Herkese merhabalar. Pandemi sürecinde uzun zamandır hafta sonu yasakları ile yaşıyorduk. Temmuz ayında alınan kararlar ile artık dışarı çıkabiliyor durumdayız. Hafta sonu yasaklar kalkınca hemen plan, program yaptık ve hafta sonu seyahatlerimize başladık. Uzun zamandır gitmek isteğim bir ilçemizdi Bursa İznik. Okuduğum kadarı ile Anadolu'nun ilk Türk başkentidir İznik. Selçuklu Devletinin bir dönem başkenti olan kent bir açık hava müzesi gibi.

Bursa'ya 90 İstanbul'a 130 km mesafede olan ilçe, zeytin ağaçları ile çevrili gölü, muhteşem çinileri, yüzyıllara meydan okuyan tarihi eserleri ile ziyaret listenize eklemeniz gereken bir lokasyon. İznik'in tarih öncesi çağlardan beri iskân gördüğünü ve çok eski bir tarihte kurulduğunu çevresindeki Prehistorik buluntulardan ve yörede bulunan bol miktardaki höyüklerden anlamaktayız. İznik, Makedonya Kralı Büyük İskender'in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö 316 kurulmuştur. Bu çağın geleneklerine göre, kurucusu Antigonius nedeniyle de "Antigonia" adını almıştır. General Antigonius ve General Lysimakhos, imparatorluğu egemenlikleri altına almak için birbirleri ile savaşmışlar. Lysimakhos, MÖ 301 Antigonius'u mağlup edip ve kenti yönetimi altına alarak, o dönemin geleneklerine göre kente sevgili karısının adı olan Nicaia adını vermiş. Nicaia bir süre Bithynia Krallığı'na başkentlik de yaptı. Adına altın sikkeler basıldı ve bundan böyle tarihte "Altın Şehir" unvanı ile anıldı. Bu güzel göl kentine Nicaea adı verildi.

Şehri, 4 ana ve 12 tali kapısı bulunan 4970 m uzunluğunda bir sur ile çevirdiler. Üç kıtada geniş sınırlara dayanması nedeniyle her konuda güçlüklerle karşılaşan Roma İmparatorluğu, MS 476 yılında Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrılınca İznik, sonradan Bizans adını alan Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kaldı.

Hıristiyan âleminin 3. kutsal kenti İznik,

Nikaia, Bithynia havarilerden Petrus'un çabaları ile Hıristiyanlık ile tanışır. İmparator l.Constantinus döneminde Hıristiyanlık üzerindeki yasaklar kalkar. 325 yılı yazı başında Nikaia, Hıristiyanlık için çok önemli bir olaya sahne olur ve Birinci Konsül, Senatus Sarayı'nda toplanır.  

İmparator Constantinus'un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius'un görüşü Hz. İsa'nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir." Kısa sürede taraftar toplayan bu teze, Piskoposlar karşı çıkmıştır. Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan "Hz. İsa'nın Tanrı' nın oğlu olduğu" tezi uzun tartışmalardan sonra kabul görmüştür. Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir.787 yılında İznik Ayasofya'sında VII. Konsül toplandı. İmparatoriçe İrene'nin önderliği ile resim ve heykel üzerindeki yasaklar kaldırılmış.

İznik 1962 yılında Vatikan’da toplanan 19. konsülde Kudüs ve Vatikan’dan sonra üçüncü kutsal kent ilan edilir.

Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1075 tarihinde Nicaea'yı aldı ve 1080 yılında Selçuklu Devleti'nin başkenti yaptı. Adını da Nicaea'nın izi anlamında "İznik" olarak değiştirdi. Böylece İznik, Anadolu'da ilk Türk başkenti oldu.

Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk dönemlerinden itibaren İznik, ilgi çekici bir merkez olarak hep fethedilmek İstendi. Osman Bey zamanında bu önemli kenti ele geçirmek amacıyla seferler düzenlenmişse de, İznik ancak Sultan Orhan Bey (1326-1362) zamanında 1331 tarihinde fethedildi. Böylece İznik 234 yıllık bir aradan sonra yeniden Türk idaresine girmiş oluyordu. Özellikle II. Murat ve Çandarlılar döneminde şehir tepeden tırnağa İmar edildi ve birçok cami, medrese, han, hamam vs. bu dönemde yapıldı. İznik, İstanbul'dan Anadolu'ya uzanan sefer ve kervan yolunun üzerinde önemli bir durak ve konaklama merkezi oldu.

