Halil İbrahim GÜLER/ GÜNDEME BAKIŞ- TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından 30 Ekim 2020 Depremi sürecinde yürütülen plan değişiklikleri ve emsal artışı kararına ilişkin olarak basın açıklamasında bulundu. İzmir Mimarlık Merkezi’nde gerçekleştirilen basın açıklamasına TMMOB İzmir İKK Sekreteri Aykut Akdemir'in yanı sıra Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Helin İnan Kınay, Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman, Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Zafer Mutluer katıldı. 

TMMOB’U HEDEF GÖSTERİLMESİNİ ŞAŞKINLIKLA İZLİYORUZ
Toplantının nedenini anlatan Akdemir, “30 Ekim 2020 tarihinde gerçekleşen deprem sonucunda kentimizde 117 vatandaşımız hayatını kaybetmiş çok sayıda vatandaşımız ise yararlanmıştır. Bunun yanında farklı düzeylerde(ağır-orta-hafif) olmak üzere yaklaşık 80.000 civarında yapının hasar gördüğü bilinmektedir. Öncelikle ısrarla ifade edilmeyen veya unutturulmaya çalışan bir hususu yeniden hatırlatmak istiyoruz: İlgili kurumlardan tüm izinleri alarak inşa edilmiş binalarında ikamet ederken, depremden etkilenen tüm vatandaşlarımızın uğradıkları can ve mal kayıplarından esas sorumlu kamu idaresidir. İdarece tüm yasa ve yönetmeliklere uygun inşa edildiği belirtilen ve ilgili kurumlar tarafından ruhsatlandırılan binalarda yaşanan her türlü hasarın kamu idaresi tarafından karşılanmasının bir zorunluluk olduğunu savunuyoruz. Özetle yaşanan mağduriyetin sorumluların hesap vermediği, mağduriyetleri gidermek bir yana yeni felaketlere kapı aralayacak yoğunluk artışının TMMOB tarafından kabul edilmesini hiç kimse bekleyemez. Deprem sonrası kimi dernek veya siyasi kesimler tarafından yaşanan mağduriyetin esas sorumlularını tartışmak yerine TMMOB'nin hedef gösterilmesini şaşkınlıkla izliyoruz. Bu kapsamda aşağıda yer alan soruların cevaplarının bütün İzmir halkının geleceği için muhatapları tarafından yanıtlanması tarihi sorumluluktur” diye konuştu.  

SORULARIMIZA CEVAP ARIYORUZ
Akdemir hükümet ve yerel yönetimin cevaplanması üzerine şu soruları sordu:
“Anayasal olarak, ülkemizdeki herkes eşit yaşam hakkına sahip değil midir? Bir devletin en temel görevi, vatandaşlarının yaşam hakkını güvence altına almak değil midir?  

Neden, depremden zarar görmüş bütün vatandaşların hak talepleri, herhangi bir bedel talep etmeksizin, devlet tarafından giderilmemektedir? 

Neden, zenginlerin vergi borçlarını silen, zenginler daha zengin olsun diye hazine arsalarını özelleştiren devlet, söz konusu halk olduğunda sadece arabuluculuk ile yetinmektedir? 

Yoksa, depremzedelerin mağduriyetleri, birilerine kaynak aktarmak için mi kullanılmaktadır?  

Her deprem sonrasında gündeme getirilerek uygulanan yoğunluk artışlarının kentlerimizi  ne hale getirdiğinin farkında değil miyiz? Bu uygulamalar aracılığıyla esas sorumlunun daha da gizlenmesine sessiz kalacağımızı mı düşünüyorsunuz ? 

Depremde yıkılan ve “proje alanları” olarak ifade edilen bölgelerdeki yapılacak konutların depremden 1 hafta sonra zemin+5 kat olacağına hangi bilimsel çalışma sonucunda karar verilmiştir? 

