafeler aldığımızı görmüş olduk.  

Onur Çakır: Aslında İzmir'e yabancı değilsiniz. Beydağ kaymakamlığı yaptınız. O zaman İzmir nasıldı, şimdi nasıl?

Yavuz Selim Köşger: Doğada hiçbir şey aynı kalmıyor. Her şey kendi seyri içerisinde gelişiyor. 1993’te İngiltere dönüşünde Beydağ Kaymakamlığım var. İzmir de o zaman bu zamandan gelişmiştir. Ama İzmir’de gelişme bazı alanlarda çık hızlı olmuş. Çok göç almış. Yapılaşma ve kentleşme nüfus artışını düzenli yapmaya müsaade etmeyecek şekilde olmuş. Dolayısıyla kentsel alt yapı ve kentsel doku çarpık gelişmiş. İzmir deprem bölgesi. Metropol şehirler arasında deprem riskine en maruz illerden biri İzmir. İzmir’de konut alanlarının altında canlı fay hatları var. Yaşadığımız son deprem İzmir’in depremi değildi. İzmir’in altındaki faylardan birinin kırılması durumda bunu hayal bile etmek istemiyorum. Bunu bir ikaz olarak kabul edip İzmir’in bu son 50 yılda Türkiye’nin kentleşmesine paralel olarak biraz daha fazla nüfus akımı olmuş. Kısa sürede nüfus 2-3’e katlanmış. Çarpık yapılaşmayı dönüştürmek için, kentsel dönüşümü bir fırsat olarak kabul etmek lazım.

Onur Çakır: Kentsel dönüşüm yeterince yapılmış mı?

Yavuz Selim Köşger: Yeterince yapılmamış! İzmir’in yapı sivil ve kamu yapı stokunun yüzde 65’i depreme dayanıksız. Bu bir gerçek. Bunun süratle yenilememiz lazım. Kaybedecek vaktimiz yok. Çok fazla hesap kitap yapacak da vaktimiz yok. Vatandaşımız yaşanan depremlerden sonra gözlemdiğimiz şeylerden bir tanesi de şu. Vatandaş, ben bir şey kaybetmeyiyim, hatta kazanayım, buradan rant elde edeyim, yapıyı da yeniyelim derse bu mümkün değil. Deprem bölgesisiniz, fay var, binayı yıkacaksınız, yeniden yapacaksınız, zemin belli şeylere izin vermiyor. Bundan da ayrıca karlı çıkacaksınız. Bu mümkün değil. Devlet burada inisiyatif olarak ortaklaşa bir yol belirleyip bu rehabilitasyonu muhakkak yapmak lazım.

Onur Çakır: Vatandaş yıkılan ya da yıkacağı binanın katı kadar bina istiyor. Bu mümkün değil mi?

Yavuz Selim Köşger: Teknik ve bilim neye müsaade ediyorsa ona bakmak lazım. Bazıları, ‘Deprem bölgesinde gökdelenler de vardı, onlara bir şey olmadı’ Bu İzmir’in depremi değildi! İzmir’in altından geçen faylar kırıldığında gökdelenlere ne olacağını bilmiyoruz. Ege denizinde olan bir deprem geldi Bayraklı’da binaları vurdu. 117 can kaybettik. Onlarca bina zarar gördü. Bilim, teknik ne diyorsa ona bakmak lazım. Vatandaşımızın canından daha kıymetli bir şey yok. Bir can dahi kaybetmek istemeyiz. Fedakarlık yapılması gerekiyorsa yapmak lazım. Bir yapı stoğu var. 1999 bir milat ülkemizde. Depremde çöken bazı binalarda o kadar standartlarda beton varki, demir bir tarafa beton bir taraf…Yığma kum gibi…Zemin son derece kötü. 2-3 metre aşağı indiğinizde su var Bayraklı’da.

Onur Çakır: Peki şu anda İzmir’deki çalışmalar nasıl gidiyor? Hem yerel yönetimler hem devlet işbirliği gösteriyor mu, bu işbirliği var mı?