Osmanlının “İlk Camisinin”, “İlk Medresesinin”, “İlk İmarethanesinin”, tüm Hristiyanlık âleminin toplandığı “İlk Konsülünün”, Su altında kilisesi olan ilk gölün İznik'te olduğunu biliyor musunuz? Bolluk, bereket, şarap ve toprak tanrısı 'Dionysos'un yıkandığı yer, İznik Gölü: Evliya Çelebi’ye kulak verelim: “Burası beşinci iklimin yaşandığı yerdir. Suyu ve havası çok güzeldir. Bu gölün çevresinde 45 tane köy vardır ki, bunlar bağlı bahçeli, camili, hamamlı, küçük birer çarşılı mamur köylerdir. Bu gölün suyunda civar ahali çamaşır yıkar. Hiç sabun sürmedikleri halde yine de bembeyaz olur. Bu gölde 70 çeşit balık bulunur.” Siz de isterseniz Dionysos gibi gölün tatlı ve mistik sularında yüzebileceğiniz gibi, tekne gezisine katılabilir ya da balık tutabilirsiniz.

Fotoğraf Tutkunları için her sokağında, köşesinde ve doğasında fotoğrafın gizlendiği bir yerdir İznik, keşfedilmeyi bekler ama kolayca değil sakince ve sabırla… Örneğin gün batımının İznik Gölü üzerindeki büyülü görüntüsünün, dünya üzerinde ancak birkaç yerde mümkün olduğu tescil edilmiş bir yerdir İznik…

Çini Sanatı

Bu topraklardaki çini sanatı, 13. yy’da Selçuklu mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. 14.yy’da Anadolu çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Özellikle 15 ve 17. Yüzyıllar arasında İznik, önemli bir çini ve seramik üretim merkezi haline gelmiştir. Burada üretilen çiniler de başkent İstanbul ‘daki saray duvarlarını süslemiştir.

İstanbul’da ki yapılarda kullanılan çinilerin İznik’te yapıldığını tarihsel belgelerden öğreniyoruz Milet, Şam grubu ve Rodos işi adı ile tanınan seramiklerin merkezi İznik’tir. İznik çinilerinde; lale, sümbül, nar, karanfil gibi çiçek motifleri kullanılmıştır. Ayrıca insan, kuş, balık, tavşan, köpek gibi hayvan ve gemi motiflerine de rastlanır. Mavi, firuze, yeşil ve kırmızı en çok kullanılan renklerdir.

Gezilecek Yerler

İznik Gölü: İznik gezinizde ilk durağınız yeşilin çevrelediği bir doğa harikası olan İznik Gölü olsun. Burası Türkiye'nin 5. büyük gölüdür. Bağlar, zeytin ağaçları ve meyve bahçeleri ile çevrilidir. Doğanın sesini dinleyerek vakit geçirmek ve sıfırlanmak istiyorsanız İznik'in güzelliğine güzellik, rengine renk katan İznik Gölü'nü görmeden dönmeyin. Göldeki kuşları izleyerek doğanın bir parçası olduğunuzu hissedecek ve huzuru bulacaksınız.


Kilise ve antik kentler: Aziz Tryphonos Kilisesi, Koimesis Kilisesi ve Niceia Antik Kenti görülmeye değer eserler arasında yerini alır.


Camiler ve türbeler: Yeşil Camii, Ayasofya Cami, Hacı Özbek Cami, Mahmut Çelebi Cami, Kırgızlar Türbesi, Sarı Saltuk Türbesi ve Ahiveyn Sultan Türbesi bölgedeki önemli tarihi değerler arasındadır.


Han ve hamamlar: Meydan Hamamı, İsmail Bey Hamamı, Rüstem Paşa Hanı ve Hacı Hamza Hamamı en bilinenleri arasında gelir.


Diğer tarihi kalıntılar: İznik'in birkaç gün gezmekle bitmeyecek tarihi değerleri arasında; surlar, Senatüs (Bizans Sarayı), tiyatro, Dörttepeler Tümülüsü, Hypoge ve Böcek Ayazma yer alır.

Neler Yedik...

Lezzet Lokantası

Sabah erken saatlerde geldiğimiz İznik'te tarihi alanların ve yerleşim alanlarının arasında gezinirken çok acıktığımızı farkedinc eİlçedeki lezzet duraklarının peşine düştük. En çok merak ettiğimiz ilçe merkezinde yer alan Lezzet Lokantası ve Metin Usta oldu. Uzun yıllar önce babamla geldğim İznik'te yediğim öğlen yemeğini unutamamakla attım kendimi tezgahın önüne. Azar azar bir çok çeşitten tatma şansımız oldu. Tencere yemekleri konusunda biraz erken davranmalısınız. Zira aynı tür mekanlarda başımıza gelen öğlen yemek servisi zamanında mekanda olmazsanız çeşidin tamamına ulaşamıyorsunuz. Benzer bir durum Lezzet Lokantasında da var. O yüzden erken gitmelisiniz.

Bursa'ya bu kadar yakınlaştığımız için aklımızda şehrin lezzetleri olunca doğru yolumuzu şehir merkezine çevirdik.

Acı Dayı Cantık

1959'dan bu güne Bursa'ya özgü pide Cantık, yapan işletmeyi Necmettin Erötçü kurmuş. Necmettin usta aslında 1950’lerde seyyar arabada bu işe başlamış. 1959'da dükkan tutup halen günümüze kadar gelmiştir.