Örneğin deprem nedeniyle yıkılan Rızabey Apartmanı’na ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunda Bayraklı Belediyesi’nin sorumluluğu açıkça ifade edilmiştir. Söz konusu binanın hak sahiplerinin mağduriyeti konusunda Bayraklı Belediyesi hangi iş ve işlemleri gerçekleştirmiştir? 

Rızabey, Emrah, Doğanlar Apartmanına ilişkin düzenlenen bilirkişi raporlarında benzer tespitlerin bulunması tesadüf müdür?  Depremde hasar gören diğer binaların tamamına ilişkin bilirkişi incelemesi yapılırsa sonuç farklı olacak mıdır?  

Deprem nedeniyle hasar gören bölgelerin afet bölgesi ilan edilmesi konusunda talepte bulunulmamasının nedeni nedir? 

Yıkılan binalarda herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı halde vatandaşların yeniden borçlandırılmasına itiraz edilmemesinin nedeni nedir?  

Depreme karşı alınacak önlemler için, sadece mülk sahipleri üzerinden bir tartışma yürütülüyor olması ne kadar doğrudur? Hak Sahipliği "olmayan" depremzedelere de uygun koşullarda afet konutu imkânı sağlanması konusunda yasal düzenleme yapılmamasının nedeni nedir? 

Yıllardır ülkemizde toplanan deprem vergilerinin yaşanan mağduriyetlerin çözümü için kullanılması konusunda tartışma yürütülmemesinin nedeni nedir? 

Şehir hastanesi bölgesinde kaç konut yapılmıştır? Kaçı orta ve ağır hasarlılara verilecektir, deprem bölgesinde bulunan rezerv alanlarda yapılan yeni dairelerde kaç daire eksik kalmaktadır?  

Emsal artışı öngörülen alanlarda kaç ekstra daire çıkabileceği bu nedenle de nüfusun ne kadar artacağı hesaplanmış mıdır? Bu hesaba göre altyapının ve ulaşımın ne denli etkileneceği göz önüne alınmış mıdır? Emsal artışı öngörülen bölgelerde yaşayan yurttaşların gelir durumuna dair herhangi bir saha araştırması yapılmış mıdır? Şayet böyle araştırma yapıldı ise yurttaşların ne kadarı borçlanmayı göze almaktadır? 

Emsal artışının altına imza atan belediye başkanları ve meclis üyelerinin İzmir’de trafik sorunu olduğundan, koku sorunu olduğundan, altyapının yetmediğinden bahsetmeye ve yoğun bir yağış olduğunda doğal afeti gerekçe göstermeye devam edecek misiniz? 

Yasal ve ekonomik açıdan elinde imkân bulunan merkezi ve yerel yönetimler, birbirinden kopuk uygulamaya koydukları “çözümler” nedeniyle birbirlerini her gün suçlarken çözümsüzlüğün adresinin TMMOB olarak gösterilmesinin nedeni nedir? 

TMMOB'ye saldıranlara soruyoruz: Kamu kaynaklarının halkın ortak yararı için kullanılması gerekirken bir avuç patronunun çıkarı için kullanmasına itiraz edilmemesinin nedeni nedir?  
Kentimizde var olan gökdelenlere ilgili belediyeler veya Bakanlıklar tarafından izin verilmektedir.  Konu ile ilgili itirazların bu kurumlara yapılması gerekirken verilen izinler ile herhangi bir ilgisi bulunmayan TMMOB'nin ısrarla hedef gösterilmesinin nedeni nedir? 

