Halime ERDOĞAN / GÜNDEME BAKIŞ - Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun İzmir programını ve liderlerin mesajlarını değerlendirdi. Cumhurbaşkanı ve AK Parti genel Başkanı Erdoğan'ın, İzmir'den "Cumhurbaşkanı adaylığını açıklamasının" adaylık ilanı olarak değerlendirilemeyeceğini kaydeden Tosun, "Özellikle Kılıçdaroğlu’nun programının çok yoğun olduğunu, çiftçilerden gençlere, Balkan göçmenlerine kadar toplumun farklı kesimleriyle bir araya geldiğini gördük. Erdoğan ise daha ziyade örgüt mensuplarıyla ve taraftarlarıyla buluştu. Kılıçdaroğlu yaptığı görüşmelerde Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, demokrasinin standartlarındaki gerileme, rejimin otoriterleşmesi üzerinde durup, iktidara geldiklerinde neleri yapacaklarını (başta elektrik dağıtımı, tarım ürünlerinin değerlenmesi olmak üzere), vaatlerini sıralarken, Erdoğan 20 yıllık iktidar dönemlerinde ağırlıklı olarak İzmir’e iktidarın sunmuş olduğu hizmetleri, yaptığı projeleri anlatmayı tercih etmiştir. Konuşmasında yeri geldikçe CHP ve Kılıçdaroğlu’nu eleştirmiştir. Ayrıca 2023’te Cumhur ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olduğunu da ilk kez net olarak kürsüden açıklamayı tercih etmiştir. Kanımca bu bir adaylık ilanı olarak değerlendirilmez. Çünkü, Ak Parti’de adaylar belediye başkanından milletvekiline kadar her zaman etkili tanıtım ve programlarla açıklanmaktadır. Adaylık açıklaması Kılıçdaroğlu’na milletvekili olduğu şehirden seslenerek, adaylığa zorlayabilir miyim stratejisinin ürünüydü. Tabii ki olmadı. Karamollaoğlu da muhtarlara seslenirken, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde tek kişinin tüm yetkileri elinde toplamasına, adalet sisteminin işlememesine, hayat pahalılığı, enflasyon sorununa, politik yozlaşmaya değinerek, iktidara yönelik kurumsal eleştiriler getirmiştir" dedi. 

"SANDIĞA BÜYÜK ETKİSİ OLMAZ"
Liderlerin İzmir programının sandığa nasıl yansıyacağını aktaran Tosun, "3 liderin İzmir mesailerinin sandığa yönelik çok fazla etki yapmayacağını düşünüyorum. Çünkü bu tür etkinliklerde liderler genellikle partizan seçmenlere, taraftarlara, profesyonel partililere seslenirler. Oysa ki asıl mesele, siyasal ilgi düzeyi düşük, siyasetle ilgisi seçimden seçime oy vermekle sınırlı olan seçmenlere ulaşıp, onları ikna etmektir. Onlar tercihlerini özellikle kendi ekonomik koşulları, demokrasi, özgürlüklere bakışları, yarına dair umut, umutsuzlukları çerçevesinde yaparlar. Tabii ki liderlerin söylemlerinden, vaatlerinden etkilenerek. Fakat bu etkilenme daha ziyade salon toplantıları, kahvehaneler, miting meydanlarında değil, özellikle kitle iletişim araçları, sosyal çevrelerinde tartışmalar aracılığıyla şekillenmektedir" açıklamasında bulundu.  

"KILIÇDAROĞLU VE KARAMOLLAOĞLU POZİTİF ÇAĞRIŞIM YAPTI"
Kılıçdaroğlu ve Karamollaoğlu Güzelyalı'da bir kafede birlikte çay içmesinin seçmen nezdinde pozitif bir etki yarattığını dile getiren Prof. Dr. Tanju Tosun, "Kılıçdaroğlu ile Karamollaoğlu’nun bir kafede birlikte çay içmesi kanımca önceden planlanmış bir araya gelmekten ziyade, spontane gelişmiştir. Kafe dışında kendilerini görmek isteyenlerin yüz ifadelerini dikkatle incelediğimizde, iki lideri çok yakından görmenin heyecanı yüzlerine yansımıştı. Onun dışında bu görüntü seçmen nezdinde çok fazla şey ifade etmese de, iki farklı dünya görüşüne sahip siyasi parti liderinin bir kahvede sohbet etmesi, politik hoşgörü, uzlaşı adına seçmen nezdinde tabii ki pozitif çağrışım yapmıştır. Son tahlilde onun ötesinde bu tür görüşmelere fazla anlam atfetmemek gerekir" ifadelerini kullandı. 