Cantık bir çeşit Tatar böreğidir. Mayalı hamurdan yapılmış, akşamdan güveç içinde, kara fırın içinde bırakılmış soğanla yani pişmiş soğanla, çiğ kıyma, baharat karışımı, hamur üzerine yayılıp kapatılıp uzatılarak yapılan bir pide çeşididir. Bursa'ya ne zaman gitsem uğradığımız bir mekandır.

Tahanlı Pide(Tahinli değil Tahanlı)

Ama Bursa’ya geldiğiniz zaman birisi size hadi tahinli hatta tahanlı pide yemeğe gidelim derse, sakın ona sabah sabah pide mi yenir demeyin. Çünkü 100 yılı aşkın süredir Bursa’nın sembol yiyeceklerinden olan tahinli pide, sabah ve öğlenler yenen lezzetli ve tatlı bir atıştırmalıktır. Abdal Camii yanında bulunan Tarihi Taş Fırını ve Abdal Simit Fırını tahanlı pidenin en iyi alternatif üreticilerindendir. Yemeden dönmeyin.

Döner için adres Cemal Cemil Usta

1964 yılında bugünkü yeri olan Eski Garaj da Cemal Çalışır ve Cemil Çalışır tarafından kurulmuş. Cemal Usta, 1951’de 15 yaşında iken Bulgaristan’dan Bursa’ya göç etmiş. İskender Kebap’ın yaratıcısı İskender Efendi’nin üç oğlundan biri olan Nurettin İskenderoğlu’nun lokantasında 15 yıl çalışmış. Kardeşi Cemil Usta ile birlikte ustalığı burada öğrenmişler. İskender’de çalışırken, tedarikçileri olan kasabın kızlarını görüp beğenmişler ve iki kardeş kasabın iki kızını almışlar. Cemil Usta ve Cemal usta şu an hayatta değil. Bugün işletmeyi Cemal ve Cemil Ustaların küçük kardeşleri Cengiz Bey yönetiyor.

Kebapta dana ve kuzu etini birlikte kullanıyorlar. Et buraya karkas halde geliyor ve kendi imalathanelerinde işleniyor. Döneri hazırlarken etin sinirlerini ayırıyorlar, yaprak şeklindeki et ile kıymayı karıştırıyorlar, içine de etin en lezzetli yeri olan kemik sıyrığını karıştırıyorlar. Döneri meşe odununda pişiriyorlar. Benim için Bursa kebabında net en önemli adrestir.

Kozahan'da Kahve

Bu kadar yemeğin arasında bir kahve molası için Kozahan'a uğramayı unutmuyoruz. Tarihi handa kahve keyfi ayrı bir keyif.

Besler İnegöl Köfte

Dönüş yolculuğumuzda İnegöl'den geçince aklımıza İnegöl köftesi geldi.  İnegöl köfteci içinde en iyi alternatiflerden birisi de Besler Köfte. Besler Köfte’nin kurucusu Mustafa Efendi 1842 yılında, Bulgaristan’ın Filibe şehrine bağlı Pazarcık kasabasında doğmuş. Aile mesleği olan kebapçılığa 15 yaşında başlamış.1800'lerin sonunda Bursa İnegöl'e göç etmiş. 1893 tarihinde meşhur ‘İnegöl Köftesi’ni Bursa-Ankara karayolu üzerinde bulunan çarşı içindeki dükkânında sunmaya başlamış. İnegöl ile özdeşleşen bu lezzetin adı daha sonraki yıllarda ‘İnegöl Köftesi’ olmuş. Halen 4. kuşak tarafından işletmeciliği yapılmakta.

 Besler Köfte’nin % 70’i dana, % 30’u kuzu etinden meydana geliyor. Dana ve kuzuların erkek olmasına dikkat ediyorlarmış, çünkü dişiler doğum yaptığı için etin lezzeti erkek dana ve kuzu eti gibi olmuyormuş. Genellikle Ege yöresinin hayvanlarını tercih ediyorlar ve danada et kaburga kesiminden kullanılıyor. Köftenin yanında üzerine cibirka denen bir tür dağ kekiği serpilmiş zeytinyağı ve kızarmış ekmek ikram ediliyor. Yemeden dönmeyin derim...

Bu hafta sizlere Bursa'nın keyifli ilçesi İznik ve Bursa lezzetlerinden bahsettik. Biz gezmeyi sokaklarda olmayı çok özlemişiz. Hep dediğimiz gibi her şey normalleşsin evde durmayız diye. Yasaklar kalkınca hakkını verdik ama içinde bulunduğumuz pandemi süreci hiç hafife alınacak bir durum olmadığını da unutmuyoruz. Sosyal mesafemize ve maskeli olmaya hep özen gösteriyoruz.

Afiyetle ve sağlıkla kalın...

Özgür Zümrüt

[email protected]