SORUMLUSU YEREL YÖNETİMLERDİR
Akdemir sözlerine şöyle sürdürdü:
“Yukarıda yer alan soruları aylardır muhataplarına ısrarla soruyoruz.  Temel bir yaşam hakkı olan barınma hakkının piyasanın insafına bırakılmasına sessiz kalmayacağız. Çünkü, barınmak, güvenli ve sağlıklı yerleşimlerde yaşamak, bir vatandaşlık hakkıdır. Devletten beklenen anayasamızda da belirtildiği üzere bütün vatandaşların eşit, sağlıklı ve yaşanabilir bir çevrede yaşaması için görevini yapmasıdır. TMMOB’nin her türlü uyarısına rağmen her deprem öncesi afetlere karşı dirençli ve yaşanabilir kentler için yapılması gerekenleri yapmadıkları, kamu kaynaklarını bir avuç patronun hizmetine sundukları, depremi lütuf gibi görerek doğal alanları yapılaşmaya açtıkları, yoğunluk artışlarıyla yeni felaketlere kapı araladıkları için yaşadığımız her türlü mağduriyetin sorumlusu  başta merkezi yönetim olmak üzere yerel yönetimlerdir. Depremde zarar gören emekçi halkımızı anlıyoruz. Çünkü kamu idaresi başından itibaren emekçi halkımızı müşteri gibi görmüş ve buna yönelik uygulamalara imza atmıştır.  TMMOB olarak bilimsellikten uzak, halkımızı yeni felaketlere sürükleyecek ve sermaye düzenini mutlu eden kent suçuna sessiz kalmamız emekçi halkımıza yapılacak en büyük kötülüktür.” 

POPÜLİST SÖYLEMLERLE…
Akdemir konuşmasına şöyle devam etti:  
“Yurttaşlarımızı popülist söylemlerle yanıltarak TMMOB’ye saldıranları tanıyoruz! Hukuka aykırı olduğu, mühendislik, mimarlık ve şehir planlama disiplinlerini ayaklar altına alan uygulamalara itiraz eden kamu yararı gözeten meslek odalarını doğrudan veya dolaylı şekilde hedef gösterenler açıkça kent suçu işlemişlerdir. Toplumcu ve kamucu çözümler yaratmak yerine TMMOB’yi İzmirlilerin vicdanına havale edenleri, vatandaşları otobüslerle meslek odalarının önüne taşıyıp hedef gösterenleri, meslek odalarını gizli ittifakın parçası olmakla suçlayanları gayet iyi tanıyoruz. Meslek odalarını gündelik siyasetin parçası ve işlenen suçlara ortak etmeye çalışanlar beyhude bir çaba içerisindedirler. Unutulmasın ki TMMOB, toplumun ortak yararını içermeyen, günü kurtarmaya dönük, aklı ve bilimi hiçe sayan uygulamaları her türlü baskıya rağmen geçmişte de kabul etmedi bugün de etmeyecektir.  Artık yeter! Emekçi halkımızın yeni mağduriyetlerle baş başa bırakanlara ve bu konuda ısrarla TMMOB’yi ve meslek odalarını hedef gösterenlere inat kamu yararı çerçevesinde halkımıza  her türlü desteği vereceğiz.  Sonuç olarak; meslek odası sorumluluğu çerçevesinde, depremden zarar gören vatandaşların kayıplarının devletin sorumluluğunda gerçekçi bir şekilde giderilmesi çağrısında bulunmak ve yaşanan bu felaketten dersler çıkararak, bir sonraki depremde veya başka doğal afette muhtemel can ve mal kayıplarını önlemeye yönelik işlemler tesis edilmesinin sağlamak olduğunu ısrarla hatırlatıyoruz.” 

HUKUK FAKÜLTESİNE EMSAL ARTIŞ DERSİ VERİLMİYOR   
CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel’in emsal artışı ile ilgili yaptığı açıklamalara değinen Aydemir, “Deniz bey avukat. Emsal artışının ne getirip ne götüreceğini hukuk fakültesinde verildiğimi zannetmiyorum” diye konuştu.

