Pandemi dönemi başta sağlık olmak üzere bize birçok konuda bize ders oldu. Salgın döneminde alınan kararlar hepimizin hayatımıza verilen değeri ve ülke yönetimini sorgulamamızı sağladı. Özellikle pandemi dolayısıyla alınan kapanma uygulamalarından günlük kazanç sağlayan milyonlarca çalışan ve esnaf büyük zarar gördü. Ekonomide salgın öncesinden gelen sorunlarda üstüne bindiğinde yükselen kurlar, enflasyonu tetikledi. Artan maliyetler ile gelirler azalmasına rağmen, masraflar sürekli arttığı için hissedilir biçimde toplum olarak fakirleştik. Çöp kutularından ve pazaryeri atıklarından evine bir şeyler götürmek isteyenleri daha çok görür olduk. Bu dönemde ne yazık ki devletimiz de gelişmiş ülkeler gibi vatandaşına sahip çıkmadı. Avrupa, esnafına, çalışanına sahip çıktı Türkiye’de vatandaşlara verilen destekler milli gelirimizin yüzde 2’sine bile ulaşmazken Avrupa’da ve ABD’de milli gelirlerinin yüzde 20’si seviyelerine ulaşan destekler dağıtıldı. Kapısına kilit vurulan esnaf o süredeki cirosunun büyük bir bölümünü banka hesaplarında gördü. Çalışanlara her türlü destek sağlandı. Biz de ise 15-20 bin TL aylık kira ödeyen esnafa 1000 TL-750 TL gibi komik rakamlarda destekler yapıldı. Son olarak ise müjde olarak açıklanan destek paketinde ise 2 gruba ayrılan esnafa bir defaya mahsus olmak üzere 3-5 bin TL hibe destek verildi.

Pandeminin 15 aydır sürdüğü hesap edildiğinde aylık 300 TL’ye denk gelen bir desteğin esnafı pek memnun etmediği ortada. Toplamda esnafa bu kapsamda verilecek rakam 4 milyar 602 milyon lira. Gelişmiş ülkelerdeki desteklerin içinde ne yazık ki devede kulak. Dükkanı kapalı olsa bile kirasını, elektrik, su faturalarını ödeyen, vergilerini de ödemek zorunda olan esnafın bu desteklerle ayakta kalması mümkün değil. Zaten bu süreçte kapanan dükkanları ve sonrasında camlara asılankiralık afişlerini de çevremizde bol bol görüyoruz.

Köprüye var vatandaşa yok

Esnaf bugüne kadar her platformda sorunlarını gündeme getirmeye çalıştı. Ancak ne yazık ki açıklanan destek paketleri de gösteriyor ki hala sesini duyuramamış durumda. Kapanma dönemlerinde pandemi mücbir sebep sayılmadığı için geçmediğimiz yollar ve köprüler için adım başı ödediğimiz vergilerimizden ödemeler hiç durmadan yapıldı. Bu ödemelerle karşılaştırıldığında da esnafın aldığı destekler komik kaldı. Esnaf ile birlikte çalışanlarda ne yazık ki her şeyin fiyatının birkaç kat arttığı bu dönemde yeterli gelire ulaşamadı. Hele restoranlarda, kafelerde, gece kulüplerinde günlük yevmiye ile çalışanlar, müzisyenler en büyük sıkıntıyı yaşadılar. Çoğu kayıtsız olan buçalışanlar devletin az da olsa verdiği desteklerden bile yararlanamadılar. Birçok kişi bunlara dayanamayarak ne yazık ki hayatına son vermek zorunda kaldı.

Helalleşmenin adresi sandık

Bir ülkede ekonominin iyi gidip gitmediği vatandaşının ve esnafının refahından belli olur. Esnafı ve çalışanı mutlu olmayan bir ülkenin ekonomisi de sorunlu demektir. Türkiye, zaten pandemi öncesinden bu yana ekonomide git geller yaşıyordu. Pandemi ile birlikte katmerleşen sorunlar, sürecin iyi yönetilememesi nedeniyle Merkez Bankası rezervlerinin bile eksiye düştüğü bir döneme girdik. Bu ekonomik tablodan çıkışın yolları belli. Bunu bizi yönetenler bizlerden daha iyi biliyorlar. Bu karşın destek veremedikleri esnaftan, vatandaştan helallik istiyorlar. Helal etme dini ve geleneksel olarak kişiler arasında uygulanan bir yöntem. Bir insan arkadaşından veya yakınından helallik ister. Çağımızda ülke yönetimlerinde yönetenlerin helallik istemek yerine özeleştiri yaparak, vatandaştan yapamadıkları için özür dilemesi beklenir. Gelişmiş ülkelerde sıkça rastladığımız istifa mekanizmasının bile çalışmadığı bir ülkede çok şey istiyor olabiliriz. Kimlerin hakkını helal edip etmeyeceğini ise önümüzdeki zaman sürecinde önümüze gelmesini beklediğimiz seçim sandığında en sağlıklı şekilde göreceğiz. Çünkü hala seçim yapılan yönetim biçimlerinde halkla helalleşmenin en önemli aracı sandık olarak kabul edilir.