Halil İbrahim GÜLER / GÜNDEME BAKIŞ- Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. İlker Kahraman, Gündeme Bakış’a kent gündemine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

BURADA BİR SORUN OLDUĞU ORTADADIR 

Kültürpark’ın İzmir için çok değerli bir alan olduğunu, yapılacak projede tüm detayların paylaşılması gerektiğini kaydeden Kahraman, “Biz Kültürpark konusunda Büyükşehir ile pek çok konuda uzlaştık. Anlaşamadığımız nokta yapılaşmayla ilgilidir. Yeşil alanın çoğaltılmasıyla ilgili çok ciddi kararlar yapılan 12 toplantı sonucu ortak olarak alınmıştır. Bu kararlar çok değerlidir.  Anlam veremediğimiz neden 12 bin metrekarelik bir taban alana sahip bir yapı (Hangarlar) ile 6 bin metrekarelik zemin kat kullanımlı yapının yapılacağıdır. Hangi ihtiyacı karşılamak için bu yapılaşma önerilmektedir? Bahsi geçen alanlara ne yapılacağını bilmiyoruz. Bu alanları tanımsız bırakıyoruz. Oysa bir yapının işlevi bilinmeden gerekli metrekare belirlenemez. İşlevini bilmediğimiz bir yapı için neden alan bırakıyoruz? Emsal yüzde beş denmektedir. Oysa hesaplandığında bu oranın yüzde dokuz olduğu görülmektedir. ‘Biz yüzde beş emsal verdik. Şu yapılar korunacak yapılardır. Şu yapılar tescilli yapılar. Bunlar hariç’ deniyor. Ama bunları eklediğinizde yüzde dokuz oluyor oradaki emsalimiz. Burada bir sorun olduğu ortadadır. Kültürpark İzmir için çok önemlidir ve Fuar işlevi Gaziemir’e taşınmıştır. Kültürpark’da yapılaşma azaltılarak kent parkı işlevine dönüş gerçekleştirmek gereklidir ” dedi. 

BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAK ÇOK TEHLİKELİ 

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 12 bin metrekarelik alanda ne yapılacağı ile ilgili halk oylaması yapılması yönündeki görüşüyle ilgili Kahraman, “Demokrasi elbette halkın karar vermesidir. Bu nedenle halka danışıp ondan fikir almak doğru görünebilir. Ancak ne sorduğunuzu bilmek gerekir. Örneğin ‘Çok sıkıldık salgına rağmen tüm yasaklar kaldırılsın mı?’  diye sorarsak yanıt da kaldırılsın gelir ise (ki sorulsa muhtemelen gelecektir) demokrasinin çarklarını doğru işletmek adına yasakları kaldırmalı mıyız? Oysa dişimizi sıkarak hayatın normale dönmesini bekliyoruz. Aynı durum farklı uzmanlık gerektiren konularda da uzmanlara danışılmasını gerektirir. Her konuda herkes bilgi sahibi olamayabilir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak ise çok tehlikelidir. Bu nedenlerle önce bilgi sahibi olan uzmanlara danışılmalı ardından kamuoyuna gerekli açıklama yapılmalıdır. Şehrimizde çok çeşitli alanlarda uzmanlığı bulunan pek çok hemşerimiz vardır. Uzmanlıkları doğrultusunda ilgili meslek odaları da mutlaka destek vereceklerdir. Bu desteklerden yararlanmak bizleri sadece zenginleştirir. Bilgi paylaştıkça çoğalır” diye konuştu. 