DANIŞIKLI DÖVÜŞ ARIYORSANIZ
AK Parti tarafından Büyükşehir ile odalar danışıklı dövüş yapıyor” iddialarına yanıt veren Aydemir, “TMMOB hiçbir siyasi partinin arka bahçesi değildir, hiçbir belediyenin ve belediye başkanın da arka bahçesi değil. Kamu yararı dışında her kim davranırsa TMMOB kendi bilim ve teknik ışığında sözlerini söyleyecektir. Halkımıza hiç yalan söylemedik bundan sonra da söylemeyeceğiz. Bizi danışıklı dövüşü kim söylüyorsa kişi kendinden bilir işi. Dayanışıklı dövüş iktidar ile yerel yönetim arasında yapılmaktadır. TMMOB danışılacak kurumdur, dövüşülecek kurum değildir. O bahsettiğiniz vekille Bayraklı Belediye Başkanı arasında dönmektedir” dedi. 

EMSAL ARTIŞ ÇÖZÜM DEĞİL  
Deprem sonrası büyük mağduriyetin yaşandığını belirten Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı İlker Kahraman, kentte 1999 öncesi yapılarda araştırma yapıldığında büyük çoğunluğunda sorun çıkacağını dile getirerek, “Eşitlik ilkesiyle emsal artışını her yere vermek gerekir. Planlama esasında yapılan yanlışlar var. Önce K alanları çıktı, sonra yüzde 10 onaylandı. Sonra yüzde 20 daha sonra 30 oldu. Bunu çözümü emsal artışlarında değildir. Ruhsatlı binalar yıkıldı. Ruhsatlı yapının yıkılmasında yapının sahibini bir suçu yok. Bunun çözümü ruhsatı veren idareler tarafından verildiyse kamunun bu mağduriyeti giderilmesidir. Bunun sadece emsal artışı ile çözemeyiz. Çözüm aslında özel iletişim vergisi neden toplandı depremle ilgiyse neden kullanılmadı. Neden ücretsiz yapılmadı?” 

DEPREM BİR KERE OLUR  
Yapılan 'Bir kerelik emsal verilebilir' önerisine Akdemir, "30 Ekim 2020'de sabah herkes mutluydu bu kentte. Kimseni sorunu yoktu. Deprem olduktan sonra herkes ayaktaydı ve ne olacağını bilmiyordu. Bir kere oldu ve bu fragmandı. Bir kereye mahsus denilen şey tam olarak böyle bir şey. Deprem bir kere olur" dedi Şehir Plancıları Odası Zafer Mutluer ise "Eğer idareler yaklaşımını değiştirmezlerse mümkün değil. Bir kereye mahsusluk diye bir şey söz konusu değil. Sermayenin mantığı bu. Yıllardır bu böyle. Bir kereye mahsus olmadı. Türkiye depremler yaşadı. Hep bir kereye mahsus denildi ve devam ettirilmek isteniyor. Bu durumun çözülmesi için bir çaba da gösterilmiyor. Bu mağduriyetin altından kimin  kalması gerekir bunun yanıtının verilmesi gerekir. Aksi halde bu bir kereye mahsus değil yaşanacak her depremde bu yaklaşımı göreceğiz. Sadece İzmir'de değil İstanbul'da Kocaali'de de benzer şeyler tartışılıyor. Başka illerde de emsal teşkil ediyor. Bir kereye mahsus devletin yükün altına girdiğini görelim. Sorumluluğu verin evleri ben yapıyorum dediğini görelim. Bizim talebimiz de budur" dedi. 

İKK yöneticileri, basın açıklamasının ardından toplantıda hazır bulunan depremzedelere yapılan itirazların ile ilgili bilgi verdi.  

NE OLMUŞTU?
İzmir Depremi’nde evi yıkılan depremzedelerin bir yıldır beklediği emsal artış kararı İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından karara bağlanmıştı. Kent genelinde parsel bazında yüzde 20, ada bazında yüzde 30 emsal artışı Meclis'te kabul edilmişti. Emsal artışı kararına tepki gösteren TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, 'hukuka aykırılık ve kent suçu' vurgusu yaparak plan notlarına itiraz etmişti. İtirazların reddedilmesinin ardından TMMOB emsal artışı kararını yargıya taşıdı.