Gündeme Bakış'tan Halime Erdoğan sordu, İnşaat Mühendisleri Odası'nın ilk kadın Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar yanıtladı.
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin ilk kadın başkanı olarak bir ilke imza attınız, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
1978 yılında İzmir’de doğdum, İzmir’de okudum. 2001 yılında Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden mezun oldum, o yıl yine ülkede bir kriz vardı ve 1 yıl işsiz kaldım. Daha sonra bir müteahhidin yanında şantiye şefi olarak çalıştım, ardından kendi şirketimi kurdum, kamu ihalelerine girerek müteahhitlik yaptım. 2006 yılında çalışmaya başladığım Şubemizden 2019 yılının Aralık ayında ayrıldım. İstifamın ardından Şubemizin 47. Dönem Yönetim Kurulu başkanlığına adaylığımı koydum. Geçtiğimiz haftasonu Genel Kurul ve Seçimlerimizi yaptık, çok daha yeni, henüz mazbatamı almadım.
İnşaat Mühendisliği mesleğini neden seçtiniz, isteyerek mi?
Çok isteyerek değil aslında, benim dönemimde tercihlerimizi sınava girmeden önce yapıyorduk. İlk olarak tıbbı yazmıştım, alabileceğim puan aralığında hep tıp vardı. Uyudum ve gecenin bir yarısı aniden uyandım, ‘’ben bu sınavdan bu kadar puan alacağım ama ben tıp okumak istemiyorum’’ dedim. Abimle oturduk, ‘’ne yapalım, nereyi yazalım’’ diye. Bu arada dershanedeki bir öğretmenimiz bize ‘’kız öğrenciler inşaat mühendisliğini yazmasınlar, zor olur’’ demişti, bu yüzden ben de ‘’yazmasam mı acaba’’ diye düşündüm. Abim ise ‘’yaz, sen yapamazsan kim yapacak inşaat mühendisliğini’’ dedi. Ben de bu söz üzerine cesaretlendim ve inşaat mühendisliği bölümünü kazandım. Çok bilerek değildi ama ‘’yapabilirim’’ diye düşündüm ve yaptım.

İnşaat Mühendisliğini okurken ya da mezun olduktan sonra ‘’keşke başka bir bölüm okusaydım, bana göre değilmiş’’ dediğiniz oldu mu hiç yoksa ‘’iyi ki inşaat mühendisi olmuşum’’ mu diyorsunuz?
‘’İyi ki olmuşum’’ diyorum, hiç tereddüt etmedim. Şu var tabi ki seçerken ‘’yapabilir miyim’’ diye düşünmüş olmam dahi, bana ‘’kızlar seçmesin, kadınlar inşaat mühendisi olmaz, yapmasınlar, zor olur kadınlar için’’ denilmiş olması dahi çok yanlış aslında. Biz bu bölümü seçerken, okurken, meslekte hangi alanda çalışacağımızı düşünürken hep bir soru işareti konuluyor önümüze, o yüzden ben de şunu özellikle söylemek istiyorum, ben kendi adıma okurken de, mesleğimi icra ederken de hep ‘’iyi ki’’ dedim, hiçbir zaman ‘’keşke başka bölüm okusaydım’’ demedim, yani meslekten kaynaklı demedim.
Şantiyede kadın olmak nasıl bir duygu?
Şantiyede kadın değilsiniz aslında şantiyede mühendissiniz. O yüzden çok büyük bir farklılık yok, hep şu söylenir, ‘’Bir kadının varlığı orada bir disiplin getirir’’ bu söz doğrudur, bir kadının varlığı disiplini getirir, düzen getirir. Kadınlar çok yönlü düşünebilir, dolasıyla daha bir disiplin, organizasyonda daha detaycılık olur.
Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü’de seçimlerde size destek verdi.
Utku Başkanımızı tanırım, bizim meslektaşımız hatta belediye başkanı olan tek meslektaşımız. Seçimlere katılımını da benim başkanlığımı desteklemesinin yanında odamıza bir destek olarak görüyorum . Sayın Gümrükçünün odasına sahip çıkması bizim açımızdan çok kıymetli. Ben o desteği sadece şahsıma değil, odamıza destek olarak görüyorum ve kendisine teşekkür ediyorum.

