Üstümüze üstümüze gelen memleket sorunları ve siyasetçilerin bunlara çözüm üretmek yerine, iktidarlarını daha da sağlamlaştırmak için yaptığı manevraları görünce içimden yazı yazmak gelmiyordu. En son yazımı 2 ay önce yazmışım. Yazı konusundaki ısrarları da kırmamak için bayram yazısı kaleme almak istedim. Bayramlar, paylaşma ve dayanışma duygularımızın arttığı, insanların birbiri ile kaynaştığı güzel bir geleneğimiz.  “Hiç bi kere hayat bayram olmadı ya da, Her nefes alışımız bayramdı, Bir umuttu yaşatan insanı, aldım elime sazımı” şarkı sözlerini yazan Bulutsuzluk Özlemi Grubu’nun Solisti Nejat Yavaşoğulları gibi ben de her nefes alışımızı bayram olarak değerlendiriyorum. Pandemi dönemini yaşayanlar olarak hayatta sağlıktan başka her şeyin yalan olduğunu bir kez daha gördük. 


Güzellikler çoğalsın, umut artsın
Pandemi ile birlikte katmerleşen sorunlarımızın çözümü için memleketim siyasetçilerinin, özellikle sorunları çözmesi gerekenlerin adım atmadığı ülkemizde işimiz zor. Ancak biz hiçbir zaman insanı yaşatan umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Her şeye rağmen ülkemizde bizi umutlandıran çalışmalara imza atanları da görüyoruz. Deprem ve pandemi döneminde İzmir’deki dayanışma seferberliği bizi her zamankinden daha çok umuda sevk etti. Devletin sorumluluğunda  olan SMA’lı çocukların iyileşmesi için Haluk Levent başta olmak üzere iyi insanların çabaları bizlerin gelecek umutlarını yeşertti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in kendi görev sahasında olmamasına rağmen farkındalık yaratmak için  Gediz Nehri’nin geçtiği topraklardaki kirliliği yerinde tespit ettiği ziyaretleri alkışlanacak bir çaba idi.. Kirli akan bir Gediz en sonunda İzmir’den denize döküldüğü için körfezi kirletiyor. Yani İzmir’i ilgilendirdiği gibi herkesi, gelecek kuşakları ilgilendiriyor. Çevremizde daha sayamadığım birçok güzelliğin çoğalması bizleri umutlandırıyor. 


Bayram havasında seçim 
Türkiye ekonomisine baktığımızda ise ne yazık ki geleceğe dair umutlu olmak için bir neden gözükmüyor. Türkiye zengin bir ülke. Bugüne kadar birçok krizi atlattı. Bu içinde yaşadığımız ekonomik buhran durumundan da çıkacak güce ve potansiyele sahibiz. Ancak bunun için topluma kulak verilmesi gerekiyor. Toplumun büyük bir kesimi, sorunlarına duyarlı, şeffaf ve birlikte yönetim anlayışına sahip bir iktidar istiyor. Esnafı ziyaret edebilen siyasetçileri gördüğünüzde, halkın içine karıştığınızda bunları yakından görebiliyorsunuz. Çarşı, pazardaki fiyat artışlarını gördüğünüzde ve asgari ücretle yaşamak zorunda kalan milyonların evlerini geçindirebilmek, bir kuru ekmek yemek için verdikleri mücadeleye baktığınızda, ülkenin haline yakından tanık oluyorsunuz. Bunları çözmesi gerekenlerin ise OHAL’i uzatmayı, devlet bankalarının sermayelerini artırarak, açacakları yeni kredi muslukları ile sanal bir ekonomik büyümeyi, kürt seçmenlerin oyunu almak için yaptıklarını, seçimi kazanmak için kurgulanan yeni seçim sistemi gibi adına siyaset denen uygulamalarını görüyoruz.  Toplum olarak bunları yakından izliyoruz. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi demokrasilerde halkın oyuna başvurmak en önemli kriterlerden biri. Bu yolla son yıllarda çok önem verilen millet iradesinin ortaya çıkması sağlanıyor. Halk arasında biraz nabız yokladığınızda büyük bir çoğunluğun seçim sandığının önlerine koyulmasını beklediğini görüyorsunuz. Bu yıl olmasa bile önümüzdeki yıl bizi yönetenlerin yaptığı çalışmalara bakarak seçim olasılığı çok yüksek görülüyor. Halkın, ekonomiye, siyasette yaşananlara, adalet mekanizmasındaki sorunlara ve çocuğunu işe yerleştirirken yaşadığı olaylara bakarak değerlendirme yapacağına, sandıkta en doğru kararı vereceğine her zaman olduğu gibi inanıyoruz. Bayram havasında bir seçimin yapılması inancıyla, ülkemizin geleceğinden umudumuzu kaybetmeden, her nefes alışımızın bayram olduğu nice bayramlar dilerim.