EŞİTLİK İLKESİ BAKIMINDAN BURADA KALMASI GEREKİYOR  

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in depremde zarar gördüğünü ve yıkılacağını açıkladığı hizmet binasının kente kazandırılması gerektiğini söyledi. Kahraman, “Biz büyükşehir hizmet binasını çok değerli buluyoruz. Cumhuriyet dönemi yapısı olduğunu savunuyoruz. Atatürk meydanında ( Konak Meydanı)  Cumhurbaşkanlığı ve Valilik binaları var. Yerel yönetimlerin de bir binası olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bu alan kentin en önemli meydanı. Yerel idarenin binasını kaldırırsanız sadece merkezi hükümete ait karar vericiler meydanı sahiplenir. Eşitlik ilkesi bakımından bile yerel yönetimlerin de burada kalması gerekiyor. Bir diğer yandan alanda tarihi Kemeraltı çarşısı var, eski hükümet binası var. Bu alanlar farklı katmanlardan tarihi geçmişe sahip. Bir de Cumhuriyet dönemini yansıtan büyükşehir hizmet binası var. Farklı katmanlara ait binaların bir arada durmasının bizi tanımlayacağını ve İzmirlilik bilincini yükselteceğini düşünüyoruz. Ayrıca bu bina kent belleğinde yer etmiş, şehrin hafızanda var olan  bir yapı” dedi. 

75 YÖNETMELİĞİNE GÖRE YAPILAN YAPILAR….

Kahraman konuşmasına şu şekilde devam etti:

“Büyükşehir hizmet binası altı adet bloktan oluşuyor. Beş blok için az; bir blok için orta hasar raporu verilmiş. Ciddi bir analiz ile bu binaların durumu ortaya konmalı. Bu bina yıkılır ise 75 yönetmeliği ile yapılmış az hasarlı bir bina yıkılmış olacak. Bu durumda şehirde aynı yönetmelik ile yapılmış az hasarlı diğer bina sahipleri ne düşünür? Siz rahat oturabilir misiniz evinizde? Neden yıkılmasının gerektiği kamuoyu ile paylaşılmalı. Bu bina 75 yönetmeliğinde olmayan detayları kapsıyor, etriye sıklaştırması var, nervürlü donatı kullanılmış, üç metre temel betonu var. Çok değerli bir inşaat mühendisi tarafından çok özenle projelendirilmiş. Bu bina yıkılsın dersek şehirde 75 yönetmeliği ile yapılmış tüm binalar yıkılmalı gibi bir algı oluşur ve bu algı yanlıştır. Son yaşadığımız deprem yüklerini 75 yönetmeliğinin karşıladığına dair ulusal ve uluslararası raporlar var. O halde bu bina hakkında bilimsel kanıtlar ışığında korumalıyız ve gerekli görülür ise örnek olması bakımından binayı güçlendirmeliyiz. Şehrin değerli bütçesini değerli işler için harcamalıyız. Güçlendirmede yeni yönetmeliklere göre eksiklikler çıkabilir. Bu eksiklikleri gidermek için yaklaşımlar uygulamalıyız. Yaşadığımız kentte sekiz yüze yakın orta hasarlı bina var. Bu binalar yönetmelik gereği bir sene içinde güçlendirme yapmalı. Güçlendirmeye iyi bir örnek olarak belediye hizmet binasını güçlendirmeli ve örnek olmalı. Belediye hizmet binası az – orta hasarlı iken yıkılır ise orta hasarlı binalara nasıl güçlendirme önereceğiz? Yıkın yeniden yapın dememiz gerekir. Orta hasarlı sekiz yüz binaya güçlendirmeyin mesajı veriyor isek neden yönetmeliklerimizde güçlendirme var? Güçlendirme ile yeniden yapım arasındaki farkı kim ödeyecek? Güçlendirmeye güvenmiyor isek neden güçlendirme konuşuyoruz? ” diye konuştu. 

BİNA İÇİN YARIŞMA AÇIYORUZ 

Başkan Kahraman konuşmasını şöyle sürdürdü: “

İzmir Büyükşehir Belediye Hizmet binası için öğrenci yarışması açıyoruz. Yarışma için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden jüri istedik. Kendilerinin bu yarışmada olmalarını çok arzu ediyoruz. Hizmet binası için açılan yarışma ile gelecekte neler gerçekleştirilebileceği yönünde görüşler elde ediliyor. Bu çalışmanın yaklaşık 120 gün sonra bitirmeyi hedefliyoruz.”