Yavuz selim Köşger: Olması için gayret gösteriyoruz. Merkezi yönetimin bir temsilcisi olarak burada bütün aktörleri burada tutarak yürütmeyi çalıştık. Bütün aktörler bu işin içerisinde olsun. Bir tarafın eksik olmasıyla işler eksik yürüyor. Ya da en azından lafa söze varıyor. Herkes masada kendisine uygun yeri bulsun, fikrini söylesin, herkez alması gereken inisiyatifi alsın istiyoruz. Bu tek taraflı yönetilecek bir süreç değil. Şuan iyi gidiyor. Yıkılan binaların yerine yapılacak süreç gayet iyi yürütülüyor.  Binaların dönüşümü ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza iletiliyor. Yerel yönetimle oradaki dönüşümün nasıl olması gerektiği konusunda görüşüldü, bir çerçeve çizildi.

Onur Çakır: Daha önce ‘İzmir’in altyapısının 4.5 milyon kişinin ihtiyaçlarına yanıt vermesi mümkün değil’ dediniz. Bunu açar mısınız?

Yavuz Selim Köşger: İzmir’deki kentleşme çok hızlı olmuş. Ciddi bir nüfus artışı…Buna paralel alt yapısı tamamlanmadan yapılaşma…Gecekondu alanları oluşmuş. Ben başka hiçbir şehirde şunu görmedim; kamu binaları, hastaneler, daracık yollarla erişim zor noktalarda, mahallerinin arasında kalmış. Sağlık tesisi oraya yapıldıktan sonra orada plansız yapılaşmalar oluşmuş. Belli noktalarda ciddi çarpık yapılaşmalar var. Bir alanda olması gerekenden çok daha fazla nüfus var. Ülke ekonomik olarak son zamanda iyi noktaya geldi. Buna paralel olarak vatandaşın refah artışına uygun taşıt imkanları oluştu. Eskiden 10 kişiye bir araba düşerken, şimdi bir ailede 2-3 araba var. Bu araçların park sorunları, trafik sorunu ve şehrin plansız gelişimi sonucunda dar sokaklar, otoparksız noktalar oluşmuş. Toplu ulaşımla ilgili gayretler var. Ama gelinen nokta da ortada. İzmir’in ulaşım master planının da kentsel dönüşümle paralel bir şekilde yeniden değerlendirilmesi lazım. Denizi, demir yollarını, metroyu, toplu taşımayı, birbiriyle entegre olacak şekilde bütün kenti göz önünde bulundurarak yeniden yapılması lazım. Deprem bir fırsattır. Kentsel dönüşümü düzgün bir şekilde yapalım. Oradaki caddeleri, sokakları, alt yapıyı planlayalım. Öyle yürüyelim. Biraz yavaş yürür ama sağlıklı yürür. Çok fazla popülizm yapmak yerine doğru olanı tercih edelim. Burada herhangi bir kimseyi itam ediyor değiliz. Vakayı tespit ediyoruz. Birileri buradan alınganlık göstermesin. Bunlar şehrin doğruları. Sorumluluk bize yüklendiği için, söz söylemeye yön vermeye etkisi, yetkisi olan bir konumda olduğumuz için bu sözleri söylüyoruz. Kimseyi suçlamıyoruz”

Onur Çakır: Yıllardır İzmir’in bir tartışma konusu var. Hükümet İzmir’e yeterince destek vermiyor iddiası dile getirilir. Hükümeti, devleti temsil eden biri olarak ne dersiniz?