ANKETLER NE KADAR GÜVENİLİR?
Tosun, hemen her gün yenisi piyasa sürülen anketlerin güvenilirliği noktasındaki soruları da yanıtlayarak, "Öncelikle belirtmek gerekirse, kamuoyu araştırmaları kamunun (burada seçmen) belirli bir anda, belirli bir konuya ilişkin görüş, kanaatlerini ölçmek, tutumları hakkında bilgi sahibi olmak için yapılır. Dolayısıyla belirli bir zaman diliminde ölçülen kanaatler o zaman dilimine özgü anlam ifade eder. Piyasada dolaşan anketleri yazılı ve görsel medya, sosyal medya aracılığıyla ben de takip ediyorum. Benim için araştırmaların bulgularının anlam ifade etmesi ve o andaki fotoğrafı yansıtması için, 'Kim Yaptı? Araştırma konusundaki yetkinliği nedir? Hangi bilimsel yöntemle yapılmıştır' sorularına bilimsel, ikna edici yanıtlar verilmesi önemlidir. Bunun yanısıra örneklemi temsil kabiliyeti çok önemlidir. 60 milyon Türkiye seçmen evreni ya da 3 milyon İzmir seçmen evreni 1000-2000 telefon anketiyle örneklemde temsil ettirilmeye çalışılıyor. Telefon yoluyla yapılan anketler örneklemin evreni temsil kabiliyeti açısından sorunlu. Telefon numaralarının kayıtlarının sağlıksızlığı en temel sorun. Örneklemi belirleme sorun ve yapanların bu konudaki donanımsız olmaları başka bir sorun. Hal böyle olunca araştırmaların güvenilirliği, geçerliliği açısından ciddi sorunlar var. Dolayısıyla ülke genelinde birkaç araştırma şirketi dışında araştırma yapanların bulgularına ihtiyatla yaklaşırım" diye konuştu. 

"MİLLET İTTİFAKI DAHA AVANTAJLI"
Tosun, "Piyasadaki anket sonuçlarına göre vatandaşın gönlünde yatan Cumhurbaşkanı kim sorusuna ise, "Siyaset bilimci olmam, seçmen davranışıyla akademik düzeyde özel olarak ilgilenmem nedeniyle, araştırma sonuçlarını yakından takip etmeye çalışıyorum. Görebildiğim kadarıyla bugün itibarıyla Millet ittifakı parlamentoda çoğunluğu elde etme, Cumhurbaşkanı adayını seçtirme anlamında Cumhur İttifakına göre sonuca yaklaşma bakımından daha avantajlı. İktidar-muhalefet ayrımı ekseninde bakıldığında ise yine bugün itibarıyla toplam oy dengesi açısından muhalefet lehine belirgin bir üstünlük dikkat çekiyor. Fakat, seçimler normal zamanında yapıldığı takdirde, daha 1 yıla yakın bir süre var. Parti, adayların vaatleri, program önerileri, ittifak seçenekleri bu oy dengesini her iki taraf lehine ya da aleyhine değiştirebilir. Dolayısıyla partilerin oy oranlarından ziyade, tarafların oy üstünlükleri şu aşamada daha önemli görünüyor değerlendirme yapmak için. Vatandaş kanımca kimi Cumhurbaşkanı olarak görmek isteme konusunda henüz kararını netleştirmemiş görünüyor. Bilimsel yöntemle yapılmış araştırma bulguları dikkate alındığında, Millet İttifakında öne çıkan üç isim Kılıçdaroğlu, Yavaş ve İmamoğlu, Cumhur İttifakında ise Erdoğan’dır. Kanımca bu 4 isimden biri 2023 seçimleriyle birlikte Cumhurbaşkanı seçilebilir. Seçmenlerin kimi Cumhurbaşkanı istediği meselesi ise, adaylar netleştikten sonra, daha rahat değerlendirilebilir" dedi. 

"GÖÇMEN SORUNUNDA İKTİDAR MUHALEFET ORTAK HAREKET ETMELİ"
Sıcak gündemin diğer bir etkeni olan göçmenler konusunu da değerlendiren Tosun, "Türkiye’nin siyasi gündemini bugün, seçimler yaklaştıkça ise seçim gündemini göçmen-sığınmacıların yoğun olarak meşgul edeceği söylenebilir. Çünkü, seçmende Türkiye’nin yaşadığı ekonomik, güvenlik sorunları konusunda bu kitlenin payı olduğuna ilişkin güçlenen bir algı mevcut. Partiler bu konuda ortak bir çözüm politikasına sahip değil. Cumhur İttifakı bileşeni partiler kendi iktidar dönemlerinde bu göçün yaşanması nedeniyle, geri adım atma konusunda zorlanıp, tavırlarını netleştiremiyorlar. Muhalefet ise en sert çözüm olan derhal geri göndermeden, belirli bir program dahilinde konunun muhatabı olan ülkeler ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği halinde geri dönderme temelli çözüm önerilerine sahip. Şu aşamada münferit olaylar hariç, sorunun bir güvenlik meselesi haline gelmediğini düşünüyorum. Sorun insani, sosyolojik, kültürel bir sorun halinde şu anda ve yönetilemediği takdirde toplumun bu kesime yönelik birtakım kendilerince haklı gerekçeleri olan dışlayıcı bir tutum takınmaları olasılıklar arasında. Bu nedenle, sorunun en kısa zamanda çözümüne yönelik olarak iktidar ve muhalefetin ortaklaşa, üzerinde mutabakata varacakları çözüm üretmeleri gerekir" ifadelerini kullandı.