KELİME ANLAMINA TERS BİR UYGULAMA YAPILIYOR 

İzmir’de meydana gelen yıkıcı depremin ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmada kamuoyuna detaylı bir bilgi verilmesi gerektiğine vurgu yapan Kahraman, “Bu konuda anlamadığımız şeyler. Yakınımdan bir örnek vereyim. Ağır hasarlı kendi teyzemin eviyle ilgili ne yapılması konusunda ben bile bilgi bulamıyorum. 7269 mu, 6306 şerhi mi uygulanacak? Hangi oranda borçlandırılacak, bunları bilmiyorum. Bilen de pek yok. Bayraklı’da bir rezerv alan ilan edildi. Rezerv alan nedir? Bunu merak ediyorum.  TDK ya göre yedek ihtiyat veya saklanmış biriktirilmiş şey olarak geçiyor rezerv sözcüğünün anlamı. Depremde hasar alan yapıların olduğu bölge nasıl rezerv olabilir? Kelime anlamına ters bir uygulama yapılıyor? O alan yedek bir alan değildir. Hâlihazırda planlı, yapılaşmış bir alandır. Var olan alan nasıl rezerv ilan edilebiliyor? O zaman Dolmabahçe Sarayı’nın olduğu yeri rezerv alanı ilan edelim. Altı ay içerisinde istediğimiz şeyi yapalım ” diye konuştu. 

İZMİR’Lİ HEMŞEHRİLERİMİZ SÜREÇTEN KUŞKU DUYUYOR 

“Ben deneyimli bir mimarım. Daha depremde zarar görmüş yapı sahiplerinin hangi oranda kredi alacağını, rezerv alandaki konutların kimlere verileceğini bilmiyorum” diyen Kahraman şunları söyledi: 

“Depremde evi ağır hasar almış kendi teyzem soru soruyor ben yanıt veremiyorum. Depremin üzerinden dört ay geçip temel atma törenleri yapılırken konunun uzmanları yanıt bulamamışken, depremzede ne yapsın? En basitinden kaç konut ağır hasarlı, kaç konut yerinde dönüşüyor kaç konuta rezerv alanda yer veriliyor? Bu sorunun yanıtını bilen var mı merak ediyorum. Bu soruya bile yanıt veremiyorken neden Bayraklı şehir hastanesi yanına 5 bin konut yapmaya çalışıyorsunuz? 5000 konuta ihtiyaç olduğu nereden biliniyor? Zaten büyük çoğunluk yerinde dönüşmüyor mu? Bu basit sorunun bile yanıtı verilemezken İzmirli hemşerilerimiz haklı olarak süreçten kuşku duyuyor.” 

ORMANLIK ALANI REZERV ALAN OLARAK GÖSTERİYORLAR, İZMİR’Lİ BUNDAN NE KAZANIYOR?

