Projeye ilişkin geçtiğimiz yaz aylarında kamuoyuna sundukları raporu hatırlatan ve önemli açıklamalarda bulunan TMMOB İzmir İl Koordinasyonu Kurulu Dönem Sözcüsü Aykut Akdemir, "Biz bu projeyi yargıya taşımış ve dava açmıştık. Şu anda dava süreci devam ediyor. Yakında da bilirkişi incelemesi yapılacak. Daha projeyle ilgili kesin bir şey yok, sadece bir plan çalışması yapıldı. Zaten buna ilişkin olarak ilgili meslek odalarımız itirazlarını da sunmuştu. Biz en başında bu projenin İzmir'in Kanal İstanbul projesi olduğunu söylemiştik. Bunun bir çok gerekçesi var. Bu bir rant projesidir. Bugüne kadar bu projeyle alakalı olarak bizden başka hiçbir kurum veya kuruluş detaylı bir çalışma yapmadı, TMMOB tarafından hazırlanan rapor gibi bir inceleme yapmadı. Kentteki meslek odaları olarak yaklaşık 70 sayfalık bir rapor hazırladık. Aylar önce projeye ilişkin görüşlerimizi ve çekincelerimizi dile getirmiş, sorular sormuştuk. Korunacak alanlar, tarım bölgeleri, bu yöredeki mülkiyet sorunları, projenin denize ve oradaki kıyı şeridine vereceği zararlar, su kaynakları ile ilgili sorular, yapılması planlanan golf sahalarının ne anlama geldiği gibi çok sayıda hususla ilgili bir çalışma yaptık ve rapor hazırladık. Biz sadece söylüyoruz, yapıp yapılmayacağına iktidar karar verecek. Ancak biz bazı tespitler sunduk. Ve bu tespitlerimize yanıt arıyoruz. Halen buna dair bir açıklama gelmedi, projeyi yapanlar sorularımıza yanıt vermedi. Biz raporumuzu açıklayalı neredeyse bir yıl oldu. Demek ki projeyi yapanlar daha evvelinden bununla ilgili bir şey hazırlamamış, demek ki ellerinde bizim yaptığımız gibi bir rapor yok. Aksi halde sorularımıza çoktan yanıt verilirdi. Biz canımız sıkıldı, istemiyoruz demedik. Gidip alanda incelemeler yaptık. Orada bu projenin etkilerini görmek için mimar ya da mühendis olmaya gerek yok. Her şey açıkça ortada. Bu proje maddi açından kime ne kazandıracak ki? Orada tarlası olan ilk başta mülkünü satacak sonra hepsi kendi toprağında işçi olacak. Turizme katkısı konuşuluyor. Antalya'ya gelen turist kente inmiyor, çünkü otellerden çıkmıyor. Şimdi Çeşme'de de aynı sistemi getirecekler. İzmir'e daha az turist geliyor ama gelen ziyaretçiler kente iniyor ve İzmir kazanıyor. Hangisi daha çok gelir getiriyor ve kime gelir getiriyor. Golf oynamaya gelen insan Çeşme'nin ya da Alaçatı'ya inecek mi, bu kente ne katacak? Yüz bin kişinin istihdam edileceği açıklanmıştı. Bu rakam gerçekçi değil. Her şey reklamdan ibaret. Bu kadar insan nerede çalışacak? Yüz bin personelin orada çalışıyor olması demek aynı anda orada bir milyona yakın kişinin konaklaması demek. Bu mümkün mü?" diye sordu.

ÇEŞME PROJESİ YEREL DEĞİL
Akdemir, dile getirdikleri çekincelerine halen yanıt alamadıklarını hatırlattı ve projenin akıbetinin Körfez Geçiş Projesi'ne benzeyeceğini savunarak şunları ekledi: "Orada tarım yapılan bölgeler var. Bunun dışında doğal karakteri korunacak ve hiçbir şey yapılmaması gereke SİT alanları var. Raporumuzda bu korunacak doğal alanlara özellikle dikkat çekmiştik. Bir kere bugüne kadar o bölgede uygulanan yerel kalkınma modeli ile açıklanan bu projenin hiçbir alakası yok. Orada tutmuş, devam eden emsal bir proje var. Onu örnek alsınlar. Hem bu projeye güzelleme yapıyorlar, örnek gösteriyorlar, hem de bunu boşa çıkaracak bu tarz projelerin peşinde koşuyorlar. Çeşme Turizm Projesi yerel değildir. Bu proje yerli ve milli değildir. Bizim inceleme konumuz değil ama sorulacak soru çok. Örnek olarak bu projenin parası nerede? Hangi kaynakla yapılacak? Kimler ne kazanacak?

RANT ODAKLI BENZETMEMİZ
Buradaki durum tıpkı Körfez Geçiş Projesi ile ilgili yaşanan sürece benziyor. Biz o projeye de dava açmıştık. Körfeze zarar verecekti ve gerçekçi değildi. Sonra ne oldu? Nitekim iptal edildi. Çeşme Projesi'ni Kanal İstanbul'a benzetmemizin nedeni rant odaklı olmasıdır. Oradaki arazilerin değerinin arttırılması hedefleniyor. Bölgedeki tapular el değiştirecek, bölgenin yerlisi o bölgenin işçisi olacak. Elimizde bunun örnekleri var. Antalya, Kuşadası, Marmaris buna örnektir. Zamanında orada tarım yapan toprak sahibi halk şimdi orada işçilik yapıyor. Öncelikle burada bir plan dahilinde bir şeylerin hayata geçirilmesi lazım. Bu bölgede zaten bir imar planı var. Her gelen imar planlarını değiştirirse ne olacak? Bu projeyle ilgili rapor hazırlayan tek kurum TMMOB'dur. Bugüne kadar Turizm Bakanlığı dahil tek sayfa belge üreten yok. Açıklamalar peşi sıra geliyor ama ellerinde projeye dair bir belge var mı? Biz gereken sözü söyledik. Davamızı da açtık. Bizden başka İzmir Barosu, EGEÇEP, İzmir Yaşam Alanları Platformu, ve daha birçok sivil toplum örgütü ile kurum da davalar açmıştı. Burada politik bir sürç yaşıyoruz. Merkezi idarenin uyguladığı rant politikalarının devamı söz konusudur. Oradaki mülkiyetler el değiştirecek, ama daha sonra bu projenin yapılacağı ile ilgili bir garanti yok. Projeden vazgeçtik diyip bölgenin tamamı da imara açılabilir. Böyle bir risk var. Biz bunun aynısını daha öncede gördük. Kentin göbeğinde ne kadar kamu alanı varsa satıldı, yerine kocaman AVM yapıldı. Semt pazarı gitti, vergi dairesi gitti, otobüs garajı gitti. Hepsi özel mülkiyete geçti. Herkes bundan ötürü rahatsız. Biz zamanında gereken uyarıları yaptık ama dinleyen olmadı. Biz söylemiştik demek istemiyoruz. Yarın yine aynı şey olmasın. Biz aslında istemezükçü değiliz. Biz söylemiştik diyen tarafız." Erman Şentürk-Ege Telgraf