Yavuz Selim Köşger: Mahalli hizmetler genel müdürlüğü yaptım. Teknik bilgiyle bunu cevaplayayım. Türkiye’de yürürlükteki kanunlar var. Türkiye’de bence doğru olmayan bir uygulama var. Yerel yönetimler merkezi yönetimin topladığı vergi gelirlerinden kanunla belirlenmiş bir pay alırlar. Buna hiçbir hükümet müdahale edemez. Bu neden doğru değil? Anglosakson sisteminde belediyeler merkezi yönetimden pay almazlar. Yerel kendi vergilerini toplarlar. Vatandaşlar belediyenin harcadığını takip ederler. Merkezi yönetimden ancak şu şekilde pay alırlar. Belediye kendi gücünü aşacak bir proje yapacaktır. Metro ya da atık su arıtma tesisi…bunu merkezi idareye önemini kabul ettirir ve oradan bir fon alır. O ödeniği de oranın dışında hiçbir yerde harcayamaz. Türkiye’de her ay belediyelere bir pay verilir. O pay İzmir belediyesine de Hakkari belediyesine de Bingöl belediyesine de gider. Belediyeler bunu nereye harcar merkezi iktidar bunu sormaz. Sıkıntılardan birisi de bu. Sorması lazım! Bu kamunun kaynağıdır. Sayıştay belgeler üzerinden denetim yapıyor. Uygunluk ve yerindelik denetimi yok. Belediyer personel alıyor. Buna kimse dur demiyor. Bunu İzmir için değil Türkiye’nin tamamı için söylüyorum. Özellikle belirteyim. İzmir’e gelmesi gereken pay geliyor, İzmir alması gereken desteği alıyor. Ayrıca Büyükşehir Belediyeleri kendi hudutlarında toplanan vergiden de pay alır. İzmir’de geçtiğimiz yıl 114 milyar TL vergi geliri tahsil edildi. Bunun yüzde 6’sı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne gitti. Buradaki 114 milyar TL’nin yaklaşık yüzde 65’i Torbalı vergi dairesinden yatırıldı.

 

Onur Çakır: İzmir Büyükşehir Belediyesi depremde hasar gördü. Sizce yıkılmalı mı?

Yavuz Selim Köşger: Biz orada Valilik olarak tarihi dokuyla uygun olmayan ve depremde hasar olan binaları yıkıyoruz. Orada tarihi dokuya uygun yeni binalar yaptıracağız. Eski fotoğrafları bulduk. Büyükşehir Belediyesi binasının depreme dayanıklılığı yoksa yıkılması lazım. Onun yerine Tunç Bey’in söylediği ilk şey doğru. Tarihi dokuyla uyumlu, Konak Meydanı’na yakışan bir kompakt bir belediye binası yapmakta fayda var.

Onur Çakır: Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorsunuz? Siz mi bakarsınız yazılanlara…

Yavuz Selim Köşger: Tabi. Ben halkla iletişimi açık olan bir idareci olmaya çalıştım hep. Pandemiden önce haftada halk günü vatandaşlarla buluşup sorunlarına çözüm üretiyorduk. Pandemi nedeniyle bunu yapamıyoruz. Akşam vakit bulduğum an bana ulaşan taleplere bakıyorum. Elimden geldiğince bakıyorum. Önem verdiğim konuları ilgili arkadaşlara çözmeleri için yönlendiriyorum. Bazılarına ben cevap veriyorum. Bunu bir vatandaşın talebinin doğrudan devletin en üst yetkilisine ulaşması ve bunun koordinasyonu ilgili işlevi olduğunu değerlendiriyorum. Benim uhdemde olan kamu idaresinin vatandaş nezdindeki nabzı da tutuyorum. Milli Eğitim, sağlık…Vatandaşın bununla ilgili düşüncesi ne? Hizmet almakta bir sıkıntı yaşamış mı yaşamamış mı kontrol ediyorum.

Onur Çakır: Göreve geleli 1 yıl oldu. Deprem, tsunami, sel felaketi yaşadınız. Sizi bu süreçlerde en zorlandığınız an ne oldu?

Yavuz Selim Köşger: Depremde 3-4 gün neredeyse 1-2 saat uykuyla mesaiye devam ettik. O en zorlu süreçti. Sel olduğu gün de zordu. Devletin en üst yetkilisi de olsanız neticede insanız. Ben depreme asansörde yakalandım. Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde brifing almak için gidiyordum. Asansörde yakalandım. Asansör en riskli, deprem anında olunmaması gereken yer. En olmayacak yerde yakalandım. Çıkıyorsunuz insanlar sizden bir şey bekliyor. Doğal afetler sıra dışı olaylar. Orada koordinasyonu, eşgüdümü, bilgi akışını sağlamak…Bir tarafta enkaz altında olanlar var. Evlerine giremeyenler var. Hepsini koordine etmemiz gerekiyor. Koordine çok iyi sağlandı. Hiçbir sıkıntı olmadı.