Bakanlık tarafından gösterilen rezerv alan için gerekli altyapı çalışmasının yapılması gerektiğinin altını çizen Kahraman, “Bayraklı’nın üst tarafında, şehir hastanesi yanında ilan edilen rezerv alanı Laka Deresi sel felaketinden sonra oluşturulmuş orman alanıdır. Biz bu alanın rezerv alan ilan edilmesine karşıyız. Bu alan ormanlık alan olmaktan çıkıyor, rezerv alanı oluyor. Neden orman alanı kalmıyor? İzmir de rezerv alan yeni konut yapılabilecek başka alan mı yok? Büyükşehir Belediyesi’nin üzerinde uğraştığı kentsel dönüşüm alanları var. Kentsel dönüşüm alanlarında projeler çiziliyor, müteahhitler aranıyor. Örnekköy’de, Ege Mahallesi’nde, Ballıkuyu’da projesi hazır uygulamaya geçmeye bekleyen alanlar var. Şehrin kendisi için belirlediği büyüme planlarına da uygun, dönüşüm için bekleyen alanlar bunlar. Yeni konut alanları bu alanlarda yapılabilir. Bu defa arsa sahibi olan yerleşik kişilere de konut vermeniz gerekiyor. Hazine arazine yapıldığında bir bedel verilmesine gerek olmuyor. Bu yüzden hazine arazileri tercih ediliyor. Ama hazine arazisinde ne elektrik, ne su, ne kanalizasyon alt yapısı yok. Yeni yapılacak yollar gerekli. 5000 kişi konut için okul yapılacak mı, nerede alışveriş yapacak bu konutlarda yaşayanlar? Burada doğalgaz altyapısı yok. Isıtma ne ile olacak. Doğalgaz gelecek ise bu da bir maliyet değil mi?  Bu alt yapı maliyeti vereceğimiz kentsel dönüşüm alanında vereceğiniz bedel ile karşılaştırıldığında daha mı çok oluyor daha mı az oluyor? Bunlar hesaplandı mı? Ya İzmir’in ne kazanacağı ne kaybedeceği? Bu konu düşünüldü mü? Şehrin planlarında olmayan daha öncesinde sel olduğu için ORMAN arazisi olarak bırakılan bir alan bir anda konut alanına çevriliyor? Bundan İzmir ne kaybediyor? İzmirli ne kaybediyor? Bu konuları konuşmak mümkün mü? Uzmanlardan görüş alınıyor mu? diye konuştu. 

HAK SAHİPLERİ KAÇ LİRA BORÇLANDIĞINI BİLMEDEN İMZA ATIYOR 

Kahraman, “Sayın bakan, ‘1800 konut yapacağız’ diyor. Bu konutlar hak sahiplerine verilecek deniyor. Yani bayraklıda yıkılan binaların olduğu alanda rezerv alan ilan edilen yerde yıkılan bir apartmanda daireniz varsa size buradan daire verilecek. Peki kaç liraya verilecek. Bu projelerin ihaleleri yapıldı, o halde daire başına kaç lira harcanacağı biliniyor. Oysa hak sahibi olmak için imzaladığınız belgede kaç lira borçlandığınız kısmı boş bırakılıyor. Kaç lira borçlandığınızı bilmeden hak sahipliği belgesini imzalıyorsunuz. Neden?” dedi.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK  MÜDÜRLÜĞÜ, BÜYÜKŞEHİR TEMSİLCİLERİ VE AK PARTİLİLER TOPLANTIMIZA KATILMADI 

Konuyu detaylı bir şekilde görüşmek için siyasi ve kamu kuruşlarını toplantı için çağrıda bulunduklarını fakat katılımın yeterince olmadığını kaydeden Kahraman, “Biz İzmirli tüm milletvekillerini, her siyasi kuruluşa davet göndererek bu sorularımıza yanıt aradık. Çünkü deprem konusu çok önemlidir. 32 tane soru oluşturduk. Bu sorular tartışalım ve bilenlerden öğrenelim dedik. CHP’den MHP’den İYİ Parti’den temsilciler geldi. Ama AK Parti tarafından hiç kimse gelmedi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne de davet gönderdik. Oralardan da kimse gelmedi. Bizim bu soruların yanıtlarına ihtiyacımız var. Sorularımızın görünür olması için sorularımızı kamuoyuna da aktaracağız” diye konuştu. 

BİZ SORU SORMAYA BAŞLADIĞIMIZDA İSTEMEZÜKÇÜ İLAN EDİLİYORUZ 

“İzmir’de yapılan çalışmaların odalar tarafından mahkeme verilip engelleniyor” eleştirilerine yanıt veren Kahraman, “Bir konu hakkında bilgi sahibi olmadan nasıl ‘evet’ diyelim. Önce artısını, eksisini bilmek isteriz. Ortada bir şey yokken, ‘Biz iyisini yapacağız, bize destek verin’ derseniz olmaz. Teknik insanlardan teknik bir konuda destek isterseniz önce teknik belgelerinizi vermeniz gerekir. Belgelerde bir eksiklik yok ise görüş bildirilebilir ve nasıl daha iyi bir yaklaşım sergilenebileceği konuşulabilir. Bize detay verilmeden basit bir anlatım üzerinden fikir soruluyor. Biz soru sormaya başladığımızda ise istemezükçü ilan ediliyoruz. İzmirliler emin olsun onların yararına, kamu yararına bir yaklaşım olur ise ilk destek veren odalar olur” dedi. 