Daha önce odanın yönetiminde görev aldınız mı, siz İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesinin ilk kadın başkanı olarak ‘’ben bunu daha farklı yapacağım, bu hususlara daha farklı bakacağım’’ dediğiniz noktalar var mı?
Odanın yönetiminde görev almadım, profesyonel olarak çalışıyordum burada, şube sekreteriydim, müdürüydüm, yöneticiliğim vardı ama seçimle gelmemiştim, o yüzden yönetim kurulunda değildim. Şöyle bir fark var en başta kadın bir başkanın olması bir temsiliyet anlamına gelir. Bizim toplumumuzda ‘kadın mesleği, erkek mesleği’ diye bir ayrım var, algı var. Bizim mesleğimiz de bu algıda erkek mesleği kategorisinde yer alan bir meslek, bu temsiliyeti bu yüzden de çok önemsedik biz, seçim propagandamızda da bu vurguyu yaptık, ‘’kadın başkan geliyor’’, biz bunu bir kişiyi değil temsiliyeti parlatmak için yaptık. Benim burada olmam eminim ki kadın meslektaşlarıma güç verecek, cesaret verecek. Bizim ‘Beyaz baretli kadınlar projemiz’ var, bu projemizi geliştirmek niyetindeyim. Bu projeden yararlanan kadın öğrencilerimizin daha fazla olması, onların kendilerine güven duyması yönünde hep arkalarında olacağım. Böyle bir farklılık olacak.
Peki odayla ilgili ‘’istemezükçü’’ eleştirilerine dair ne söylemek istersiniz?
O algı aslında İzmir İnşaat Mühendisleri Odası için değil Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) için var. Hatta sadece meslek odalarına da değil, mevcut yürütmeye muhalif gözüken örgütler açısından böyle bir yafta var, ben bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Bizim bağlı olduğumuz üst örgütün yönetmeliğine baktığımızda bize bir sorumluluk veriyor. Biz yasayla kurulmuş bir örgütüz, kamu kurumu niteliğindeyiz aslında, bizim yasamız var, biz sivil toplum kuruluşu değiliz, meslek örgütüyüz. Yönetmeliğimizde kamu kaynaklarının doğru kullanımıyla ilgili bir sorumluluk yüklenmiş bize yani hem mesleki gelişimi sağlamak, meslektaşlarımızın kendini geliştirmesini sağlamak, onların sicilini tutmak ve bunların yanında da kamu kaynaklarının doğru kullanımı bizim sorumluluğumuzda. Bu doğrultuda zaman zaman yürütmeyle çatışabiliyoruz. Biz yürütme değiliz, bizim yerel yöneticilerimiz, merkezi yöneticilerimiz, hükümet yetkililerimiz var. Onların icraatlarını biz, kendi mesleğimiz açısından bakarak, değerlendirip yorum yapmak zorundayız. Çünkü bunun sorumluluğu da bizde. Projelere ‘’hayır’’ dediğimiz zamanlar elbette olacak. Olması gereken işbirliğidir aslında, burayı kullanabilirlerse bir birikim var burada, 1954 yılında kurulmuş, bizim şubemiz de ilk kurulan şubelerden biridir ve çok ciddi bir birikime sahibiz. Bu birikimden faydalanmak lazım ama önceden faydalanmak lazım, deprem için diyoruz ya ‘’Önceden inşaat mühendisine danışın’’ diye, tüm meslek odaları için söylerim, yürütme elindeki bir projeyi geliştirirken, konunun aktörlerini de toplar ve fikirlerini önceden alırsa daha doğru iş yapmış olur. Sonrasında itirazla da karşılaşmamış olurlar, bizler özellikle bir şeye itiraz etmiyoruz, kamu yaratının olmadığını ve teknik açıdan yanlış olduğunu gördüğümüz için konularda fikrimizi söylüyoruz.

Pasaport bölgesinde Zorlu Holding’in yapmak istediği gökdelen projesi ile ilgili yorumuz nedir?
Planlama açısından baktığımızda ben doğru bulmuyorum. Çünkü insanların bu şehirde nefes alması lazım, yüksek yapıya karşı değilim, olabilir, ihtiyaç varsa uygun alanlarda tabi ki yapılabilir. Bir büyün halinde düşünmek lazım her şeyi, planlama dahilinde düşünülmesi gerekir, sadece oraya bir bina koymakla olmaz iş. Bize emanet bir siluet var, İzmir silueti, biz İzmir’in tarihine, siluetine sahip çıkmakla mükellefiz. Ayrıca ulaşım ve altyapı planlaması yapılması gerekmektedir. Bu planlamayı yapıp, bu doğrultuda değerlendirilmeli, sadece Zorlu Holding’in yapacağı gökdelen için değil, genel anlamda söylüyorum bunu.
Deprem ve İzmir dersek neler söylersiniz?
Gözlemsel olarak baktığımızda yapı stokunun iyi olmadığı ortada aslında, eski yapılarımız var. Ve şu anda sadece gözlemsel olarak bile baktığımızda ‘’depreme hazırız’’ diyemeyiz. Kaldı ki ‘’İmar affı uygulaması’’ yapıldı, kişilerin beyanına bırakıldı yapıların güvenilirliği, vatandaş ‘’Benim binam sağlam, güvenli’’ diyerek bir takım haklara sahip oldu. Bu en başta can güvenliği açısından kesinlikle doğru bir yöntem değildi. Hiçbir mühendislik hizmeti almamış yapılara, mülkiyet hakkı verildi. Hep vurguladığımız bir olgu var, yapı envanterinin çıkartılması gerektiğiyle ilgili, bunu vurgulamaya devam edeceğiz. Bu çok önemli, sürekli deprem oluyor ve hep depremin kendisi konuşuluyor. Aslında depremin kendisi doğrudan vatandaşı ilgilendiren bir konu değil, depremin ne zaman, nerede olacağı konusu bizi yönetenlerin ve bilim adamlarının konusu, vatandaşın konusu ise binasının güvenliği, önemli olan kısmı bu. Bir yönetici bir şey yapma gayretindeyse eline bir bilgi verilmiş olur yapı envanteri ile ve nereden başlaması gerektiğini bilir. Maalesef ki bu konu konuşulmuyor da fay hattı nereden geçiyor, deprem ne zaman olacak diye konuşuluyor. Depremin kendisinin değil etkisinin konuşulması daha yapılarımızın güvenliğinin konuşulması lazım. Ama bu zor bir konu tabi, o yüzden de geride bırakılıyor. Amacımız, bu konuyu gündemde tutmak ve vatandaşı bilinçlendirmek.

