Prof. Dr. Doğan Yaşar, Marmara'da müsilaj, Ege'de ise deniz marulu gibi sorunların temelinde kirlilik olduğunu belirterek, temel problemin ise erozyonla denize taşınan kimyasal içerikli topraklar olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Yaşar, şunları söyledi:

"Dünyada kilometre kara bazında erozyon oranı, 360 bin ton civarıdır. Türkiye'de ise denize taşınan toprak 800 bin tonlara ulaşıyor. Vahşi sulama nedeniyle aşırı toprak kaybı yaşıyoruz. Verimli kısımlarını kaybediyoruz. Aynı zamanda denizleri de kirletiyoruz. Çünkü tarımda kullanılan kimyasallar çok arttı. Erozyonla çok fazla gübre denizlere gidiyor. Bir ikinci etmen sanayi kaynaklı kirlilik. Dikkat edin sanayiler, hep deniz kıyısındadır. Bütün bunların kirliliği de sahile geliyor. Ayrıca nüfusumuz 85 milyon. Bunların kirliliği de denize geliyor. Sanayi, tarım ve insan yükü maalesef denizlerimizi perişan etti."

'TARLAYA FAZLA GÜBRE VERİRSENİZ YAKARSINIZ'

Müsilajın zaman zaman dünya denizlerinde kapalı koylarda görüldüğüne değinen Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Türkiye'de ilk defa 2007 yılında görüldü. Biz oşinograflar, Marmara'da 1978 yılından beri çalışırız. Marmara, kirliliğe doydu. İlk olarak 2007'de müsilaj gözüktü. Marmara'ya artık fazla yük vermeyin dedik. Ama göz ardı edildi. En son Marmara Denizi, müsilaj olayını yaratmakla kendisi isyan etti. Şu an balıkçılar ciddi zararda" dedi. Ege kıyılarında da benzer sorunlar yaşandığına değinen Prof. Dr. Yaşar, Marmara'da müsilaj, Ege'de ise deniz marulu sorunun temelinde aşırı kirlilik olduğunu söyleyip, "Denizdeki aşırı besin kirliliği nedeniyle oluşuyor. Bazen makro alg'ler patlar deniz marulu gibi. Bazen planktonlar patlar. 1 litre deniz suyunda yaklaşık 1 milyon plankton yaşar. Bunlar bu dönemde sayısı 2 milyona çıkar. Bir anda ortamdaki oksijen çekildiği için ölürler. Plankton patlaması dediğimiz olay bu. Müsilaj bu nedenle oluşuyor. Planktonların zehirli olduğu dönemlerde, balıklar da ölür. Müsilaj şu dönemde Marmara deniz tabanını da kaplamış durumda. Deniz marulu da denizin kirlendiğini gösteriyor. Aşırı bir besin yoğunluğu olduğunu gösteriyor. Diğer bir deyişle, eğer bir tarlaya çok fazla gübre verirseniz o tarlayı yakarsınız" dedi.    

ÖNERİLERİNİ SIRALADI

Önerilerini de sıralayan Prof. Dr. Yaşar, "Vahşi sulamadan bir an önce vazgeçmeliyiz. Gübreleri kullanırken dikkatli olmalıyız. Mümkünse arıtma tesislerini sübvanse edilerek hepsinin çalıştırılması gerekli. Yoksa çok şey kaybedeceğiz. Hem denizlerimizi hem balıkçılığımızı hem de toprağımızı kaybedeceğiz. Şu an görüyorsunuz kurak bir dönemdeyiz, çünkü su yok. Barajlardan kapılı sistemle borularla su gelseydi pek bu kadar kuraklığı hissetmeyecektik. Borularla gelen suyun tarlalara damıtmayla verilmesiyle hem gübre hem su tasarrufu yapmış olacağız. Yüzde 65 oranında bir su tasarrufu sağlanmış olacak. Ayrıca suyu temiz tutmuş olacağız. Böylelikle balıkçılığımızı ve turizmi kurtaracağız" ifadlelerini kullandı.