ORTADA PROJE YOK 

Çeşme Projesi’nin detaylı bir çalışma olmadığını savunan Kahraman, “Çeşme Proje’ olarak adlandırılan çalışmanın proje olduğunu düşünmüyorum. Ortada bir proje yok. Varsa da ben görmedim. Çeşme’de 20 tane golf sahası yapma fikri var. Peki, orada toprak var mı ki çim saha yapıp golf oynanacak hale getirilsin? Bu toprak nereden taşınacak? Kaç bin kamyonla taşınacak? Birisi bu hesabı yapsın. Bu hesabı yapmadan bunun bir proje olması mümkün değil. Tarım yapılmıyor denilmesinin nedeni toprak olmamasıdır. Kim taşıyacak, ne kadar taşıyacak, neye mal olacak?  Bunun inanılmaz bir rakam olduğunu ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz. Deniz suyunu arıtacağız deniliyor. Kıbrıs adası deniz suyunu arıtmıyor. Türkiye buradan Kıbrıs’a boru hattı döşüyor. Demek ki zor bir konu ve yapılamıyor. Yapılan arıtmadan çıkan tuzu ne yapacağız mesela? Birilerinin açıklaması lazım ki biz de anlayalım. Bu gibi basit sorulara bile yanıt alamamışken bu çalışmayı proje olarak adlandırmak kolay değil” diye konuştu. 

ÇEŞME PROJE’Sİ SORULARI 

Kahraman, projeyle ilgili şu soruları sordu: 

“Yarım adaya yapılacak proje ile 1 milyar dolar gelir geleceğini duyuyoruz. Peki ne harcanacak? Ya yarım adanın değeri? İzmirliler için önemi?  Ne vereceğiz de ne alacağız? 100 bin kişiye istihdam sağlanacağı söyleniyor. 100 bin kişi bir şehirdir. Altyapısı, polisi, itfaiyesi, okulu, hastanesi olması lazım. Planlandı mı bunlar? 100 bin kişi için polis teşkilatına gerek olur, hastaneye gerek olur, okula, gerek olur, ibadethaneye gerek olur. Yapıldı mı bu çalışmalar, yapılmadı ise bu bir proje değildir.”

