Özgür Duran'ın aile avukatları Furkan Akbulut, Mehmet Zengin ve Duygu Delikbaş, olayla ilgili yazılı açıklama yaptı. Özgür Duran ve ailesine yönelik birçok mesnetsiz yaklaşımın kamuoyunda dolaşıma sokulduğunun, üzülerek takip edildiği belirtilen açıklamada şunlar ifade edildi:

''Bu sebeple işbu basın açıklamasını yapma zarureti hasıl olmuştur. Özellikle son yıllarda pek çok kadına şiddet ve dahi cinayet olayına üzülerek şahit olduk. Bu elim vakıalar sonucunda oluşan son derece haklı kamusal hassasiyete bizler de tüm birikim, katkı, samimiyet ve desteğimizle iştirak ettik. Ancak son süreçte maktul Özgür Duran ve Duran ailesine yönelik medya kanalıyla oluşan ölçüsüz tepki ve yaklaşımların, dava dosyasına yansıyan somut olgularla irtibatlandırılamayacak mahiyette olduğunu ortaya koymak, maddi gerçeği hukuka uygun şekilde ortaya çıkarmakla yükümlendirilen mesleki sorumluluğumuzun gereğidir."

'Dayak izi yok'
Açıklamada, Ayşe D.'nin düzenlenen adli tıp raporunda dayak veya cebir izinin söz konusu olmadığı belirtilerek, ''Ayrıca Ayşe D. ve görgü tanıklarının ifade tutanaklarına bakıldığında, şüphelinin müdahale ettiği olayın, maktul ile Ayşe D.'nin yüksek sesle tartışmasından ibaret olduğu açıktır'' denildi.

Kadir Şeker'in kullandığı bıçağın 23 santimetre uzunluğunda olduğu belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Medya ve kamuoyunda, şüphelinin üzerinde taşıdığı ve ölümle sonuçlanan fiili icra ettiği bıçağın meyve bıçağı veya benzeri şekilde tarif edildiğini takip etmekteyiz. Ancak yapılan incelemeler sonucu bıçağın, kabza ile toplam uzunluğu 23 santimetre olduğu anlaşılmatadır."

Halkın kadına şiddet konusundaki duyarlılığını içtenlikle benimsediklerini belirten avukatların yazılı açıklaması şöyle sürdürüldü:

''Vatandaşlarımızın kadına şiddet konusundaki duyarlılığını anlıyor ve biz de bu yaklaşımı içtenlikle benimsiyoruz. Ancak söz konusu olay itibarıyla orantılılık, ölçülülük ve gereklilik anlamında ölümcül güç kullanımını gerektirir mahiyette ne şüphelinin kendisi lehine ne de üçüncü kişi lehine bir savunma ihtiyacının doğmadığını vurguluyoruz. Esas olanın, ne pahasına olursa olsun iddia veya savunma anlayışı değil, en başta insan onuruna, taraflara, ailelerine ve tüm kamuoyuna saygı çerçevesi içerisinde maddi olguları ortaya koymak ve vasıflandırmak olduğunun bilinciyle kamuoyunun bilgisine.''