Bina alımında, daire alımında inşaat mühendisine danışmak tüketiciye ne gibi katkılar sağlıyor?
En başta can ve mal güvenliği sağlayacak. Bir binayı mimar tasarlar, inşaat mühendisi de taşıyıcı sistemini tasarlar ve hesaplar. Projesi tamamlandıktan sonra şantiye şefi olarak uygulamasında görev alır. Yapılan binanın yapı denetim firması tarafından da denetlenmesi lazım bir de .Bu aşamalarda görev alan tüm aktörlerin sicillerini tutan kurumlar var, denetlenebilir yani. Vatandaş tüm bu süreçlerin sağlıklı yürüyüp yürümediğini araştırabilir. Özellikle yapı denetim yasası öncesi inşa edilen binalar için İnşaat mühendisinin de desteği alınabilir bu hususta, yeni yapılan bir ev alırken kapısına, penceresine, mobilyasına bakarız da, bu bina güvenli mi diye bakmayız. Kişinin kafasında öncelikle can güvenliği hususunda bir soru işareti oluşması lazım ve bu soru işaretinin de inşaat mühendisi tarafından giderilmesi lazım.
Bayraklı’yı özel olarak sormak istiyorum, gökdelenlerin yapıldığı ilçemiz, deprem ve Bayraklı dersek neler söylersiniz?
Zemin açısından çok uygun değil Bayraklı aslında ama her zemine bir yapı yapılabilir, gerekli önlemi alırsak tabi bunun gerekliliği ayrı bir konu. Bu kadar maliyetli, bu kadar yüksek yapılara gerçekten ihtiyaç var mı ayrı bir değerlendirme ister. Bu işin planlı bir şekilde yapılması öncelikli değerdir. Bizim altyapı ve ulaşımla ilgili bir sorunumuz var ve giderek artıyor. Bir bölgeye yoğunluk çekiyorsunuz, burada birçok insan yaşıyor, çalışıyor dolayısıyla o yoğunluğu o bölgenin karşılayabilmesi lazım, her şey altyapı ile başlar. Önce altyapıyı kurup, hazırlayıp ardından dikilecekse binayı dikmek gerekir. Altyapı hazırlanmadan yeni yüksek binalar yapılmamalı ama en önemlisi de binaların yapı güvenliğidir Bayraklı’da , bunu çok önemsemek lazım.

Son olarak söylemek istedikleriniz…
Bu dönem özellikle ‘’deprem değil yapı’’ söyleminin önemini vurgulamak istiyorum, inşaat mühendislerinin daha fazla görünür olması lazım. Çünkü doğrudan can güvenliği ile ilgili bir meslek bu meslek. Kısa zamanda etki alınamadığı için belki geri planda kalıyor, mesela hasta olup doktora gittiğinizde hemen çözümüne ulaşabiliyorsunuz, çözüm bulunmadığı takdirde başka bir doktora gidiyorsunuz fakat bir inşaat mühendisliğinde önem yıllar sonra çıkıyor ya da bir deprem anında çıkıyor. Bizler yapılarda yaşıyoruz, bu dönem özellikle yapıların güvenliğinin önemi dolayısıyla inşaat mühendisliğinin önemini vurgulayacağız. Buna ilaveten meslektaşlarımızın gelişimi de bizim öncelikli konularımızdan biri, mesleki gelişim kurslarımız var, uzmanlık alanlarımıza yönelmeyi önemsiyoruz. Geçtiğimiz yıl, İnşaat mühendisliği kontenjanları dolmadı. Ekonomik kriz nedeniyle de çok fazla işsiz meslektaşımız var, bu nedenle de tercih edilmedi ama aynı zamanda kontenjanlarının fazlalığına da bir cevap olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle kontenjanlarımızın azaltılması talebine yönelik bir takım çalışmalar yapmayı planlıyoruz. İşsiz kalan meslektaşlarımıza yönelik ücretsiz kurslar vereceğiz, tabi ki bizim bir iş alanı yaratmamız mümkün değil ama dayanışma alanında destek olacağız. Yurtdışındaki iş potansiyellerini araştırıp, bunlara yönelik eğitimler vereceğiz ve beyaz baretli kadınlar projesini daha fazla geliştireceğiz.