RANT ÇIKIŞI 

İnciraltı’nda yaşanan tartışmaya değinen Kahraman, “İnciraltı’nın toprak sahiplerindeki beklentisi Çeşme otobanını buradan geçmesinden dolayıdır. Otoban İnciraltı’nı ikiye ayırdı, ikinci bölgede alınan yanlış bir kararla alışveriş merkezi yapıldı. Çünkü otoban kenarlarına başka bir şey yapmak çok mümkün değil. Bu da bölgede ciddi bir rant oluşturdu. Burada alışveriş merkezleri büyük bir basınç oluşturdu. En son kötü örneği de İstinye Park olarak görüyoruz. Hiç olmaması gereken bir yerde hiç olmaması gereken yapı yapıldı. Haliyle yolun diğer tarafında kalan toprak sahipleri ‘diğer bölgeye bunlar yapıldı. Bu bölge için tarımdan bahsediyorsunuz diye serzenişte bulunuyorlar. Şehrin rant baskısına en açık yeri bu alan ve burası tarım arazisidir. Yapılacak iyileştirmeler ile tarım yapılabilmenin birçok yolu var. DSİ ile konuşulur. Derdimiz tarım arazinin tuzluluk oranıysa bununla ilgili birçok çalışma yapılabilir. Yani buna çözüm bulunabilir. Biz neyi tartıştığımızı bilelim. Konu alanı ‘otobanın ikiye bölmesi ve bu alana ciddi ranta sahip olan binalar yapılmasıdır’ Bu binalar varken bizim toprağımızın hiçbir değeri yok. Dibimizdeki topraklar kaç kat bizim toprağımızdan pahalı. Bizim ki de olsun diye beklenti oluşmakta. Bu beklenti sebebiyle sermaye sahipleri pek çok yer aldılar. İnciraltında planlanması düşünülen alanın yüzde 50’si sermaye şirketlerinin sermaye sahipleri buradan toprak alması diğer maliklerde dönüşüm umudu yaratılıyor. Zaten su yok, tarımdan ne kazanacağız. ‘Yolun karşısına verdiğiniz yapılaşma hakkını biz de istiyoruz’ deniliyor. Aslında konunun özeti budur. Burada tarımı konuşmuyoruz. Tarım olsun diye bir derdimiz de yok. Buradaki sorun adaletsizlik. Her zaman söylediğimiz bir şey vardır; şehirde herkes park istiyor ama herkes başka parselde olsun diyor. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Bir yandan da diğer tarım arazi sahipleri de ‘orası da tarım arazisiydi imara açtınız. Biz de imara açılmasını istiyoruz’ demezler mi? Bunun sonu yok. Toprak sahiplerinin serzenişlerinde haklılık payı var. Çünkü otoban geçirdik. Otobanın sol tarafından tarım arazisinin olduğu yere alışveriş merkezi yapıldı. Hataya bir alışverişi merkezi daha yaparak devam edildi. Diğer toprak sahipleri de, ‘ne oldu, siz nohut ek diyorsunuz ama oraya izin verdiniz. Bak sermaye sahipleri yer alıyor diyorlar” dedi. 

İNCİRALTI’NA SAĞLIK TURİZMİ AÇMAK ANAYASAYI DELMEK GİBİDİR

İzmir’de sağlık turizmin yararlı olacağını fakat doğru yerin İnciraltı bölgesinin olmadığına vurgu yapan Kahraman, “İzmir’de sağlık turizminin kesinlikle yararlı olacağını düşünüyorum. Sağlık turizminin nerede ne kadar yapılması gerektiğine karar vermek gerekir. Hükümetin yaptığı çalışma 5 bin dönümlük bir alanı planlamak üzere kurulu Doğru sağlık turizmi alanının bu bölge olduğunu sanmıyorum. İnciraltı’nda daha önce EXPO fuarının yapılması gündemdeydi. EXPO’nun da sağlık teması var. EXPO mimaride çok önemlidir. Ancak dünyadaki öreklerine baktığınızda EXPO pavyonlarının tek başlarına cazibe merkezi haline geldikleri için EXPO’lar şehrin dışına yapılır ve insanlar özellikle onları görmek için o bölgelere giderler. Nereyi ilgi alanı yapmak, gelişmenin yönünü belirlemek için bu pavyonlar kullanılabilir.  Her şeyi merkeze yaparsanız, ulaşım gibi altyapı gibi sorunlarınız olur. Merkezde yapılmasının faydası hızlı para döngüsü olmasıdır. Ama kamu yaklaşımı hızlı para döngüsünü düşünmez. Kamu yaklaşımı şehre planlı katkı sağlasın diye düşünür. Bu yüzden sağlık turizmi çok önemlidir ama bu yatırımı bu bölgeye yaptığınız zaman kamu vicdanını yaralarsınız.  Bu alan bir tarım arazisidir. Bu mutlak tarım arazisinin olduğu yere bu projeyi yapmak doğru değildir. Toprak Koruma Kurulu daha buraya onay vermiş değil. 2012 yılında kazanılan bir dava var; bu bölgeye tarım dışında bir şey yapılamaz diye karar çıkmış durumda. Bunlar masadayken, bu konuda bir şeyler demek Anayasa’yı delmek gibidir” dedi.